13 Kasım 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

13 Kasım 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Gördünya, dedi, Biz unu- tuyoruz amma onlar onutmuyorlar. Düğün işini başarıverseydin bugün şu yoldaşlar incinmezdi, bizim de keyfimiz kırılmazdı! Yeniçeri Baki, atıldı: — Ne düğünü bu?.. haberimiz yok. a — Evet, size söylemedik, daha doğrusu — bugün — söyliyecektik. Züpte Beyle ben bir düğün, em- * salsiz bir düğün yapmayı tasar- ladık. Mahmutla Burhan bu dü- ğgünün canyeri olacaklardı. Bu- rada toplanışımızım sebebi de bu idi. Fakat şarap içmekten aman, lafzanlıktan — zaman bulamadık, işi geri bıraktık. Her neyse, altta kalanın canı çıksın. Bugün onlar saldırdılar, yarın nöbet bize gelir! Ve yine Yeniçeri biçiminde tıraşlı Bostancıya döndü: — Mahmutla Burhanın bize bühtan ettiklerine inandık. Lâkin ne çeşit bühtanda bulundular. Hiç sezinsemedin mi? — Galiba bir kız. kaçırmışsı- pız, Subaşı yamaklarından birini de öldürmüşsünüz! Bostancı bu haberi verirken, kabadayıların şimdi perişan bir şekil alan sofraları başındaki, yarım peçeli Gülsüm bakıyordu. Dakikalarca süren heyecanlı bir boğuşma sırasında yerinden kıpır- damıyan, arkadaşlarının — galibi- yetinden sonra da ağzını açıp bir kelime söylemiyen bu yüzü örtülü mahlük, Bostancılar için tabiatile şüpheli bir vücut idi. Galebe — kendilerinde — kalsaydı onun örtüsünü açacaklar, ne çeşit mal olduğunu anlıyacaklardı. Fa- kat mağlübiyet, bu tatlı tecrü- beyi yapmalarına mâni olmuştu. Maamafih hepsi, yanyan ona bakmaktan geri kalmıyorlardı. “ Kaçırlan bir kız , dan bahse- derken gözünü o meçhule çevir- memek, mağlüplar başbuğunun elinden gelmedi. Sipahi Ahmet, bu bakışm farkında oldu ve asabi bir hareketle kavuğunu #nsesine doğru götürüp getirdik- ten sonra şu izahatı verdi: — Kaçırılan kız, işte şu ço- cuktur. Ölen adam da ilerde bir bahçededir. Bizim bu iİşte ne #un'umuz, ne taksirimiz var. İyilik etmek istedik, iftiraya uğradık. Bereket versin ki ağanıza boyun Bizim eğecek adamlar — değiliz. Çiy | yemediğimiz için karnımızın ağır- | masından da Ürkmüyorur. Hak- kımızı korumayı, haksızlık eden- lere ders vermeyi biliriz. Bu sırada kapı açıldı, Usta Bohor içeri girdi. Yüzü mosmor- du, çenesinden şirit gibi kan sı- zıyordu, beli bükülmüştü, ayak- ları yalpalıyordu. Sipahi, bu mağdur adamı görünce sözünü kesti : — Vay miskin vay - dedi - küçük bir el şakasına dayana- madın ha. Yazık, çok yazık ! Ve sonra emir verdi : — Çeneni bağla da yoldaşla- ra şarap getir! Yiğit yiğidi ye- Kaçırılan kız işte şu çocuktur rinde döver, yerinde okşar. Biz | gibi öyle alıştık, seni de öyle görmek isteriz ! Usta Bohor, iki muhasım partinin boğuşmayı bırakıp ta konuşmıya başlamalarındaki se- bebi anlamıya lüzum görmedi, nereye götürüldüğünü ve neler gördüğünü — söylemiye de heves duymadı, bir bez parçası bulup yarasını sardı. Topallıya topal- hya hizmete başladı. Fakat göz- lerinde endişe parlıyordu, gidi- | şinde ve gelişinde bir sersemlik seziliyordu. Buna rağmen kırdan kadehleri topladı, sofraları temiz- ledi, her bostancının önüne bir binlik şarap testisi koydu, ağa- ların da istediklerini getirdi, me- zelerini tazeledi, sonra terzgâhın arkasına çekildi, yavaşça yere çömeldi, bir küçük kazma toprağı eşti, husule gelen çukur- dan bir çömlek çıkardı, yine oracıkta şalvarını çözdü, çömlek- ten aldığı alttın dolu Üç çıkını tomanının içine yerleştirdi, kuşa- ğını sararak ayağa kalktı, topal topal yürüyerek kapıya yanaştı, çöp götürüyormuş gibi — dışarı çıktı ve tabanlarımı — kaldırdı. Artık topallığı geçmişti, rahvan bir eşek gibi koşuyordu ve ken- di kendine mırıldanıyordu: —Birazdan meyhane salhaneye dünecek. Kelleyi kurtarmağa bak- malı! Onun kaçmasından sonradır ki sipahi Ahmet, tahattur etti: — Haniya dedi, Cafer gelme- di, bizim çıfıtı dışarı çıkaran yol- daşlar da yok. Sakın gammazlığa kitmesinler! Maamafih bu bahis üzerinde israr etmedi, bostancılarla kadeh tokuşturup içmeğe koyuldu, hepsi dövüşmemişler ve sövüşmemişler Marsilya znatımıa bir gece batakhane- #lade yşarkı söyleyip dansediyor ve herkes kendisine FAHİŞE diyor. ile | gülüşüyorlardı, su başının | kızı hikâyesini konuşuyorlardı. Si- pahi Ahmet, “işte yüzül,, mu- kaddemesile talihsiz gelini gül bahçesinden nasıl alıp getirdik- lerini anlatıyordu. Bostancılar da şevk ile dinliyorlardı. Ahmet, zor- lu dededen ve onun bahçede, meyhanede tecellisinden bahset- miyordu. Sadece kızı baygin ve onu kaçıran herifi ölü buldukla- rını söylüyordu. Bu musahabenin sonunda hep- si, iftiranın şenaati hakkında bi- rer büküm yürütmüşlerdi. Bostan- cılar, mezbele turpu Mahmutla ar- kadaşının öç almak hırsile mese- leyi aksi bir şekilde tasvir ederek Ağayı — harekete — getirmelerine erkeklik ve insanlık —namına hayret steriyorlardı. — Fakat Spahi Ahmet tefelsüften geri kalmıyordu: Dört ayaklı hayvanlar -diyordu- bîrçokyı'nkııınlırdz da- ha temizdir. Çünkü yalan bil- mezler, iki yüzlülük bilmezler, hele iftirayı hiç bilmezler. Hem- cinsine bühtan eden, leke süren zarar getiren yalmız insanlardır. Onlar, o kara yürekli mahlüklar haırsızlık bir zavallının ederler, | varını yoğunu çalarlar, aç kal- masına sebep olurlar. Sonra tu- tarlar, kendi günahlarını başka- sının sırtına yükletirler, onu da harap edip bırakırlar. Onun için sırtlana bel bağlamalı, Adem oğ- luna inanmamalı (Arkası var) — -e ——— .—— lmıun mnırm ..;'.:ıı. W MUKADDES ÂLEV Bugün ve Bu akaşam Saat 21.30 da Doktor İhsan Komedi 3 perde Yazan: F. Laszlo Tercüme eden : Bugün ETUAL sinamdînda Eğlence Köprüsü her halde görünüz. Mümessilleri : JACK OAKIE ve Dolly Walker filmini J. GİLBERT' in meşhur bir operetinden iktibas ve VIVİAN GİBSON ve PAUL RICHTER tarafından temsil edilen PRENSİN çok haş va ı.ııuıır A SR METRESİ şen bir film olup dün AKŞAMDANBERİ SİNEMADA BÜYÜK — MUVAFFAKIYETLER KAZANIYOR: Mizanseni fevkalâdedir. Her akşam zengin varyeteler: NANDY'S RÖVÜSÜ ile meşhur Çingeneler ASSO ve JANA Resminizi Bize Gönderiniz, Ü * * Size Tabiatinizi Söyliyelim... 1 BİR KARİİMİZ: Hisli ve zev- ı 20 SITKI EFENDİ ki selim sahi- bidir. Eşyada, tarzı — teleb- büste intizamı sever. Kadın, his ve heye- can mevzula- rına lâkayt kalmaz, eğ- lenceyi ihmal etmez. 2 HASAN EF?NDİ: Ameli İş- lerde — muvaf- fak olur. Bo- ğazını — sever. İntizam kuyu- datile fazla meşgul olmaz. Yumşak baş- lıdır. İş bo- zanlık yapma , leye karşı mu- kabeleye — te- l — eder. Menfaatlerini takdir — eder, israf etmez. Bi FENERDE KADRİ EFENDİ: fl"oloğrıfmın dercini istemiyor) İktısada riayet eder, israftan müçteniptir. Menfaat temin etmiye, mesaiye rağbet etmer. Muhit ve muhatabına az itimat eder. Sa- mimiyetini gelişi — güzel ibzal etmez. Dİ: Çevik ve ataktır, İzzeti ! nefis —mesal- linde, alıngan- hk ve hırçın- | hk gösterir. Şöhret ve tak- dirden haze- der. Eğlence- den geri kâ- mak - istemez, kadın ve ma- ikadar olur, cera mevzularile H 21 NAZİF BEY: “ >mimt ve uy- lır. İşlerin- » isticale mütemayildir. Tetkik ve te- cessüsten ha- zeder. Tehli- keli ve zararlı şeylere - girişe mekten, mes'- uliyetten — ve | tenkitten içti- nap eder. E FENERDE HAMDİ EFENDİ: (Fotoğrafının dercini istemiyor) Hovarda meşreptir. Yemek, iç- mek ve ikram hususunda cömert- tir. Medihten hoşlanır, takdir ve teveccühten hazeder. Muvaffakı- yetlerini memnuniyetle ilân et- mesini sever. Teşvika kapılır. TAHLİL KUPONU Tahlil kuponu 1 4 mumarası, veya Tami, ıııuı san'ati ? Hangi suallere cevap almak fetiyor ? Fotoğrah İnlişar ede- cek mi? Geç&n Bilmecemizi Doğ- ru %denler ( Dünkü nüshadan devam ) Birer Kitap Kazananlar İstanbul: Galatasaray lisesinden 1149 Osman Naci, Çorlu: Tapu memuru — mahdumu — Nureddin, Heybeliada: Sahil boyu numara 103 Cemal Avni, Adana: Lise talebesinden birinci sınıftan 338 Abdurrahman, — İzmir: — Ticaret mektebi ihinci sınıf talebesinden 387 Muzaffer, Edirne: Türk Mu- sevi mektebinde Ligor Bahar, Adana: Lise talebesinden 49 nu- maralı Saffet, İzmir: Zafer mek- tebi beşinci sınıftan 103 A, Ce- Kâlettin, Kozlu: İncir harmanında kontrol memuru - İbrahim - keri- mesi Şeref, Bahçekapı: Azaryan Edvart Bey ve Hanımlar. Birer Muhtara Defteri Kazananlar Çorlu: Askeri hastahane Ope- ratoru Behçet Eey oğlu Erduğan, Ankara Erkek lisesi ikinci sın- fından 40 Kenan, Ankara Erkek lisesi 7 Şükrü, Darıca Belediye Kâtibi sabıkı Osman Efendi mah- dumu Mehmet Âkif, Edirnekapı Karagümrük İlk mektepten Ni- met, İstanbul Birinci İlk mektep talebesinden Etem, İstanbul Ca- g:logiu Hamam sokak 6 Sacide, yoğlu Karanfil sokak Benefraym apartıman Barulı Leon, Eyip, Or- ta mektebi talebesinden Fuat, | Üsküdar Amerikan Kız Kolıjh- | den Saliha Nâzım, Biga Evkaf dairesinden Halit Yaşar, Edirne — Üç şerifeli cami karşısında Ber- | ber Halit Efendi vasıtasile İhsan- |Uzunköprlü Muradiye mahallesi bak* kal Hüseyin, Ankara Erkek lises sinden 104 Ahmet, İstanbul K. A 179 Oğuz, Uzunköprü Edirnt San'at mektebinde 85 M. Rahınl, Ankara Ulucanlar Anafarta ma” — hallesi 5 Ziya, Nişantaş Günet — apartımanında İ Neclâ, Aydıfı | san'atler mektebinden 156 M. ŞF nası, Edirne, Lala Şahin Paşa mektebinden 41 Sabih Rüstetf | Hanım ve Beyler. t Birer Kart Kazananlar Edirne Abacılar başında Bettf — Yasef vasıtasile Sabetay Gerülli — İstanbul Beşinci mektep BGM sınıftan 333 Ahmet, Edirne Selir | miye kütüphanesi vasıtasile SÖJ;I lah, Darıca İlk mektepten 'w Hayri, Ankara Meçhul Aıeke' mektebi Müdürü İhsan Bey dumu Remzi, Edirne Üç ıd'“fJ cami karşısında Berber HıM p mahdumu Rauf, Beyoğlu İSUÇ".P. kulübu Yorgi Kaçaros, eĞ tatbikat mektebinden 30 y Ramazan, Ankara Adliye V“J'ı leti İstatistik ve Neşriyat MŞ* lüğünde İsmet Bey kerimesi İ ran, Hanım ve Beyler. j |

Bu sayıdan diğer sayfalar: