25 Kasım 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

25 Kasım 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MUZ umâ Harp Nasıl sztladı"ı Nakleden: H. R. — Kızım Doktor: Semi Ekreme — —l3— Yazan Emil: Ludvig Gazeteler, Alman İmparatorunu Cesaretsizlikle İtham Edıyorlardı Halbuki İmparator — evvelce kendisinin yürüttüğü muhakemeyi takipten başka birşey yapmamış olan Viyana elçisini, yolu şaşıran bir arabacıyı haşlar gibi tazir ediyordu. Bununla ; — “Sırplardan kurtulmak ve yakın bir zamanda kurtulmak lâzımdır , demek - istiyorlardı, fakat neden lâzımgeliyordu? Bugün kendisini hiddete sevk eden ikinci bir sebep te vâhi bir gururdur: *“Bak bu seferde sürçer mi?,, Diyordu. Daha arka ların — fikri safta — ceneral- ateşli — nedimle- rin mustar dilsizliği, — veliahtın yalan gülüşü, amiralların sakit pazarları, Cerman ittihadı taraf- tarı matbuatın müstehzi cümlele- # de mevki almıştı. Bu matbu- attır ki, ortaya bir harp ihtimali dikildiği zaman Kayser sulhü iltizam edince, bep bir ağızdan Kayserin ta kulağı dibinde ve: Etrafında en muhteşem, dünyanın çen mükemmel ordusu olduğunu, fakat kendisinde cesaretten eser bulunmadığını tekrar tekrar yaz- mışlardı. * İmparatorun dahilen de kibir ve ra artmişt.. — Bismark müteaddit defalar iddia ettiği veçhile kıralına sadakati kendi imanında — buluyordu. Bilâkis Giyomun imanı kıral bulunması | bissinden vücut buluyordu. “Lâtfubari ile,, tabiri İmparatorun | ağzında tespih hükmünde idi. Ve Kayserin bakiki haleti rubiyesini bu gösterir. Bu suretle Kayserin asıl bağları balka, mütesanit halk muhabbetine, — halk hürmetine değil O yapayalnızdır. Bir meziyet adamı olarak şu nazari- yeyi bütün ammizadelerine tatbik eder. Bundan başka bütün prensler içinde “Fransuva - Ferdinand ,, dostu idi, yabut öyle görünürdü. fakat işte o kadar eski bir hane- dana mensup olan bu prensi Alman İmparatorunun dostu ol- masına rağmen — katle cesaret etmişlerdi. Allahın lütfu ve İmparatorun hüsnü nazarı derkâr bulunduğu | halde yine vurmuşlardı. Bu hâ- dise karşısında Alman — impa- ratoru kendini vurmuşlar — gibi olmuş ve intikam bissine cere- ir. yan vermiştir. Ortada Giyomun kılıcı olma- dan kımıldamaları imkânı bulun- mıyan harp Kontları bunu böy- | lece evvelden kestirmişlerdi. * Öğleden sonra Başvekil ile Müsteşar Zimmerman Potesdam sarayı parkına çağırıldılar, her ikisi de lâyık olduğu veçbile im- paratorlarının fikrindedirler. Za- ten Zir merman “daha başveki- lin reyini almadan, Viyanaya yollanacak cevap bakkında talimat wermiştir. Düşüncesi şudur: Vaziyet — ciddidir, — Avustur- ya karar itlihazında serbesttir. Romanyanın kesri hatırına vesile wermemeli, Bulgaristanı okşamalı, | mücadaleyi yerin” de boğmalı, Müş- kül ıımanlavda bir mütlefike karşı - vazifelere sadakat — borcu- dur. * Başvekil Bet- man Holveg o akşam — Viyana- daki elçisine İmpa- ratorun — emirle- rini iblâğ ve şu cümleyi de ilâve ediyor : —*“ Eh iyisi Sırbistan üzerine derhal yürümek olacaktı.,, Tali- mat alındığı za- man Kont Hoyos oradadır, şiddetle tasvip — ediyor. Filvaki Hoyos el- çiden daha genç ve daha ateşli- dir ve o gün bü- tün aklâmda: —"Sırbisl;ını mahvedeceğiz!,, sözünü tekrarlat- miştir, * Ertesi — sabahtan — itibaren Alman Başvekili de, Müsteşarı da | telâştadır. Zimmerman Viyanada- ki elçilerine hususi bir mektup yazıp Avusturyanın — mübalâğalı İ ğ İ metalipte bulunmamasını teminde menfaat olduğunu anlatıyor. Fakat bu doğru fikir mektupta, mektup zarfta, zarf Zimmermanın yazı masasının bir köşesinde saklı kalmış ve bunu orada sabibi tam Üüç sene sonra makamına vedar sırasında evrakını ederken bulmuştur. fanzım * Başveki! Bethman de - gerile- yor. Hariciye nazırı Zimmerman ise Viyana elçilerine bir gün evvelki mülâkatı anlatırken İmpa- rator hakkında kullandığı “ her münasebetle Avusturyaya sadık ,, tabirini Betman siliyor ve “ her münasebetle , kaydini çizerek Hükümdarını sadece sadık vasfile bırakıyor. Bu ilerleme, gerileme ketlerini, Bethmannın bu ezeli tereddütlerini bir ay ve sonra üç sene müddetle göreceğiz. Çocukken — sımıfının birincisi idi, şimdi de dinlenmek üzere kadim Yunan klasiklerini kendi metin- lerinden okuyordu; gençliğinde bukuk - imtibanlarını parlak bir surette vermişti. Ondan sonra güzel bir ev ve sofra sahibi ve lâtif bir sınıf arkadaşı olmak Üzere metbü sena edildi. Bethmann Bismarkın: — Piirusya aliyülalâ müşavirler ve valiler yetiştirir, fakat devlet adamı asla!.. Sözüne masaddak idi. daha » Ertesi gün— 6 temmuz 1914 tür: (Bi Kayser seyahate çıkıyor. Hüküm- dar Şimal denizinde dolaşmakta, Nazır bal ayımı çıkarmak üzere Lüsern de, Her Von Stumm hare- | deniz sahillerinde, güneş banyosu | İmparator Fransuva Jozefin gençliği almakta, ördu ve donanma ku- mandaları Karlsbad ve Taraspda safiyede, Erkâmı Harbiye Reisi Hanovre de teyzesini tetfin me- rasiminde, başvekil de birkaç gü- ne kadar kendi arazısine çe- kilecek ve hükümet — merkzile telefonla — münasebetini edecektir. idame (Arkası var) W Eşref Bey de oradan geçer- HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Nakili: S, NW. SÜR'AT MERAKLISI — Senin mi bu olomubıl? | Tebrük —ederim birader. İşler galiba iyi gidiyor. — Gümrükten yeni çıkardım. Fena değil, Beğendin mi ? — Beğendim de söz mü? Harika !.. Lâtif B. son zamanda epeyce para kazanmıştı. Gösterişi fazlaca sevdiği için Paristen bir otomobil getirtti. Açık sari, tekerlekleri siyah, fenerleri pırıl pırıl parlıyan — oto- mobil Lâtif Beyin — Harbiyede oturduğu apartımanın kapısının önünde kaldırıma yanaşmış du- ruyordu. Geçenler bü mükellef arabaya dönüp imrenerek bakı- yorlardı. ken bu muhteşem otomobil na- zarı dikkatini celbetti. Arkada- şını içinde görünce büsbütün şaştı. Lâtif Bey sormuştu: — Nereye gidiyorsun fim? — İstanbulda işim var. Şura- Eşre- radan tramvaya atlıyacağım. — Ben seni götüreyim. | Eşref Bey, arkadaşının yanına Oturdu, kapıyı kapamadan, oto- | mobil yol aldı. Deli şoförler gibi | âleme caka satmak için, Lâtif | Bey, seksen kilametre süratle ara- | basını sürüyordu. Bir iki dakika sonra, Taksim abidesi önüne gelmişlerdi. Eşref Bey arkadaşına: — Aman Lâtif çok hızlı gidi- yorsun. Polis görürse ceza yazar. — Merak etme, dostum. Alı- şığım, Eşref, zaten korkak, pişman olmuştu. Tramvayı tercih edi- yordu. Taksim meydanindan itibaren Tayyare YILBAŞI PİYANGOSU Adet 1 ikramiye ” ” ” ” ” ” ” ” Mükâfat ZEBE Go yT w ” İkramiye 332 —N EAMLZ 5,000 Amorti 5,700 Adet z S888B.: Lira 1,000,000 400,000 200,000 150,000 100,000 40,000 30,000 20,000 15,000 100,000 100,000 100,000 100,000 50,000 40,000 30,000 45,000 120,000 200,000 500,000 3,340,0001. | yım. O gün ben on dakika ni? | Çiçekler | gidecekmiş. Götürdüm Köpıuyu giden otomobiller, çeş- menin yanındaki sokaktan rak Tarlabaşı caddesi giderler. O sokağa girerken, nasil ol- duğuna Lâtif Bey de farkına varmadan, otomobilin sol kanadı, karşıdan bisikletle gelen bir ço- cuğa çarptı, düşürdü. — Gördün mü başımıza belâ açtın. Sana bu kadar hızlı gidi- mez, dedim. Eşref arabadan fırladı, çocuğu yerden kaldırdı. Bereket hiçbir şey olmamıştı. Halk toplandı, oradaki polis cebinden defterini çıkardı not ediyordu. Çocuk Lâtif Beye: — Bana birşey olmadı amma, bisikletimin baş tekerleği çarpıl- dı. Ben şimdi bu çiçekleri nasıl götüreceğim. Dükkândan: “Çabuk götür, sonra gel!,, dediler, Lâtif Bey gülerek: — Merak etme çocuğum, dedi, bisikletin parasını ben veririm. Sen bisikleti yavaş yavaş dükkâ- na götür. Ben de çiçekleri nereye götüreceksen — otomobille çabuk götürürüm. Sana darılmazlar. Çocuk bu işe memnun oldu, hem- kendi adresini, hem de çiçek- lerin gideceği adresi verdi, gitti. Lâtif Bey, arkadaşının hâlini görünce: — Canım üzülme! Böyle şeyler daima olur. Şu çiçekleri götüre- lim de sonra İstanbulda gidece- ğin yere seni bırakırım. Beş dakika sonra, Şişlide bir apartımanın Öönünde Lâtif Bey otomobili durdurttu. — Sen biraz arabanın içinde bekle, Çiçekleri bırakayım ge- leyim. pa- tarikile “ Eşref Bey saate baktı: — Yarım saat oldu, hâlâ Lâtif gelecek. Ne oldu? Arabayı bırak- mak istemiyordum. Fakat ne çare? Bir saat olmuştu, orada şoför gibi oturuyordu. Nihayet sabri tükendi, otomobili terketti, bir tramvaya atladı, işine gitti. * Tam bir sene Eşref arkada- şını görmemişti. Bir gün Eşref Bey; arkadaşını Köprüde gördü- Yanma gitmek istiyordu, Ffakat belki dargın diye cesaret etmi” | yordu. Lâtif Bey onu görünce: — Merbaba, birader,nasılsın?: — İyiyim! — Sen nasılsın | Bana o gün darıldın mı? — Yool. Lâtif Bey eski, şık, daimt neşeli Lâtif değildi. Üstü baf' kötüleşmiş, tıraş olmamış, zây' anlati, | lamış bir adam. — Eşrelçiğim, dur da çıkmıştım, - hatırlarsın değil ine bir. Macar Artisti çok — beğendim. dakika oturacak yerde, © ay olturdum, — Paralarım Otomobili sattım, karı memleketine — gilti, be kaldım. Beni —Gördün mü dostum. bıl' sözümü dinlemiş olup ta otom' t t6 lıııh sürmeseydin, bu felâke senin başına gelmezdi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: