TE ÜZ Umumı Harp Nasıl Patladı Nakleden: H. R. İi HAĞ — Kızım Doktorr Semi Ekrema — fn - — Rus umumi seferberliğinin Almanyada yapacağı tesiri zatı haşmetmeabilerine ihlâs ile arzet- — mek isterim, Bu, yalnız Alman- — yaya karşi bir tehdit ve Almanyayı — tahrik — suretinde telökki edilmökle kalmıyacaktır; bızzat Alman İmparatorunu da tahkir manasına alınacaktır. Halbuki müşarünileyh aleddevam bir tavassut fikrinin galebesine çalışmaktadır. Dedi. ç Çar dinledi ve ne düşündü- — iğüne dair zerre kadar bir amma- re vermedi, müteakıben sordu: İ — Buna gsahihten — İnanıyor î Purtaleas — — Şimdi harbi e hertuıf ettirecek yegâne çare |— Beferberlik iradesinin iptalidir. | e Siz de zabit idiniz, bu '—»_ııebepio bilmeniz İâzımgelir ki 4 ıîm kabil emirler fenni esbap e doîıymıle tâlik edilemezler. &r— Çır bu sözü söyledikten sonra %Hre bir telgraf ve Kaysere — hitaben yazılmış bir mektup — müsveddesi gösterdi. Bunlarda — Berline bir Jeneral yollıyacağın- dan bahsediliyordu. — Avusturya — Başvekili — Berhtold'un — İngiliz — teklifini kabul ettiği haberi Lon- — draya nasıl tebliğ edilememişse — bu Rus Jeneralının Berline git- — mesi de o şekilde kabil olama- gnştir. 0 Almanya harp veya sulbü — Rus seferberliğinin durdurulma- — gile meşrut bıraktığından ve sefer- — berliğin bilâ tehlike taliki kabil — bulunmadığından harbin - kapı önüne geldiği tamamen anlaşıl- - ışti. a Ertesi gün gece yarısına doğ- — ru Kont Purtales Almanyanın — dültimatomunu yolladı. K Sazanof soruyor: — — Çar tarafından imperato- — runuza namusu üzerine verilen — söz ile neden iktifa olunmuyor ? K — Çünki bu söz Sırbıstana “mütealliktir. Avusturya - Rus ih- — tilâfinın büsnü tesviyesi ümit — edildiği müddetçe — muteberdir. — Rusyanın, Âvusturya ile uyuşma- — dığı takdirde de sulhu muhafa- — zaya müheyyaâ bulunduğuna dair — bana teminat verebilir misiniz? — Bu suale evet diyemem. — Şu halde teslim edersiniz H Rusyanın, seferberliğinde bize 3 — daha ziyade takaddüm etmesine — garzı olamayız, w Zaten Sirbistan ıefîrimıı de * Peisesburgtan çektiği bir tel- — grafta şunları söylediği bilâhare | — görülmüştür: - “Rusya ordularını toplamak — Üzere şimdi müzakeratı uzatmıya — bakıyor. Bu ameliye hitam bulur — bulmaz, Avuıturyayı harp ılhı ıdecektir. 5 * " —ü "müstcmlekelerinde bulunan kuvvetlere kumanda eden Lettov Farbek Bu telgrafın yalnız istidlâli neticesi yanlıştır.. Filvaki son dakikanın şu yukarıda yazdığı- mız mülâkatından iki üç saat evvel Sazanof Avusturya sefirini kabul etmiş ve gayet dostane bir eda ile şunları söylemiştir : — Viyana ile bir mutabakata çe — kımıldıyamıyacağız. — Zaten seferberliğe siz daha evvel baş- ladınız. Sefir bunu şiddetle redde- diyor Sazanof bu mektep ço- cukları münakaşasını şöyle kapar: — Zaten ruznameciliğin ne ehemmiyeti var? Bir Cinayetin İzi 13 Sene Sonra Bulundu Paris, 16 ( kânunusani ) — Limaj şehrinden Loulier köyüne giden yol üzerinde, senelerden- beri metrük duran, yarı yıkılmış bir hangarın içinde birkaç çocuk oynarken sadece kemikten iba- ret kalan bir insan kafası bul- muşlar ve korkarak hâdiseyi polise haber vermişlerdir. Polis memurları gelmişler, hangarı kaz- mışlar, toprağın altında bir insan A'îıııke!eti bulmuşlardır. Bu iskelet anlaşıldığına göre elbisesi ile gömülmüş bir erkeğin iskeleti imiş, fakat — elbise — çürümüş, meydanda — sadece — bir poetin ile bir kaç tane kemik düyme ve bir. pantolon askısile demir ak- samı kalmıştır. Hâdisede buraya kadar bir fevkalâdelik yoktur. Meselenin hayreti mücip olan noktası şudur: Zabıta bu ufak tefek eşya sayesinde iskeletin bhüviyetini tes- bite muvaffak — olmuştur. Bu, Jean Chanconi isminde genç bir adamındır. Bu adam 14 Haziran 1919 tarihinde ortadan kaybol- muş, öldürüldüğüne — hükmedil- miş, fakat cesedi meydana çık- madığı için katili de bulunma- mıştır. | meselesi hayli | olmuştur. Herhalde iki müsvedde | Umumi Harpte Almanyanın Afrikadaki müstenit müzakerat cereyan ettik- Yazan: Emil Ludviş ” Car TarafındanJ Namus Üzerine j / VerilenSöze Neden itibarOlunmuyor”,, Müteakıben beş gün evvel olduğu gibi ültimatomdan bahse- der ve neticede bir hafiflik hisse- der ve geniş nefes alır. Ayın 31 inci günü idi. Ültima- tom daha Petresburga gönderil- meden evvel kayser Berlin kas- rında ilk harp nutkunu söyledi, silâhlardan haktaalâdan, hasımla- rından bahsetti. Diğer taraftan ilânı harp sıkıntıyı -mucip hazırlanmıştı. Evvelâ “Accepter la guerre öctroy&e ("| tabiri kulla- nılmıştı. “Bahşedilen müharebeyi kabul ediyoruz. ,, demekti. Bunu beğenmediler, çünki Kamusa — müracaatle — octroye& kelimesinin başka manayı da ifade ettiğini gordüler Bundan sonra (contrainte) yi (3) keli- mesini — kullandılar ve — bun- da da karar kılamıyarak bunu da çizdiler ve daha müna- sip bir kalime bulamayınca ilânı harpte sebebi harbi zikretmeyi ihtiyar ettiler! ve sadece relevâ le defi (4) ibaresini koydular, bu “meydan okumayı kabul ediyoruz ,, demektir. İlânı harbın metni öğleden sonra saat bir de telgrafla sefa- rete çekildi ve ancak beşte tevdi olunması bildirildi. Saat ikide Berline Çardan — beklenmiyen bir —telgraf geldi. Bunu alır almaz — sefarete yeniden — bir telgraf çekip ilânı harp — no- tasının tebliğ edilmemesini ihtar etmeyi düşünen bulunmadı; hal- buki Çarın telgrafı pek makul ıdı, Çar Alman imparatoruna : ( Arkası var ) ——— En Güzel Fransız . Talebesi Matmazel Arlet Dübröy Son Fransıx güzellik kıraliçesi- nin intihabı bir hayli dedi kodu- yu mucip oldu. Bilhassa bu inti- haba itiraz edenler Fransa yüksek mektep talebeleri olmuştur. Bunlar kıraliçe intihabının ev- safını daha xiyade tahdit ederek bilhassa kendi aralarında “ en güzel yüzlü Fransız kızı,nı inti- hap etmişlerdir. Bu intihabın neticesine göre en güzel yüzlü Fransız kızı Da- rülfünun fen fakültesi talebesin- den on yedi yaşında matmazel Arlet Dübröydür. til de bulunacaktır. Fakat müru- ru zaman olduğu için maalesef “Anlatıldığına göre şimdi - ka- Avı: “iken bizim mahalle karısını seviyordum. Hatta onun | benden gayet güzel bir çocuğu | dalar size ne hakkında takibat yapılmayacaktır. | Bu Sütunda Hergün Nakılı M. Feridun Biraz_ Da Aşk Sait, Talât, Emin (Üçünün yaşı cemedilse sekseni bulmaz) eee Talât — İlkbahar geldi. Ha- vada birşey dolaşıyor. İlık bir- şey.. Emin — Ortalık kadın ko- kuyor. Sait — Pöh! Emin — Sen bu fikirde değil misin 7 Sait — Hayır! Talât — Ben Emınm fikrine iştirak ederim. Sait — Öyle ise sizin burun- larınızın tertibatı başka türlü, Ben havada kadın kokusu hissetmiyorum. Şimdiye kadar da böyle bir koku hissetmedim. “Esasen kadın denilen nesne beni zannetliğiniz kadar alâkadar et- miyor. Talât — Bari yavaş ıöylı de kimse duymasın'! Emin — Evet. Bu iftihar edi- lecek birşey değil. Sait — Ne demek istediğinizi anlamıyorum. Aşktan bahsedi- yorsanız ben de herkes gibi âşık oldum. On altı. yaşında vardır. Şimdi büyüdüm. Meşguliyetim çok. Kadınla aşkla meşgul ola- cak vaktim yok. Siz belki ikiniz de birer kız seviyorsunuz. Talât — Birer ve belki de daha fazla.. Sait — Allah versin. Bu sev- menfaat — temin ediyorlar, anlıyabilir miyim ? Emin — Hayhay.. Evvelâ eğ- leniyoruz. Talât — Evet. geçiriyoruz. Hoşca vakit kadınlar Yirmi Emin — Sonra bu gençliğimizi süslüyorlar. yaşına gelen bir adamın şiire, hülyaya ihtiyacı vardır. İleride de tatlı bir hahtı. a kalır. Sait — Tatlı bir hatıra.. veya acı bir teessür. Ben sizin gibi hayalperest değilim. Hayatımda | kalabalık istemiyorum. Ben kendi kendime yetiyorum. Bu kâfi. Hatta fazla bile. Zaten kadın dalaveralarının sonu daima fena çıkar. Emin Fakat başlangıcı okadar tatlıdır. ki. Talât — Benim sevdiğim kızı görsen parmağın cağzında kalır. Sait — Neden? Zengin bir aileye mi mensup? Talât — Ondan daba iyi. Sait — Prenses mi? Talât — Ondan da iyi, Sait — Ya nedir? Güzellik kıraliçası filân mı? Talât — Hayır. Dikişçi.. bekçısınm A Talât — Vallahi bilmem. Sor- madım. Sait — Dikişçi olduğunu ne- reden anladın? Talât — Lisanından.. Sonra ellerinden., Parmakları iğneden delik deşik olmuş. Emin — İşçilere hürmet etme- sini bilelim! Talât — Dur bakayım, şimdi hatırlıyorum. Galiba kadın kor- saları dikerek hayatını kazan- yormuş. Ben inanmıyorum ya, ne ise.. Sait — Sık sık — buluşuyor musunuz?” Talât — Arasıra. Sait — Demek hergiün bera- ber değilsiniz? Talât — Ne münasebet. Haf- tada bir kere buluşup geziyoruz. Sait — Evi nerede? Talât — Samatyada. i Oraya kader gidiyor musun? Talât — Ne yaparsın? Bütün kadınlar Beyoğlımda oturmaz ya, — Sait — Güzel mi? Talât — Değil fakat çok şirin.. Sait — Pek budala — birşey değil ya? Talât — Cin gibi akıllı. Sait — Şen mi? Talât — Oldukça. Ağlamadı- ğı zamanlar daima gülüyor. Sait — Demek ara sıra da ağlıyor ? Talât — ÂAra sıra. Sait — Neye ağlıyor ? Talât — Kendisi de bilmiyor. Bazan dünyaya geldiçi için, ba- zan erkeklere vakfı nefsettiği ;için, bazan babası ötesine beri- sine vurarak vücudunda siyah lekeler hâsıl ettiği için.. Kaç kere gelip bana gösterdi. Emin — Lekeleri mi? Talât — Evet. Çok tuhaf bir kız.. Ne kadar tuhaf olduğunun kendisi de farkında değil. Sait — Demek bu kızı sevl- yorsun? Talât — Eh, şöyle böyle.. Sait — Yalnız kaldığınız za- man naşı| vakit geçiriyorsunuz? Talât — Oh, öyle zannettiğin gibi saatlarca yalnız kalmıyoruz. Ben ona söyliyeceğimi söylüyo- rum, sonra ÂAllaha wmarladık.. ( Arkası var ) Kaçak et almayınız. Parça et almayınız Çünki hastalıklıdır. Sai — Ne dikiyormuş? — —| Ö M y O Künumusani 19