21 Mart 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

21 Mart 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—e pazar Ola-_üasan Bey ço ——— —Ç ERKEKLERE NE ÖĞRETMELİ? — Hasan Bey, bizim oğlanı hangi mektebe vereyim? Ne okutayım? Ne öğreteyeim? —Bana kalırsa oğluna dikiş, nakış, yemek pişirme, ortalık temizleme ve ev idaresi öğret. Yarın evlenirse rahat eder. Hasan Bey Timarhanede Mazhar Osman Bey, bir gün, Hasan Beyi deliler hastanesine götürdü. Koğuşları gezdirmeden evvel dedi ki: — Hasan Bey, seninle evvelâ uslu delilerin yanına gidelim, sonra da azgın delileri görürüz. Bir koğuşun kapısında; Maz- har Osman Bey, Hasan Beye dedi ki: — Buradakiler delilerdir. Bunların içinde pey- gamber, kâşif, mucit olduğunu iddia edenler var. Meselâ seni şu köşedeki delile — tanıştırayım. Bu adam dünyanın en büyük mühendisi olduğunu söylüyor. Öy- le bir makine yapaçakmış ki dört yaşındaki çocuk bile bu makine ile kuş gibi havada uça- cakmiş. Mazhar Osman Bey Hasan Beyi o delinin yanına götürdü. Delinin elinde kâğıt, kalem, cet- vel, pergel vardı. Mazhar Osman Bey Hasan Beyi delile başbaşa bıraktı. Pazar ola delinin kâğıda çiz- diği plânlara bakarak sordu: — Arkadaş neler icat ediyor- sun bakalım? Deli Hasan Beye ters baktı: — Abdallar anlamaz, dedi. Hasan Bey, deliyi sakin, uslu ters böyle şeyden söyletmek için: — Yahu, dedi, ben de mühen- disim, bu işten biraz çakarım. Bunun üzerine deli köpürdü, ayağa kalktı, barbar bağırmıya başladı : — Vay, sen benim aşırıp satmıya geldin ha ? Deli Hasan Beyin üstüne atıl- dı, zavallı Pazar olanın saçını başını yolmıya, ağzını burnunu kanatmıya başladı. Mazhar Os- man B. orada değildi. Gardiyan- lar koştular, Hasan Beyi kur- tardılar. Biraz 'sonra Mazhar Osman B. de geldi. Ağzı burnu kan için- de kalan Hasan Beyi görünce, — Haydi, dedi, Hasan Bey, şimdi de azgın delileri görmiye gidelim ! : icadımı ADA MERKEBİ! ( Adalarda müşterileri gez- diren bir merkebin ağrından: ) İlkbahar göründü, iş çıktı bize, Üçüneü cemre de düştü denize! Çamlıkta atlayıp semerimire, Genç kızlar neşeyle bağırır:“Hopleees:,, * Müşteri bulunca bunu güderiz: Kadınlar olursa uslu giderlz, Erkekler gelince inat ederiz! Genç kızlar neşeyle bağırır:“Hopleeesi, Müstensihi: P. H.. Para Kazanmanın Yolu Bir serseri Hasan Beye de- di ki; — Para kazanmak için ne yapmak lâzım ? Hasan Bey: — Çalışmalı! dedi. Serseri güldü: — Onu ben de biliyorum, çalısmadan para kazanmanın yo- lanu söyle, sen! YAZ'GELİYOR! Her taraf dururken kardan bembeyaz, Mahdum bey lâcivert bir ceket ister! Hasan Beyıîıi Rüyası Hasan Bey, bir gün komşusu ile konuşuyordu. Aralarında şöy- le bir muhavere geçti: Hasan Bey — Allah hayır eylesin dün gece bir rüya gör- düm. Ben kanalizasyona, sen de bir bal küpüne düşmüştük. Komşu Elbet!.. herkes lâyık olduğu yere düşer! Hasan Bey — (Bir kahkaha atarak: ) Durl.. Daha var: Sonra yekdiğerimizi yaladık !.. Komşu — 7??!.. İşportada »Süt Bir sütçü Hasan Beye dert yandı: — Bir dükkân açmak istiyo- rum, fakat param yok, Hasan Bey, seyyar sütçülükten kurtu- Tamıyorum. — Dükkânı ne yapacaksın ? İşportada süt sat. — İşportada süt satılır mı Hasan Bey? — Satılır ya... Bu yağmurlu havalarda, açık tencerelerin gü- gümlerin içine kendi kendine su dolar, zahmetten kurtulursun ! — Hasan Bey! Rasathane Müdürü havaların nasıl gidece- ğini nereden anlıyor ? — Bunu bilmiyecek ne var? O da herkes gibi gazete okuryor. —— HERKES GIBİ Kadın — Hasan Bey... - Ben fakirlere, işsizlere çok acıyorum. Zavallı dikişçi kızları işsiz kalmasın diye, kocamı sıkıştırıyorum, ter- zilere üstüste esvap ısmarlıyorum.| — DÜNKU BEYGİR! ( İzmir Belediyesi, yolla- rın kirlenmemesi için hayvan- Tara don giydirmiştir. ) Gazeteler Gerçi ben beygirim, koşarım sonsuz, Fakat kimse ban diyemez donsuz, Ben atri hayvanım, yaşamam onsuz; Var olsun şu İzmir Belediyesi! Pilâjda abali çıplak gezerken, Akırdan çıkarım güneş doğarken, Pantolon giyerim her sabah erken! Var olsun şu İzmir Belediyesil.. Müstensihi P. H. Küfür Koleksiyonu Hasan Bey, mahallede oyun oynarken çocuklardan birini ya- kaladı: — Oğlum! Dedi, al şu beş kuruşu, bir daha bu fena sözü söyleme! Çocuk, cevabı - vererek, Hasan Beyi hayrette bıraktı: — Ben öyle bir söz daha bi- liyorum ki, işitsen yirmi beş ku- ruş verirsin! — ——— <- Eritti sıcaklar, kesildi ayaz, Yakında gösterir kendisini yaz ! Ahbaplar!.. Düşmeyin böyle sevince, Neler çekeceğiz bu yaz gelince!.. x Hep bomboş duracak Terkos borusu. Bulamiyacağız iki yudum su! Bilirim, acıdır sözün doğrusu, Neler çekeceğiz bu yaz gelince .. * Yolda rast geliriz birçok moloza, Benzeriz çöplüğü eşen horoza! Üstümüz bulanır toprağa, toza, Kirli sokaklarda rüzgâr esince! ler çekeceğiz bu yaz gelince !.. Kerime hanım da bir buket ister ! Karınız mevsimlik tuvalet ister : Bağırır: “Espabım olmalı incel,, Neler çekeceğiz bu yaz gelince!.. * Terletir haziran, kavurur temmuz, Fakat bulamayız iki dirhem buz, Hepimiz sıcaktan kebap oluruz: Serinlik ararız hep gündüz gece! Neler çekeceğiz bu yaz gelince!.. * Karınız der: “Lâzım tebdili hava: “Tutmalı Adada küçük bir yuva! ,, Döneriz ateşte yanan bir kava! Haber veriyorum yaşlıya, dince; Neler çekeceğiz bu yaz gelince !.. HASAN BEY ] Hocanın , Va'zı Bizim Hasan Bey rint meşrep olmakla beraber, ayni zamanda sofudur. Bir Ramazan, camiye gitmiş, hocanın va'zını dinliyordu. Hoca Efendi, uzun uzun nasihat ettik- den sonra, sözü mükeyyifat bah-« sine intikal ettirdi. Bir aralık: — Rakı ve tütünün harami olduğu malüm.. Enfiye de men- hiyattandır! Dedi. Hasan Bey bu sözüze- rine, hocanın enfiye ile, dolu, burnunu işaret ederek: — Hoca Efendi! Burnun ağ- zını yalancı çıkarıyor!. Cevabını verdi. Aman, Bir Dilim Ekmek !... Hasan Bey, bir gün bize şu fıkrayı anlatmıştı: Mahallemizde — bir — düğün olmuş ve beni de yemiye da- vet etmişlerdi. Sofrada gayet o- bur bir adam vardı. Yemek gelince “ Ya Allah... ,, deyip sahana da“ hyor bize bir lokma bırakmıyor- du. Okadar çok yemek yedi, okadar çok su içti ki: — Şimdi çatlıyacak!.. Diye korkmağa başladık ve nitekim — dediğimiz çıktı: Herif ayağa kalktı, yüzü — kıpkırmız! oldu, birdenbire yere yuvarlandı: tesadüfen sofrada bir doktor bulunuyordu. Herifi güçbelâ ayılttıktan son- ra hatırını sorduk : — Nasılsın? Bize ne cevap verse — Begenirsiniz? — Takatsız, dermansız bir halde: ; Aman!,. Biraz — peynir ekmek.. Diye inledi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: