May 5, 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

May 5, 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: L Galip S <SN B AF » -HA BİBE MOLLA KAYBOLDU Radyoda si Halide — liyenler: Galip SF e #a a — Spiker: — Allo.. Allo.. Ha nımlar.. Efendiler... Size acıklı bir haber.. Habibe Molla kaybolmuş.. Üç aydan beri her cuma akşamı muntazaman eğlenceli Hikâyelerini anlatmıya gelen Habibe Hanın bu akşam stadiyomuza gelmedi.. Onun ye- rine zevci Faik Efendi gelmiş, karısının üç günden beri ortadan kaybolduğunu söylüyor.. Müsaa- denizle sözlü karısına vekâlet ede- cek olan Faik Efendiye bırakıyo- rum.. Buyurun Faik Efendi, yak- laşın. Faik — Teşekkür ederim ka- rimın zomzom evlâdı... Alon... Hu. Alon.. Beri bakın Beyler, Efendiler ve bilhassa pek mukad- des ve nezaketli Hanımefendiler.. Hitabı âcizanem zatı âlilerinedir. Amanın deyeyim.. Bu benim be- receğim halt değil a.. Bakaltm.. | İşte bizim kaşık düşmanı famil- yam cariyenize vekâleten konfe- ransımı besmelei şerife ile küşat ediyorum. Hanımlarım, Efendile- rim. Bizim Habibenin dediği gibi; canlarım, ciğerlerim. Şunun — şu- rasına geldim a.. Sizlere - yalan, bendelerine gerçek.. Zorlu bir fırtınaya tutulmuş kayık teknesi gibi zangır, zangır - titriyorum.. Hak sizi inandırsım.. Bu kutu mutlaka elektrikli olsa gerek.,. Sanki cümle âlemin kulakları bu kutu derunünde manen içtima etmiş gibi telâkki ediyorum da içimi bir ürpermedir - sarıyor.. Efendim.. Refikayr eariveniz — Hamden — Lillâhi Taalâ üç gündür kayıp bulunuyor.. Ceçen salı günü kendisile mutadımız veçhile beynihümamızda ufak bir ağız dalaşması vuku buldu.. Bu tabirimden ötürü özür dilemiye- ceğim.. Zira bu tabirim tam ma- halline masruftur. Bir insanın tuza, ekmeğe ihtiyacı ne kadar müb- remse, onun da kavgays olan ihtiyacı - tamamile öyledir. Gün geçmez ki yaradana kurban ol duğum ağzından bir kötü söz neyi fırlamasın.. Kepaze karı, ele güne karşı beni küçük düşür- mekten bhoşlaşir vesselâm.. Bakındi, hâlâ hatırıma geb dikçe sinirlerim tepreşir. Çehreme kan hücum eder.. Hindi geğir- mesi gibi kerih sadasını kulakla- yımın içinde çıngırdarken duyıf- yorum. Söylediği munaubehı_z lâkırdılan bir bir tekrar işiti. yormuş gibi oluyorum. Efendim geçen hafta Kayse- riden bir bildik, iki zevcesini ve biri emzikte, ikisi emekliyen altı çocuğunu hamilen bendehaneye bir haftalığına misafir olarak gek | mişlerdi.. Filvaki böyle bir. za- manda dokuz canın ığırlııımu.ı Mühim bir keyfiyettir. Ve lâkin bizimki unutuyor ki bu gelen lıe- rif benim ortağım sayılır... İstil balde onun yüzünden edeceğim istifadenin haddi, hesabı yuklur.:. Ama hatun kişi heuplı'n, ki- taptan ne anlar.. Ben işimin gö- rülmesi için varımı yoğumu dö- küp saçabilirim.. Tek dert orta- ğgıma karşı mahçup olmiyayım.. Karı üç gön sabredemedi.. Misa> firlerime karşı dünyanın istiskali... İ Yüzünden düşen bit parça olu- yor.. Bırak şu suratı da insan gi- /PUM Faik — Demesin mi? Bak, bak işi nerelere getirmek istiyor... bi güler yüz göster.. Sık dişini | Yüreğimin içinde kalbin kahve dö- bir hafta göz açıp kapamadan İverler gibi güm güm etmiye baş- geçer.. Beyefendi ne dedimse kâretmedi... Hergün bir yolunu bir fırsatını bulup bizim hemşeri- dokunaklı, — ki- lâkırdılar eder.. - İğneler sokar.. —karılara mahrem —sı- aller *irat eder... Sinirli sinirli bıyık altından güler.. " Bir değil, iki değil: ârımdan, hitabımdan yerlerin dibine geçeceğim.. Ne dersin.. El yanında dövemezsin, sövemezsin.. Nihayet salı günü patlak verdik.. Sabahleyin ode mızda hafif sesle dalaşıyorduk.. Habibeye — Karı, beni kazı- yıp durma... Çoğu gitti, azı kal- dı... İşim görülünciyecek patlıyası dudaklarını kıpırdatma, dedim.. Beyefendi.. Hınzır karı, olanca sesile haykırarak: Habibe — Yoco.. Bana bak, Faik Ben bu kadar sıkıya gelemem.. Ben senin sucuk kokan mundar soyunun peuçikli halayığı değilim. İk sürüsü kadar ahaliyi buraya doldurdun.. Ben bu kadar boğazı nemnen besilerim.. Karı, hanım sultanlar gibi baş köşelere kurulmuş! Aksırıklı, tık- sırıkl, sümüklüböcek gibi gez- dikleri yerlerde iz bırakan pis mundar altı tane çocuk... Bun- lara kim bakacak?. Ben mi? Yo.. Faik.. Bak sana haber vereyim.. Burası imaret değil. Darülâceze hiç değil.. Yirmi sene sana saçır mı süpürge ettiğim kâfi değilmiş gibi şimdi de sinsilene hizmet- çilik mi edeceğim.. Yarından tezi yok defolup giderlerse giderler.. Yoksa başımı örtünce ben gideî Dİn — zevcelerine nayeli "mFıîk — Diye çıngırak gibi ötmiye başlamasın mı? Yâ sabür.. Karı., Sus. Kepaze olacağız.. Misafirler işidecek.. Anan yahışi.. Baban yahşi.. Aah.. Susmaz... Cânim, Habibeciğim, güzel karı- cığım bir defa olan oldu.. Birkaç m daha sabırlı ol.. Sabrın sonu selâmettir. etme, eyleme.. Ortağı- min karıları misafirdir.. Elbette iş g&miyecekler.. demene - kal- madi.. Kepaze karı üst perdeden.. Habibe — Hadi oradan pin- pon.. Sen — yine havalanmışsın galiba... Va ladı., Hay Allah karı ne haykırdın, Bir yerine şiş mi batırdılar.. Yoksa etini mi çimciklediler.. dedim... Hemen oda kapısını - araladım.. Bir de baklım ne görsem iyi... Çocukların — büyükleri — kapının ardında bize — kulak — misafiri değil mi? Demindenberi, hopliya zıplıya oynıyan öteki yaramazların herbri bir köşeye sinmiş, kabahat işle- miş köpekler gibi kuyruk titreti- yorlar.. Ortağımın karısı: — Hareminiz hanım rahatsız olmuşlar galiba.. Bizimki sokak- tan gelsin de bizi alsın, otele götürsün..! dedi.. Tepem attı İçeri girdim.. Habibeye: — Terbiyesizliklerini — duy- muşlar.. Rezil oldum.. Betnam oldum.. Boynun altında — kalsın.. dedim,. Habibe — Sen benim ağzımı açltırma.. Söylemeyim diyordum amma.. Çanak tuttun.. Bana bak. O aşifteleri pek müdafaa edi- orsun. — Ne ©.. — Anlıyalım.. x!okıı göz mü koydun.. Faik — Diye şirretliği arttırıp iftiraya kıyam etmesin mi? Ey- vahlar olsun, hasiyetim bir paralık oldu.. Artık beynim yerinden fırlamış, iş te çığrından çıkmıştı. Öfke baldan tatlıdır. derler a.. çok doğru.. Ben de ağzmı ge- leni söylemiye başladım.. Gidi fırında kavrülmuüş sütlâç surallı, çövensiz pastırma göğüslü zakkum çiçeği karı diyivermişim.. Vay anam; miş yahu.. Suyu çekilmiş pınara | sen misin söyliyen?! Herbir göz- leri kurbağa gibi evinden fırtlamış, boynundaki şahdamarları oklava gibi çıkmış olduğu halde İzerime doğru bir yürüyüş etti.. Bir yan- | dan eline geçeni başıma gözüme | çarpıyor, bir yandan da... Habibe: Gidi Allahtan korkmaz, peygamberden haya et- mez kızgin herif.. al sana sütlâcı.. Al sana çövensiz pastırmayı.. Ben zakkum çiçeği ha.. Zehir zıkkım olsun, sana verdiğim emekler ha- ram olsun da yarın ahrette ateş olsun da — sırtına yapışsın.. O, çingene maşası karagöz göster- meliği karıların nesini kıskana- yim ayol, ben — daha — ölme- dim.. Etim — canım il Oh diyeceğim bir sırada bana kapıyı — gösteriyorsun e mi? Yazıklar olsun sana.. İlâhi bir şeycikler demem, sen beni kov- dun.. - Allah ta seni — kovsun.. Aptallık bende ki senin men- faatini korudum. Bir zamanlar kocam elindekini, avucundakini eritip sıkınlı çekmesin... dedim.. Ayol. Aç gözünü — etrafına bak.. — Elâlem... — iktısat olsun diye neler yapıyor.. Para ka- zanmak, para biriktirmek için neler yapıyor. Şunu bil ki za- manımız ar yılı değil kâr yılı... Neme lâzım.. Mademki kovdum.., Ben artık bu evde duruculardan değilim. Çöz Aayağımın bağını. Ne haliniz varsa görün.. Ben yidiyorum.. Şen -olsun — Halep şehri.. (Ağlıyarak) elveda Faik.. Artık eksik hakkımı helâl et.. Buuca senedir iyi kötü biribiri- mize hakkımız geçti.. — Allaha smarladık., Faik — Dedi.. Başını örtünce kapıyı çekti gitti.. Karı pesten aldığındas ötürü. zannettim ki arkasından çağırıp | çağırmıyacağımı tecrübe etmek istiyor, gösteriş yapıyor.. Halbuki zavalh — karı — sahiden — kırılk- mış, ardına bakmadan gitü... Gi- diş o gidiş beklerim, hanımlarım. Üç gündür. dünyanın tadımı, tuzu- nu bulmuyorum.... Allah kimseyi gördüğünden, — alıştığından — yat etmesin... Şirret karının yüzü sütlâç gibi amma.. tatlı tarafları da yok değildi.. Hele âhır öm- ründe yalnız kalmak kolay değil- döndüm.. Gözünüzü seveyim, kulunuz, kurbanınız olam Beyler, Hanım- lar.. Habibeyi birinizden biriniz ı beş tanesi de gündüzleri mahalle görürseniz.. nasihat edin.. Evine, yuvasına dönsün... * Spiker — Müjde... Müjde.. — Faik — Müjde mi? ne müjdesi yavrum? 3 Spiker — Evet. Müjdemi de söyliyeyim.. Faik — Vallah veririm.. le.. a Spiker — (Gülerek) peki öyle ise.. Ortağınız Osman ağa geldi.. Lıındıı da Habibe Hanım var... eri alayım da — kendin Olmazmı? e Faik — Hey hikmetine, aza metine kurban olduğum Cenahı Hak.. Kısmetime gelmişim.. n durürsun oğlum.. Elim ayağın titremiye başladı.. Rica ederim geltir.. Spiker — Buyur.. Buyur ğ bibe Hanım.. İşte zevciniz Faik EF. burada.. ğ Faik — Gözümün, gönlümün sultamı.. Geldin. mi? Kavuştuk. mu ? Ayol sen deli misin kavs cığım... İnsan kuru bir kavga üstüne yuvasını bırakır kaçar mı? — Habibe — Aman sus koca-s cığım.. Ben de öyle.. Anladım ki ben senden ayrılırsam haftasına kalmaz Marmara çıraları gibi nıp kül olacağım.. Faik — Yaklaş karıcığım... Ver elini... Barışalım.. Gözümün nuru... : Habibe — Al elimi mün süruru.. Faik — Osman Ağa.. Sel gösterdiğin arkadaşlığı da öm- rüm oldukça unutmıyacağım.. Osman — Amanın.. Faik EL, Bu da iş mi? Bir Kayserlinin elinden ne kaçar ki, zevceniz Has bibe H. fare deliğine girse yine bulur getirirdim.. 3 Habibe — Osman Ağa.. Hid- detten söylediğim — şeyler — için bana darılmadınız ya.. Osman — Yok canım.. be yengeciğim darılmak da nedir. Akraba arasında darılmanın lâ- kırdısımı olur. İşlerimi bitirinciye kadar mafissabık yine sizin evde hafta on gün bir ay kadar safir kalsak, ruhsatınız. olar mu ha? Habibe yengeciğim?! (süküt) Niye süküt ettiniz?.. Habibe — Bizim evimiz sizin demektir. Başımızın üstünde ye- riniz var Osman ağa. Evin mas- rafına siz de iştirak ettikten sonra hele görümcem hanımlar da arasi- ra kollarını sıvayıp ev işine yar- dım ettikten sonra 6 çocuğunuzun ü mektebine gittikten sonra, b na söz düşer mi? a Osman — O hususat için zevcem carizenizle bir görüşüp müzaker& edeyim de ne derle ona göre karar veririz. .Habibe — Oh pekâlâ.. Hadi öyle ise bu barış görüş şerefine canlarım ciğerlerim birkaç tane beyit söyliyeyim, içimden geldi olmaz mı kocacığım. “Faik — Hay hay karıcığım ben onlara senin yokluğunu belli- etmemiye çalıştım. Amma yine başları ağrımıştır. Artık gelecek hafta söyler de telâli edersin... —

Bu sayıdan diğer sayfalar: