13 Mayıs 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

13 Mayıs 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

eei z Fuat Paşa Mahpus Vaziyetteydi Canı Sıkılıyor, Saraydaki Odada Aşağı Yukarı Dolaşıyordu. Cıgarası Da Bitmişti Muharriri * Her Hakkı Mahfuzdur İ S ni Dünlü Kısmın Hulâsası Müşir Fuat Paşa, dik, mağrur ve mütebessim Caddelkebirde Herliyor, arabasmı kondalni ta- kip ediyordu. Yolda Rus Sefa- reti Baştercümanına — tesadül Btti. İyl bir. Framsızca ile ko- nuştu. Faat Paşa Taksime yak- laşıyordu. Bu esnada karşıdan gelen arabanın içinde Ser- hafiye Ahmet Ce'&leddin Paşa, başmı arabanın penceresinden çıkarmış, etrahımı — mütecesla nazarlarla süzüyordu. Fuat Par şpeyı görünce arabasını — dür. durdu. Fuat Paşayı Mabeyni Hümayana — götürmiye memur olduğunu söyledi. Fuat Paşa #ebebini sorusca, Serhafiye: — S zi tevkife memurum! dedi. Fuat Paşanın etrafını hafiyeler sarmıştı. Funt Paşa, mecburl bir vaziyette arabasına bind. Araba saraya doğru ilerliyordu.. Önde Fuat Paşanın arabası gidiyor, Ahmet Celâlettin Paşa- nn — arabasile — sivil tüfekçilerin bindiği arabalar da onu takip edi- yordu. Fuat Paşa derin derin düşünüyor, bu vaziyet karşısında nasıl bir battı bareket takip ede- ceğini bir türlü kestiremiyordu. Arabalar, Gazbane yokuşunu inip te Dolmabahçe sarayının kar- şısındaki — köşeyi — dolaşırlarken, Fuat Paşanın dimağında bir şim- şek çaktı. Ve birdenbire parla- yıp sönen bir ilham nuru, onun düşüncelerindeki muzlim nokta- hafif hafif salladı. Hayali - gözle- rinin önünde duran bir şahsa Bu bir tek kelime, şimdi ku- laktan kulağa dolaşıyor. Bir ta- zaftan, Başmabeynci bu haberi Abdülhamide — yetiştirmek — için küçük mabeyn dairesine koşar- ken diğer taraftan da kapılarda we mabeyn avlusunun — yollarında gizli bir tertibat alımyordu. Bil- hassa, (kiüçük mabeyu ) e geçi- len (harem kapısı)nın — önüne kapının yanındaki intizar odası- ma ve ( Çitköşkü ) nün yanndaki merdivenin baçına sivil tüfekçi- der yerleştirilmişti. * Arabalar, ( mabeyn kapısı ) nın Öönünde durdu. İspir, yere Vatladı. Arabanın kaşısnı açtı. Fuat Paşa, sert bir çehre Üe arabadan indi. Etrafına göz gerdirdi. Görünürde — kimseler y Takat Fuat paşa, yine Vaktile Avrupaya kaçanlarim temasa memur Serhafiye Ahmet Celâlettin Pş. etrafında müçhem bir pusu ku- rulduğunu sezdi. Arabadan atlıyarak — yanına koşan Abınet Ce'âlettin Paşar — Buyurunuz, Paşa bazretleri. Dedi. Ve (Büyük mabeyn ) dairesinin merdivenlerini ş österdi. Taflanlar ve çiçeklerle müzeyyen (tarh ) ın kenarından dolaştılar. Mabeyn dairesinin mermer mer- divenlerini çıktılar. Büyük kapıdan girdiler. Ortadaki büyük sofa ile koridorlar, bomboştu. Meydanda kimse görünmüyerdu. Fuat Paşa, öfke ile sordu: — Nereye gireceğiz. Celâletlin Paşa, mütevazıane cevap verdi. — Orta kata teşrif buyura- caksınız Paşam, Orta kata ç ktılar. O zaman, kendilerini bir hademe karşıladı. Küçük bir odanın kapısını açtı. Geri çekilerek ellerini kâvaş- turdu. Paşa odaya girer girmerz, et- rafına seri bir göz gezdirdi. O- dada kimse ycktu... Celâlettin paşa, dışarda kalmış; hademe odanın kapısını çekmiş, kapa- mişti. * Fuat Paşa, mütemadiyen ge- ziniyor, biribiri arkasına cıgara içiyor, derin derin düşünüyordu. Yarım saat zarfında paşanın cıgaraları bitti. Cıgarasızlık onu sinirlendiriyor, fakat ortada cıgı- ra istiyecek kimse görünmüyordu. | Aradan bir saat kadar böyle sükünetle geçtikten sonra kapı birdenbire açıldı. ( Yaveri hususli Hazreti Şehriyari, Miriliva Çerkes Rıza Paşa ) kapının önünde du- rarak Fuat Paşayı askerce selâm- ladı. Varifesi sadece Fuat Paşamıa | me yaptığını ve ne halde bulun- [ ângıııı görerek arzetmek olduğu | Fuat Paşa elile işaret ederek onu durdurdu: —Kuzum Rıza Paşa.. Cıgaram bitti. Şu parayı al da bana cıgara aldır. Paşa tekrar Fuat paşayı selâm- kyarak ve bilhassa, ona tekarrüp etmemiş olmak için bir adun geri çekilerek: Dedi ve derbal geri dönerek | merdivene doğra yürüdü. Kapı, tekrar kapanmış, Fuat Paşa yine yalnız kalmıştı. Vakit geçiyor, cıgara gelmiyor; paşa da sinirlendikçe Ssinirleniyor. Artık çıldırmak derecesine geliyordu. Birdenbire gözleri kerardı. Her- şeyi gözüne aldı. Kapıyı açlı. — Kim.ar orada?.. Diye bağırdı. Merdiven başında duran ha- deme koştu. Paşanın önünde yer- le beraber temennah ederek, iki büklüm bir halde emre muntarır oldu... Paşa, elindeki lirayı hade- meye uzatarak: — Çabuk.. Git şuradan bir paket cıgara al. Dedi. Kapıyı tekrar elile ka- padı. Yine gezinmiye başladı. Hamidiye camisinin minaresin- de, yanık sesli bir Arap müezzin ezan ekuyor, titriye litriye dalga- lanan bu hazin ses, paşanın kal- bindeki tessür ve istirabı arttı- riyordu. LArkası var) HARUNURREŞİT SEZINERN 91 CURMEAYANAAMN Yezan: * X BENN Tarihin Esrarengiz Sayfaları Gelin, kopardı: — Çok şey vadediyorsunuz, fakat bir şey ihsas etmiyorsunuz. Ben işitmeyi değil, görmeyi «e- verim. Beh'ül, cezbelendi. Gemi azı- | ya ulan bir at gibi köpürdü ve kişnedi. — Görünüz, inanınız ve mes"- vt olunuz. | Aym zamanda Abbase de | ayaklanmışlardı, yakıyorlardı. Zübeyde, onların bu işi bilirmelerine kadar bekledi ve emir verdi; — Haydi — gidiniz, gönderiniz ! Mütcakıben misafirlere döndü; | — Şimdi biz kendi rüyamıza hazırlanalım. İbnilhadi ile Abbase, bilâihti- yar esnediler. - Birbirini — takip eden karanlıklar, —ışıklar, teren- nümler ve kıvrak — oyunlar, zaten kendilerinde tatlı bir wvu- şukluk hüsule getirmişti. Odada | amber kokusu ise bu uyuşukluğu gittikçe — koyulaştrıyondu. — İkisi meçbul bir kuvvet karşısında zâfa — düştüklerini — hissediyor- lardı. Fakat bu zâf agezi ihtiva eden üşütücü haletlerden değil- di;” mahmurluğa benziyen bir şeydi. Şimdi rüya göreceklerini işi- tince o gidermiye çalıştılar, mev'ut olan rüyaya karşı gözlerini zinde bulundur- mak istediler. Manmafih müşterek bir mülâhaza geçirmekten de geri *E sakileri denberi şabit oldukları hakikatlere mi benziyecekti? Yani Zübeyde, | elle tutulabilecek bazı hakikatleri deminkiler gibi rüyalaştırıp ta önlerine mi getircekti, yoksa hakikaten rüya mı göreceklerdi. İkisinde de bu merak vardı gelmişler ve s ralanmışlardı. Hepsi bir boyda olan bu çok güzel kızlar, yanyana gelince — alacalı bir paravana teşkil ediyorlardı, elbiselerindeki renk okadar çe- şitli idi, biribirlerine yan verme- lerinde de okadar- zarafet vardı. Sakil.. Araplar bu kelimeyi islâmiyetten evvel belki kullan- mıyorlardı. Fakat Acemlerle te- mas ettikten sonra - srma, ipek, elmas ve teşrifat gibi - onu da aralarına aldılar, içtimat hayatı temelinden sarsan bir nevi mik- rop halinde yaşattılar. Saki, id- rake musallat olan meş'um peri demektir. Bu peri mutlaka güzel elur ve güzel olduğu için nmafiz- dir. müessirdir, hâkimdir. Onun dolaştığı ufuk, dimağ ve yürek- kalmadılar: Görülecek rüya, demin- parlak bir kahkaha [ tir. Dimağa duman ve yüreğe alev doldurur. Zübeydenin sakileri de birer güzel peri idiler. Eğer onlar, her- hangi bir hükümdarın dimağına duman ve yüreğine alev doldur- mak vazifesile mükellef olsalardı şüphe yok ki kendi zümreleri arasında birinci sınıf muhbripler- den sayılacaklardı. Çünki bir dimağı altüst etmek, bir yüıekh zelzeleler yaratmak — için her türlü vasıtalara malik bulunu yorlardı. Kâfirlerin saçlarından zıya — dökülüyordu, — gözlerinden bin bir mana fışkır.yordu, yanaklarından — baharları gü lümsüyordu, dudaklarından haz sızıyordu, —endamlarında — iştiha yükseliyordu. Onlar, böütün bu zıyaları, baharı, hazları ve işti- haları bir erkek, hatta bir kadın kalbine — kolaylıkla devredebile- cek kadar zeki ve cömert idiler! Fakat — o mecliste vazifeleri mahdut idi, daha doğrusu ceve *n larına müsait ufuk yoktu. Misa- firler, bir saki elinden cennet alacak mevkide bulunmuyorlardı, rüya bekliyorlardı. Zübeyle © gece için sakilere iradesini esir etmek miyetinde değildi. O se- beple güzel periler, kapalı bir ateş kutusu gibi — kudretlerini içlerinde saklıyorlardı ve yalnız güzelliklerile, 2zarif kıyafetlerile gözlere inşirab veriyorlardı. Zübeyde, bir müddet onların Tenklerini misafirlerine seyrettir- dikten sonra emir verdi : — Möselles dağıdın. ( Arkanı var ) —— RADYO —— 13 Mayıs Cum İstanbul — (1200 metre) 18: Gramo- fon, 19,5 Vedla Kıza Hanım. 25,5 gramo- Yon,Li: İnci Hanım, Z£ tango orkestra, Re'grad — ( 429 motro ) 20,5 kon- ferans. 21,30 komedi, 22,13 musiki mektebinden nakil. Roma — (441 metre ) 20,50 gramo- fob 21,45 konser, 22,5 komedi, 28: konser. Prag — (426 metre) 20,20 - Franstız ve İtalyan şarkıları, 21,80 atelye ti- yatrosundan naklen küçük koemediler, £3İL0 gramolon. Viyana — ( S17 metro ) 20,80 Ope radan temsildon sonra gece konseri. Peşte — ( 550 metre ) 20,45 salon orkestrası, 22,10 Mozar gecesi. Berlin — ( 1685 metre ) 20 Günün haberleri, S1 Vaşigatondan nakil, 22,10 konser, sonra dans havaları. 14 Mayıs Cumartasi İstanbul — (1200 metre) 18 gramo- fon, 19,5 Darüttalim heyeti, 20,5 grar moleh, ZI Darüttalim beyeti, 22 or kestra . Bükreş— 94 metre ) 20,40 gramo- fon, 21,1ö piyano konseri, 21,40 aske- ( bando. Belgrat — (429 metre) 20,30 grame- Yon, 21 halk şarkıları, 22,20 gramofon 23,10 Faust operasından parçalar. Roma — (441 metre ) 21 gramolna, 21,45 Bizenie İncl Avcıları ismindekl OpEerası. Prağ — (488 motro) 20,25 askort mozika. WMiyana — (S7 metre) 20 Ameri- kadan nakil, 20,35 Aruen şarkıları, 21 Frankfortlan nakil, Budapeşte — ( 550 moetre ) 19,40 gramolonla dane bavaları, 22,50 Ç gan orkestrası. Varşova — (i4li metre) 21,15 ha> #f musikl. Berlin »- ( 1685 metre ) 80 müpte diler için Ingilizce dera, 20,45 konset £1 Framkforttan naklen konser.

Bu sayıdan diğer sayfalar: