16 Mayıs 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

16 Mayıs 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Afacanın Resimli Hikâyesi: Afaca;ı Gözl;;ığcı Hasan Bey misafirlerine ye- miş çıkarmıştı. Afacan dışarda bir dolaştıktan sonra odaya ge- lip: “ Size bir göz bağcılığı ya- “ payım! ,, dedi. Hemen bir perde : ndı Yemiş tabağını aldı.. Afacanın Kardeşi Afacanın minimini bir karde- şi vardı. Afacan — yeçenlerde halasına misafir gitmişti. Halası sordu; — Afacan, kardeşin konuşa- biliyor mu? Afacan cevap verdi: — Konuşmayı öğrendi. Fakat şimdi de susmayı bir türlü bi- miyor !... Bilmece Cevabı Geçen paazrtesi neşrettiğimiz manzum bilmecenin cevabı “ ma- kas , Makas 5 harfli bir kelimedir. Son dört harfi tersin- den okunursa “ Saka ,, olur. Saka hem bir kuşun, hem de tir. evlere #u taşıyan sucunun ismidir. Hasan B. — Hayri Beyin oğ- ha mektepte 0 gün ne öğrendise eve gelince bülbül gibi anlatıyor.. Sen eve gelinciye kadar unutu- — yorsun... Afacan — Ne yapayım, ba- ba.. Bizim ev onlarınki gibi mek- tebe yakın değil ki... ——— DEVRİÂLEM Afacanın Tefrikası: 9 Nevyorkun — meşhur — Statler oötelindeki — dairemize — yerleştik. Bu otel öyle tarifle anlatılacak şey değil... Bin bir gece masalla- rındaki sarayları gözünüzün önüne getirirseniz otelimiz hakkında bir fikir peyda etmiş olursunuz. Yat- tığımız karyolalar okadar geniş ki bizim evde olsa içinde bütün ev halkı ferah Ferah yatabilecek.. Dün gece, kırmızı elbiseli küçük bir arap çocuk ta dahil olduğu balde dört hususi hizmetçimiz yerlere kadar iğilipr “ Türkiye- nin çocuk sinema yıldızına ve muavinine rahat uykular temenni ederiz... , duasile geri geri gi-, derek odadan çıktıktan sonra Afacan — Ne sihirdir, ne ke- keramet; el — çabukluğu marifet! Masanın üstüne koyduğum yemiş tabağı nasıl kaybolacak?, yemiş ta- bağı kayboldu.. Size bir marifet daha.. Bu sefer perdenin arka- sında kendim kaybolacağım. Ne sihirdir ne keramet!, Cingöz — Çabuk in Afacan! Afacan — Merak etme, daha vakit var.. Onlarda işin bu kadar çabuk farkına varacak akıl ne- rede?. BİLMECELİ MANZUME Dinleyiniz, çocuklar; İsmimde beş harfim var! Bir kocaman binayım, İnsan girince şaşar! O ne süs, o ne ziynet Adeta akla zarar.. Şamsiye Afacamı annesi çağırdı. — Afacan, al şu parayı... Koş caddedeki bakkaldan bir gaz iğnesi al da getir.. Amma çabuk gel, anlıyor musun? Ak- şam oldu yemek pişireceğim. — Peki anne... O sırada sicim gibi yağmur yağıyordu. Kadıncağız çocuğun yağmurda ıslanacağını düşündü. — Dur afacan... Bak yağmur yağıyor. Kapıdan babanın şem- siyesini al, aç ta öyle git. Amma çok çabuk gidip geleceksin. Afacan fırladı. Hem de an- nesinin tenbih ettiği gibi çok çabuk gidip geldi. Fakat sırsık- lam bir halde.. Annesi onu böyle görünce kızdı. — Oğlan bu halin Şemsiye almadın mı? — Almadım ya... — Ne diye almadın a yı- murcak ! — Ne kızıyorsun anne... Sen bana çok çabuk - gel din mi? — Peki, dedimse ne oldu? — İşte ben de onun için şemsiyeyi almadım ya... İnsan yağmurda şemsiyesi varken mi çabuk yürür, yokken mi?... SEYAHATİ ne?... deme- sevinçten zıp zıp sıçramıya baş- hyan Cingöz karyolasının enile boyunu ölçmek istedi. Cingöz bir yeri ölçmek için metre veya arşın yerine “taklak boyu ,, kullanır! Karyolasını taklak yoyu ile ölçtü : Yatağın başucundan ayaku- cuna biribiri ardı sıra beş tak- lakta, bir yanından öbür yanına dört taklakta — gidebildi! Nasıl karyola gözünüzün önüne geldi mi?.. Ertesi sabah gazeteler - geldi. Birinci sayfada bizim fotoğraflar var, Nevyork Herald. gazetesi fotağrafımla beraber - beyanatı- mı da basmış, Otelin - tercihmanı eee ği ni rare ae n NĞ ae DĞ Amma siz zannetmeyin Marifetim bu kadar! Başıma bir “ a ,, koyup Tersimden okursalar İşıktan hoşlanmıyan Bir hayvan ismi çıkar! Afacanın Oyunları Bazı çocuklar vardır, “ Oyun- cağım yok ! ,, diye oturup ağlar- lar. Afacan bunlardan değildir. O, oyuncağı olmadığı zaman kendikendine — oyuncak — yapar. Meselâ : Afacan bir yumurta kabuğu aldı, üstüne mürekkeple kaş, göz, ağız, burun çizdi. Kâğıttan bir yakalık, birde ufacık boyunbağı, kibrit çöpünden iki kol, iki ba- cak. İşte size kabak kafalı adam.. Sonra yumurta kabuğundan bir kafa. Bunun tepesinden bir kibrit çöpü soktu. Kibritin ucunu büyük bir mantarın ters tara- fına — batırdı. Siyah — başlı toplu iğne ile iki kolu. Kibrit çöpünden iki bacak. Size - güzel bir maskara! Bir makara, bir mantar, - bir kaç toplu iğne. İşte size güzel bir at! bu beyanatı aynen Türkçeye çevirdi. Okuyun da ibret alm.. Türkiyenin Çocuk Sinema Yıldızı Şehrimizde “Dün Avrupadan şehrimize pek mühim bir devriâlem sey- yahı gelmiştir. Türkiyenin sevimli çocuk sinema yıldızı Mister Afa- can! Bu meşhur san'atkârla gö- rüşmek Özere Statler oteline git- tim. Evvelâ artistin aile vaziyetini tetkik ettim. Mr. Afacanın pederi İstanbul piyasasının en maruf bir siması olan Pazar Ola Ha- san Beydir. Çocuk, babasının bütün piyasa — tüccarlarile - sıkı temas ve münasebette bulundu- ğunu söylemiştir. Bu zatın her- halde mühim bir tüccar olduğu anlaşılıyor. Mister Afacan nasıl sinemacı olduğunu şöyle anlatıyor: l İ ( Ne kuştur, ne böcektir, Amma havada uçarl Başımı ağartınız, | Bir semtin ismi yapar. î Bu kadar tarif yeter, | Arif olanlar anlar! Afacanın Dişleri Afacan annesine sordu. — Anne ben daha diş çıka- racak miyım? Annesi anlattı. — Tabii oğlum... Yedi yaş dişlerini çıkardın. On iki yaşına geldiğin zaman on iki yaş dişle- rini çıkaracaksın. Sonra yirmi yaş dişlerini... Onlar da çıkınca ağzında dişlerin tamam olacak, Afacan annesinin ağzındaki piril piril altın dişlere bakarak sordu; — Peki, altın dişlerimi zaman çıkaracağım?.. Afacan Bu !... ÖO gün eve çok şişman bir misafir gelmişti. Afacanı görünce1 — Ayol gel bakalım... Gel de seni kucağıma oturtayım. Afacan ceşvabı yapıştırdı: — Beni nereye oturtacaksınız? Sizin kucağınıza karnınız oturmuş! Sözün Doğrusu! Afacanın biraz aç gözlü oldu- ğunu söylemiye hacet yok. Ge- çen gün Aannesi kiler dolabını açtı. — Afacan, - dedi. Sen — ku- rabiye mi seversin? Yoksa re- çel mi? Afacan fena fena yutkunduk- tan sonra: — Doğrusunu söyliyeyim mi anne... dedi. Reçelli kurabiye severiml, — İstanbulda — bir doğum evinde dünyaya gelmişim. Doğ- duğum gün, reklâm olarak gös- terilmek üzere doğum evinin bir filmi çeviriliyormuş. O gün doğan dört beş çocukla beraber beni de filme almışlar. Bu filmi mem- leketimizin en büyük rejisörlerin- den biri görmüş. Yanımdaki ço- cuklar suratlarını ekşiterek ağla- dıkları halde onlara bakıp güle- rek dilimi çıkarıyormuşum, Adam benim istikbalde meşhur bir yı- dız olacağımı anlayıp beni mim- lemiş. Hasılı sizin anlıyacağınız iyi bir tesadüf eseri olarak ilk filmimi doğduğum gün çevir- mişim !... — Hayatta en muvaffakıyetli oyununuz hangisidir? Mister Afacan biraz düşündü, sonra: — En muvaffakıyetli oyunum Hasan Bey — Afacan!. Hay körolası yumurcak!, Göz bağcılığı filin derken bizi enal — yerine koyup koca bir tabak yemişi gürültüye getirdi!. ği — —e Mecbur Olmuş !... Afacan çavuş özümüne bayıs hr. Bir gün babası dedi ki: — Afacan, al şuü - parayı., Caddedeki manavda güzel bir çavuş üzümü var. Ondan iki oks ka al da getir. Afacan, memnuün, babasının elinden parayı kapip - fırladı. | Epey bir zaman sonra eve döne düğü zaman babası kese kâğıd! nı elinden aldı, içini açıp baltı, sonra şöyle bir elile tarttı. — Yumurcak, sen — bunun yarısını yolda yemişsin... Afacan yalan söylemez. — Ne yapayım baba... Dedi, İki okka pek ağır geldi. Baktım eve kadar güç taşıyacağım.. Onun için içinden dört beş salkımı yolda yemiye mecbur oldum!.. AlMeYAKL ı(':iıgbı Afacan, kumbaran babanda mı durur? Afacan — Ayın on — beşine kadar babamda durur. Babamda paralar suyunu çekti mi, ne olur ne olmaz diye kumbarayı alıp baba anneme - teslim ederim! “ Afacan palavracı ,, ismindeki filmimdir! dedi. — Bu filmin mevzuunu lütfeder misiniz? — Mevzuu şudur: Ben güya fakir- bir çocukmuşum. Devri- âlem seyahatine çıkmışım. Uzak bir memlekete gitmişim. Orada kendime sinema yıldizı - süsü ve- rerek kocaman bir palavra atmi şım« Güya © memleketin halkı gayet ahmak insanlarmış! Bu palavramı enai gibi yutmuşlar!.. Ben de bu sayede zengin olmuşum. Filân... Filân... Bu filmim seri halinde devam ediyor. Bakalım sonunu herhalde tatlıya bağlıyacağım!.. *“Sinema yıldızını böyle hoş bir. mevzu bulduğundan dolayı tebrik ederek ayrıldım.,, Nasıl bizim beyanat?.. man değil mi?.. Ya-

Bu sayıdan diğer sayfalar: