17 Mayıs 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

17 Mayıs 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Sayfa SON POSTA Cenup Denizlerinde Bir Seyahat Macerası tın Üç Serseri.. Üç Milyoner Şaya hayvanın serbest oldur ğu takdirde (kendilerini daba sür'atle sevkedeceğini anlıyarak ipini çözdü. Bir saniye sonra maymun ağaçlardan birinin üze- rindeydi. Bu defa yerden değil, fakat daldan dala atlamak sw- retile ilerliyor, maamafih dallar o atlıyamıyacak (derecede seyrek olduğu zaman da toprağa iniyordu. Üç erkek ve bir kadın takip ettikleri izin biraz ilerisinde garip bir keşifte bulundular: Kuru yaprakların altında yarı yarıya gömülmüş bir insan cesedi vardı. Bu, hiç şüphesiz uzun z& man evvel yolunu kaybederek açlıktan, yahut cin peri korku- sundan ölmüş bir yerli idi. Cesedi muayene için vakit geçirmediler. Bilâkis maymunu takiben daha hızlı yürümiye baş- ladılar. Fakat anlaşılan kaptan Hul de batıl itikatlara az çok yer veren bir adam olacak ki: — Bu ceset hoşuma gitmedi, uğurlu bir şey değildir, dedi. Tilman bu mütaleaya güldü: — Al sana manasız bir lâf! Dünyada şeamet denilen şey yoktur kaptan! — Ya! Olabir, fakat her- halde tali veya talisizlik denilen şey vardır ve bana öyle geliyor ki talisizlik denilen şeyle de karşı karşıya gelmişizdir. Talisizlik veya talililik yok- muş, kim demiş bunu? Bir gemi alınız, adıni değiştiriniz ve içine binerek yola çıkınız, uğursuzlu- gunu olup olmadığını görürsünüz. Siz daha çocuksunuz, benim kadar yaşayınız da bu gibi (şeylerin mevcut olmadığını o zaman söy- leyinizl Mitunun o rehberliği © altında yola çıktıktan takriben bir saat sonra, sağa sola, yukarıya aşağıya bir hayli yürümeyi müteakip bir gece evvel ateş yaktıkları yer tekrar önlerine çıktı. Maymun onları epeyce dolaştırdıktan'sonra yine hareket noktalarına getir mişti, Şaya yere çömeldi, başını kol- ları arasında sakladı, diğerleri fek ce uğramış gibi biçbir hareket yapmadan ve biç bir söz söyle- meden ayakta kaldılar. Hakikati halde içinden çıkılma çalılığın sinirleri üzerinde yap- tığı tesirin derecesini ancak şim- di anlamaya başlamışlardı. Bu- rada, bu geniş ormünın içinde iptidai bir insanın malik olduğu hudutsuz bir hürriye! sahip bulunuyorlardı. Fakat hakikatı halde bir mapustan farkları yok- tu, işte burada idiler ve buradan başka yere gidemiyorlardı. Ara- İarında en bedbin kaptan Huldü ve ilk sözüde o söyledi: — Ne pahasına olursa olsun buradan çıkmalıyız! o Mademki tekrar hareket noktasına geldik, artık biraz evvel gördüğümüz cesedin şeameti zail olmuştur. Kızcağızın ağlamasına lüzum yok. Elinden geleri yaptı, amma mu- vaffak olamadı, kabahat onda değil maymunda! Ne dersiniz şu münasebetsiz hayvana bir kurşun çakayım mı? Tilman: — Sızlanmanın faydası yok- eşinde.. Muharriri Stakpool Eg) ez “Kaptan Hul Karşılaştıkları Muvaffa- kıyetsizliği Biraz Evvel Gördükleri Cesedin Verdiği Şeamete Atfediyordu.,, tur, dedi, haydi tekrar yürüye- lim, fakat bu defa da kendimizi tesadüfe bırakalım! Hagton bir odakikadanberi Şayanın yanında diz çökmüş, alk çak sesle kulağına birşeyler söy- lüyordu. Sözünü bitirince ayağa kalktı, Şaya ağlamıştı, fakat gözyap- larını kuruttu, elini Hagtona ver- di ve diğerlerini takip ettiler. Bu yeni teşebbüs ancak üç çeyrek saat kadar sürmüştü ki üç arkadaş birdenbire Şayanın hayretle bağırdığını işittiler. Ve arkalarına (döndükleri (Ozaman genç kızın yere çömelmiş oldu- ğunu gördüler, Hagton da onun yanındaydı ve genç kız ona bir- şey gösteriyordu. Önünde bulundukları ağacın kütüğü zeminden takriben bir metre yukarda bir balta darbesi ile işaretlenmişti. Bu ağlebi ihti- mal üç dört ay evvel ve mutlaka muayyen bir maksatla yapılmıştı. Şaya yerden kalkarak en ya- kın ağaca koştu, muayene etti, fevkalâde bir şey bulamayınca sıra ile bütün ağaçları tetkika koyuldu, nihayet ikinci defa ola- rak bir hayret nidası izhar etti. <Eramane.M Mödüdiniüi İngiltereyi İstilâsı Fransızlar, Bu İstilâya İngilizleri ei le İngilterenin, iktisadi bünyesi- ni müdafaa etmek maksadile aldığı müdafaa tedbirleri tesirini gösterdi. Birkaç ay evvel sıkıntılı bir vaziyete düşen bu memleket bu tedbirler sayesinde kurtuldu. Fakat başka memleketlerin tica- ret müesseseleri ondan vazgeç- miş değillerdir. Meselâ Fransa İngiltereye pek çok meyve gön- derdi, moda ve lüks eşyası gön- derdi. Şimdi bunları gönderemi- yor. Fakat bir kolayını bularak ayni kazancı temin etmek için birçok Fransız — ticarethaneleri bizzat İnyilterede birtakım mües- seseler vücude getirmişlerdir. Bu i Erkekler Şayanın yanına git- tikleri zaman genç kız onlara ilk ağaçta gördükleri işarete müşabih bir işaret gösterdi. Fa- kat bu işaret birinci işaretten daha yukarda bir yere yapıl mıştı, Tilman bir bakışta vaziyeti anladı: — Kızcağız iyi bir iz buldu, dedi. Bu iz ağlebi ihtimal Viyar tarafından © yapılmıştır ve bizi kurtaracaktır. Şaya önlerine düştü, Sür'atle yürüyordu, onu takip edenler de ayni suretle harekete mecbur kaldılar. o Ormanda dolaşmıya, hususiyetlerini görmiye ve gör“ düğünü bellemiye alışkın olan genç kızın bir bakışı işaretli olan ağaçları yekdiğerinden der- bal tefrika kifayet ediyordu. Bu işaretler iz dosdoğru bir istika- met takip ettiği zaman seyrekti, fakat buna mukabil yol inhina peyda ettiği vakit son derece sıklaşıyordu, anlaşılan bu işaret- leri yapan adam bu muhitin teh- likelerini biliyordu. Elinden gel diği nispette bu tehlikeyi azalt- mıya çalışmıştı. ( Arkas var ) müesseselerde £ çalışacak (o olan kimselerin de İngiliz olması icap ettiğinden, Fransızlar, lâzım olan İngilizleri Fransaya götürmekte, terbiyelerini orada ikmal ettir. mekte ve sonra İngiltereye iade etmektedirler. Resmini o dercettiğimiz genç kız grupu, İngiltereden Fransaya moda tahsil ettirmek Üzere gön- derilen manken İngiliz kızlarını gösteriyor. Bunlar, Fransaya gi- decek, orada moda tahsil ede- cekler ve İngiltereye dönüp ora- da fransız modasını tamim edecek- lerdir. Muslihane yoldan Rtısadi bir istilâ tarzı diye-#una derler. Bu Sütunda | Hergün KÂYE Muharriri: o İsmet Hulüsi il Lütufkârlık Gayet iyi hissettim, cebimde bir şey kımıldanıyordu. Hemen elimi götürdüm,| cebimi karıştıran mütecessisi bileğinden yakaladım. Yankesici diye bağırmadım, tabancama sarılmadım.. Yalnız onun yüzüne bakmakla iktifa et- tim.. Zavallı öyle şaşırmıştı kil — Dinle hazret, dedim, olur ya, dalgınlığıma gelirdi, ben se- nin bileğini yakalayamadan, sen benim cebimden para cüzdanımı alabilirdin. Eğer böyle yapsaydın, şimdiki gibi yüzüme şaşkın şaşkın bak- miyacaktın. Sanki bütün bu işi yapan başkası imiş gibi kendi halinde, etrafa renk vermeksizin uzakla” şacaktın, fakat içinde muvalfa- kıyetinden büyük bir sevinç... Belki de benim bu işin farkına vardığım zaman nasıl bağırıp ça- ğıracağımı, ne hale geleceğimi düşünüp gülecektin., — Bunlar benim hiç hatırı: ma gelmemişti. — Olabilir, eğer ben senin yerinde olsaydım; yani herkesin cebini karıştırıp orada bulabil diklerimle (geçinmeyi kendime san'at ittihaz etseydim, yegâne müteessir olacağım cihet, servet- lerini bana kaptıranların, kendi kendilerine nasıl dövündüklerini, ne kadar üzüntü geçirdiklerini seyredememem olurdu.. — Siz herkesten başka bir insansınız... — Yok, bunun için sakın şikâyet etme, eğer ben'de her- kes gibi olsaydım şu halde seni polise teslim ederdim. Fakat buna lüzum görmüyorum. Çünki sana acıyorum. — Acıyor musunuz? — Takdir edecek değilim ya, acıyorum. Mesleğinde hiç maha- retin yok.. Cüzdanımı çarpmış olsaydın şimdi bir mağazaya gitmiş, kendine bir esvap ak mıştın. Bir çift te yeni pabuç. Bak ayağındakiler çok eskimiş, bu yağmurda altları herhalde su alıyordur.. Sevgiline de bir rop ala bilirdin. Otomobile binmeseniz bile #ramvayla Beyoğluna çıkar, bir barda karşılıklı iyi bir yemek yerdiniz. Sinemada Amerikan dramı seyretmek te hiç fena olmazdı.. Daha sonra! — Daha sonrâ... — Zannetmem, yakalanıp ba- pisbaneye gitmek küçük bir ibti- maldir. — Size yemin edeyim. n- kesicilik benim âdetim değildir.. İlk defa birşey yapıyordum, işte yakalandım.. — Peki senin ihtisasın ner- dedir? — Evlere girip hırsızlık yap- mak. — Zavallı, Bu daha budalaca bir iş, İyi bir bursız olmak için insan biraz da cambazlık bilmeli, kılık kıyafetinden bunu ümit et- miyorum, Sonra, içinde bir şeyler ümit edilen, mümkün mertebe tenha bir ev keşfetmek pek kolay de- gil ODaha sonra saatlerce sokak (köşelerinde aç, o susuz beklemek, evi gözetlemek; polis, bekçi korkusundan ikide bir gizlenmek lüzumu.. Daha, da- ha sonra, soğuktan, yağmurdan üşüyüp hastalanmak tehlikesi. Bun ların hepsini bir tarafa bıraksak.. Herşey yolunda desek, eve girdin peki, ne çalacaksın? Mobilye var, kolay kolay taşınmaz, kasa büyük, kırması güç, haydi oda senin güzel hatırın için tesadüfen açık olsun, içinde de dizi dizi inciler bir alay pırlanta taş bulunsun, hep- sini aldın, peki bu aldığın eşyanın hakiki olduğuna emin misin?.. Ya hepsi taklitse; şimdi elmasın, incinin öyle mükemmel taklit- lerini yapiyorlar ki. — Dünya hiylekâr olmuşl.. — Haydi taklit olmasın da hakiki olsun, satması kolay mı?. Ya satarken yakayi ele verirsen? İşim sonunda hapıshane var. Sen hiç hapishaneye girdin — Hayırl.. — Ben de girmedim amma, herhalde arzu edilen bir şey olmasa gerek. Bir odaya kapıyacaklar, sa- bahtan akşama kadar otur, bir iş verecekler, belki onu yapa- caksın. Yemek diye kuru fasulye, Sen kuru fasulyeyi sever misin ? — Hiç sevmem! — Eh, anladın ya... — Evet hakkınız var, siz çok lütufkâr bir insansınız. Bu işten vazgeçmeli, * Onun da hakkı vardı, haki- katen ben lütufkârdım. Evime gelirse yeleğimin cebine baktığı zaman, yerinde yeller esen saa timin bir lütufkârlik nişanesi olarak gittiğini anladım. Ankara Vilâyetinin Nallıhan kazasında kâin Karakuz Devlet ormanından her sene 114,064 gayrı mamul metre mikâp çam eşcarmın beş senede 570.320 gayrı mamul metre mikâp çam eşcarı beher gayrı mamul metre mikâbı 300 kuruş mu- hammen bedeli üzerinden tali- bine ihale edilmek Üzere mü- zayedeye konulmuştur. Müza- yede ve ihale açik müzayede usulile ve 661: 999 No.lı ka- nunların ahkâmı Oumumiyesi veçhile 21-5-932 tarihine müsadif Cumartesi günü saat 15te Ankara Vilâyetinde mü- “ teşekkil orman satış komis- yonu huzurunda icra edilece- ğinden taliplerin mali iktidar- larını gösterir Ticaret Odasi vesikasının ve muhammen be- delden aşağı olmamak şartile vereceği oObir senelik bedeli miktarının yüzde nisbetindeki teminatı muvakkatesini muhtevi teklifnamelerini ihale kanunü- nun 10 maddesi sarahati da- iresinde mezkür saate kadar komisyona tevdi eylemeleri ve Şartname mukavelename ahkâ- mıni anlamak isteyen taliplerin Ankarada Orman İşleri Umum Müdürlüğü İstanbul ve Ankara Müdüriyetlerile Nallıhan Orman İdaresine müracaat eylemeleri ilân olunur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: