18 Mayıs 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

18 Mayıs 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ömer Hayyam Ölmüştü. Mğtap Hıçkıra, Hıçkıra Ağlıyordu Hayyam Secdeye VKraP_agçîı_Vî_ Öylece Kaldı Her hakkı mahfuzdur. Mehtap, daha çok müteessir olmuştu. Bu teessürünü Hay- yama göstermemek için kalktı. Sürahiyi eline aldı. Kadehe şarap doldurdu. Şarap dolukadehi ufka doğru uzatıp gezdirerek : — Niçin.. Niçin, bu güzel dünyayı, bu güzel çiçekleri, bu güzel kuşların terennüm ettiği bu tatlı nağmeleri terketmek - isti- . Yorsun.. ? Hayyam Mehtabın, şa- rap kadehi bulunan elini tutarak, #a rübaiyi okudu: L LEĞRN L - < KA 14:/'»;’»&’—;1' - -'/ Di -. AR ŞAİ YY RĞİ N iLA) (Gerek bu dünyaya yeni ge- lenler ve gerek bu dünyada bir müddet kalıp ta eskiyenler, birer | birer bu dünyadan çıkıp giderler. k la. köhne dünyada ebediyen almak, kimseye nasip olmaz. Gelenler, gittiler. Gidenler, yine gelirler, tekrar giderler.. | Ve, şarabı mehtabın alarak yavaş yavaş içti. * Mehtap, Hayyamı ellerinden tuttu, — kaldırdı. - Başını, onun omuzuna dayadı. Hayyam da, kolunu Mehtabın vücudüne sardı. Böylece — yürüdüler, Hayyamın odasına girdiler. * Hayyam, uzandı. Ralftan bir kitap aldı. Kitabın kabında, büyük harflerle Şifa - İbni Sina- isimleri yazılmıştı. Hayyam sedirinin — köşesine oturdu. Kitabı açtı. Yapraklarını çevirerek bir yer aradı. Aradığı yeri buldu. O sayfa-” SON Yevmi, Siyasi POSTA Havadik. ve Walk Kazetesi İdare : İstanbul.: Eski Zaptiye Çatalçeşme sokağı Y5 Telefon — İstanbul - 20203 Posta kutusu: İstanbul - 741 Telgraf İstanbul SÖON POSTA ABONE FİATİ TÜRKİYE Ecnehi 1400 Kr. —-.vrın Kr. 150 » 1400 > 46015 800 » 150 » 300 » 1 Sene 6 Ay B . e ——— Gelen evrak geri verilmez. İânlardan — mes'üliyet —alınmaz cevap için mektuplara 6 kuruşluk Pul ilüvesi Tüzundır. Adres değiştirilmesi (20 ) kuruştur. DAG aa l daki faslın en başında: (İlâhiyyat) Serlevhası görünüyordu. Hayyam, köşesine daha iyi yerleşti. Elinde tutluğu altından mamul bir hilâl ile, hem dişlerile oynuyor, hem de okuyordu. ip Bu esnada Mehtap; Dışarı çıkmış, başını revakın direklerine dayamış, gözleri ufka dalmış, derin derin düşünüyordu. Mazi; mehtabın gözünün önün- den bir sinema şeridi gibi geçiyor.. Senelerdenberi ruhuna gıda veren büyük adamdan mahrum olursa, bu acıya nasıl dayanabileceğini düşünüyordu. Hayyam, okumakta devam ediyor. Bazan kelimeler, bazan da Batırlar üzerinde tevakkuf ederek düşündükçe, — dudaklarında acı tebessümler görünüyordu. Birdenbire durdu. Elindeki altın hilâli, dişlerinden indirerek şu iki kelimenin üzerine Koydu: Elvahit Velkesir Gözleri, bir noktaya daldı; düşündü.. düşündü.. düşündü. Dudaklarındaki tebessüm ya- vaş yavaş kayboldu. Daima şen ve Oşatır. olan — siması — bir hüznü tevekkülle doldu. Altın hilâli, kitabın arasına yerleştirerek kitabı kapadı; yanındaki sedefli çekmecenin üstüne koydu. Elle- rini, biribirine vurdu. * Hehtap, derin bir uykudan uyanır gibi silkindi, Hayyamın odasına girdi. Hayyam : — Mehtap!. Bana bir liğen ibrikle, bir seccade getir. Dedi. Mehtap, Ömer Hayymın bu emrindeki maksadı bir anda anlı- yamıyarak bir lâhza tereddüt etti. Bunun gsebebini sormak istedi. Fakat onun her sözünde ve her fikrinde ne büyük bir hikmet ve isabet olduğuna kanaat hâsıl et- tiği için sükünetle çekildi.. Hay- yamın — istediklerini — getirmiye gitli. * Hayyam, ayağa kalktı. Yavaş yavaş kallarını sıvadı. * Mehtap, liğenle ibriği getirdi. Hayyamın önüne dizçöktü. * Mehtap su döküyor.. Hayyam abdets alıyordu. * Mehtap, seccadeyi serdi. Hayyam, büyük bir dindar hürmetile, seccadeye geçti. * Namaz bittikten sonra Hay- | yam, ellerini semaya kaldırdı: — İlâhil.. Diye hitaba başladı. Hem şöylüyor, hem titriyor, hem de gözlerinden yaşlar dökülüyordu. — İlâhil., — Bilirsin ki.. ben seni, aklımın erebildiği hadde Yazan: A. R. kadar bildim. Seni ancak, idraki- min ölçüsü nisbetinde tanıdım. Benim seni tanimaklığım, mahza sana tevesslil etmek içindi. O- hadde vasıl oldum ve orada kal- dım... Beni mağfiret et yarabbi!. Dedi.. Secdeye kapandı ve öylece kaldı. Arkasında duran Mehtap, el- lerile yüzünü kapıyor.. Hıçkıra biçkıra ağlıyordu. * .. Musalla taşının Üzerinde, (Ö- mer Hayyam )ın tabutu dürüyor. | Binlerce kişiden mürekkep olan Ehalk, onun cenaze namazını kıl- mıya - hazırlanıyordu. * İmam, tabutun önünde durdu. Binişinin geniş kollarını silkerek ellerini çıkardı. Baş parmaklarını kulaklarının kizasına kadar kal- dırdı. Ührevi bir ses dalgalandı: | — Er kişi niyetine.. -Allahü- ekber... (Arkası var) ——— Hergün Bir Rübai: | Farzet ki ben, günahkâr bir kulum, ylrlhb"- Ya, senin rızayı ilâhin nerede?. Farzet ki, benim — gönlüm - masiyetle - kararmıştır; - peki amma - Senin ziya ve nürün nerede ?. Sen bize (Cennet) i eğer bir ibadet bedeli olarak vereceksen; bu, bir alış veriş olur. O halde senin Jâtfu keremin nerede?.. | çe Resminizi Bize Gönderiniı, A SizeTabiatinizi Söyliyelim. Mustafa Bey ; İhtiyatkârdır. Filli - mücadele- den içtinap eder, Silsü söver, pas #t ve | Tayı mez. israf Vsul Dizam — baricine çıkmaktan — ve mesuliyetten en- | dişe eder. — Pek | neşeli ve sokul- | an değildir, Fotoğraf Tahlil Kuponuna 11 inciSayfamızda bulacaksınız. Fakat, bir de bunun aksini düşünün. Öyle zamanınız olur ki, karşınızda muhakkak candan bir ihnsan ararsınız. Hislerinizi söyle- mek, kalbinizdeki sürur ve yahut elemi paylaşmak için sizi tanıyan ve anlıyan bir insana muhtaç olduğunuzu anlarsınız. Eğer onu bulamazsanız, kalbinizde en elim bir hüsran |duyarsınız... İşte ben, bugün bu ihtiyaç karşısında kıv- rim kıvrim kıvranıyorum. Yalnız- hğın astırabile, günlerim - değil, saatlerim değil, dakikalarım bile, bin azap içinde geçiyor. Allah razı olsun, ara sıra geliyorsunuz. Bana ©o azap ve ıstırapları muvakkaten — unutturuyorsunuz. Fakat siz de takdir edersiniz ki benim rubumda, benim hassa- siyetimde bir adam için bu şekil kâfi değil.. Size, geçenlerde de söyledim; yazın tamamen buraya nakletmenizi rita ettim. Fakat sonra düşündüm. Banda da mah- zurlar gördüm. Bu mahzurların selesi var. Biz ne olursak olalım, ne hislerle —yaşarsak yaşıyalım, bunu, herkes bizim kadar dürüst düşünüp muhakeme edemez. De- | dikodu denilen şey, biraz da hal- kın gıdasıdır.. Vaziyeti, yakın bir akrabalık perdesile örtmiye çalışsak bile yine bir tarafı açık kalır. Kalmasa bile, bizim rnhu- muzda, bizim zihniyetimizde in- sanlara riyakârlık, pek güç gelir. Amca Bey, tekrar durdü. Âdeta, yorulmuştu. Önüme ba- karak dinlediğim bu sözlerin her- bir kelimesi dimağımda uğultulu bir aksisada &y'::ı:k. l;:hiqın bir an evvel » kal- bim acı acı çarpıyordu. — Sizinle aramdaki rabıtanın ne kadar — kuvvetli — olduğunu takdir edersiniz. Bu, tama- mile bir baba, evlât muhab- bet ve şefkatinden — başka bir şey değil... Sizin, roman hayatınıza karıştığım gündenberi, siz benim kalbimde metin bir yer aldınız ve günler g;:nkce yerinizi sağlamlaştırdınız. Sizin istikbali- nizi düşünmek benim için farz oldu. Alelhsus bilmiyerek ve iste- miyerek, felâketinizede biraz ben amil olduktan sonra... Şimdi ben düşünüyorum Kevser Hanım, şöyle bir kombinezon buluyorum. Sizin- le izdivaç etsek nasıl olur? Başıma bir topuz yemiş gibi | sersemledim. Eğer karyolaya da- | yanmasaydım, muhakkak düşecektim. — İzdivaç... Beyle izdivaç... Bunu, en zaif ihtimalle bile, hatır ve haya- limden geçirmemiştim. Onun şu- urunu kaybedip etmediğine emin yere Amca mi kaldırdım, yüzüne baktım. Onun yözünde; çok acı çeken, âelıtiği acıları — karşısındakine layurmak için elim bir. mecbu- riyet hisseden ve bilhassa, mer- hamet bekliyen bir mana vardı. Yavaş yavaş gözlerimi indirdim. Onun beklediği cevaba karşı küt ederek — derin derin içi çektim. O, gittikçe - me. bir sesle devam etti; — Takdir edeisiniz kı, bu izdivaç, sadece bir şekilden, bir resmiyetten başka birşey olamaz. Biz, yine bir baba evlât gibi yaşıyacağız. Sadece hayatımızın sırrını Örtmek, herkesin — diline bir dedikodu sermayesi verme- mek için bu eliketi taşıyacağız... Hayattan aldığınız dersler sizi epiyce korkuttu. Onun için, sizin en başında, muhitin telekkisi me- | olmak için titriye titriye gözleri- | Te di A'İ, BEZEERRUMED DAKTİLO '_ Bugünün Romanı A 107 A Yazan: Z. Şakir yaşın:zdaki bazı genç kadınlar gi- bi, aşk ve macera peşinde koşmak emelinde — olmadığınızı — tahımin ediyorum. Buna binaen de zan- nederim ki hayatınızı ve emelle- rinizi tahdit etmiş olmuyorum... Sonra... Şurada, burada beş on param var. Eğer ben ölürsem, bu paramın da bir faide temin etmesini — istiyorum. varislerim, bana mühtaç değil. Bu para, onlar Üzerinde hiçbir tesir yapamaz. Alelhusus, biliyor- sunuz ki — kendilerile — dargınım. Fakat, sizi resmen kendime bağ- larsam, o zaman müsterih bir surette öleceğim, Hem manevi bir borcumu ödiyeceğim. Hem de.. Hiçkıra hıçkıra ağlıyarak atıl- dim. Onun ellerinin üstüne ka- pandım. * Sabahleyin, hırçın bir yağ- mur, camları kamçılarken, Hik- mete şu mektubu yazdım: Muühterem Hikmet Bey; Size, düşünmeden verdiğim bir cevabın, şu dakikada en da- yanılmaz bir acısımı çekiyorum, ve bu acışı çeke çeke, hayatım- da ilk defa olarak verdiğim bir sözü geri alıyorum. İzdivacı- mız, mümkün değildir.. Sizin gibi mert ve mağrur bir insanın kalbinde, benim bu çirkin ricatımın ne feci bir tesir yapa- cağına eminim. Fakat sizin de şuna emin olmanızı rica ederim ki, şu dakikada ben, sizden daha — muhtacı teselli bir haldeyim.Artık bana hiçbir şey sormıya, artık benden bu rücuun sebebini öğ- renmiye teşebbüs etmeyiniz ve istirham ederim, bu dakikadan itibaren beni bütün hatıra ve hafızanızdan siliniz.. Hayatımda, bir daha itiraf ediyorum ki ( saadet ) bir ( se- rap ) tan başka, hiçbir şey de- Zilmiş.. KEVSER * Sabah kahvaltı ederken am- ca bey sordu! — Nasıl Kevser Hanım.. Dü- şündünüz, bir karar verdiniz mi?., — Evet amca bey.. Düşün- düm ve karar verdim. Zavallı ihtiyarın gözleri par- ladı. Ellerime sarılacaktı. Fakat birdenbire hissettiği bir bicapla duraladı. — Yalnız, bir şartla amca bey... — O şartınız?. — Allah — esirgesin, — vefat ederseniz, bana on para bile bı- rakmamak şarlile.. Amca Bey, hayretle yüzüme baktı : — Anlıyamadım Kevser Ha- ım .e — İzah edeyim Amca Bey., İzdivacımızdan evvel, bir vasiyet- name tanzim edersiniz. Bu va- siyetnamede, vefatınızdan sonra bırakacağınız serveti bir. hayır müessesesice — terkettiğinizi — ya- zarsınız. Bunun bütün resmi muamelâtını da yaparsınız. Ön- dan sonra izdivaç mukavelena- mesini imza ederim. Amca Bey, daha hâlâ anlıya- mıyordü: — Fakat, sebep?.. Bu sizin hakkmızdır.. Bu hakkı sizden... ( Arkasıvar ) Bugünkü * —

Bu sayıdan diğer sayfalar: