10 Temmuz 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

10 Temmuz 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——— ——— <e eee aa — — TÜNELDEN GEÇERKEN.. Dünya Garibeleri İ Bir Beygire Çocuk Verer Bir Adam Be'grat civarmda| Prigrevitas | köyünde — pazarda — dolaşmakta olan Aleksandr isminde bir köylü bir çingenenin râkip olduğu gü- zel ve kıvrak bir bLeygiri görünce duraklamıştır. Çingene ne tarafa giderse köylü de onu takip et- miş ve nihayet çingenenin önüne l çıkarak altındaki boygirin satılık | eolüp olmadığını sormuştur. Çingene beygiri bir kere şaha | kaldırdıktan sonra: “Bir saatten- beri peşimi takip ettiğini görü- yorum. Anlaşılan beygirim çok hoşuna gitti, istediğim fiati verir- | sen bu beygirin demiştir. sahibi olursun | Aleksandr başını yere iğerek | bir müddet düşündükten sonra: — Bende istediğin kadar de- ğil, bir metelik bile yok. Fakat | üç tane oğlum var. Eğer kabul edersen çocuklarımdan beğendi- gini beygire mukabil sana veri- rim , demiştir. Çingene derhal beygirden aşağı atlıyarak : “Tek- Hifini — kabul ediyorum. Çabuk çocuklarını getir, göreyim ve be- gendiğimi alayım ,, cevabını ver- miştir. Aleksandr koşarak evine git- miş, sokakta — oynamakla çocuklarını — alarak — çingenenin yanma gitmiştir. Çingene, köy- Tünün çocuklarından 12 yaşların- da olan Vasili beğenerek: — “İşte bu oğlan işime yarıyacaktır, de- miş ve — beygiri vermiştir. Sonra — Vasili ko- hundan tutarak çadırların bulunduğu ormana doğru yürü- miye başlamıştır. olan Aleksandra | Fakat ormandan geçmekteler- | ken yoldı tesadüf eden jandar- malar çingenenin yanımda beyaz bir çocuk gorllnce şüphelemiş- ler ve çocu,; NÜ gsormuşlardır. Çingene lerek: “ Bu çocuğu bana köylü, beygirime verdi. Mükemmel bir mi?, Demiştir. Fakat bı 'de olmuyan jandarmalar her ikisini de karakola götürmüşler, cocuğu bir yetimhaneye gönder- dikten sonra cingeneyi nezaret ıİlıııı alarak çocuğunu bir bey- gir ile mübadele eden köylüyü aramıya başlamışlardır. Kıraliça Hapse Atıldı Fransada Nansi şehrinde Da- rülfünun talebeleri her sene ara- larmda bir. “ Darülfünun Kıra- Tiçası ,, intihap ederler ve Kıra- gü- bir nereye götürdüğü- | mukabil | mübadele | SON POSTA SAT 'Çapkının Suratına Zorlu Bir — ZSNMRAR Na AM —G ——— Şamar Ve Arkasından Bir Şırrrrak... “Dalga Geçiyorsun Ha... Hele Dışan Çıkalım Da O Zaman..,, Bir Tünelin ünündı bu manzara günün her kovanı | Herkes, Daracık methal, arı gibi uğultular — içinde.. önde gidenin âdeta hasmı cânı.. | Her ne bahasına olursa olsun başk İarmnı itip kakıp bir an ev- vel gişeye yetişmek.. İşte gaye bul Bazan öyle vaziyetler oluyor ki, bir adım, ne ileri, ne geri... Sanki gaipten bir ses: — Yerinde say! vermiş çibi.. Bu müthiş kalabalığı omuz omuzu sökmüyor diye tarif etmek birşey ifade etmez. İğne atsan yere düşmez desen o da kuvvet- “Akşam saat- önül,, kumandası siz kalır. Kısaca: larinde — tünel demek küfi.. Kulaklar, işitmiyor: — Ne iliyorsun bel — Efendi, üçtür başparmağı- mın nasırına basıyorsun! — Aman kızım.. Senin - elin gişesinin bu esnada | uzundur. Bana şuradan bir - bilet alıver sevabına.. — Hu... Mükerrem... Çantayı açamadım.. Bozukluğun varsa üç kuruş veriver bana.. — Eyvahlar olsun.. Yine yük- leniyorlar... Bir ihtiyar bağırıyor: — Ne oluyorsunuz — canım.. | Cennet kapısında nöbet bekle- liçanın şerefine balolar, müsame- | reler, gezintiler ve çeşit çeşit eğlenceler tertip ederler. Bu sene Nansi Darülfünunlular Kıraliçalığına 22 yaşlarında Süzan Parmantiye isminde bir kız talebe büyük gürültülerle — intihap - edilmiştir. Adedi binlere baliğ olan yeni kraliça —şerefine bir balo tertip etmişlerdir. Gece yarısına doğru tam balonun en neşeli bir zamanında — birkaç polis içeri girmiş ve bütün talebenin — şaş- kınlıkları arasında kıraliçayı - tev- kif ederek — hapishaneye gölür- müşlerdir. Meğer “ Darülfünun- kular kraliçası ,, gayri meşru ola- rak kazandığı çocuğu kraliçalığa intihap edilmeden — birkaç gün evvel doğurmuş — ve çocuğunu iple boğduktan sonra bir çukur yaparak gömmüşlür. Yapılan muhakeme neticesin- de kraliça —Süzan altı ay hapse mahküm edilmiştir. Kurbağalar Müsahakası Nevyork ( Hususi ) — Kali- forniya Enşeleş - Kanipta şimdi- | talebe | | yapılmıştır. | runda miyoruz ya... Hepimiz gireceğiz!.. Şaşı gözlü bir Yahudi ha- tırlattı: — Dikkatli olalım. Yankesi- ciler etrafta dolaşıyor.. Tünelde en sakımlacak şey de bu.. Profesyonel pikpokeler, ma- lüm ya, böyle fırsatları kollarlar. Bir aralık gişenin önü tenhalaşır gibi olmuştu. Bilet alabilenler ———T —— ye kadar işitilmemiş bir müsabakg Bu müsabaka kurba- galar arasında yapılan atlama müsabakasıdır. Birkaç — kurbağa tarafından terbiye edilen kubağ: seyircinin huzu- girişmiş ve bunlardan “ Littl - Tobi ,, ismin- deki kurbağa 4 metre yüksek- liğinde bir maniayı — atlıyarak rekoru — kırmış ve birinciliği ka- zanmıştır. Müsabakadan sonra Kalifor- niyada birçok kimseler kurbağa- ları toplamiya ve terbiye ettik- ten sonra yüzlerce dolara sat- mıiya başlamışlardır. meraklısı lar on - binlerce müsabakaya neler | yüksek | _s..-.-—- aldı. Alamıyanlar, kaldılar, Bu irili ufaklı kafilenin turni- keden geçişleri de doğrusu te- maşa zahmetine değer. öteki vagona Kendinden büyük bir bohça | taşıyan, yüz elli kiloluk, bıyıklı bir Ermeni dudusu, turnikeye bir türlü sığamadı. Bir iki saldırdı amma, nafile... Bohça ile birlikte bu döner dolabın içine imkânı yok gire- medi. Birisi akıl öğretecek oldu: — Madam.. Madama. Evvelâ bohçanı sok.. Ondan sonra sen gir ! Dudu, kızdı: — Siz ne deorsunuz banım.. | Bohçaya da ayriyeten bilet kes- tireceğim? Memur, baktı ki bohçayı turnikeye soktu. ma da: — Haydi dedi, ayır ayakla- rını bin üstüne! Zavallı kadının bohçanın üs- olmıyacak, Mada- | tüne küheylâna biner gibi aza- metle yerleşip, ötetarafa bir geç- mesi var... Etraftan gülüşüyorlar: — Sırat köprüsü, sırat köprü- Sü... Uzun bacaklı bir adam, arka- da kalan arkadaşına sesleniyor: — Ne duruyorsun be,.. Am- ma uyuşuk şeysin ha... Zayıf, çelimsiz bir ses; — Ne yapayım? Öndekiler yol vermiyorlar. — Beceriksizim — demiyorsun da.. Teker teker yüzlerce adamın bu daracık yerden — geçmesi, epeyce uzun sürdü. Vagonlarda ne oturacak, ne ayakta duracak, ne de cambaz | gibi demire sarılacak yer kalma- mıştı. Bir taraftan, yeni yolcular geliyor; memur elile işaret etti: — Tamaml!.. Bundan - sonra- | kiler öteki katara... Hepsi birden itiraz ettiler: — On dakikadanberi bekli- | yoruz. İçeri girenler bizden son- ra geldiler. — Memur, oğuşturuyor. — Ne yapahım? Yer yok!.. Tünel arabası, nerdeyse hare- ket edecek. Kapılar, birer birer ; reyerans | da | meğerse. D bul. CH(!UR Li a saa ınde görülür kapandı. Uzun bir zil sesi. Te- lefon başındaki memur, harekel | işaretini veriyor, araba, ağır ağır kalktı. Yol, uzun değil, kısa, hem çok kısa.. İki dakika ancak sü- rüyor, fakat, hiç şüphe yok - ki, dünyanın en can sekici, en — sar- sıntılı, en rahatsız yolculuğu, bi- zim tünel arabalarında yapılan bu kısa seyahattir! Araba hızını alınca, bir kere bülün yolcular, kafa kafaya geldiler. Ayakta duranlar, pek muhte- rem bir zata rastlamış gibi ikide | bir yerlere — kadar yapıyorlar. — Yanım- çapkının biri var. Sıksık karşıdaki Madamla, göğüsgöğüse karambol yapıyor. Madam, bu karambolların arabanın sarsıntı- sından — ileri — gelmediğini an- ladı. Çapkına dikdik bakiıyor. Öteki, oralarda değil. Yanındaki gencin kulağına eğilerek, hafifçe Madamı gösteriyor: — Dalga geçiyorum. Anlıyor- sun ya.. Madam, eğilerek sahipsiz — değilmiş Çapkının suratına zor- lu bir. tokat indi.. Delikanlı — neye — uğradığını anlayamamıştı. Cevap vermeğe | hazırlamyorken — suratında - ikinci bir tokat daha çatladı. Korkunç bir ses: — Dalga — geçiyorsun ha... Dedi, hele dışarı çıkalım da tü- nel mi geçiyorsun, — dalga mı? Ben sanu anlatırım... Çapkının, bu tehdit — aklını başına getirdi. İmkânını bulsa, kendini vagondan dışarı atacak... Bu esnada, vagon, ağırlaştı. Bir saniye sonra da kapılar açıldı. İlk Tişim gözlerimle çapkını aramak oldu. Çocuğu koydunsa kocası dişlerini gıcırdattı: — Nasıl olsa bir gün yine | Bak elimden kurtula- rastlaşırız.. | bilir mi? Bir Ermeni, kıskıs güldü: — Aşkalsun!.. Filer alângle doorlarsa işte budur!.,, Bu küçük seyahatten benim | aldığım intiba şu: ellerini | % ünel geçerken karambol yap- mamıya çok dikkat etmek lâzım. Sonra karışmam, isteka kafanıza indiği gibi aklımız başmıza gelir.. AA | dir. Tecavilze uğrıyan hanımın | ! Kari Mektupları Artistliğe A Âşık ir Genç! *“Bendeniz iplidat mektep me- zunuyum. Daha küçük yaşımda artistlik. kalbime bir ok gibi | saplandı ve büyük bir yara bı- raktı. Çok rica #ederim, ga- zetenizle — fotoğraflarımı — neşre- diniz Artıstler gibi bir kumpan- yaya dahil olmak için bana yar- | dım ediniz. O yuca olan kalbinizden müş- fik bir peder olarak saf vicdanı- nızdan sabırsızlıkla beklerim. Ben gibi — vatandaşınızın — gençliğinin kurtulmasıni herhalde istersiniz. Gözyaşlarımla, baki hürmetle- | rimle mübarek ellerinizden sıka- | Tım efendim. Adanada Saatkulesi civarında sütçü Osman Efendi vastaaile Sirri Cevap: Gazeteye resim derci suretile artist olmak kabil değil- Bu hususta alâkadar sinema kumpanyalarının memleketimizde- | ki mümessillerine müracaat eder- siniz. Mektubunuzda henüz ilk mektebi bitirdiğinizi söylüyorsu- | nuz, Bugünkü asırda artistlik için umumi malümat ve umumi kültür lâzımdır. Bu geçici hevese kapık mâadan evvel tahsilinizi ikmal et- menizi tavsiye ederiz. 'Alaturka Musiki Üstatları Hakkında Cevdet Beye: Alaturka — musikinin — klâşik eserleri ve Ostatları hakkında İyi ve doğru malümat alabilmek için Rauf Yekta Beye müracast et- meniz - İâzımdır. Klâsik musiki üstatlarımızın başında İsmail Dede ve Şakir | Ağayı hatırlıyorum. Büyük Dede Efendi namile maruf olan İsmail Dedenin “kâr,ları ve hele şerkı- | ları şaheserlerimiz meyanındadır. Şakir Ağanın yarattığı ferah- feza faslı alaturkanın en kıymetli ide — eserlerini ihtiva istat ayarında daha birçok alaturka Ustatlarımız da- ha vardır. Son neslin musiki Us- tatları arasında Tanburi Cemil Bey bilhassa tebarliz etmektedir. Bu hususta salim ve müsbei malümat alabilmek — için Rauf Yekta Beye veya Darülelhanın eski hocalarına müracaat edebi- lirsiniz. Cevaplarımız Devlet Matbaasında kırmaha- nede 239 Abdülkadir Efendiye: Mektubunuzda “Dilsiz ve sa- ğgırlar umumiyetle san'at sahibi- dirler. Dilsizlerin hemen hepsi okur — yazarlar. — Cemiyetlerinin reisi bulunan Süleyman Sırrı Ef, evvelce bu efendileri bir araya topliyarak — bir klüp tesis etti. Bir sene evvel feshedilip iki ay sonra tekrar klüplerini tesis ettiler. Fakat bir türlü anlaşmak kabil olamadı. , dedikten sonra tamamile şahsi mahiyette iddia- larda bulumuyorsunuz. Maalesef dercedemiyeceğiz. Bu — hususta mahkemeye müracaat edebilirsinirz. Bahkesir Zabıtkâtibi Yakup Boya: “Türk kadını mühlik midir?,, anketimiz iki gün evvel nihayet buldu. Geç kaldığınızdan yazınızı maalesef dercedemiyeceğiz. Se- lâmlarımız.

Bu sayıdan diğer sayfalar: