3 Ağustos 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

3 Ağustos 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

PC ö Süyl Dünya Garibeleri Yer Altından ö Bir Ses. Geliyor ! Geçen gün Pariste bir bahçe- nin orta yerinden geçenler müte- madi bir kedi sesi İşitmişler, et- raflarına — bakınmışlar, — kedinin saklanabilecegi bir yer yok. Me- rak etmişler, durup dinlemişler ve nihayet anlamışlar ki, ses yerin altından gelmektedir. Durup tetkik ederek sesin en fazla olduğu noktayı bulmuşlar ve kazma kürek toprağı açmış- lar ve görmüşler ki bir sandığın içinde küçük bir kedi boğulma derecesine gelmiş, mütemadiyen bağırmaktadır. Tahkikat netice- sinde anlaşılan şudur: Elektrik şirketi amelesi bir kanalizasyon açarken zalimane bir eğlence düşünmüşler ve kab- lonun yanıbaşına bir sandığın içiae bir kedi gömmüşler, sonra topra- ğı Üzerine örterek kedinin nasıl bağıracağını dinlemeye — koyu- muşlardır. Hayvanları himaye cemiyeti bu kediyi diri diri gömenlerin aleyhine dava açacaktır, |- Bir Konsolos Kayboldu — Yunanistanın Bombay Jene- ral Konsolosu M. Yorgiyadi bir müddet ortadan kaybolmuş ve bütün taharriyata reğmen bulu- namamıştı. Nihayet konsolosun cesedi Hugl nehrinde bulunmuş- tur. Cesette yara ve bere görül- mediği için konsolos M. Yorgi- yadinin yıkanmak için nehre gir- diği ve — suların cerayanından kurtulamıyarak boğulduğu zanne- dilmekteıfir. Garip Bir Avukat Milâno mahkemelerinden bi- rinde otomobil koşucusu Levenş- teyni müdafaa eden avukat Getta, heyeti hâkime mahkümiyet kara- rı verince ayağa kalkarak: “Efen- diler. Müekkilimi haksız yere mahküm ediyorsunuz. Bu karar yanlıştır, haksızlık - ediyorsunuz. Verdiğiniz karar âdilâne değil dir.,, diye bağırarak hâkimleri tahkir . Avukat Getta etmiştir. derhal tevkif edilerek müekkili Levenşteynle birlikte hapishaneye sevkedilmiştir. 67 Senelik Bir Amele Fransada kundura fabrikala- rından birinde çalışan Si yaşla- rında Jozef Freyer isminde bir ihtiyar kunduracı Lejyon donör nişanile taltif edilmiştir. Jozef Freyer 14 yaşından şimdiye ka- dar bilâfasıla ayni fabrikada tam 67 sene çalışmıştır. Beynelmilel Bir Müsabaka Önümüzdeki 22 Teşrinievvel- de Vaşingtonda çocuklar arasın- da beynelmilel “Güzel ve heye- canlı nutuk söylemek,, müsabak .- # yapılacaktır. ilizler bu müsabakaya işti- rak etmek için 15 yaşlarında Çarlz Smit isminde bir çocuğu göndereceklerdir. Bu çocuk İngi- terede en güzel ve heyecanlı nu- tuk söyliyen çocuktur. Araba Yasak Londra polisi yavaş yavaş bıly( lerle tahrik edilen vesaiti nakliıyeyi kaldırmıya karar ver- miştir. Bu suretle otomobilciler benzin sarfiyatından tasarruf et- miş oldukları gibi otomobil ve kamyonla — yapılacak — nakliyata sekte verilmemiş olacaktır. Bir otomobil caddeden ge- çerken Öönüne bir araba çıkarsa yol buluncıya kadar beklemek mecburiyetinde kalarak boş yere benzin sarfetmekte idi. Daha şimdiden Londranın bt- yük caddelerinde beygirli araba- larla nakliyat yapılması men'edil- miştir. ÇÇUT TT B ÇT SON POSTA İbnülemin Mahmut Kemal Beyle Birkaç.Dakika Elminnetülillâh Yazılarımız Vesika * Yerine Geçiyor.. Mingayrihaddin... “Beni Kudemaperestlikle İtham Ederler. Güya Ben...,, —e G İbnülemla Mahmut Kemal Bey ve içinde çok kıymetli eserler bulunan lalâm eserleri müzesi Taş kapıdan, ayaklarımın se- sini dinliyerek geçlim. Geniş av- luda, dem çeken birkaç güver- cinden başka kimseler yok. Sü- kün, burada kendine en münasip yuvayı bulmuş. Belli ki gürültü- süz çalışılan bir yerdeyim. nüme ilk gelen odaya gir- dim. Siyah elbiseli bir hademe, beni yerlere kadar iğilerek se- lâmladı: — Kimi görmek istiyorsunuz efendim? — İbnülemin Mahmut Kemal B. burada değil mi? Ellerini oğuşturarak — önüme düştü: — Birazdan avdet ederle.. Yemeğe çıktılar. Eğer müzeyi dolaşmak istiyorsanız .. — Fena elmaz.. — O halde buyrunuz, ben sizi gezdireyim... Tarihin sinesine gömülmüş birçok kıymetli hazineleri, — sakfı altında toplıyan Türk ve İslâm âsa- rı müzesi, ancak erbabının takdir edeceği müzelerdendir. Burada, bazan Ööyle kırık dökük şeylere tesadüf edersiniz ki, eski eser meraklısı bir adam için bunların herbiri, başlıbaşına birer cihan de- ger, Dünyanın en eski halıları ile burada karşılaşırsınız. Türk, Arap ve Acem tezhibinin hârikalı nü- munelerini zevkle temaşa ede- bilmek fırsatını, ancak bu müze- de elde edebilirsiniz. Selçuki- lere ait iki bin — senelik mezar — kitabeleri, —eski — İran, Hint, Acem minyatürleri önünüz- de geçit resmi yaparlar. Şurada, bir kumaş görürsü- nüz ki en aşağı altı yüz senelik |» bir mazisi olduğu halde, tezgâh- tan yeni çıkmış gibidir. Camekân içinde mini mini bir cami modeli gösterirler ki aslına bu kadar — benzeyişine hayret edersiniz. Sıra sıra dizilen gü- lâptanlar, buhurdanlar, şamdanlar, çekmeceler, muhtelif. kitap mah- fazaları, sadef ve gümüş kakmalı rahleler, tuğlar ve sorguçlar ara- sında dolaşırken tarihin on beş, yirmi asır evvele ait sayfalarını karıştırır. gibi olursunuz. Müzede bilhassa Türk ve Acem minyatürlerile süslü bir şehname var ki, bir tek say- fasına dahi kıymet biçmiye İmkân bulunamıyor. Hele ceylân derisi Üstüne yazılmış mushaflar içinde Hazreti Osmanın el yazısı olduğu tesbit edilen bir Kuranın erbabı nazarında birkaç milyon değeri var. Müzedeki bütün nadide eşyayı bu satırların dar çerçevesine &- kıştırmak kabil mi? Karışık hatlı padişah turalarına bakarken bir fermandan şu satırları güçlükle okuyabiliyorum: *Siğle sancağında Cezirei Si- sam demekle maruf Cerzire, hali ve harabe iken reayadan bazı zimmilere hazinei âmirece yirmi beş bin akçe verilmek üzere..., Bu — düşüncesiz, sersemce fermanlar, — gayrühtiyari şu iki mısraı hatıra getiriyor: *Kendi elimle yara kesip verdiğim kalem *Fetvâyı hunu nâhalhkımı yazdı iptida, Demek Cezirei Sisamın otuz kırk sene evvelki akıbetini, başı- mızâ padişah diye geçen adam- lar hazırlamışlar. te şurada Yavuz Selim za- manının Şeyhülislâmlarından Zem- billi Ali Efendinin bir fetvası: “ Bir kasabada cüzüleri olan kimesneler, yaylık zamanında cü- zülerini terkedip gitseler, Zeyid mütevveli, — terkellikleri zama- nın vazifesin vermeyüp ve hem anların vazifelerin âhere tevcih etmiye tevcih, mütevelliye mü- fevvaz olucak, şer'an kadir. olur mu 7? Elcevap Allahâlem olur.,, Eski dalkavukluklara bir misal istiyorsanız, — İkinci Mahmudun yaldızlı çerçeveli resmi altındaki Şu kıt'ayı gözden geçirin: “Sultam Salâtinl cihan Mahmut Han “Sarette melek seyreti zılli yezdan, *Didanna mir'atı nigâh #çüfte, Tasviri hümayununa İnsan hayrant, Müzeyi dolaşırken İbnülemin Mahmut Kemal Beyin odasında olduğunu haber verdiler. Şurasını söyliyeyim ki, Türk ve İslâm asarı müzesi ile İbnül- emin Mahmut Kemal Bey, biri- birlerini tamamlayan şeylerdir, Müzenin kımetli müdürü de, de- rin vukufu, kuvvetli bilgi ve gör- güsü ile bir nevi canlı müzedir. Kemal Beyin hafızası, içinde bü- tün Türk, Arap ve Acem eserle- rinin muntazaman istif edildiği bir şarkı kadim müzesine ben- zer. Ona ne sorsanız, mutlaka cevabını alırsınız. İbnülemin Bey, beni her za- manki kıyafetile odasında kabul etti: Başında siyah bir takye.. sırtında zeytun! renge çalar bir redingot.. Mahmut Kemal B., bütün ilim adamları gibi kalıba değil, kalbe bakar. Zâhire değil batına kıymet verir, — Ne var evlât.. Bir şey mi zual edeceksin? — Hayır, Ustat.. dedim.. Sa- dece ziyaret arzusu.. — Memnun oldüm — görüş- tüğümüze., Dereden tepeden biraz ko- nuştuktan sonra üstat bahsi, ede- biyata intikal ettirdi: — İnsanın canını sıkıyor ba- z haller... Geçenlerde bir mec- mua benden “ Nedim , © dair bazı malümat talep etmişti. Efen- dim.. Memlekette — hasbelkader bir. parça tanınmış — adamız. Bazı şeyleri sual ederler, Küdre- timiz yettiği mertebe cevap veri- riz. Bu mecmuaya da bir şeyler yazmış bulunduk. Bir'de, basılmış, geldi. Ne göreyim — efendim.. Hepsi yanlış... “Men çi güyem tanburem çi mizente...,, Tarih aşinalardan — herkesin tanıdığı bunca senelik Sahaflar şeyhi zade Esat Efendi, Sahaf- larda Şeyh zade Esat Ef, olmuş. Meşbur mülâkkap Mustafa Efen- diye bir zadelik uydurmuşlar, mülâkkap zade yapmışlar. Hatayı aziml.. Hayır, bir şey değil de işi benim cehaletime verecekler. Mahmut Kemal, bu kadar meşhur adamların ismini yanlış bellemiş diyecekler. Elminnetülillâh, yazdıklarımız, tarihi vesika — yerine — geçiyor. Frenkler, sözlerimizi ihticaca sa- lih âsar meyanında mecmualarına dercediyorlar. Eh, mingayri had- din bir parça şundan bundan okuduk. Hâlâ da okur dururuz. Sakın ha.... Bundan kendime bir hissei iftihar ayırıyorum zan- nına düşmeyin! Ben nefsime ehem- miyet vermem. Merdivenleri -ka- deme kademe çıktıkça, aczimi daha iyi anlıyorum. Üzüldüğüm nokta şu: Gençlerimiz, bizim gibi yetişmiyorlar. Hoş ben de daha ihtiyar sayıl- mam ya... Yaşım, elli iki ile elli Üç arası.. İsmimi işitenler, beni çok yaşlı sanırlar. Seksene reside olmuş filân... Mahmut Kemal Beyin musa- habeti okadar tatlı ki, insan onu dinlerken derin bir zevk duyu- yor. Fazla olarak istifade ediyor. Üstat bir aralık dedi ki: — Beni kudemaperestlikle it- tiham edenler var. Gençleri is- tihdam etmezmişim. — Yanımda, hep yaşlı başlı adamları çalıştı- Fedakâr Ruhlu Memurlar Bir gazetede Beylikköprü fa- ciası dolayısile fedakâr memur ve âciz ruhlu memur unvanlı bir yazı intişar etti. Bu yazıda biz âciz ruhlu bir memur olmakla tavsif ediliyoruz. Şimendifer tel- grafı cereyanı daimi ile işler; hükümet telgrafı ise cereyanı mütenaviple. Binaenaleyh bizim hükümet teline müdahalemiz fennen kabil değildi. Esasen bizim böyle bir müdaheleye — ihtiyacımız yoktu. Çünki Eskişehir tarafı ile bilhas- sa esaslı imdat vesaitine malik bulunan ve nmitekim hâdisenin ihbarı ile imkânın bahşettiği bir süratle hâdise mahalline tam tertip bir imdat treni yetiştiren Eski- şehir merkezi ile muhbabere mev- cuttu. Eskişehir İstasyonu mülkiye telile Polatlıya hüdiseyi bildir- mişti. Lâkin Polatlı hükümet tel- grafhanesinin nöbet zamanı yani tele girip telgraf ahzü keşidesi saat 19 dan sonra başladığından Eskişehir hükümet telgrafhanesi bu telgrafı Ankaraya yazmış ve Ankara telgrafhanesi de Polatlıyı bulmak imkânı olmadığı için An- kara ve Polatlı istasyonları vası- tasile şimendifer telinden istifade etmek teşebbüsünde bulunmuştu. Binaenaleyh hakiki bilgi ve tetkiklere müstenit olmıyan mü- talca ve yazılarla, vazifelerini ya- pıp yapmadıkları ancak - salâhi- yettar âmirleri tarafından takdir edilebilecek olan bizim gibi dağ başı ve ıssız İstasyonlarda her türlü mahrumiyet içerisinde ge- celi gündüzlü ifayi vazife eden memurların efkârı —umumiyeye fciz ve korkak ruhlu olarak gösterilmeye — çalışılmaması çok iyi olurdu. Vazifemizi ifadan dolayı hiç bir takdir beklemediğimize göre leh ve aleyhimizde bir şey söy- lenmemesi de kadirşinaslık olur- du kanaatindeyiz. Hareket Memuru — Beylikköprü İstasyon Ferit Baha Şeli: Cahit c rırmışım. Bakın hele şu işel Elbette, yaşlıları tercih edeceğim. Gençlerin zaptedilmesi kolay mı- dır? Yaşlı adam, dünyadan ziyade ahirete yakındır.. Günahlardan elini eteğini çekmiştir. Gençler öyle mi ya. Her uçan kuşun etini yenir zannederler, Böylele- rini yanıma alıp ta mektep mi açacağım?. Akıllı uslu adamlar dururken, * şeytanı — bol — gençleri - başıma toplayamam! İbnülemin Mahmut Kemal Bey- den müsaade İstedim. Kapıdan çıkarken: — Bir ricamız daha olacak, dedim, küçük bir fotoğrafınız yarsa... Kaşlarını çattı: — Tasvirim yoktur. Evde bir tane nümunelik bulunuyordu. O- nu da geçende' biri aldı. — O halde fotoğrafçımız gelip bir resminizi çeksin... — Siz bilirsiniz! Üstada veda ederek - dışarı çıktığım zaman odadaki duvar saati, alatarka dokuzu cı:_v:dı-

Bu sayıdan diğer sayfalar: