20 Ağustos 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

20 Ağustos 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Jurnal Blğoları Nasıl Hazımlanıkdı. SON POSTA “Evrakı Muzırra,, Nedir ? Daha Doymadın Mı Muharriri * Her Hakkı Mahfuzdur — 102— Yine Mahmut Nedim Paşanın bendezadelerinden birine - baba- sının ikbal devresinde - kurenalık payesi verilmişti. Fakat Abdül- hamit daha ilk görüşte bu ada- min — kabiliyetsizliğini — anladığı için bunu © vazifede istihdam etmemiş, sarayda — başıboş bi- rakmıştı. Yüzünden iğrenç bir nühuset akan, yılan gözüne benziyen göz- lerinde insanı tiksindiren — bir zehir. kaynıyan bu adam baba- sından aldığı ilhamla derhal ken- disine bir iş buldu: - Jurnalcılık.. Derhal kendine bir muhit yaptı ve İşe başladı. O tarihten itibaren de Abdülhamide jurnallar | yağmıya başladı. Bu jurnalların | çoğundaki ihbarat tahakkuk edi- yor, bunun için hünkâr da bum- lara ehemmiyet veriyordu. Bu jurnalların — tahakkuk - etmesinin sebebi — vardı. rif, evvelâ kendi — adamlaril2 güzelce bir plân tertip ediyor; kimlerin başını ateşe yakacaklarsa © zavallılara birer suretle hulül ediliyor; kimine okumak için (evraki muzırra) veriliyor; kimine de bir iki şahit buzurunda (bet- hahâne sözler) söyletiliyor; son- ra jurnal veriliyor. Plânı tatbik edenler de dahil olmak üzere cümlesi isticvaba sevkolunuyar. İsticvap — esnasında - plânı tertip ve tatbik edenler - acı gözyaşlarile — nedamet — ederek güya, (meselenin doğrusunu) söy- lüyor ve öteki masum zavallı- lar da -o devrin tabiri veçhile - tantuna gidiyorlardı. Bu şerir, gitgide cüretini ve kuvvetini © kadar arttırmışltı ki, sevmediği, istemediği bir adamı, iki satırlık bir jurnalla mahvet- mek kudretini kazanmıştı. Ayni zamanda İstanbulun en fazla kâr getiren servet” membalarına da el uzatmıştı. Fakat o, bunu da kâfi görme- di. aha büyük varidat memba- larına sahip olabilmek için büyük Fo_lığrı] Tahlili Kuponu Tabiatinizi — öğrenmek fotoğrafınım S ndet kupoa ile bir- / Hikte gönderiniz. Fotoğrafınız sıraya tâbidir. ve iade edilmez. istiyorsanız ——— İsim, meslek — | Yeya san'at? Bulunduğu memleket Fotoğeat — intişar | edecek ml ? Fotoğrafın klişasi BO kuruşluk m kabilinde gönderilebilir. Bu menhus he- | | © zatın (Divanyolu) ndaki evinin | durma.. | paketi götürdü. Taşlığa bıraktı. | aldanış Varna | Cemiyetinin Türkiyeye bir seya- Aç bir. maliye memuruna bı.ldııını verdi. Onunla vâsi mikyasta iş g örmek istedi... Lâkin aradan çok geçmeden zevcesile geçinemed i; | terketti. Bununla da iktifa etmedi. | Bacanağı olan ©o maliye memu- runa: — Mademki — ben zevcemi tatlik ettim. Sen de onun hem- şiresi olan haremini boşa. Diye haber gönderdi... Bilâhare vezir olan bu zat, bu garip ve şuursuzca teklif karşısında şaşa- ladı. Kendisi zevcesinden, zevce- si de kendisindden memnuadu. Şu- halde ne diye karısını boşaya- * caktı?... Düşündü, taşındı, Teklifi reddetti. Fakat.. İş bununla bitmedi. Birçok zamanlar, bu tarafın 18- rarı, diğer tarafın mukavemeti devam etti. Nihayet, bir akşam falaturka) saat iki raddelerinde | kapısı çalındı. Hizmetçi kız ka- piyi açtı. Tammadığı bir adam, büyücek bir paket vererek: — Bunu acele veriniz. Dedi, ve derhal kapıyı çekti... Hiçmetçi yukarı çıktı: beyefendiye | — Bunu size getirdiler, Diyerek paketi beye verdi. O sırada da Haunun da geldi. Pa- keti açacakları zaman dikkat ettiler. Saat tıkırtısına benziyen | bir ses işittiler. Bey, bundan şüphelendi. Çünkü sabık bacana- | ğinın ne ayarda bir adam oldu- ğunu ve ne gibi şeyler yapabil- miye müstait bulunduğunu bili- | yordu. Paketi telâşla hizmetçiye verdi. — Çabuk.. götür. bunu aşa | taşlığa koy. Sende — yanında | Ben — gidip ( Zaptiye nezareti ) ne haber vereyim. Diye gitmiye başladı. Kız, dakika — geçer bir infilâk evi | Aradan - birkaç geçmex müthiş Gazelecılerımız Aldandılar! (Baş tarafı | inci vayfada | İ insanlardır. Dedikya, meslek ile karabetleri bile yoktur. Efendiler, ayıptır! ,, Neden Aldandık Mütemmim — malümata göre Konslasumuzun bir telgrafı ile başlamıştır: Kon- solosumuz bu seyahat teşebbü- | sünden haberdar olunca, — bit- tabi kendisine verilen malümata istinat ederek Varna Müatbuat hat tertip ettiğini yazmış, heyetin | iyi karşılanmasını tavsiye etmiştir. Fakat konsolosumuz az sonra | yanıldığını anlamış ve ikinci bir telgraf ile hatayı tashiho çalış- mıştır, fakat ne çare ki aradan | vakit geçmiştir. | yinci ), | birleşti. Mühim bir maliye mese- Kopek! temelinden sarstı. Hepsi birden merdiven başına koştular. Taşlı- ğa baktılar. Oradaki eşya, bin parça olmuştu. Bu korkunç ses, o civardan tamamile duyulmuştu. ( Zaptiye nezareti ), vak'a mahalline uzak olmadığı için polisler koştu. Tah- kikat yapıldı. Böyle bir infilâk | aleti o zamana kadar İstanbulda görülmemişti. Buna, hiçbir mana veremedi. Hatta, meçhul bir şahsın getirerek eve bıraktığına da pek okadar ihtimal verilmedi. Mesele azkalsın zavallı ev sahibinin üs- tünde klacaktı. Adamcağız güç- lükle derdini anlattı. Bu suretle de hainane emeli- ne muvaffak olamıyan o ( mabe- nihayet İzzet Paşa ile lesini ileri sürerek Abdülhamide müessir bir jurnal verdirdi. Ge- rek o zati ve gerek Maliye Na- zırı Reşat Paşayı azlettirdi. (Arkası var ) Grev Büyüyor Bordo; 19 (A.A.) — Grev hareketi tedricen — artmakladır. Denizcilerden mürekkep bir hey- eti murahhasa ticaret nazırı ile görüşmek üzere dün akşam Parise hareket etmiştir. Rayihştag Meclisinin İçtimar Berlin, 18 (A.A.) — Rayihştağ Meclisi 30 ağustosta resmen içti- maa davet edilmiştir. Avusturya İstikrazı Viyana 18 (A.A.) — Mit | Meclis Lavsanne istikraz Proto- kolunu 80 reye karşı SI reyle tasdik elmiştir. - Fransada Askeri Kararlar Paris, 19 (A.A.) — Reisicüm- hur M, Lebrun, bütçe muvazene- sinin yeniden tesisi kanunu ahkâ- mına tevfikan Aaskeri mükellefi- yetlere ait nakti mükâfatları ten- zil eden kararnameleri tasvip et- miştir. —— RADYO — 20 Ağustos Cumartesi İstaabul — ( 1200 motre ) mofon, 19,5 bizinci kısım ulaturka saz, Hafız Ahmet heyetl tarafından 90,5 gramolon, 21 ikinci kısım alaturka saz, 28 örkesira. Bükreş — ( 894 metre ) 20,45 Kora | konseri, 21,20 Lâypciğden naklen yine | Kora, 23 iki kişilik komedi. Re'grat — (429 metre) 20,25 radyo orkestrası, 2 komedi, 22 şon gece, oma — (4 metre) gramofon, 21,46 polis orkesirası, 23,30 komedi . Pıı: (488 metce) 20 halk şarkıla» şarkılar, 21,15 ork a — ( GT metre) 21,05 Yaz Mevsiminde Viyana, 92,45 carbant Peşte — ( öÖ0 metre ) 20 konlerana, 22,40 konser, 23 Çigan. Varşova —(1411 melt 20,45 bahçe havuları, 21 hafif musiki, 23,03 Şopen den parçalar. Berlin — (1685 metre ) 20,20 konfa. rauş, Si ko:nulı, sonra dana havaları | ler, | halleri Istanbııl Atına Seİan ık Yunanistanda Türkçe Konuşulmiyan Yer Yok Birçok Kasabalarda Saz Heyetleri Ala- turka Şarkılarımızı Terennüm Ediyorlar Pire ilmanının yanındaki meşhur Faliron Atina, ( Hususl ) — İzmir Hi- mayei Etfal cemiyetinin İstanbul ve İzmir seyyahlarını ilk götür- düğü memleket Pire idi. Cemiyet bu seyahat için Yunan Milli Sey- riseferi Bahrl kumpanyası ile an- laşmış Yunan adalarından birinin | ismini alan Andros vapurunu bu işe tahsis ettirmiştir. Vapur, bu denizler için kâfi derecede büyük, temiz ve rahat- lıklı idi. Pireye; haritada Yunan sahiline serpilmiş irili ufaklı bir- çok Aadalardan geçerek yakla- şıyorduk, Manzara pek güzeldi. Deniz- den sert bir dikilişle yükselen bu yalçın kayalı adaların, arası sanki bir boğazdan geçiyormu- şuz hissini veriyordu. — Adalar- dan geçtikten sonra en sivri dağ tepesinde ilk beyaz çıplak mermer sütunlar göründü. Ati- nanın ilk işareti. Pireyi çok eskiden görmüş- tüm. Şimdi şark sahiline doğru saatlerce uzamış yeni yeni köy- sayfiye —ve tenezzüh —ma- yapılmış, koloniler - tesis edilmiştir. Atinanın Pire ile arası dolmuş ve her iki tarafından sahile uzamış ve Pireye geçtiği- miz Yunan 'adaları gibi karşıdan keskin güneşin altinda bir - taş yığını manzarası vermişti. Her taraf ağaçsız ve çıplaktı. Vapur limana girince, yüzlerce vyapurun bu limanın muhtelif gi- rinti ve çıkıntılarında yanyana yattıkları görülüyordu. Bunlar, bu limanın bugünkü değil, dünkü faaliyetine ait vasıtalar idi. Şimdi Pire sanki bir vapur mezarlığıdır. Yunanistanı bin bir diyara bağ- hyan bu vasıtalar, sessiz, sadasız yekdiğerine sokulmuş duruyorlar- dı. Vapur kaptanının yolda söy- lediği sözleri hatırladım: — Bugün — Pirede işsiz. deniz amelesi — vardır. Hükümet parasız olduğu için buyları ngşıl geçindireceğini düşünmektedir. Pire çok sıcaktı, akşam olma- sına rağmen sıcak devam ediyor- du. Meydanda gözü okşayacak hiçbir ağaçlık görünmüyordu. Vapur geldi, gayet dar o masına rağmen sessiz, sadasız, ve basit bir manevra ile rıhtıma yanaştı. Ecnebi bir limandan ge- diğimiz halde yine pek basit bir muameleden sonra içeri girdik. 12000 Rıhtım üzerindeki dükkânlar gü- | neşten tahaffuz için baştanbaşa kalın tentelerle örtülmüştü. Kah- veler dolu, sokaklar kalabalıktı. Atinaya gitmek için girdiğimiz elektrikli şimendifer istasyonun- daki memura yunanca söylemiye çalışırken gayet güzel fasih bir türkçe ile cevap aldım. Bu adam Manisalı Yanko Efendidir. Türkiyede en son me- muriyeti Foça kazası tapu me- murluğu imiş. Türkiyeden gek diğimizi — öğrendi. — Gözlerin- den yaşlar akarak Türkiye için konuştu. Eski yazılarla bir kâğı- da adresini yazdı ve neticede: — * Sebep olduk, çekeceğiz.., Dedi. Bütün mübadiller Türkiye hasretini bütün — benliklerinde daymaktadırlar. Muhbacir, mülteçi ve mübadil rumların bu hasretine Yunaniş- tanın her tarafında sık sık tesa- düf edilir. Türkçe konuşmayı, Türkle konuşmayı — o kadar çok iştiyakla arzu ediyorlar ki, bunun için fedakârlık dahi et- mekten çekinmiyorlar. Seyyah ka- filesi bunu anladıktan sonra lisa- na ait müşkülâtı başından attı ve hepemiz hiçbir yabancılık his- setmeden şehri dolaştık. Seyahat müddetince gerilen ( memleketler Pire, Atina ve Selâ- | nik idi. Buralarda her tarafta, he | men de herkesle Türkçe konuşmal mümkün oldu. Hatta bazı yerler- de, dükkânlarda, sokaklarda ken- di aralarında Türkçe konuşan adamlara sık sık rastgeliniyordu. Şoför, vatman, gazinocu, dük- kâncı velhasıl herkes - türkçeyi konuşuyordu. Bu büyük şehirlerde sıkıntısız türkçe — konuşabildikten — sonra mphacirlerin teşkil ettiği diğer köy ve kasabalarda türkçe şüp- hesiz hâkimdi. Binaenaleyh tered- düt etmiyerek: — Türkçe Yunanistanı İstilâ etmiştir, diyebiliriz. Bundan maa- da bütün gramofonlar, ve birçok yerlerdeki sazlar hep alaturka şarkıları — terennüm — etmektedir. Birisi bana şunları söylemiştir: — Müslüman olunuz, herbiri- niz şu kadar bin liza veriniz. Sizi memleketimize kabul edeceğiz, deseler hiç kimse tereddüt etmi- yecektir. Emin olunuz.— Halli Lattı —PT A Bir Tayyare Faciası Chalon Sür Marn, 19 — (A. A.) — Bir bombardıman tayya- resi, sürat kaybetmesi neticesi olarak sukut etmiş ve parçalan- mıştır. Tayyare rakiplerinden 4 zabitin ikisi ölmüş, diğer ikisi ağır surette yaralanmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: