3 Ekim 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

N a b N 3 Teşrinievvel [ Siyaset Âlemi İnsanlar Maalesef Harpten Uslanmıyor a Fransa ile İıpanyı arasında avuç içi kadar küçük bir memleket var- dir: Andor Cümhuriyıti. Halkı aslen İspanyoldur. Frlnî_ll - İspanyol siyaset kavgaları- mn.bır neticesi olmak üzere bu Cüm- huriyet nasılsa zahiren — müstakil kalabilmiştir. Fakat hakikatte iki metbuu vardır. Eski | — Fransız Cümhur Reisi, 2 — İspanyanın Ürgel piskoposu. b Garip bir siyasi itilâf, umumt nüfusu birkaç bini geçmeyen bu kü- çük Cümhuriyeti, — birbirile hiçbir mMmünasebeti olmayan bu iki başa bağ- lamıştır. Yine garip bir telâkki neti- ğ&ıî, ÂAndor Cümhuriyetinin — tâbi ı;îunduğu bulki şahsiyet, ecsna Bıfatlarma rağmen “Prena,, unvanını taşırlar: Anda $ Füngley prenl;ıe:l.CümhurıyoHnln müş- :eğîılîkçe veya Ürgele yeni bir pis- l'tıı:ıoı fayin edildikçe, bu tebeddül, MUsus? merasimle Andor Cümhuri- yetine tebli edili , öi ğ r, ondan, yeni met- İstenir, y Umumt harp, miletlerin kendi mukac_ideratlaruıı kendilerinin tayin etm_eıı Prensibinin ortaya çıkmasına vesile Veren acı bir imtihan oldu. İç?n Pl::ııııbin tarla kuşlarını avlamak ğ Tşıdaı gösterilen aynalar gibi Tnervi aldatıcı tuzak olduğunu hâlâ lnlamıyanlır. bir avuç İnsan Üzerinde bîle Oıll., ]ülumıuı vü f.yduıı hâkimi- yet tesis etmekten zevk almaktaki in- :ınlfho-dbiuîyl Mazur görecek kadar ayıf kimselerdir. İnsanlar bu kadar af ve aptal dıvrındıkçn, bir. takım t;içolıküllqrhı. birtakım milletlerin ğer kütleler ve milletlerin üzerine çullanmamaıı için hiçbir sebep yok- tur. Bir Andor Cümhuriyetini düşü- nün, bir Fransız Cümhur Reiıi:ıi Prensliğini göz önüne getirin, bir ılIı milletlerin mukadderatlarını ıııeı-lıeıte çe tayin etmeleri prensibinl düıününî Hayır, bir değil, birkaç harp da- a biz insanları uslandırmıyacaktır Silreyya —a a | Âvrupa İttihadı ongresi B 2 — Avru v pa memleketleri ittihadı üçüncü kongresi deüı: l:ı:—. rada — açılmıştır. memleketi temsil St telâşli ve endişeli bir Her defa Fransa'da Cümhur reisi | rşı sadakat vaidi yapılması | ALIRA . Japonya Haklıyım iyor! Neşredilen Bir Vesikada Japon Sefiri him Şeyler Söylüyor Çok Mü Paris 2 — Havas Ajansı, Mil- letler Cemiyeti Mançuri tetkik komsiyonu âzasile Japon Harici- ye Nazıri arasında geçen çok şayanı dikkat bir muhavereyi neşretmektedir. Buna nazaran Japon Hariciye Nazırı M. Uşida diyor ki: “Japonya cihan efkârı umumi- yesine ve beynelmilel münasebet- ler arasındaki âlemşümul vazi- yetine çok büyük bir ehemmiyet verir. Fakat bu meselenin halline varacak yegâne yol, Japonyanın nazarında, yeni Mançuri devle- tinin — tanınmasindan — ibarettir. Bütün Japon halkı, böyle istiyor. Mançuri ile Çin arasında, na- zari surette bile olsa, herhangi bir bağiın mevcudiyeti kabul edi- lemez. Çünkü bu bağlar, ne ma- hiyette olursa olsunlar, Çinin Mançurideki — eski — vaziyetini ' iadeye kalkışmasına esas teşkil etmekten başka birşeye yaramaz. Çini her memleketten iyi ta- nıyan Japonya, Çinin vaitlerini çoktan tecrübe etmiştir. Esasen Çin ve Rusya ötedenberi Man- çuri'de Japonyaya karşı tecavüz- kâr bir siyaset takip etmişlerdir. Japon hükümeti, Çinin herhangi bir teklifini tetkike hazır bulun- maktadır. Fakat Çin hükümeti, Çinin herhangi bir teklifini tet- kike hazır bulunmamaktadır. Fakat Çin hükümeti de Mançuri'den kat'l1 surette vaz geçimeğe mecbur olduğunu anlamalıdır, Bundan sonra Komisyon Reisi M. Litton ile M. Uşida arasında şu muhavere geçmiştir: Litton — Mançuri tabirinden maksadınız. nedir? — Mançurinin hudutları nedir? Uşida — Mançuri tabirine biz | şarktaki 4 eyaleti ve Mongolis- | tanın dahili kısmını kastediyoruz, Mançurinin hududunu sarih sı- rette tayin etmek bugün imkân- sızdır. Litton — Hudutlarını bilme- diğiniz. bir memleketin tanınma- sından nası| bahsedebiliyorsunuz? Uşida — Versaüles muahe- desinde Lehistan hakkında böyle :ir misal meyvcut olduğu aşikâr- ir. Macaristada Kont Karolin kabinesi istila etti. Millt - Ziraat fırkasının relsi olan Kont Karolin, fırkanın programını aynen tatbik edemediğinden isti- faya metbur olmuştur. Naibi- Saltanat Amiral Horti, muhtelif fırka reislerile | konuştuktan sonra, Millt Müdalaa Nazırı Jeneral Yulius Goömboesi, yeni ka- bineyi teşkile memur etti. Jeneral Gomboss'ün Başvekâlete gelmesi, milliyet- Çi fırkalar tarafından memnuniyetle karşılandı. Yeni Başvekil Macar ordusu- nu Triyanon muahedenamesi çerçevesi dahilinde mükemmel bir hale getir- miştir. Bundan maada teslihatta muavenet esasını, Âlmanyadan daha çok evvel ilari sürmüştü. Resmimiz solda yeni Başvekil Jeneral Gomboesü, solda Naibi Saltanat Amiral Hortiyi göstermektedir. [ GöÖRELLİe Mül;in; 'Bir İstila M. Titulesko, Fransa Ve Lehistan Ro- manyayı Himaye Edemiyorlar! Diyor Londra 2 — Romanyanın Lom- | dra Sefiri ve Akvam Cemiyetin- de daimi aza olan M. Titules- knun iki vazifesinden de istifa et- mesi bir hayli dedikoduyu — mu- cip oldu. M. Titulesko istifasmın se- beplerini Röyter Ajansıma şöyle izah etmiştir: Romanya ile müttefikleri Fran- sa ve Lehistanın 8 aydanberi devam eden konuşmalarından Romanyamın menfaatlerini koru- yacak bir anlaşma elde etmiye muvaffak —olmanın imkân hari- cinde olduğuna kani oldum. Bu mesle yalmız bir ademi tecavüz misakı aktinden ibaret- tir. Fakat Besarabya ihtilâfını doğrudan doğruya veya bilvasıta Sovyetlerle ve Romanya arasında halletmiyor. İhtilâf. daima baki. Briand — Kellog misakı mev- cut iken, diğer bir misaka mü- racat etmek fuzulidir. zannediyo- rum. Romanyanın * aldığı bu vaziyet Fransayı hiçbir taahhüt altına sokmıyacaktır. Bilâkis Fransanın Sovyetler ile candan anlaşması mümkün olursa bu vaziyetten Romanya sadece fayda görür.., M. Tüutilesko sözlerini şu suretle — bitirmiştir : “ Yükselttiğim sesin Roman- yanın sesi olduğuna kat'i surette kanaat hâsıl edeceğim gün bey- nelmilel sahnede tekrar görüne- ceğim, , -— TAKVİM —— PAZARTESİ | s1 Gün - 3- İci TEŞRİN 932 u: 150 Arabi Rumt 30 - Cema.evval- 1351 |19 - Eylül -sars 1348 I aa — Vakt ,lı" M Inıı if Ve (Ezsl Günaş | 1207 |1 SE$Akşım li — | 7 Uğa |6 13|14 03Ü Yatsı ı M#|19 2 İka li | 939 (15. 200 msac | Sayfa 5 ——— Kocamla Barışmam Doğru Mudur ? On iki senelik evli bir kadı- nım., Kocam uysal bir ekekti. Bir de nur topu gibi bir erkek çocuğumuz olmuştu. — Dırıltısız, zırıltısız güzel güzel geçinip gidi- yorduk. Kocam büyük bir şehirde mühim bir memuriyete — tayin edildi. Bu tayin hayat tarzımızı değiştirdi. Kısmen cemiyete ka- rışmıya başladık. Bu konforlu şehir ve yeni arkadaşlar ko- camı baştan çıkardı. Barlara sefahat — mahallerine — devama, beni tahkire ve bir takım hiçten vesilelerle âdeta iİşkenceye başladı. Vaziyet gayri kabili ta- hammül bir şekil aldığından ay- rılık için mahkemeye müracaata mecbur kaldım. Mahkeme beni haklı buldu. Ve kocamı tazminata mahküm ederek bizi ayırdı. Şim- di ayrı ayrı memleketlerde bulu- nuyoruz. İkimizde dulüz. Ben yakım Aakrabalarımdan — birisinin evinde oturuyorum. Fakat rahat ve müsterih değilim. ÖOn yaşına giren çocuğum babasının vesayeti altında ve leyli bir mekteptedir. Çocuğum bu ayrılıktan çok müteessirdir. Onun bu teessürünü görünce ben de ne- yapacağımı şaşırıyorum. Tatil za- manlarında çocuk vesilesile ko- camla bir arakdaş — gibi g8- rüşüyoruz. Ben kocamın ba- na yaptıklarını unutarak yeni- den barışmak istiyorum. Bu ar- zumu da kocama ihsas ettirdim. Fakat o bunu anl amamazlıktan geliyor. Halbuki kocamla aramız- da mühim bir yaş farkı vardır, Ben henüz çencim. Yeniden baş- ka birisile yuva kurup mes'ut olmak imkânıvardır. Fakat çocuğu- mu yetim bırakmak istemiyorunm. Çocuğumun büyümesine inti- zaren bu adamı büsbütün unuta- r&k bir rahibe hayatı mı geçire- yim. Barışırsam hakkımda hayırlı olur mu ve onuda barışmak fik- rine imale için ne yapmalıyım ? ,, Kadiköy F. Kızım: Geçen zaman ve tecrübe, san hakikatı göstermiye kâfi gelmiş. Fakat erkek için vaziyet ayni değildir. O bekârken bütün ih- tiyaçlarını tatmine muktedir oldu- ğu için yeniden ev kurmaktan içtinap edebilir. Halbuki sen na- muslu bir kadın gibi bekâr yaşı- yamıyacığını düşünerek evlenmek istersin. un için barışmak işinde ikinizin vaziyeti ayni de- ğgildir. Saniyen, talâka senin talip olmaklığın erkeği muğber et- miştir. Tekrar — barışmak — için senden işaret bekler. Bence acele etmeyiniz. Bu arkadaşca münasebeti böylece bir müddet idame ediniz. Bu temas ve konuşmalar nihayet sizi anlaşmıya doğru götürecektir. HANIMTEYZE TEFRIKAN UMARASI:86 İll — Oğlum yet i Diye bağırtylı. Na va ü g;;ıâ niçin koğdunuz? Klüç e e _lıonıııuyor musun!.. epiniz budalasınız!, inem İSlak ». Da yapıştırdı ve tahta bezini ba- bağırdı: — Ulan deli mi oldun?.. CGOCUKLUĞUM Meşhur Rus Edibi Maksim Goörküda hayat rananı Türkçeye Çeviren: Muvaffak — ÂArtık ondan kurtulduk, Allaha şükür! Ne zaman onu görsem içime bir ok saplanıyor- du. O buradan defolmalıdır, di- yordum!.. Hırsımdan kaşığımı kırdım ve buna mukabil adamakıllı bir da- yak yedim. Hayatta sayısız insan tanıdım. Bunlar yurtlarının en iyi evlâtları oldukları halde topraklarında ya- bancı kalmışlardı. şte benim ilk dostluğum böyle bitti. Ben çocukluk hayatımı bir arı kovanına benzetiyorum. Vasat kabiliyette bir —takım insanlar tıpka arılar gibi hayat hakkındaki bilgi ve düşüncederini, hüsnüniyet- le, benim ruhi âlemimi zenginleş- tirmek için taşıyorlardı. Ekseriya bu bal temiz değildi, acı idi. Fa- kat yine her bilgi gibi bir baldı. (Pek âlâ) çıkıp gittikten son- ra Peter Amca benimle dost ol- muştu. Onun büyük — babama benziyen bazı tarafları — vardı. O da zayıftı ve üstü başı sakız gibi temizdi. Fakat büyük ba- bamdan daha küçük yapılı ve kuru idi. Alay olsun diye başı- na bir ihtiyar maskesi geçirilmiş bir çocuğa benziyordu. Yüzü in- ce bir deriden örülmüş bir elğe benziyordu. Göz oyuklatındaki künük künlülryünleri kafeslerikde mahpus iki kuş gibi fıldır fıldır dönüyorlardı. Yumuşak, kır saç- | ları dalgah dalgalı idi, gödük sakalı da sallanıyordu. Kısa bir pipo içiyor ve piposunun kur- şuni halkaları da saçları — gibi dalgalanıyordu. Konuşmasında bile bir iğilip bükülme, bir ka- rışıklık vardı. Söylerken meb- zulen beyit ve darbımesel kulla- nıyordu. Sesinin vızıltılı bir ahengi vardı ki insana pekâlâ hoş gele- bilirdi. Fakat ben onun sanki kendisini âleme gülünç etmek istediğini zannediyordum. “ İlk hizmete girdiğim sene ,, diye anlatırdı. “Hanımım muh- terem koöntes Fatyana Leksyevna bana demirci ol dedi. Fakat biraz sonra balıçıvana — yardım et emri çıktı. Bu pekâlâ işime gelirdi. Sonra bir gün de dedi ki: — Petruşa daha iyisi git balık tut! Neden tutmıyacaktım. Eğer pek lâzımsa balık tutmıya gide- rim. Fakat tam işe başlardım ki balıklara veda etmek icabeder- di. Şehre giderek arabacılıkla ekmeğimi kazanmalı ve muhte- rem hanımefendi — için de bir pay ayırmalı idim. Buna karşı da bir diyeceğim yoktu. Daha kimbilir. ne boyaya girecektik. Fakat bu değişikliğe irişemedim, çünkü (köylü hürriyeti) — geldi, yetişti. İşte böylece ben de -bi- zim küheylanla başbaşa kaldım. — Şimdi benim haaımım, müuhte- rem koöntesim O.., ( Arkası var- ) E ;

Bu sayıdan diğer sayfalar: