Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
NFTT YAT x ğ vt bca t D Ü , * İ , * T : « ça 4 A —- aa l &İ Dal KA K4 .'-ı*i'[ T Hi R * & DA AM Epİ ö a ( ı"k J’,: b ; "4 HASL N Ş e a SiT IN' & ) . K? bi Ş A ." Reğ ç ya- > #t A EE ĞĞ Bi “ M e .. © ve , * -— - İzzet Paşa, Şu Fuat Paşayı Temiz- leyiverelim Kurtuluruz Dedi Muharrirl * Her Hakkı Mahfuzdur —İl46— —Söylediklerini duydum. mem- nun oldum. Sadakat mükâfatsız kalmaz. Bugünden itibaren seni Fehim paşanın maiyetine veri- yorum. Ondan icap eden tali- mati alırsın. Al şunuda... Araba parası yaparsın. Dedikten sonra, yine yavaş yavaş paravananın — arkasında kayboldu. Halit Efendi, bizzat Abdül- hamidin elinden aldığı (yüz lira ihsan şahane) den mütevellit bir sürur ile odadan çıkarken, İzzet Paşanın sıçraya sıçraya neşeli yürüyüşünden, redingotunun etek- leri zil çalıyordu. * Halit Efendi, Fehim Paşaya takdim edildi ve sonra de Fuat Paşanın — köşküne yerleştirildi. Artık mürettep jurnallar müte- madiyen işliyor, —Abdülhamidin evham ve telâş Aateşleri müte- madiyen körükleniyordu. İş, o dereceye geldi ki, Hünkâr her an bir ihtilââ korkusu ile bütün huzur. ve sükünunu — kaybet- mişti. Bir taraftan — selâmlıkta Fuat Paşaya güler yüz göster- mekle beraber, diğer taraftan da Fuat Paşayı tamamen mefluç bırakacak, onun bütün teşeb- | büslerini bir anda dumura uğra- tacak bir tedbir almak istiyordu. Bir gün, bu husus hakkında İzzet Paşa ile görüşüyorlardı. İzzet Paşa Abdülhamide şu tek- lifte bulundu: — Görüyorum ki bu mesele efendimizi çok rahatsız ediyor.. Ferman buyurun.. Ben, onun vü- cudünü kolayca ortadan kaldıra- bilirim. Dedi. Bu teklif, şüphesiz Ab- dülhamidi titretti.. Mahkemeler tarafıddan kanuna ve hukuka 'istinaden — verilen idam — hü- kümlerini bile infaz ettirmek- ten korkan Abdülhamit, hiç şüp- hesiz Fuat Paşa gibi bir adamın durup durürken - vücudünü orta- dan kaldırtmıya cesaret edebilir midi ?... Buna binaen İzzet Paşa- nın bu fikrine şiddetle muhalefet etti : — Sakın ha... Zinhar, böyle bir teşebbüste — buluuulmasın.. Derhal benim tarafımdan yaptı- rıldığına hükmederler. Hatta bir daha bunun lâkırdısı bile olma- sın.. Ne olur, ne olmaz.. O (Deli) nin kulağına gider de La- şımıza — İiş — çıkarır. — Kalkar, Avrupaya savuşur, yahut sefaret- lere müracaat eder.. Bizi müşkül mevkide bırakır. Diye İzzet Paşaya uzun uza- dıya mütalea beyan etti, Fakat, İzzet Paşa, kafasına koyduğu bu işi Fehim Paşaya da açtı.. Abdülhamitle — görüştüzü şeyleri birer birer anlattı ve dedi — Malüm ya, efendiler bu gibi şeylerden korkar. Fakat ben eminim ki, bu iş muvaffakiyetle hitam bulursa, pek memnun ola- caktır. Çünkü bu adamdan başka suretle kurtulmak imkânı yok- Abdülhamit Korktu. Fakat Fehim Paşa Bir Tuzak Kurdu tur. Eğer efendimize karşı zerre kadar sadakatımiz varsa, bütün mes'uliyeti göze alıp biz bu işi yapmalı ve efendimizi selâmete çıkarmalıyız.. ( Arkası var) zz Bugünün Meselelerinden İmtiyazlı Şirketlere Kaç Para Veriyoruz? ( Baş tarafı 1 inci sayfada ) ru çıkarşa tabildir ki kanunun emirleri yerine getirilecektir. Biz. bu tahkikatın sonunu beklemekle beraber, ecnebi şir- ketlerin halktan almakta olduk- ları paraları sıra ile yazıyoruz. Bugün de halkın elektrik masraf- larının bir bilânçosunu yapmak- tayız. Elektrik Şirketi herbir abo- neden işık için kilovat başına on yedi buçuk kuruş almakta- dır. Ayrıca saat parası olarak ta ayda elli kuruş almaktadır. Şirketin halktan dipozito olarak tahsil ettiği paranın yekünu mü- him bir miktara baliğ olur. Bu dipozito akçası lâmba ve iş mikta- rına göre tahavvül eder ve üç buçuk liradan başlıyarak altmış liraya kadar çıkar ki bunun umumi yekünu senede 700 bin İirayı bulur. Bu mühim karanın şirkete temin ettiği faizin de şirket lehi- ne hesap edilmesi lâzımdır. Elektrik Şirketi Tesisat işin- de her oda için beş lirâ kadar bir para almaktadır. Şirketin bir de tenzilâtlı tarifesi vardır. ki bu da sınat müesseselere mah- sustur ve kilovatı 9 kuruştur. Harici Ticareân Bir Elden İdaresi Mevzubahs Değil (Baş tarafı | inci sayfada ) değil, realist bir görüşte yürüt- mek İstiyoruz. Dünya, herşeyi istandardize ediyor. Bizim mahsulâtın istan- dardizesi -gibi çok hayati bir meseleye ne vakit başlıyacağız? — Bana bahsettiğiniz bu mühim İiş için nazarımda Üç merhale vardır. Bunlardan birin- cisi, tacirlerimizde mütekâmil bir zihniyet... İkincisi, mallarımızın iyi bir tasnifi.. Üçüncüsü de, istandar- dizasyon... İşte kademe, kademe bu mesele üzerinde yürümek, bizi maksadımıza ulaştırır. Malla- rımızı — istandardize — etmezden evvel birinci şart olarak, ticari ahlâkımızın olgun ve dolgün ol- âîğunn ve her şeyden evvel bu- na güvenilebileceğini alıcı piya- salara göstermiş ve ispat etmiş olmalıyız. — Tütün, üzüm, ixncir gibi ayni eşyayı istihsal eden komşu memleketlerle niçin bir konsor- siyom yapmıyoruz T. — Bu, üzerinde dikkatle du- rulacak bir meseledir. Meselâ, tütün için atılmış adımlar vardır. — Avusturya ve Macaristan gibi döviz vermiyen hükümetlere yapılan mukabele bilmisilde bi- zim tacirlerin hak ve menfaatle- rinin daha salim bir surette muhafazası nasıl mümkündür? — Tacirlerimizin harici kre- diye mazhar olmalarının büyük menfaatleri olduğunu bilirim. Fa- kat yapılan şey mukabele bil- misilden ibarettir. Mukahele bilmisil yaptığımız memleketlerde, işlerini sühuletle yürütemiyen vatandaşlarımız var- dır. Alâkadar devletler, büyük bir hüsnüniyetle mütekabil men- faatlerimizin tanzimi için bize müracaat etmişlerdir. Bu esasla- selenin yakinda hallolunacağını ümit etmekteyim. — Bazı eşya var ki, miktarı azdır; fakat, vücudu elzemdir, Ancak, kolipostal olarak gelmesi daha az masraflı ve daha kolay çıkarılması noktasından faydalı- dır. Acaba bu müesseseler için zaman ve miktar tahdit edilerek birer kiloluk paketlerin serbestçe ithal mümkün olamaz mır. — Birer kiloluk paketlere esasen ilişmedik. Yalnız, memle- kete ithali menedilmiş olan eş- yaların -kolipostal halinde dahi- ithaline müsaade edilmemiştir. — Kartel, tröst ratifler, modern iktısadiyatın en mühim — şıarıdır, deniliyor. Bu husustaki fikirleriniz nedir ?.. — Kartel ve tröst gibi te- şekküllerin mevzuu iyi intihap edilirse, faydalı tarafları vardır. Kooperatiflerin ise, ötedenberi en samimi dostuyum. di — Çelik sanayiinin kroma ihtiyacı olduğu malüm. Dünya krom membaları, azdır. - Bizde ise, çok olduğu söyleniyomu: Bu husustaki fikri devletiniz?... — Maden fiatleri — her yer- de büyük sukutlar kaydetmiştir. Sukutun. yüzde yüz derecesini bulanlar da vardır. Krom madeni, bu buhrandan en az müteessir olanıdır. Memleketimizin muhtelif yerlerinde, bilhassa Akdeniz kı- yılarında — bol krom- madeni mevcuttur . Birkaç sene evveline gelince- ye kadar bunlar, harict rekabet- | ten işliyemiyorlardı. Şimdi, mev- cut buhrana rağamen faaliyet göstermektedirler. Kron madeni işletmek, büyük sermayeye ve fazla tekniğe ihtiyaç göstermi- yen bir iştir. Ve.. memleketimiz 220 HŞ nazsetik sansalari di ve koope- | Teşriuieı;iıl -3 — ( TİYATRO Darülbedayide Yedi — Köyün Zeynebi Bizde ecnebi — edebiyatların- dan bahsedilince hatıra hemen hemen yalnız Fransız romanı ve Fransız — tiyatrosu gelir. — Rus, İngiliz, Alman edebiyatları hak- kında bildiklerimizi de — yine Fransızca vasıtasile — öğreniriz. O dillerin serlerini — asılların- dan okuyan, asıllarından tercüme edenlerimiz çok azdır. Bedri Hanım bu nadir mütecessis- lerdendir; bize, iki Üç seneden- | beri, gerek tercüme ettiği piyes- ler, gerek “Darülbedayi,, mecmu- asına yazdığı makalelerle Alman tiyatrosunu tanıtmıya çalışıyor. Şimdiye kadar Goethe'nin bir dramını da tercüme etmiş olma- sına rağmen intihap ettiği eserler için bir memnuniyet ızharına, doğrusu pek imkân yoktur. Me- selâ Sudermann'dan Almanya'nın bir zamanlar, vakıa pek alkışlan- mış, fakat bugün pek haklı bir | lâkaydi ile karşılanan muharrir- lerini tanımamıza ne lüzum gör- düğünü Aanlamak hayli müşkül- dür. Bu sene için intihap ettiği muharrir elbette Sudermann ile kıyas edilemez; Gerhardt Haupt- mann son asrın tiyatro tarihinde bir çığır açmış, hiç olmazsa o çığırın açılmasında büyük hiz- | meti dokunmuş bir muharrirdir. Fakat zannediyorum ki Seniha Bedri Hanım onun başka bir eserini alsaydı daha iyi ederdi. Piyesin aslını “ Rose Bernd ,,i | bilmiyorum, fakat Darülbedayi'de seyrettiğimiz şekli “ Yedi köyün Zeynebi ,, lüzumlu bir eser addo- — hunmamaz. Seniha Bedri Hanim, çok gü- zel bir cüret göstererek, imkânlara meydan okumuş: Almanya köy ha- yatını ve ora köylülerini tasvir eden bir piyesi “adapter,, etmeğe — kalkmış. Bu cüretin muvaffak ol- masını, herşeyin kabil olduğuna bir kere daha kanaat getirmek için isterdik, Fakat olamamış ve beş perde de insanı, seyrettiği şeye bir türlü inandırmıyan bir sun'ilik havası var. Bu eser ter- cüme edilse idi daha iyi anlaşıla- bilirdi. “ Yedi köyün Zeynebi ,, bir dramdır; fakat seyirciler mütema- Seniha | | diır: ifade tarzı, lisan. Bu piyesin Nurullah Ata diyen güldü. Bunu bizim halkı- mızın tiyatro terbiyesinden mah- rum olmasına hamledenler yanı- hr. Halk gülüyorsa, hikâyenin acıklı olmasına rağmen gülüyorsa, kabahatli değildir; demek ki gülünecek bir şey var. Onu ara- malı, kabilse — tashih — etineli, Seniha Bedri Hanımın piyesinde bu güldüren unsurlar meydanda- lisanında iki zâf var; biri ekser cümlelerin beylik sözlerden, dar- bımesellerden, pek İâübali ve çok kullanılmış istiareler. İkin- cisi bütün bunların — muhtelif muhitlerden, muhtelif sınıflardan - alınmış olmasıdır. Bunların biri- birine karışması seyirciye bir meddah dinlediği hissini veriyor. O halde gülmek tabiidir, zaru- ridir. Dramın Üslübunda böyle lâübalilikler bnlunmamalıdır, çün- ki dramda da seyirciye feci veya acıklı vak'alara şahit olduğu ze- habını veren mevzu değil, üs- lüptur. “Yedi köyün Zeynebi,, bilme- diğim —aslının — güzellikleri ne olursa olsun, gayesine, yani bizi müteessir etmiye muvaffak ola- madı. Seniha Bedri Hanımın, bundan sonra oynatacağı piyeste bunun acısını — çıkaracağından eminiz. Kızın ismi Zeynep diye mütemadiyen — Zeynep — şarkısı söyletmeğe, hele birinci perde- deki kaval sesine hiçbir lüzum yoktu; bunlar kolay güzellikler- dir, onlara tenezzül etmemek daha doğru olur. Dekorlar da yine bu Zeynep şarkısı ve kaval sesi nev'indendi. Temsil de, eserdeki havanın uy- gunsuzluğundan olacak, bir türlü dram hâlini alamadı. İsmail Ga- lip ile Neyyire Hanım ellerinden geleni yaptılar. Talât ve H. Ke- mal Beyler de, geçen senekilere nisbetle, hissolunacak derecede bir terakki var. Zeynep rolünü Zehra Ham:: oynuyordu; zannederim ilk defa olarak böyle baş role çıkıyor. Bazı yerlerde meselâ üçüncü per- denin hiddet sahnesinde çok Za- yıf olmasına rağmen iyi idi. Mü- temadiyen ağlaması, yüzünü ta- zallümle kırıştırması nibayet tatsız oluyor. —— Bu akşam senenin ilik büyük filmi ALHAMRA SİNEMASINDA fevkalâde müsamereyla başlıyor. CENNET KUŞU HARVEY - HENRY GARAT LİLLAN Zevkli - Eğlenceli - Neşeli bir mevza - Nefis şarkılar ve valsler h Tam manasile büyük UFA Opereti. Rejisörü, WİLHELM THIELE _ müusiki « Güzel Dikkat: 1 — Bu büyük filmimizde fiatlarda zam yoktur. 2 — Bu geceki müsamere için biletlerinizi evvelden aldırınız. Önümüzdeki perşembe akşamı saat21 1/2 ta memamamazı MAJİK SiNEMASINDA CHARLOTTE SUSA - GUSTAV FRÖHLICH tarafından temsil edilen ve CASUS ZEVCE rolü görülecek olan YABANCI BİR BAYRAK ALTINDA son derece müessir ve müheyyiç filim başlıyor. seşmamıazzi b Tzti SŞT VaTa KST K İNERN KS ll ekkr K AT TC EBE YG 3 YA G V Önümüzdeki Perşembe akşamı büyük GALA müsameresi olarak gösterilecek ilk İtalyanca sözlü ve şarkılı KADIN PEŞİNDE (Rubacuorı ) filmi Için ARTİSTİK sinemasında İstihzarat devam ediyor. Heyeti temsiliyesi 'başında : Şık ve nezih komik ARMANDO FALCONİ ve meşhur dansöz GRAZİA DEL RİO