3 Ekim 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

3 Ekim 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ.E N_ SON POSTA * Ü.m -EVVEI. BiZi İDARE EDENLER İzzet Paşa, Şu Fuat Paşayı Temiz- leyiverelim Kurtuluruz Dedi Abdülhamit Korktu. Fakat Fehim Paşa Bir Tuzak Kurdu Müuharriri X Her Hakkı Mahfuzdur —146— —Söylediklerini duydum. mem- nun oldum. Sadakat mükâfatsız kalmaz. Bugünden itibaren seni Fehim paşanın maiyetine veri- yorum. Ondan icap eden tali- maltı alırsın. Al şunuda... Araba parası yaparsın. Dedikten sonra, yavaş — paravananın kayboldu. Halit Efendi, bizzat Abdük- hamidin elinden aldığı (yüz lira ihsan şahane) den mütevellit bir sürur ile odadan çıkarken, İzzet Paşanın sıçraya sıçraya neşcli yürüyüşünden, redingotunun etek- keri zil çalıyordu. yine yavaş arkasında * Halit Efendi, Fehim Paşaya takdim edildi ve sonra de Fuat Paşanın — köşküne yerleştirildi. Artık mürettep jurnallar müte- madiyen işliyor, Abdülhamidin evham ve telâş ateşleri müte- madiyen körükleniyordu. İş, o dereceye geldi ki, Hünkâr her |* an bir ihtilââ korkusu ile bütün huzur. ve — sükünunu — kaybet- mişti. Bir taraftan — selâmlıkta Fuat Paşaya güler yüz göster- mekle beraber, diğer taraftan da Fuat Paşayı tamamen mefluç bırakacak, onun bütün teşeb- büslerini bir anda dumura uğra- tacak bir tedbir almak istiyordu. Pir gün, bu husus hakkında İzzet Paşa ile görüşüyorlardı. İzzet Paşa Abdülhamide şu tek- lifte bulundu: — Görüyorum ki bu mesele efendimizi çok rahatsız ediyor.. Ferman buyurun.. Ben, onun vü- cudünü kolayca ortadan kaldıra- bilirim, Dedi. Bu teklif, şüphesiz Ab- dülhamidi titretti. Mahkemeler tarafıddan kanuna ve hukuka istinaden — verilen idam — hü- kümlerini bile infaz ettirmek- ten korkan Abdülhamit, hiç şüp- hesiz Fuat Paşa gibi bir adamın durüup duürürken vücudünü orta- dan kaldırtmıya — cesaret edebilir midi ?... Buna binaen İzzet Paşa- nn bu fikrine şiddetle muhalefet etti: bir teşebbüste Derhal benim rıldığına hükmederler. Hatta bir daha bunun lâkırdısı bile olma- sın.... Ne olur, ne olmaz.. O (Deli) nin kulağına gider de La- şımıza — İş — çıkarır. — Kalkar, Avrupaya savuşur, yahut sefaret- lere müracaat eder.. Bizi müşkül mevkide bırakır. Diye İzzet Paşaya uzun uza- dıya mütalea beyan etti. Fakat, İzzet Paşa, kafasına koyduğu bu işi Fehim Paşaya da açtı. Abdülhamitle — görüştüğü şeyleri birer birer anlattı ve dedi bulunulmasın.. | mühim — Sakın ba... Zinhar, böyle tarafımdan yaptı- — Mılânı yı, efendller bu gîbl 'eylırdın korkar. Fakat ben eminim ki, bu İş muvaffakiyetle hitam bulursa, pek memnun ola- caktır. Çünkü bu adamdan başka suretle kurtulmak imkânı yok- tur. Eğer efendimize karşı zerre kadar sadakatımiz varsa, bütün mes'uliyeti göze alıp biz bu işi yapmalı ve efendimizi selâmete çıkarmalıyız.. ( Arkası var) Bugünün Meselelerinden | İmtiyazlı Şirketlere Kaç Para Veriyoruz? ( Baş tarafı | inci ı.ıyfıdı ) ru çıkarşa tabildir ki kanunun emirleri yerine getirilecektir. Biz. bu tahkikatın sonunu beklemekle beraber, ecnebi şir- ketlerin halktan almakta olduk- ları paraları sıra ile yazıyoruz. | Bugün de halkın elektrik masraf- larmın bir bilânçosunu yapmak- tayız. Elektrik Şirketi herbir abo- neden ışık için kilovat başına on yedi buçuk kuruş almakta- dir. Ayrıca saat parası olarak ta ayda elli kuruş almaktadır. Şııkehn halktan dipozito olarak ! Harıcı Ticaretin Bır Elden İdaresi — J tahsil etti ettiği paranın yekünu mü- him bir miktara baliğ olur. Bu dipozito akçası lâmba ve iş mikta- rına göre tahavvül eder ve üç buçuk liradan başlıyarak altmış liraya kadar çıkar ki bunun umumi! yekünu senede 700 bin irayı bulur. Bu mühim karanın şirkete temin ettiği faizin de şirket lehi- ne hesap edilmesi lâzımdır. Elektrik Şirketi Tesisat işin Teşrinlevvel -3 TIYATRO Dar" Ilbedayide Yedi Köyün Zeynebi Bizde ecnebi edebiyatların- | dan bahsedilince hatıra hemen hemen yalnız Fransız romanı ve Fransız — tiyatrosu gelir. Rus, İngiliz, Alman edebiyatları hak- kında — bildiklerimizi de — yine Fransızca vasıtasile — öğreniriz. O dillerin serlerini — asılların- dan okuyan, asıllarından tercüme | edenlerimiz çok azdır. Bedrı Hanım bu nadir mütecessis- lerdendir; bize, iki Üç seneden- beri, gerek tercüme ettiği piyes- ler, gerek "Darülbedayi, mecmu- asına yazdığı makalelerle Alman tiyatrosunu tanıtmıya çalışıyor. Şimdiye kadar Goethe'nin bir dramını da tercüme etmiş olma- sına rağmen intihap ettiği eserler için bir memnuniyet ızharına, doğrusu pek imkân yoktur. Me- selâ Sudermann'dan Almanya'nın bir zamanlar, vakıa pek alkışlan- mış, fakat bugün pek haklı bir lâkaydi ile karşılanan muharrir- lerini tanımamıza ne lüzum gör- düğünü anlamak hayli müşkül- dür. Bu sene için intihap ettiği muharrir elbette Sudermann ile kıyas edilemez; Gerhardt Haupt- mann son asrın tiyatro tarihinde bir çığır açmış, hiç olmazsa o çığırın açılmasında büyük hiz- de her oda için beş lira kadar bir para almaktadır. Şirketin bir de tenzilâtlı tarifesi vardır. ki bu da sınai müesseselere mah- süstür. ve kilovatı 9 kuruştur. Mevzubahs Değil (Baş tarafı | inci ııvfıdı ) değil, realist bir görüşte yürüt- mek İstiyoruz. Dünya, herşeyi istandardize ediyor. Bizim mahsulâtın istan- | dardizesi gibi çok hayati bir meseleye ne vakit başlıyacağız? Bana bahsettiğiniz. bu iş için nazarımda Üç merhale vardır. Bunlardan birin- cisi, tacirlerimizde mütekâmil bir cisi, mallarımızın iyi bir tasnifi.. Üwncüıü de, istandar- dizasyon... İşte kademe, kademe bu mesele üzerinde yürümek, bizi maksadımıza ulaştırır. Malla- rimizi — istandardize — etmezden evvel birinci şart olarak, ahlâkımızın olgun ve dolgun ol- duğunu ve her şeyden evvel bu- na güvenilebileceğini alıcı piya- salara goııenııı. ve ispat etmış olmalıyız. — Tütün, üzüm, izcir gibi ayni eşyayı istihsal eden komşu memleketlerle niçin bir konsor- siyom yapmıyoruz ?. — Bu, üzerinde dikkatle du- rulacak bir meseledir. Meselâ, tütün için atılmış adımlar vardır. — Avusturya ve Macaristan gibi döviz vermiyen hükümetlere yapılan mukabele - bilmisilde bi- zim tacirlerin? bak ve menfaatle- rinin daha salim bir surette muhafazası nasıl mümkündür? — Tacirlörimizin harici kre- diye mazhar olmalarının büyük menfaatleri olduğunu bilirim. Fa- kat yapılan şey mukabele bil- misilden ibarettir. Mukabele bilmisil yaptığımız memleketlerde, işlerini sühuletle yürütemiyen vatandaşlarımız var- dır. Alâkadar devletler, büyük bir hüsnüniyetle mütekabil men- faatlerimizin tanzimi için bize müracaat etmişlerdir. Bu esasla- ticari | | cut | selenin yakinda üÜmit etmekteyim, Bazı eşya var ki, miktarı azdır; fakat, vücudu elzemdir. Ancak, kolipostal olarak gelmesi daha az masraflı ve daha kolay çıkarılması noktasından -faydalı- dır. Acaba bu müesseseler için zaman ve miktar tahdit edilerek birer kiloluk paketlerin serbestçe ithal mümkün olamaz mı?. Birer — kiloluk paketlere esasen ilişmedik. Yalnız, memle- kete ithali menedilmiş olan eş- yaların -kolipostal halinde dahi- itbaline müsaade edilmemiştir, — Kartel, tröst ve koope- ratifler, modern iktısadiyatın en mühim — şıarıdır, deniliyor. Bu husustaki fikirleriniz nedir ?.. — Kartel ve tröst gibi te- şekküllerin mevzuu iyi — intihap hallolunacağını edilirse, faydalı larafları vardır. | Kooperatiflerin — ise, en samimi dostuyum. — Çelik sanayiinin ihtiyacı olduğu malüm. krom membaları, azdır. ise, çok olduğu söyleniyemu:Bu kusustaki fikri devletiniz?... — Maden fiatleri — her yer- de büyük sukutlar kaydetmiştir. Sukutun, yüzde yüz derecesini bulanlar da vardır. Krom madeni, bu olanıdır. Memleketimizin muhtelif yerlerinde, bilhassa Akdeniz k- yılarında — bol mevcuttur. Birkaç sene evveline gelince- ye kadar bunlar, harici rekabet- ten işliyemiyorlardı. Şimdi, mev- buhrana rağamen faaliyet göstermektedirler. Kron madeni işletmek, büyük sermayeye ve fazla tekniğe ihtiyaç göstermi- yen bir iştir. Ve.. ötedenberi kroma Dünya meti dokunmuş bir muharrirdir. Fakat zannediyorum ki Seniha Bedri Hanım onun başka bir eserini alsaydı daha iyi ederdi Piyesin aslını “ Rose Bernd ,, 1 bilmiyorum, fakat Darülbedayi'de seyrettiğimiz şekli “ Yedi köyün Zeynebi ,, lüzumlu bir eser addo- lunamaz. Seniha Bedri Hanim, çok gü- zel bir cüret göstererek, imkânlara meydan okumuş: Almanya köy ha- yalını ve ora köylülerini tasvir eden bir piyesi “adapter,, etmeğe kalkmış. Bu cüretin muvaffak ol- masını, herşeyin kabil olduğuna bir kere daha kanaat getirmek için isterdik, Fakat olamamış ve beş perde de insamı, seyrettiği şeye bir türlü inandırmıyan bir sun'ilik havası var. Bu eser ter- cüme edilse idi daha iyi anlaşıla- bilirdi. * Yedi köyün Zeynebi ,, bir draırdır' fakat seyirciler mulemı- Seniha | Narullah Ata diyen güldü. Bunu bizim halkı- mızın tiyatro terbiyesinden mah- rüum olmasına hamledenler yanı- hr. Halk gıllnyorsa, hikâyenin acıklı olmasına rağmen gülüyorsa, kabahatli değildir; demek ki | gülünecek bir şey var. Onu ara- malı, — kabilse — tashih — etmneli, Seniha Bedri Hanımın piyesinde bu güldüren unsurlar meydanda- dır: ifade tarmı, lisan. Bu piyesin lisanında iki zâf var; biri ekser cümlelerin beylik sözlerden, dar- bımesellerden, pek - iâübali ve çok kullanılmış - istiareler. İkin- cisi bütün bunların — muhtelif mubitlerden, muhtelif sınıflardan alınmış olmasıdır. Bunların biri- birine karışması seyirciye bir meddah dinlediği hissini veriyor. O halde gülmek tabüdir, zarı- ridir. Dramın üslübunda böyle lâübalilikler bnlunmamalıdır, çün- ki dramda da seyirciye fecl veya acıklı vak'alara şahit olduğu ze- habını veren mevzu değil, üs- lüptar. “Yedi köyün Zeynebi,, bilme- diğim —aslının — güzellikleri ne olursa olsun, gayesine, yani bizi mütecessir etmiye muvaffak ola- madı. Seniha Bedri Hanımın, bundan sonra oynatacağı piyeste bunun acısını — çıkaracağından eminiz. Kızın ismi Zeynep diye mütemadiyen — Zeynep — şarkısı söyletmeğe, hele birinci perde- deki kaval sesine hiçbir. lüzum yoktu; bunlar kolay güzellikler« dir, onlara tenezzül etmemek daha doğru olur. Dekorlar da yine bu Zeynep şarkısı ve kaval sesi nev'indendi. Temsil de, eserdeki havanın uy- gunsuzluğundan olacak, bir türlü dram hâlini alamadı. İsmail Ga- lip ile Neyyire Hanım ellerinden geleni yaptılar. Talât ve H. Ke- mal Beyler de, geçen senekilere nisbetle, hissolunacak derecede bir terakki var. Zeynep rolünü Zehra Hamı: oynuyordu; zannederim ilk defa olarak böyle baş role çıkıyor. Bazı yerlerde meselâ üçüncü per- denin hiddet sahnesinde çok Za- | yıf olmasına rağmen iyi idi. Müs temadiyen ağlaması, yüzünü ta- zallümle kırıştırması nibayet tatsız nluynr - Bu akşam senenin ilk buyuk fılmı ALHAMRA SİNEMASINDA fevkalüde Bizde | buhrandan en az müteessir | krom — madeni | memleketimiz müsamereyle başlıyor. CENNET KÜUŞU B N DA YMAN CA CAZ M C LK AF ZLT V BAA ARRRER di Ze LA LİLİAN HARVEY - HENRY GARAT Zevkli - Eğlenceli - Neşeli bir mevza - Nefla musiki - Güzel l şarkılar ve valsler Tam manasile büyük UFA Opereti. Rejisörü, WİLHELM THIELE Dikkat: | Bu büyük filmimizde fiatlarda zam yoktur. 2 — Bu geceki müsamere için biletlerinizi evvelden aldırınız. Önümüzdeki perşembe akşamı saat 21 1/2 ta ummanamızısı MAJİK SİNEMASINDA CHARLOTTE SUSA - GUSTAV FRÖHLICH tarafından temsil edilen ve CASUS ZEVCE rolü görülecek olan YABANCI BİR BAYRAK ALTINDA s0n derece müsasir ve mübeyyiç filim başlıyor. SERAMLRİ Önümüzdeki Perşembe akşamı büyük GALA müsameresi olarak gösterilecek ilk İtalyanca sözlü ve şarkılı KADIN PEŞİNDE (Rubacuorı ) filml için ARTİSTİK sinemasında İstihzarat devam ediyör. Heyeti temsiliyesi 'başında : Şik ve nezih komik ARMANDO FALCONİ ve meşhur dansöz GRAZİA DEL RİO

Bu sayıdan diğer sayfalar: