11 Kasım 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

11 Kasım 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

11 Teşrinisani ae e z N Ziraat Bilgisi Çiftçilerin Müşküllerine K evaplar aat — hutusundaki nizi sorunuz. Son « Çiltçi » si aisi kurtaracaklır. İşmiitte Ali Kfendi soruyort * Bu sene bahçemdeki ağaç- | ların yapraklarına pire gibi siyah | renkli hayvancıklar musallat ola- | buruşturdu — ve | Bunun | rak — yaprakları ağaçlarımı — zayıflattılar. çaresi nedir?,, C — Ağaçlarınza musallat olan huşereye “ yaprak biti — Pu- seron,, derler. Puseronlar hemen birçok nebatata arız olarak onun suyunu emer ve yapraklarımı bu- ruştururlar. Böyle hücuma uğra- miş ağaçlar ve sebzeler bittabi zayıf düşerek iyi mahsul vermez- | ler. Bunlara karğı tecrübe edilmiş yüzlerce ilâçlar varsa da en pratik ve faydalı olan tütün suyudur. Tütünler toplandıktan sonra tarlada kalan dal, kök, uç, çiçek gibi aksamın sökülüp yakıldığı malümunuzdur. Kezalik tütünün işlenmesi esnasında da birçok ğırıntı ve döküntüler olur. İşte bütün bunlar tütün suyu artıkların beher kilosunda 100-25 gram nikotin bulunmaktadır. Tü- tün parçaları bir kazana dolduru- larak üzerine on misli su konur ve bu su İyice sararıncıya kadar kaynatılırsa artıkların - bünyesin- deki bu nikotin tamamen suya geçer. Böylece elde edilen tütün Suyunu süzerek kapalı şişelere koyup serince yerde saklamalıdır. Maamafih gerek muhafaza müd- detini artırmak ve gerek tesirini çoğaltınak için binde elli Karbo- nat dö sut ve binde bir Formalin ilâve edilirse pek emniyetli olur. şte alelamum nebatata arız olan puseronlara karşı bu — tütün Suyunu serpmek kâfidir. Tütün | suyundaki - nikotin gerek temas Suretile gerek teneffüs suretile haşereleri öldürür. Yalnız hazır” ladığınız bu suyü - iki su ile karıştırarak serpmelidir. Bazan tütün suyuna arap sabunu- da ilâve — ederler ki hem yapraklara —daha ziyade yapışır, hem de tesiri pek emni- yetli olur. Sizde şu reçeteyi yaparak Puseronları - öldürmüş olursunuz: 1000 gram — tütün suya | 2000 , adi sü Karbonat dösut l Faseronlara karşı “ reçete formalin » — arap satunu Bu reçeteyi mutlaka öğleden Sonra serpmeyi unutmayınız. Bartında' Alimot Elenditein suxa'i: “ Yumurtalar en iyi we suretle Muhafara edilir? C — Yumurtaların uzun müd: det — muhafazası için — şimdiye adar birçok üsuller keşfolunmuş Ve hepisi mahalline göre az çok | lâm ve sahai tatbik bulmuş- tur. Biz size bervechiati —usulü bilhassa tavsiye ederiz: uhafaza * etmek — istediğiniz Yümurtaları temiz ve taze olarak ntihap ettikten sonra bir fıçi Veya küp içine sivri üçları aşağıya Zelmek Üüzere dizer, istif edersi- | : delikanlısını | huzuruna çıkarttılar. Kadı Molla, '“'—. Diğer taraftan bir okka ;lll ve sönmemiş kireci on beş :"kl su i.çiııı atarak iyice karış- i ursız. Bir müddet sonra bu su 1 kısına ayrılarak tortusu dibine Söker. Üzerinde kalan berrak kiıs- Bi bir sifonla alarak yumurtlaların 'trine dökersiniz. Bu kireçli suyu c“""ılın dört parmak örtecek .dır dökmelisiniz. En nihayet K Pün — veya fıçının ağrımı kalın B" yağlı kâğıt ile bağlarsınız. '.': Süretle muamele gören yumur- ar kışa kadar bozüulmüksızın elde | etmek için pek kıymetlidirler. Bu | | leştirdi. Meşveret kadı, dostlarına, | giptasını, misli adi | böylelikle | buyurmuşlar. Devletleri daim ol- | ağaçlarınıza serperseniz | | sın yeni kadısı yalnız | dere, tepe bir baylı yol aldıktan | gölgede Üşütecek kadar | göstermek için hiddetine kuvvet Fatihteki Kurşunlumedresede çömezlik, Sultanahmet camiinde kayyumluk, Mahmutpaşa Mahke- mesinde müsevvitlik, Galatada Naiplik yapan Meşveret Molla günün birinde muradına erdi. ; Molla Efendi bin bir etek öpüp bir alay Vezir pabucu, Kazasker ayağı yaladıktan sonra nihayet kadılık fermanını torbasına yer- düşmanlarına — sakalmı sıvazlıya anlatıyordu: — Efendilerimizin sayelerinde Sıvas Kadılığına tayin buyrulduk. İnayet Devletlüdan, hizmet bizden. Meşveret Molla, — dostlarının düşmanlarının hasedini gözlerinden seziyor ve edasına verdiği azamatle devam ediyordu: | — Ne işliyelim — Efendina... | Maslahatı kudretimize göre tensip sıvazlıya sun. Molla Ef. başındaki çember sarığile Sivas yolunu tuttuğu za- | man, orada süreceği saltanatı, devşireceği altıncıkları hesaplıyor ve şişkin göbeğini fıkırdata fıkır- data kahkaha savuruyordu. Siva- değildi. Yamacında şeriat kaidesine göre nikâhlanmış dört karısı, birkaç cariyesi — vesairesi vardı. Güzel kadına kırmızı altın kadar - düş- kün olan Kadı Molla, — elbet | Sivasta da yalabuk Hatunlar ya- kahyacaktı. Hazret bu hulya ile sonra hafif yağmurlu bir sonba- har günü Sivasa vardı ve bes- mele ile kadıhk sedirine çöktü. * Meşveret Kadı, — kurnazlıkta iblis, zülümde zamane padişahını olgun bir iktidar — taşiyor, lııınıe&niu ve — şiddet veriyordu. Günün birinde yağız çehreli bir şehir Meşveret Hacanın bu iriyarı mücrimi görünce bay- kırdı. — Tuuh., Allahtan haya. et- mez mel'un. Boynunu bu künaha sokmak için kuldan da mı utan- madın ? — —f dururlar. — Yalnız — haftada bir dafa — fiçiyi sallamak — süretile yumurla sarılarının kabuğa yapış- masına mâni olmak İâzımdır. Diğer usullerden de icap ettik ge bahsedeceğiz. — Çilici gok KU TARİHİ MÜSAHABE — » Sıvas Kadısı Meşveret Mollanın İİk Adımda Başına Gelenler “Bu Delîâ;ıiı; Dört“l-layvanm Bağlayınız! ,, Kuyruğuna Eyvahlar olsun... lüğe Barmıştı. Kadinın hiddeti burun deliklerinden buram buram fışkırıyordu. Fakat işlediği suçtan baberi bile olmıyan yağız deli- kanlı irkilmedi bile... Sesine saf | kalbinin sakin parıltısını vererek yavaşca seslendi: — Şeriatın kılıncına boynumuz kıldan ince. Ve lâkin suçumuz ne imiş ki Molla Efendi? Meşvaret Kadı bu masum cümleyi küstahca — bir tecavüz sayarak büsbütün köpürdü: — Bire zıadık! daha neler olsun kil.. Mübarek Ramazan gününde cuma nama- zına abdestsiz uğramışsın. Delikanlı bu şiddete de al- dırmadı. Fakat kendini müdafaa- etmedi. Yalnız. tek - kelime ile bu ağır iftirayı reddetti: — Haşaa!.. Of efendim of.. Kadımolla kızgın ateşlere düşmüş gihi ban- gırdıyordu : — Allahın farzna — cinayet ettiğin yetmezmiş gibi bir de bu- zurumda İnkâra saparsın ha!.. Sonra mubzırlara dönerek feci hükmünü. bildirdi : — Sürün haini... Götürün ib- lisil.. Mel'unu sekiz katıra bağ- layın. Lüşesi pare pare olunce- yedek sürsünler ., K * Kadı Ef. o günkü hükmile ikinci idam — fermanına mühür basmış oluyordu. Fakat kestirdiği bileklerin, oydurduğu — gözlerin hesabim kendisi bile unutmuştu. Yatsı namazından sonra konağına çekilen Meşveret Kadı, adalet keşkülile - topladığı altıncıklarını şıkirdatmıya, teker teker sayıp istiflemiye — koyuldu. Tam sırada — kapısının — vurulduğunu duydu ve meçhul bir korku ile | yerinden — fırladı. Gelen adam kalın — göcüklü, kalantur bir erkekti. Bin dönüm- lük bir tarla yüzünden Kadının pençesine düşen bir dava için kendi lebine büküm almak isti- yordu. Meşveret Molla hikâyeyi din- Tedikten sonra çatık kaşla ses- lendi : - maslahat ucuza satıl- maz. Yağlıca bir kuyruk ister. Hilekârlıkta Kadı Efendiye bile hendek atlatacak liyakatte olan kalın göocüuklü adam derhal atıldı : İşler götü- | | bir * Üi Kdi AA Bti | ilea yoğurmuş. bu | geniş — poturlu | ÜYN — Dişten, tırnaktan beş yüz altın hazırladım. Koyu elâ gözlü | oralarda bir müddet bırakılır bir dilber de mübarek fermanını | bekler. Kadı Efendi bu son efimle | ile kalbinden avlanmışlı. Rüşvet | kesesinin içinde bir de dilber kadın bulunduğunu duyan Meş- veret Molla tafsilât almak bırsile sordu : — Bu dediğin dilber — nice | Avrattır.? Kalın goçuüklü adam, sesine berzirgân — tatlılığı — vererek — Güzellikte meleklerin ho- | Tükların | küreyveleri | dır. Bundan dolayı casıdır. Güldeste kadın derler. Sivas | mülkünde —ondan güzeli, elinde Güldesteden dilberi yok- tur. Kahpeyi anası süzme Bir görsen bin yanarsın! Vay gidi vayl.. Hint | bal | | nümunesi Kadı Efendi | bu hoöş haberi işitince sevincin- | den hafiflik olmasın diye kendini güç | tuttu. zıplıyası — geldi, fakat bir | * Meşveret kadı ham ipekten | entarisi,ni atlas hırkasını geymiş, | selâmlık odasındaki geniş sedi- rin Üzerine yau gelmişti. Canlı rüşvetini, güzel Güldes- teyi bekliyordu. Vakitler geçtiği halde dilber kadının gözükmeyi- | şi, Kadı Mollayı azgin bir sinir uğultusu ile -sarsmıya — başladı. Bereket versin ki intizar saatleri fazlaca uzamadı. Biraz sonra se- lâmlık kapısının önünde iki kara gölge belirdi. Kalın — gocuklu adam, yamacına taktığı Güldes- teyi içeriye çekti ve hiç irkilme- den merdivenleri tırmanarak yu- karı çıktıl. Kadı Molla kısme- tinin geldiğini görünce sedirden fırladı ve oda kaplsını açarak buyur elti: — Safalar — getirdiniz nım... Afiyetler getirdiniz... Koca kavuklu adam kapının önünden savuşup kayboldu. Gül- deste kadın, — Molla Efendinin karşısında — hiç — garipsemedi. arkasındaki siyah örtüyü çıkarıp attı ve yorgun bir eda ile sedi- rin üzerine çöktü. Kadı Molla bu lâtbalilikten cür'ete gelerek coş- günluğuna kuvvet verdi ve ses- lendit Sultan:m birbirimize uzak de- ğilmiyiz, — biraz — yaklaşmazmısın? sulta- | radığı e ee l Fen Bahsi Şeker Kamışı Hastalığı Ve Sebebi Paris Fen Akademisine Ca- vada göze çarpan şayanı dikkat bir hastalığın mabiyeti hakkında mühim bir rapor verilmiştir. Bu hastalığın ismi, Cava yerlilerinin lisanına göre Serehtir. -Akade- miye müracaat eden Alim ise, M. Kostantindir. O, Sereh has- talığına “ Cavanın muammasi ,, adımı vermiştir. Sond adalarında yetişen şeker kamışlarında hasıl oluyor ve bu kmışlıklarda — çalışan — insanlara geçiyor. Sari bir mahiyet göste- ren bu hastalığın — müptelâları için ölüm muhakkaktır. Uzun zaman sebebi tetkik edilen Sereh hastalığının herhangi bir böcek veya mantardan geçmediği anla- şılmakla — beraber — mikrobunu bulmak ta mümkün — olamadığı için Grip hastalığında olduğu gibi bunun da —harhangi bir Virüs vasıtasile İntişar ettiğine hüküm olunmuştur. Şeker kamışı hastaları, eğer yüksek — mintıkalara çıkarılarak ve istirahat ettirilirse derhal geç- mektedir. Bir Deniz Kurdu Büyük denizlerin derinlikle- rinde bir nevi deniz kurdu bu- lunmuştur. Buna, bu kurdu bulan âlim Florkin siponkl ismini ver- miştir. Teşkilâtı tam olan mah- kanlarındaki — kırmızı' andıran bu kurt, deniz altında yaşadığı için fazla su tazyikine maruz bulunmakta- şeklinde bir parça değişiklik — vardır. Fakat umumiyetle — her ikisi arasında büyük bir benzeyiş vardır. Bu misal, yaşanılan muhite uymak mecburiyetinin — mükemmel bir olmak Üzere göstenik mektedir. Merihle Muhabere Teşebhisl İki haftadan fazla bir zaman- danberi fen adamlarından mü- rekkep — bir. — grupun Lon- drada sık sık toplantılar yaptığı haber verilmektedir. İçlerinde iki maraf Aâlim, bir kâşif birde elektrik mühendisi bulunan bu grup telsiz telgraf vasitasile Merih yıldızı ile konuş- mak teşebbüsünde bulunuyorlar. Fakat şimdiye kadar - yapılan teşebbüslere yıldızdan cevap alın- mamışt r. ——— uysallığı vardı. Fakat unutmıya- lhm ki Güldeste kadın, daha bir gün evvel Meşveret Mollanın keskin hükmile katırlara sürdürü- len yağız delikanlının — nikâhlısı idi. Şu dakika da kocasının uğ- kanlı zulmü hesaplıyor, | fistanını soyarken Kararına kud- ret veriyordu. Ertesi sabah koca Sıvas allak bullak uyandı. Münadiler bağrışı- yor, Subaşı alevler püskürüyor, halk titreşiyor ve Meşveret Mol- lanın hane sakinleri ağlaşıycrdu. Kadı efendi keskin bir hançerle | yüreğinden — vurulmuş, — hakkımı Sıvasın Güldestesi bu davet 4: karşısında hiç titremedi. Duru- İ | fırsat bulamadan öbür dünyaya göçüp gitmişti. Fakat bu kanlı ölümü işliyen Azrail ortada yoktu. Kim oldu- gu da bilinemiyordu ve bilinemedi. Çok gariptir ki bu — ölümle beraber Güldeste — kadın da ortadan kaybolmuş, sırlara karış- helâl etmiye şanda - alışkan bir — cariyenin l mışlı — NF

Bu sayıdan diğer sayfalar: