7 Aralık 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

7 Aralık 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Sayfa —H Hükümet geçen sene, memlekete — şamil geniş proğramlı bir hava nakliyat Hava Postaları — SON POSTA Amerika'lılar Tayyarecilerimizden 1 Sitayişle Bahsediyorla bütün | olmak Üzere | servisi ihdas etmiye karar verdi, | Bu karardan birkaç gün sonra teşebbüs sahasına geçildi, Ame- rikalılarla görüşü'dü. iki arasında mutabakat hâsıl oldu. Şimdi de tatbik sahasına geçi- mek üzeredir. Geçenlerde de haber vermiştik ki tayyare se- ferleri şimdilik Ankara ile İstan- bul arasında yapılacak, birkaç ay sonra da diğer arasında postalar tesis edilecektir. Bu münasebetle Amerika gaze- teleri tafsilâtlı yazılar yazmakta ve Türk tayyareciliği hakkında sitayişli sözler söylemektedir. Bu | cektir. Tay taraf | | mıyacak, merkezler | cümleden olarak Nevyork Taymis | gazetesinin — İstanbul — muhabiri, gazetesine şu malümatı vermek- tedir : “ Türkiye postaları Anadolu'da tesis sivil teyyara etmek Üzere iki Amerikan pilotu getirtti. Pilotlar Türkiye'ye gelirken be- raberlerinde radyo, telefonla — mücebhez iki getirdiler. markalı tayyare | görmekle telgraf ve | Kingbird | Bu tayyoreler İstanbul ile Ankara | arasında hbergün posta servisi yapacaklardır. Türkiye, Amerikan ordusu pilotlarından — Binbaşı — Robert'a Anadolu'da — tayyare — yollarını tosbit etmek Üzere tetkikat yap- tırmıştı. Ayni zamanda Amerikalı Binbaşı Huls ta tayyare istas- yonları ile vücude getirilecek diğer tesisat hakkında hükümete bir rapor vermişti. Ankara - İstanbul postası — Eskişehirden tayyare geçecek, | | | İ orada kısa bir tevakkuftan sonra edecektir. Bütün yol boyunda her 40 kilometrede yoluna devam bir inme yeri yapılmıştır. İhtiyaç | halinde tayyare burada inebile- € altı yolcu, gazete, posta ve eşya nakledecektir. Şimdiye kadar Ankaraya yo- rucu ve 17 saat süren bir trenle giden tayyare ile iki saatte bu mesafeyi geçeceklerdir. Yalnız zaman yolcülar, bilhassa — Ankara'lılar tayyare nakliyatından çok istifade edeceklerdir. İstanbul İstanbul ve Ankara'da ayni saatte neşre- gazeteleri telefonla si- Ankaralı'lar dilecek, akşamdan pariş veren ertesi kazanmakla kalın- | | sabah gün öğle yemeklerinde taze balık | bulabileceklerdir. Şimdiye kadar Türkiye'ye gelip yalnız İstanbul'u iktifa eden seyyahlar, bundan sonra sabah Ankara'ya gidip, yeni Türkiye'yi yakından görebilecek ve Kemal Türkiyesi'ni daha iyi tammak fıtsatını bu- lacaktır. İstanbul - Ankara seferleri başladıktan sonra diğer hatlarda da seferler başlıyacaktır. Bunlar arasında Eskişehir - Adana « Di- yarbekir ve diğer şark vilâyetleri vardır. Tayyareler hükümetin malıdır. Başlangıçta — pilotlar Amerikan olacaktır. Fakat bu pilotlar bir taraftan da Türk pilotu yetişti- recek ve sonra işl tamamen onlara terkedeceklerdir. Şimdiye kadar yapılan tecrübeler, Türk- lerin iyi ve mükemmel tayyareci olabileceklerini göstermiştir.,, Suriye Mandası Yakında Kaldırılacak Fakat Alevi Ve Lübnan Mandaları Kalacak Gibi Görünüyor Cenevre 6 ( Hususl ) — Fran- sa hükümeti. harpten sonra Ce- miyeti Akvam tarafından kendi- sine tevdi edilmiş olan Suriye mandasını, memleketin kendi ken- disini idare edebilecek bir halde bulunbuğu beyanile bırakmıya ha- zırlanmaktadir. Yâni Suriye'de, yakında Irakın vaziyetine gelmiş olacaktır. Suriye Fransız Komiseri M. Ponsun son zamanda Ankara, Roma ve Cenevre'ye yaptığı seya- hatler hep bu mesele ile alâka- dardı Fakat — hiçbir " menfaat mukabili olmadan üzerine aldığı bu hizmetten getirdiği umran eserlerinden dolayı İngil- vücude 1 t i | | | tere ile İrak arasında yapılmış | olan muahadeye benzer bir mua- hede ile arkada bıraktığı men- faatleri korumiya hazırlanmakta- dır. Maamafih Fransa hükümeti, Alevi devleli ile Lübnan Özerin- deki idaresinden şimdilik vazgeç- mek arzusunda değildir. Roma- daki temaslar esnasında, Suriye- deki Ketolik ekalliyetlerinin - va- —M—MM—M—————. $ Suriye Fransız tevkalâde komiseri M. Ponso görüşülmüştür. Suriyenin alacağı kat'i idare şekli de, Fransa ile yapılacak muahado neticesinde tespit edilmek lâzım gelmektedir. Bu meselenin icra mevkiüne girmesi üç, dört aylık bir meseledir. ziyeti —eeenemeteşa ça Mersinde Stadyom İhtiyacı Mersin (Husust)— Yeni Stad- yumun inşasına kadar şehrimizde muvakkat —bir slad yapılmıya başlanmıştır. Bir Hazır Cevap Erkek — Her sabahiki — dt- şüncem siz oluyorsunuz. Kadın — Kardoşiniz de öyle söylüyor. Frkek — Evet amma ben her bir evvel ondan saat üyanırım. Tîrihi Evrakın Tas. nifine Başlandığı Yalan Değildir (Baştaarlı 1 inci sayfada ) Heyetin Reisliğini muallim M. Cevdet B. ifa etmektedir. Aza- lıklara da Kilisli Rifat ve sabık Elâziz Valisi Mümtaz Beyler ta- yin edilmişlerdir.. Bu — heyetin | emrinde üç tane de kâtip vardır. | Gcret | kaların Kâtiplerden birisi tarih muallim- lerinden mütekait Beydir. Komisyon Reisi 150 lira alacak, azalara da lçer lira yevmiye — verilecektir. Bu heyet işe, Babıâlideki evrak ha« zinesinde — bulunan — vesikaların tasnifile başlamıştır. Babıâli mah- zeninde beş depo vardır. Bu de- polardan eski Sadaret ve Hari- ciye kısımlarındaki kıymetli vesi- | Meşrutiyetin | tasnifine | bidayetinde girişilmiş, 328 tari- | | komisyon | hine kadar — devam Büyük harpten sonra ikinci bir teşkil olunmuş, tasnif | işlerile 337 senesine kadar uğra- | raktıkları şılmıştı. Sadaret Evrak Mahzeni mil- | yonlar değerinde vesikalarla do- ludur. Bu mahzende 91 tarihin- den evvelki resmi muameleleri | ihtiva eden bir mühimme vardır. Bu defter, © zaman Divanı hü- mayundan Sadarete yazılan bütün | mali, askeri, dahil! ve haric! yazı- larla bütün muahedeleri ve fer- manları ihtiva etmektedir. Babıâli mescidindeki depoda ise 1300 senesine kadar cereyan eden resmi muamelelerin vesika- ları mevcuttur, Yeni teşkil edilem komisyon, eski komisyonların — yarıda bı- işleri tam — manasile intaç edecektir. Bu vesikalar kartondan dosyalar içine konu- lacak, hulâsaları da bir deftere yazılacak, sonra sıra numarasile tasnif edilecektir. |Çin - Japon | WHarbinin Plânçosu Şanghay 6 — Çin hariciye nazırı Çin - Japon harbi esnasın- da Şanghay şehrinin vaziyeti | hakkındaki raporunu yakında Ce- | nevreye gönderecektir. Milletler Cemiyeti, Çin - Japon ihtilâfının mesuliyetinin — hangi por esası teşkil edecektir. Rapor- da maddi hasar miktarı 2 milyar dolar olarak tespit edilmiştir. Sivil ehaliden 1738 kişi ölmüştür. 713 kişi gaiptir. binbaşı Ziya | edilmişti. | tarafa ait | olduğunu tespit ederken bu ra- | | | dim!, Reis öteki | geçmek - için, Bu Sütunda Hersin Erkek Halil Kemal Bey meşhar avu- | katlardandı. Bir gün onu evinde yakaladım. Çok merak ettiğim İlk müdafansını anlatmasını rica ettim : — lik davam mı, dedi, çok acınacak bir — vaziyette kalmış olmaklığıma rağmen part'yi ben kazandım, “İzmir,, de idik. O za- manlar mahkemenin baş.nda çok | sert fakat anlayışı çok kuvvetli bir reis bulunuyordu. Davacımız Dürrü isminde —bir — adamdı. | Onunla müekkilim Lâtfi Kenanın | bahçeleri arasındaki — müşterek duvarın üstünü sarmaşıklar sar- mıştı.. Bu sarmaşıklar — uihayet | onları biribirine düşman etmişti. | Dürrü bir gün duvara tırmanarak | sarmaşığı kesmiş, sonra bilâse- bep mülekkilimin bahçesine atlamış. | Pederi için az bir helecanın bile tehlikeli olduğunu bilen mü- | ekkilimin kızı Vffet koşmuş ve | Dürrüye çekilmesini ihtar etmiş fakat o buna hakaretle mukabe- le etmiş, ufak Aatışma gittikçe büyümüş neticede İffet bileğinden yaralanmış. * **« Mahkemede rois: — Dürrü Efendi, haydi baka- | hm anlatınız? dedi. Dürrü Bey çekinerek, anlattı: — Bir sarmaşık var. Güzel bir sarmaşıktır, bu sarmaşık du- | varın uzunluğuna tırmanıyor, ben duvara çıktım, bu — sarmaşığın dallarını kestim, sonra indim. — Nereye?.. — Vallahi yirel.. Havada çok kalmayı hiç sevmem, Başım to- paç gibi habire döner... — Siz tekrar indiniz, fakat kendi bahçenize değil komşu- nuzun bahçesine inmişsiniz!.. — Ben indim, evet ben in- dim... Fakat — iffet, yumrukları havada, — dişlerini — gıcırdatarak üzerime hücum etti. Reis ellerini kaldırdı: — Bu ifadeden — hiçbir şey anlamıyorum! deyoe bağırdı. Ve- killerden birine döndü: — Siz anladınız. mı?., — Fazla bir şey — anlıyama- avukata sordu. — Siz?.. — Oh, çok mükemmel bey.. Bundan daha basit ne ola- bilir ?.. — Öyle ise anlatınız.. Hasan Raif gayet nazik, fa- reis | kat iki kelimede bir “efendim,, demek - illetinde bir avukattı. Başladı: — Efendim, bir var' Üzerine bir sarmaşık tırma- duvarımız | nimın erik ağacı (|hikâyesini niyor efendim... Biliyoruz ki efen- dim, komşumuz bizimle hiç ge- çinemez. Balftçesine bizim sarmaşı- | ğın gölge yaptığını İstemediğini | de biliyorurz. efendim. Duvara çıktık, samaşığın yüksek dallarını kestik efendim. Kazara sarma- pıklardan birkaç dal öteki bah- | çeye düştü efendim. Derhal efen- dim, fena bir mübahasenin önlüine onların bahçesine atladık efendim. Maksadımız on- ların bahçesine — düşen dalları toplayıp temizlemek, onları bun- lardan ve kendimizi onların di- linden kurtarmaktı efendim. Fakat, İffot H., özerimize taşla hücum etti efendim. Biz ki fena bir fikre katiyen sahip değildik, yalnız nefsimizi koruduk efendim. Bili- yoruz ki kadınlar dövülmez efen- dim, Binaenaleyh efendim, İffet | Yazan: Naci Sadullah —— Ruhu Hanımın elinden silâlarını usulca almak istedik efendim. O esnada efendim, belki baş parmağımızın tırnağı, belki, kendi elindeki taş, yahut bilmediğim başka her han- gi bir şey onu bileğinden yara- ladı efendim. Hem o yara okadar hafifti ki hepsini dinlediğiniz şa- hitlerden hiç biri bir damla kan bile göremediler efendim, işte efendim, bütün dava bu efendim. Çok mahirane toplanmış bu bir sürü izahattan sonra adedi yirmiyi geçen fikirler beynimi | sarıyordu. Fakat hiç biri dudak- larıma gelmiyordu. müekkilleri- min kazanmalarının zor olacağını issediyordum. Onlara hücum et- mem (âzımdı. Fakat nasıl?. mü- vekkilimin kızı İffet benden evvel davrandı: — Benim yaramdan bahset- miyelim. Dürrü bizin bizim bah- çeye girdi. Onun mevcudiyeti babamı helecanlandırdı. Babam bu yüzden on günden fazla ya- takta kaldı, tazminat istiyorum | | dedi. Bu meş'um müdahale bütün davayı kaybettiriyordu. Avukat Hasan Raif sevinmişti. Reis gür- ledi : — Haydi, haydi, mevzubahs olan yaralanmış bir koldur, hele- can bizi alâkadar etmez. Eğer siz | yaranız dalayısile şikâyetten vaz- geçiyorsanız mesele yok demek- tir! dedi. Bana döndü, sordu: — Siz, ne diyeceksiniz ?.. Deli gibi idim. Ne ise ki bana da bir fikir geldi. Önce çok za- yıf, fakat gittikçe büyüyen bir fikir: — Efendim, dedim müekkilim yarasından şikâyetten vaz geçmi- yor, fakat kalbinin iyiliği ona babasının rabatsızlığını düşündü- rüyor. Velhasıl İffet Hanım com sur olduğu kadarde iyi kalplidir. Dürrü Efendi, cessur genç kızın önünden kaçmıştır. Zaten onun kadınlardan korkmak - tinetinde bir adam olduğunu ispat eden birinci vak'a değildir. Müsaade ederseniz Ayşa Ha- an- latayım... Bir uluma beni durdurdu: — Ayşe Hanımın erik ağacı hikâyesi yanlıştır! Reis bana ihtar etti: — Zaten mevzubahs olan erik ağacı değil, sarmaşıktır. Sadede, rica ederim sade de geliniz!.. Fakat Dürrünün boynunun da- marları şişmiş, burnunun delikleri açılmış, yüzü pancar gibi olmuştu. Yine atıldı: — Yanlıştır. diye haykırdı... Ben ne Ayşanın nede İffetin önünden kaçmadım. Ben kadın- lardan asla korkmamli,.. Haydi hakıkatı " söyliyeyim... Evet, ben duvarı İffete hakaret için atladım. Onun koluna yarayı bile bi e yaptım, hatta Üüstelik te mükemmelen - tokatladım. Bütün bunları keyfim için yaptım. Ben hiçbir. şeyden korkmam, asla korkmam. Ne kadınlardan, ne de sizin 500 lira cezanızdan. Siz beni, ne bunları söylemekten menede- bilirsiniz, na de tekrarlamaktan!... Bundan sonra ne istersem söyliyebilirdim, çünkü parti be- nimdi.. Birinci davamı muzaflari- yetle kazanmışltım... Fakat bum dan magrur olmam..

Bu sayıdan diğer sayfalar: