16 Aralık 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

16 Aralık 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POS YA — İTTİHAT ve TERAKKİ — Her hakkı mahfuzdur. — Tefrika No. 6 Nasıl doğda?.. Nasıl Yaşadı?.. Nasıl Öldü?.. Damat Mahmut Paşa İstediği İmtiyazla Nâmütenahi Para Kazanacaktı Fakat gariptir ki, aradan üç gün geçtiği halde, ne Ahmet Raza Bey ve ne de M. Pol, Paşayı ziyarete gelmemişti. Paşa, umum! salona inmeyi azametine yediremiyor; sabahtan akşama kadar dairesinde bir aşağı, beş yukarı geziniyor; bu yalnızlık yavaş yavaş sonda bir ye'si fütur husule getirmiye başlıyor du. Oğulları bir iki defa sokağa çıkıp şöylece bir dolaşmak - iste- dikleri halde, Damat Paşa buna da mani oluyor. — Hele biraz daha sabredin. İnşallah İstanbuldan muvafık bir cevap gelir de, bep beraber çıkar, şan ve şevketimizle geze- riz de şu Parislileri kendimize hayran bırakırız. Diyordu. Lâkin, İstanbuldan beklenen o (muvafık cevap ta gecikiyor, bir türlü gelmiyordu. Sefir Münir Bey, tavallı damat paşanın metaliba- ni sormuş ve orladan kaybok muştu. Bu, adeta, damağına bir parmak bal çalmıya benziyordua. * Halbuki, — sefir Münir Bey vazilesini tamamen yapmış; se- faretbaneye avdet eder etmez, damat Mahmut paşa mülâkatını, en küçük kadar şifreli telgrafla İstanbula yazmştı.. Abdülbamit, bu telgrafı okuduğu zaman ihtimal ki üç aşeğı, beş yukarı eniştesile pazar- liğa girişecek ve onun evdetini temin edecekti. Fakat. Damat paşanın firarı meydana çıktığı dakikadan itibaren zarayda müt- hiş bir cereyan başlamış ve onun aleyhinde Abiülhamide söylem medik söz bırakılmamıştı. O esnada pek ziyade ikbal mevkinde bulunan ve parlak $ cirlerile Abdülhamidi tamamen teshir etmiş olan ( İkinci kâtip İzzet Bey) Mahmut Paşa aleyh- tarlarının en başında bulunuyor, — Eğer, paşanın dermeyan ettiği şerait, bilâ kaydüşart kabul olunursa, çok fena bir (Suimisal) olur. Yarın (Şehzadegân hazeratı) m da teşvik ederler; ayni hare- kete sürüklerler. Buna binaen * kat'iyyen zaaf gösterilmemelidir. Diyor; ve Abdülhamidi mw kavemete sevkeliyordu. ile olan İzzet Beyin bu fikri ileri sür- | mesinde mübim bir sebep vardı. Çünkü, (Büyük mabeyn) dairesi- | nin en alt katında, basık tavanlı küçük bir salonun duvarları ara- #ında mübim bir sır gibi mek- tam kalan bir hüdise cereyan etmiş ve bu — hâdise da- mat paşa — ile ikinci kâtip İzzet Bey arasında derin bir üçurum — hüsüle getirmişti ki: O da, şu idi Hindistanın muşhur mubarrir- lerinden (Mevlevi Mehmet İnşaak lah Hanı Sahip) isıninde bir zat, İngiltere tebaasından (Bernard Meymon) vasıtasile Damat Mah- mut Paşaya bir proje takdim ediyor» ona ban imtiyazlar almavıteklif ediyordu. Bu proje mucibince (ük istasiyonu Bas- rada olmak üzere ( Bağdat, Basra, Şam, — Mekke) ara- suda bir şimendifer battı | ile Damat Mahmut Paşayı, el'nde alet gibi kullanan Bernard Meymon (Bağdat ve Basra arasında vapur işletmek) , (Dicle ve Fırat sahik lerinde irva ve iska ameliyatları yapılarak — vasi mikyasta arazi imar eylemek| imtiyazları slına- cak.. Bu imtiyaz alındıktan sonra (Mevlevi Mehmet Sahip), derhal Hindistandan - on sene müddetle, blâ faiz - beş milyon lira bula« cak. Evvelâ şimendifer hattı yapı- lacak. İran ve Hindistan (Hacı>- ları kolaylıkla haçça gidip gek miye muvaffak| olacak. Sonrada projenin diğer aksamı tatbik olunacaktı... Damat Mahmut paşa, bir altın seli gibi para akıtacak olan bu projeyi alınca, derhal Abdülha- mid'e bir iştida vermiş, (âlemi islâm) a karşı büyük bir muvaf- fakiyet temin edeceğinden bahis'e bu imtiyazın kencisine ihsan bu- yurulmasını istirham etmişti. Almanların (Anadolu-Bağdat) şimendifer hattı projesine tama- men bir. darbe indirecek olan bu imtiyaz talebini görünce, Ab- dülhamit maksadın ne olduğunu anlam:ş; fakat bu talebi birden- bira reddetiniyerek bir komisyon tarafından tetkikini emreylemişti. İkinci kâtip İzzet Bey, orman ve maden Nazırı Selim Melhame paşa ve maiyeti seniye Erkânı harbiye Müşiri Şakir paşalardan mürekkep olmak Üüzere teşekkül eden bu komisyona, damat Mah- mut paşada ce'bedilmiş ve proje hakkında isahat istenilmişti. Mah- | mut paşa, icap eden izahalı ver- dikten sonra, münakaşa başla- maiştı, A Selim Melhame Paşa, bu hat- tin heşeyden evvel ( Avrupa - Hindiştan ) yolunu kımaltmak için İngilterenin gizli bir siyaseti ol« madığını ileri sürdü. Şakir Paşa, askeri faide ve mazarratlar üzerirde fikir yü- | rüttü. Fakat İzzet Bey.. Bu imtiyaz verildiği takdirde, bütün İrak havalisinin müthiş bir İngiliz « Alman rekabet sahası olacağın- dan tutturarak : — İş, bu kadarla kalsa bir şey değil.. Avrupa devletleri bu meselede derhal bir ( ittihadı islâm ) kokusu alacak ve Allah esirgesin, derhal Devleti aliyenin taksimi teşebbüsüne başlıyacak- lardır. Dedi, Projesini kökünden baltalıyan bu fikre, Damat paşa: — Na münasebet efendim. Bu sizin kendi evhamınız... Diye itiraz etti. Lâkin İzzet B., pek manalı bir tarzda gü- lümsedi ve; — Bilâkiş paşa hazretleri... Size kendi fikrimi değil, bu işle en çok alâkadar olması lâzımge- ken devletin sefirinin mü- taleasını -arzediyorum. Cevabını verdi. Damat Mahmut Paşa, otur- duğu yerde irkildi. Ellerini dizle- vine dayayarak: — Anlıyamadım mirim, Dedi. İzzet B., izahat verdi: — Dün, bir mesele için Ak- manya sefarethanesine gönderik- miştim. Söz arasında bu mesele- den bahsettim; — sefirin fikrini öğrenmek istedim. Sefir.. Birdenbire bir feryat koptu. Damat Muhmut Paşa, yerinden fırlamış, ellerini masaya vuruyor ve avazı çıktığı kadar haykırı- yordu: * — Alçak.. Namussuz.. Demek ki, gittiş. Almanlara bafiyelik ettin.. Benim projemi Almanlara sattın.. Söyle bakalım bunun için nekadar para aldım.. — Söyle. Söyle.. Söylesene.. Birdenbire Damat Paşanın sesi kesildi; zavallı adam, ağzın- | dan köpükler saçılarak yere serildi, İzzet BL. en önde olduğu halde, salondakiler korkmuşlar ve kaçmışlard. Derhal doktorlar yetişti. Hâdise Abdülhamide ar- zedildi.. Paşa, harem dairesine aldırıldı. İlâçlar verilerek sinirleri yatıştırıldı. Hünkâr tarafından (selâmı şahane) iler « <e ( Arkası var) Ble Bulgar Dostluğu Neşriyatımız Çok İyi Tesir Pıraktı Sofya, (Hususi) — İstanbul mzetelerinin, Bulgar Başvekili M, Muşanot'un nutku elrafında vaki olan hararetli ve samiwıl neşriyatı Sofya mehafilinde çok iyi tesir bırakmıştır. - Resmi rical bütün bu — tezahürlerin iki memleket arasında esaşen — mevcut olan dostluk — rabtalarmı daha çok kuvvetlendirdiğini beyan etmekte müttefiktirler. Kemalpaşa'da bırka İntihabı M. Kemalpaşa, 12 (Hususi) — | Kazamızda. Halk Fırkası reis in- | Ühabatı yapıldı. Firkaya reis in- tihabından bugüne kadar halkin ve bilbassa köylümüzün herbir hususatınsa yakından — alâkadar olan ve kendişini — istikametile sevdiren eski Reis Refik B.y itti- fakla tekrar Reis intihap edildi — —— — akşam saat 21,30 da Üç Saat pereti 3pe de 27 tabis Yazan: Ekrem Roşlit Besteliyon : Cemal Reşit Umuma İstonbul Betediyesi ŞehirTiyatrosu D LI Son hatfta Caninin Tutulmasına Bir Ka'li Sokrat ( Baştaarfı 1 inci sayfada) binaenaleyh — elindeki gazeteyi okumaya çalışmaktadır. — Fakat rumcada konuşma — lisamı ile okuma — lisanı biraz — farklıdır. Tamamen azclıyamamaktadır. Ak- si gibi elinde luttuğu gazete de Rumeliban cinayetinden bahset- mektedir. Yümni Celâl Bey etrafına ba- kıyor, yanıbaşında Ruma benzi- yen bir zatı görüyor, gazeteyi ona uzatarak soruyor? — Kuzum, pek anlıyamadım, no yazar bu? Adam gazeteyi alıyor, oku- yor, fakat okurken yüzü sararı- yor, elleri — titremeye başlıyor, derken hafif bir baygınlık geçi- riyor, bunu müteakip te gazete- yi ve komşusunu orada bıraka- rak hiçbir şey söylemeden 80« kağa fırlıyor, — karşıkiâ berber dükkânına koşuyor! |Neden Bu Adama Çattın ? Yümnü Celâl B. mütehayyir, yanında oturan adamın neye uğ- radığını düşünürken, içeriye bir berber giriyor ve doğruca yanına gelerek soruyor: — Canım, Bu cinayetin katil- leri tutulmuşlar, Adliyeye teslim edilmişlerdir, durup dururken, sen Sokrat Efendiye neden katil isnat ediyorsun kYlıııııın Celâl B. karşısındakine ıyor: — Yanlışlık olacak! Ben © adama çatmadım. Ne kendisini tanırım, ne de adının Sokrat ol- duğunu bilirim! Berber Efendi bu cavaptan memnun, çık-p gidiyorl Bir İstifham İşareti.. Fakat Yümnü Celâl Beyin kofasında bir istifham işareti par- lamıya baş'a: n — Kendisi biraz evvel gaze- teyi verdiği adama cinayet İsnat etmiş değildir. O halde bu adamın sözünü böyle telâkki etmesinin sebebi nedir? Anlaşılan türkçesi- nin kıtlığı olacakl Fakat gazeteyi okurken neden sararıp titremiye başlamıştır? |Komiser Bey Buna Bakınız! Yümnü Celâl Bey kendi kem- dine sorduğu bu suallere cevap bulamayınca doğru Taksim mer- kezine gidiyor, komiser beyi buluyor, hâdiseyi anlatıyor. Ko- miser B. üç dört günden beri | bu mesele ile meşgul, ibbarı | ehemmiyetli görüyor, derhal Sok- ratı tarassut altına aldırıyör. Bir taraftan da Müddeiumumiye haber veriyor. Rumeli Hanı meselesimi takibe memur olan Müddeiumumi Beyin de bu ihbarı ayni ehem- miyetle tel'âkki ettiğini tahmin edebiliriz. Filhakika hemen ko- liyor, tahkikatı ele alıyor ::P öi bir zaman sarhıuda “anlaşılıyor. kit Gazete Sebep Oldu Katlıln sırdaşı olan baerber Yodor! — Rumeli Hanı faciasının hak kikt Faili bu Sokrat ile biraderi Yanidir. Bunun içindir ki gazeteyi okurken sararmış, bunun içindir ki, Yümnü Celâl Beyin hitabıni İşidince iyi —anlayamadığı için korkmuş, hemen dostu ola.ı bors bere koşmuştur. Vak'a Nasıl Oldu? Katil (Sokrat) ile biraderi (Yani), her ikisi de Yunan to- baasındandırlar. Orada İşsiz kal- dıkları için iş bulmak üÜzere kısa bir müddet evvel İstanbula gek mişlerdir. Hayırlı Adaml.. Bu iki kardeşin Yunanistanda terzi makastarlığı yapan (Yorgi) isminde bir arkadaşları vardır. Bu (Yorgi) iki kardeşin İstanbur la gideceklerini öğrendiği zaman onlara: — Benim bir annem vardır. Gidip kendisini görünüz, adı (Evar tiya) dır, demiş ve kadınm ad- resini de vermiştir. İki kardeş Madam (Evantiya) yı işte büu sa- yede, İstanbula geldikleri gün tanmışlardır.. Kadın — oğlundan haber getiren bu — kardeşleri memnuniyetle karşılamış, kendi- lerine ikramda bulunmuş, hatta iki kardeşe Hamalbaşı sokağında tattukları odada ziyaretlerini iade TU bi eei an bir müddet geçmiş, , bu iki kardeşin İstanbulda kolay kolay iş bulamıyacakları anlaşık- mış, Atinaya dönmeleri ihtimall belirmiş ve kadın da bunu iİş- tincet — Ne iyil Oğlumu göreceğim geldi, ben de sizinle beraber giderim. Fakat İngiliz bankonotu olarak biraz param ile tahvilâ- tım ve mücevherlerim var, acaba bunları burada mı bozdurmal- yan, yoksa orada mı? demiş. Anlaşılıyor ki katillerin kafa- larında cinayet fikrini doğuran kadının bu cümlesi olmuştur. Flân şudur: İki kardeş kadını bağlıyacaklar, parasını alacaklar. Sonra erteşi sabah vapura atir yarak Yunanistana — gidecekler, orada sözde navuskâr bir hayat yaşamıya çalış ,, ardır. Cinayet Nasıl Oldu ? Artık karar verilmiştir, böyle yapılacaktır. Filhakika ©o gece iki kardeş Madam Evantiyayı görmiye gidiyorlar. Memnuniyetle karşılaaıyorlar. — Ârtık hazır olduklarımı, ilk vapurla yola çıkacaklarını söylüyorlar. Hâdisenin seyri tarzına baka- rak tahmin edebiliriz; kadın: — Ben de beraber, diyor. Kaçta- buluşalım? Ğ — Tam sekizde, bizim evdel Odanın duvarında büyük bir saat vardır. Fakat bozuktur, ka- din bakıyori ( Arkasi Duncu sayfada )

Bu sayıdan diğer sayfalar: