22 Şubat 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

22 Şubat 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON PODTA aan e — —— İTTİHAT vEe TERAKKİ — Her hakkı mahfuzdur. — İzmirin Vaziyeti Sıkışmış, Hafiyelerin | Tefrika No, 72 Nasıl doğdu?.. Nasıl Yaşadı?.. Nasıl Öldü?.. Adedi Gittikçe Çogalmıştı. Bir iki gün zarfında cemiyete alınımak için birkaç kişi kazanık mıştı. Buna bivaeu hazırlıklar başladı. — Evvelâ, * Lütfi — Beyin valdesine, çarşıdan siyah ve kır- mizi bezler aldırıldı. -( Yakup Ağa ) tarafından biçilerek ( ni- kap ) lar ve örtüler yapıldı. Bir (Kur'an ) la bir de Karadağ revolveri hazırlandı. Tahlif sure- tini Yakup Ağa gömleğinin içim deki cepte gezdiriyor, kimse- lere veremiyordu. Nihayet, tahlif- lere başlanıldı. llk tahlif edilenler şunlardı : 1 — Hafız Gani B. ( mütekait kaymakam - Bursa Vilâyet meclisi azasın İan ) 2 — Yüzbaşı Süleyman As- keri B. (o tarihte İxzmirde idi. Henüz Manastıra geçmemişti. ) 3 — Cemil B. (vefat etmiştir.) 4 — Yanyalı Suphi B. ( Şark demiryolları inşaat kısmında ) — Binbaşı Nazif B. | 6 — Binbaşı Mustafa Azmi B. | 7 — Arslan Nuri B. ( müte- kait ) 8 — Mülâzim, Ömer Seyfet- tin B. ( genç yaşında vefat eden, kıymetli edip ve hikâyecimiz. ) 9 — Mülâzim, Şaban Efendi (hürriyet ve itilâf Frkasının (meş- hur, Şaban Ağa ) sı... Bugün dünyadan el çeken bu | adam, zannolunduğu gibi cahbil ve Ümmi bir adam değilmiş. Oldukça güzel okur, yazar.. Gü- zel söz söyler.. Mantığı yerinde.. Zeki bir zabitmiş. O tarihte (İzmir liva kalemi) nde müstah- demmiş. | İşler iyi gidiyor.. cemiyet her- gün biriki (kardeş) kazanıyordu. Yalaız, bütün (kardeşler)in caaını sıkan birşey vardı. O da, Ömer Seyfettin... (Hadikai Manrif) mektebinde fahri jimnastik muallimi olan Ömer Seyfettin, hiç söz dinlemiyordu... İzmirde muharrir geçinen Suphi isminde bir adam vardıki, herkes bunu bir hafiye olarak tanıyor ve oodan çekiniyordu. Aksi gibi Ömer Sayfettin de bu adamla eskidenberi samim! bir surette görüşüyor.. cemiyete dahil olduk- tan sonra: — Artık," bu adamla böyle sıkı fıkı ş örüşmen doğru olamaz, Denildiği halde, Ömer Sey- fettin, bu sözlere ehemmiyet ver- miyordu... Vaziyet, endişe edile- cek derecede mühimdi. Esasen Ömer Seyfettia çoşkun ve samim! bir gençti. Hele içki meclisinde, çenesi büsbütün gevşerdi. Bu e- nada, ağzından kaçıracağı bir tek #öz, bütün cemiyet azalarını mah- vedebilirdi. Buna binsen bir;ün Ömer' Seyfettini bir köşeye çok- tiler: — Eğer cemiyetin başına br bela gelirse, bunu senden biliriz. Dediler... Ömer Seyfettin, kendi vicdanından emindi. Yi- ne o vicdan, senelerce beraber yaşanmış ve — hiçbir - fenalığına maruz kalınmamış bir arkadaşı feda etmiye manidi. Buna binaen Ömer Seyfettin, ne yardan ve ne de serden geçemedi: — Sizleri, mazur görüyorum, | cancağızlarım.. Onun için, ben bugünden itk baren muhiti- nizden çekil- yorum. Kalben dalma sizinle beraberim. Hiz- met — zamanı gelirde, beni çağırırsanız ko- şa koşa yine Doktor Nazım B. gelirim. —Ancak.. Suphiyi ter- kedemem, Çünkü —onun hafi- yeliğine kani değilim. Maama- fih, bugünden itibaren onun yüzünden başınıza bir felâket gelirse, bunun mes'uliyetini biz- zat ben deruhte ediyorum. b Cevabinı - verdi... Bu temiz yürekli gencin, bu merdane ce- | vabı, arkadaşlarını çok müteessir etti. Onu aralarından çıkarma- dılar, yine beraberce çalıştılar, — | Selânikte (Erera) Isminde bü- | yücek bir ticarethane vardı. Bu | ticarethanenin sahibi, masonlar- dan bir Musevi idi. Bu 'Musevi | —— gezammamre Bi gün GLOR'YA Sinemasında | Saat 18 1/2 sinema ve meşhur ve dâhi viyolonist CARL BERGER'in BÜYÜK KONSERi 200- 1504 100 ve Fiatlar: 2 - t—, 75 kuruştur. Selânikte cemiyete bazı maddi yardımlarda bulunduğu gibi, ce- miyetin İzmir şubesinin Selânik- teki merkezi umuml ile muhabe- resine tavassut etmek İçin İzmir de bulunan Erera mağazası şı- besi müdürü Ziya Beye de bu hususta emir vermişti. ( Arkası var ) —— Her Türkün görmesi lâzım Muazzam bir şaheser BiR MiLLET UYANIYOR Bugünden itibaren: ALKAZAR Sinemasında Memleketteki ve tarihteki milli kurtuluşumuzun kısa fakat alevli bir destanı. Hoyeti temsiliyesi başında: ERCÜMENT BEHZAT, EMİN BELİG, NAŞİIT, FERDİ TAYFUR Beylerle EMEL RIZA Hanım. Rejisör: ERTUĞRUL MUHSİN Ö zz rrammae MA yesere V Hayatınızda gülmediğiniz kadar gülmek Eğlenmediğiniz kadar eğlenmek isterseniz Bu akşam | ELHAMİRA —- Meşhur komık HAROLD LLOYOD'ın en büyük, en güzel ve tamamen Fransızca filmi olan fıımıa Loyd LU İ SiNEMACI Kahkaha ulanı filmini görmelisiniz. Lui'nin en güzel ve ilk Fransızca sözlü filmidir. 2 saat mütemadi Duima iken ARTİSTİK Yarın akşam için BÜYÜK PAPRİK güzel ve neş'eli filmini h en m imel hilaceri kıhkaha göstermiş o.an SİNEMASI GALA olarak gösterilecek A (Âteşin Gençlik ) azırlanıştır. Mümessilesi: Açıhoı. sebhhar, parlak tebessümlü ve biperva konuşan (n'ayant pas sa langue dans la poche) Macar kızı FRANZISKA GAAL Macar şatkıları, dans ve musikisi. Telefon : lâveten: FOX JURNAL 42851 Pek yakında MAJİ K Sinemasında J Komedi Fransez artistlerinden EAN WEBER Yarın akşam GLOR YA Sinemasında Emsalsiz komk ARMAND BERNARD CANIN İSTERSE.. Şen ve cazip bir mevzua malik komedi müzikalde seyircileri ağlatırcasına güldürcecek ve çılgıncasına eğlendirecektir. İlâvetens FOX JURNAL | hakkile bilmek * Boktorların Kazancı Ç guvar G6 ok Değil, Bilâkis Azdır ( Baştarafı —1 Inci — sayfada ) nebze karıştığım şu bir kaç gün- den beri hasta yüzü yörmekten, şkâyet — dinlemekten — gönlüme kasvet çöktü. Poliklinik muayenesi bittiği zaman saat ikiyi bulmuştu. Dok- torun hastahanedeki vazifesi bit- miş oluyordu. — Muayenehanede az zamunda yenilen bir. yemek- ten sonra saat üçte, doktor, bek- lemekte olan hastalarını kabule | başladı. Saat yediye doğru oda- dan çıkan son hasta yedinci idi. Muhterem — doktorun sualleri- me verdiği cevapları aynen nak- lediyorum: Doktorluk hakkında memle- ketimizde mevcut olan zihniyet ve son zamanlarda vaki olan neşriyat bu san'atin, daha doğ- rusu bu fen ve san'atin neden ibaret olduğunu vâzıhan izaha lüzum gösteriyor. Doktorluk haddi zatinda ne diğer ilimlere benzer ve ne de diğer serbest san'atlarla kabili kıyastır. Evet tababette derin bir fen wardır. Vücudü beşeri lâzımdır. Fizik bilmek, kimya bilmek, hayvanat bilmek. tababete temas eden birçok mesaile hakkile — vâkıf olmak icap eder. İşte bir doktor | olabilmek için bu esasatı elde | etmiye, beş altı sene ömür sar- | fetmek lâzımdır. Fakat bu kâfi gelmez. Mektepten — diplomayı aldıktan sonra dahi tecrübe gör- mek, hastalarla düşmek kalkmak, | elde edilen ve tamamile dimağda | hazmolması icap eden malümatı kullanabilecek bir hale gelmek lazımdır. Kullanabilecek diyorum, zira tababette kat'iyen birbirine benzer vakayi yoktur. Hayat ne derecede muhtelif eşkâl alırsa, ne derecede tegay- yür ederse tabibin zekâsı da bu tegayyüratı bu tahavvülâtı kav- ramak mecburiyetidedir. Bu se- beple öğrenilen malümatı hakkile tatbik edebilmek için dimağn büyük bir jimnastik yapması ve | hııulıklırın her şahısta husule muhtelif — tezahürleri kavrayabilmesi hastanın bünyesi- ni hakkile anlaması hastalıkla hastanın bünyesi arasında vaki olan mücadeleden çıkacak neti- ceyi tamamile tesbit edebilmesi iktıza eder. Ancak tedavi de bundan sonra yapılır. Bu da kâfi gelmez, tabip yalnız gördüğü vakayii tahlil ile meşgul olmaz,. | Bunlardan birçoklarını tetkik et- tikten sonra kendi dimağında yaratıcı bir faaliyet başlar. Bu suretle tabiatın derinlik- lerine —nüfuz etmiye — uğraşır aynı zamanda l4 lere karşı da müdafaa vasıtalarını hazırlar bunlar öyle söylendiği gibi kolaycacık olmaz — yıllarca sâye mütovakkıftır. Ve bu sây; yalınız bir kişi yahut bir milletin âlimlerile değil bütün beşeriyetin parlak zekâlarının yardımile vu- kua gelir. Bu fenne ait olan kısımdır. Nekadar muğlâk olduğu görülüyor. Ve bir tabip bütün hayatının imtidadınca bu gibi fennl mesaili takip etmek vazife- sile muvazzaftır. Okuyacaktır, kitap alacaktır, gazete alacaktır, her gece Üç dört saat çalışacak- tr. Bunu yapamıyanlar birkaç sene içerisinde geri kalırlar ve tababetleri dahi nihayet noksan olur. Her — cihetten bukadar müşkülât arzeden Doktorluğun bir san'at veçhesi de vardır. Hasta ile bizim münasebetimiz mustar bir halde kalan bir biça- renin elinden tutmak ve ona ha- yatının bir müşkil — köprüsünü atlatmaktır. Bu da; hisse, hastanın viçdanna nüfuz etmek gibi bir kabiliyete insanlara karşı iyilik yapmak, yardım etmek gibi İşti. yaklara mütevakkıftır. Ancak bu sayede hakikt dok- torluk — yapılabilir. Burada tababetin —diğer — bir kısmına geçiyorum © da malarya mücadelesi firengi — mücadelesi verem mücadelesi gibi içtimat tababettir. Ve içtimal tababet sayesinde binlerce yüz binlerce insanları kurtarmak kabil olabi- lir. Yalnız hatırası bütün beşerk- yeti titreten holera ve — veba salgınları şimdi eski dehşetlerini kaybetmiş ve kolaylıkla mücade- leedilir ve önüne geçilir hasta- lıklar haline getirilmiştir. İşte bunlar tababetin insanlara yap- tığı sarih amelt ve hakikt hiz- metlerdir. Kuduz aşısını - bulan - kolera mikrobunu keşfeden Ensülin gi- bi bir ilâçı meydana çıkaranlar için beşeriyet ne kadar minnet- tar olsa azdır. Fakat bunların isimleri bilinmez. Tababet bu va- zifesini yapmakla insanlara im- sanlık içinde — doktorların nâ- fi bir uzuv olduklarını İspat etmişlerdir. Hastalardan alman Bcrette ancak yaşıyabilecek kadar bir paradır. Sorduğunuz kazanç bahsine gelince : Halihazırda muhtelif meslek- ler ile mukayese yapacak olur- sak — doktorların kazandıkları diğerlerine nazaran pek azdır. Ne bir mühendis kadar ne bir mimarve ne de bir avukat kadar kazanan doktor yoktur. Dillerde destan olan birkaç apartıman ise İrsen intikal eden veyabut zevcesinin serveti inzi- mamile yapılmış adetleri beşi tecavüz eimiyen binalardır. Bunlar Üzerine söz söylemek ve doktorların servetlerini bunm- larla ölçmek gayet sarih bir haksızlıktır. Doktor susmuştu. Biraz di- şündükten sonra: — Zannederim ki bütün suak- lerinize cevap vermiş oldum! dedi. Tasdik ederek teşekkür ettim. Veda ederken doktor gülerek: — Siz, dedi benim günlük hayatı- mı saat sekiz buçukta başlıyor ve şimdi bitiyor zannetmeyin, Ben sabah altı da kalkar bir saatten fezla jimnastik yaparım ve şimdi yemekten az sonra başlıyarak üç dört saat kitap okuyacağım. İstanbul Betediyesi ŞehirTiyatrosı J İ ai MEŞRİKİ AZAM BALOSU Tirciye Meşriki Âzam balosu Martın ikinci perşembe günü ak- şamı Maksim salonlarında verile- cektir. Balonun mükemmel ve muntazam olması için her türlü tertibat alınmıştır. Biletler, Kark man, Mayer, Ölyon mağazalarile Kambiyo borsasında ü Galatasarayda Panaya apartma” nında 2 numarada doktor Beha* eddin Lütfi Beylerde bulunur. Bu akşam 21,30 da RENKLİ FENER Piyes 3 perde Nakloden £ Ertuğrul Muhsin B. Zabitan gecesi Matbuat Cemiyeti tarafından tertip edilen 1933 Matbuat ALMANAĞI çıktı. Her kitapçıda bulunur Fistı 4 liradır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: