31 Temmuz 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

31 Temmuz 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kara Mehmet Emekliye' Emekliye Köprüyü Geçti Yürek Çetesi Tefrika No. 75 Mağaranın Ortasında Bir Fener Yanıyor Etrafına Solgun Bir Işık Saçıyordu Fakat kalkar kalkmaz da, yere yuvarlandı. Kaptan Mihbhalaviç, onu omuzlarından yakaladı. Kal- dırdı. Hırvatça bir küfür savur- duktan sonra: — Hey, yedi babasını şey- tan alasıca herif hay.. Sen, bu halde nasıl gideceksin. Diye söylendi ve sonra daha ziyade kendi düşü- nerek ilâve etti: — Hem, göndermek te doğru menfaatını değil.. Belki sarhoşlukla ağzından | bir lâkırdı. kaçırır. Dedi. Moskoviçin yardımile Gâvur Mehmedi tahta bir peykenin üze- rine uzattılar. Üstüne de bir be- yaz aba attılar. Gâvur Mehmet, kesik kesik bir şeyler ” söylüyor, fakat söylediğini anlamak müm- kün olmuyordu... Vakit, epice geçmişti. Mihalaviç mütemadiyen esniyor; o da sarhoşluktan bitap görünüyordu. — Moskoviçi savdı. kulübenin yan tarafındaki bölme- yi açtı. Ağır ağır soyunarak ya- tağına uzandı... Gâvur Mehmetle, Mihalaviçin horlamaları biribirine karışıyor; kulübenin tahta cidarla- rından taşarak uzaklara kadar aksediyordu. Yarım saat, böylece geçmişti. Gâvur Mehmet, yavaş yavaş kı- mıldandı. Karanlıkta başını kaldırarak etrafına baktı. Her yer simsi- yahtı. Horlamasını yavaş yavaş azalttı ve sonra ayağa kalktı. Mihalaviç'in yattığı bölmeye yak- laştı. Kapı aralıktı. Kaptan, de- rin derin nefes alıyor; horladıkça bölmenin cidarları — sarsılıyordu. Gâvur Mehmet, kendini tutamı- yarak: — Amma da hayvan uykusu, ba... Diye mırıldandı. Gözlerini tedricen karanlığa alış- tırdı. Başını kapıdan sokarak baktı. Mihalaviç, âdeta ölüm uykusuna yatmıştı... Bir gölge gibi içeri kaydı."Duvarda asılı olan büyük Karadağ tabancasını aldı. Evvelâ bölmenin, sonra kulübenin kapı- sından çıkarak derhal yere yattı. Etrafını dinledi. Muhtelif baraka- lardan taşan horultulardan başka hiç bir ses işitmedi. Akşam, taş ocaklarına — gelirken, Dimo ile arkadaşlarının konuştakları söz- lerden ilham alarak evvelâ gide- ceği tarafı tayin etti. Parmağını tabancanın tetiğine dayadı. Yavaş yavaş sürünerek ilerlemeye baş- ladı. Gâvur Mehmedin bulunduğu yer takriben elli metre murabba- anda — bir. meydandı. Bu mey- danda, en başta kaptan Mihala- vic'in barakası bulunuyordu Bü- yücek dört baraka da, meydanı çep çevre kuşatıyordu. Gâvur Mehmet, son barakaya doğru süründü. Bu barakanın ya- | nına gelir gelmez, ince bir pati- | Wğgöründü. Gâvur Mehmet, Mmadığına — memnun — oldu. Seszice barakayı geçtikten sonra yattığı yerden doğruldu. Yol derin bir hendeğe benziyor- du. Eğer doğrudan doğruya kar- şısına bir adam çıkmazsa, iki ta- taraftan görünmek ihtimali yoktu. Gâvur Mehmet, gündüz akşa- ma kadar çalışan amelenin şu sa- atte tamamen uykuda olduklarını tahmin ediyor; büyük bir cür'et ve emniyetle ilerliyordu. Yol, sık sık bükülüyor, kıvrılıyor; mütema- diyen yokuş aşağı iniyordu. Gâvur Mehmedin indiği bu | yokuşun etrafı, âdeta genişçe bir huniye benziyordu. O, bu huni- nin etrafında döne döne aşağıya inerken, birdenbire tarasa gibi genişçe bir düzlükle karşılaştı. Burada karşıdaki büyücek bir kaya deliğine: tahtadan bir köprü uzatılmıştı. Bu köprünün altında, yirmi metreden derin bir uçurum vardı. Gâvur Mehmet, yavaş yavaş köprüye yaklaştı, tahtaları elile tutarak salladı, — yokladı. Gece geçmek isteyen bir yabancıyı uçuruma düşürmek için iğreli konulmak ihtimali vardı. Fakat, köprü sağlamdı.. Gâvur Mehmet, görünmemek için — yine eğildi. Emekliye emekliye köprüyü geçti. İçinden hafif bir ışık görünen kaya deliğinin ağzına ilerledi. vücudünü bir kenara yapıştırarak başını içeri uzattı, baktı. Burası, büyük bir çadırı andıran bir ma- ğara idi. Ortada bir fener yanı- yor, etrafa solgun bir ışık saçılı- yordu. Sol tarafta tahtadan bir kerevelin nde iki adam yatı- | yordu. Sağ tarafta üst üste yığıl- mış küçük fıçılar bulunuyordu. Bu esnada, Gâvur Mehmedin gözü bir noktaya ilişti. Bu noktada uzaktan gelen bir alevin akisleri görünüy Bazen parlar gibi oluyor, bazen de sönüyordu. Gâ- vur Mehmet, düşündü;: — Burada, iki kişi yatıyor.. Farzedelim ki, iki kişi de içerde var. Şayet uyanırlarsa, nasıl olsa hepsini de haklar, kaçarım. Dedi ve yavaş yavaş içeri girdi. Yine yere kapandı. Sürüne sürüne alev akislerinin geldiği yere doğru Çadıra benziyen bu mağaranın yan tarafında yine bir delik gö- züne çarptı. Aydınlık buradan geliyor, karşı duvara aksediyor- du. Deliğin kenarına yaklaştı, Tavanı ve duvarları taşla örülü bir dehlizle karşılaştı. Parmağını elindeki — tabancanın — tetiğine dayadı. Pervasızca içeri daldı. Fakat 0 anda da - ihtiyatsız- lıkta pek ileri gittiğini anladı.. Duvara dayandı. Sürtüne sürtüne âdeta kaymıya başladı. Büyücek bir kavis teşkil eden bu dehlizde ilerledikçe, işık ar- tıyor; derinden — muntazam muttarit ağır bir madeni Dehliz, ve ses birdenbire genişledi. — Gâvur — Mehmedin karşısına, bir — mağara — da- ha çıkıverdi. Bu mağara birinci- den daha küçüktü. Bir kenarında | geniş bir demirci ocağı vardı. ( Arkası var ) geliyordu... POSŞTA | F Büyüyünce Ne Dizu N — Bir dakika durunuz daktilo hanım, bu akşam nerede bulu- şacağız?. Galatasaray Lisesine Nasıl |Girilir ? Galatasaray — lisesinin tahsil müddeti 12 senedir. İlk beş sene iptidai, dört — sene lise birinci | devre, son üç senede lise ikinci devre sımflarıdır. İlk sımflara 7 ile 12 yaş arasında talebe alınır. Lise sınıflarına 12 ve bundan yu- karı yaştakiler alınır. Fransızca tahsili iptidai birinci sınıftan baş- lar, lisede en mühim dersler Fransızca okutulmaktadır. Lisan bilmiyen ilkmektep mezunları lise birinci sınıfa kabul olunmayıp ihzari Sınıfa alınırlar. Diğer orta mektep mezunları Galatasaraya girmek isterlerse, ortamektebin fransızca imtihanını vermiye mec- burdurlar. Bu imtihanı veremiyen- ler ve yaşları 14 dü geçmiyenler ihzari sınıfa alınırlar ve burada 2sene okuduktan sonra tekrar " fransızca imtihanına tabi tutulur- lar. İhzari sınıflara alınanlar haf- tada 24 saat fransızca okurlar. İhzari sınıflarda azami iki sene kalınır. Kadronun müsaadesi nis- betinde leyli talebe alınır. Kadro doludur. onun için nihari kabul olunmaz. İlk kısmın tedris ücreti 275, tâli ve ihzari sınıfların 300 liradır. kardeşlerden birinin ücretinden yüzde 15 diğerlerinin ücretinden yüzde 20 tenzilât yapılır. Maaş- İarı yedinci ve daha aşağıdaki derecelerde olan memur çocukla- rına yüzde 10 tenzilât yapılır. Leyli Meccanilik Lise, mekteplerine alınacak leyli mec- caniler hakkındaki şerait bugün- lerde Maarif Vekâleti tarafından ilân edilecektir. İmtihansız hiç bir talebe leyli meccani alınmıya- ortamektep ve muallim ilerlemiye -başladı. | gireceklerin yaşı on iki ile on altı arasında olmalıdır. Mahke- meye müracaat ederek çocuğu- nuzün yaşını tashih — ettirmeniz lâzımdır. * İzmirde, Karşıyakada, caddesinde Ziya soki İsmail Beyet Askeri ortamekteplerden birine girmenizi tavsiye ederim. Asker- lik şubesine müracaatla duhul şeraitini öğreniniz. * vda/ ökuyuollarınıdan biri; p sahibine: Darülfünunun bütün fakülte- leri ve şubelerile, yüksek mek- tepler hakkında size mufassalan malümat verecek bir eser yoktur. Be sütunu takip ederseniz, muh- telif vesilelerle bu malümatı elde edersiniz. Reşadiye gında 7 No, da “A imzalı Mektepçi ( MEKTEP lğLERI ) HiİKÂYE Bu Sütunda V_Hergün Yazan; Suat Derviş Peride Ve Hayatta Muvaffakiyet Evvelâ hayatınd;ı bezmekte | olduğunu düşündü, sonra elini uzattı ince bir sigara aldı. O her zaman böyle yapardı. | Her bir kederinin, her bir ade- mi muvaffakiyetinin karşısında ilk duyduğu şey sonsuz bir nevmidi ve cesaretsizlik olurdu, en evvelâ hayatından bezmekte olduğunu düşünürdü. Ve sonra, sonra tıpkı buügün yaptığı gibi, eli mihaniki bir hareketle uzaniır ve sigara paketinden bir sigara alarak iç- meğe başlardı. Hattâ o, sigara içmeğe de böyle alışmıştı. Bundan tam on | dört sene evvel henüz küçük bir genç kızken birinci defa olarak | tiksinmişti. Sonra nasıl olmuştu bilmiyordu, sebebini bilm>diği bir istekle masanın üzerinde bü- | yüklerin paketinden bir sigara almış, bunu içerek karanlık ve korkunç — tasavvuratına — gömül- | müştü. | Her ademi — muvaffakiyette | ümitsizliğe düşmek, ve her ümit- | sizliğinde sigara içmek... Bu onun âdeti idi. Bundan on sene evvel küçük bir kızdı ve o zaman da hayatın lüzum suz, ehemmiyetsiz bir şey olduğunu | düşünmüştü ve yalnız o gün kay- bolan bir istikbal hulyasına yan- mıştı, bugün belki hayatının en | sonuncu muvaffakıyet ihtimalinin | uçuşuna sızlanıyordu. İlk sukutu- hayal kalbini zedelemişti. Bu son aksilik birdenbire onun cesaretini kırıyordu. Bundan on sene evvel Nazmi Kudrete bütün kalbile merbut olduğu zaman şüphesiz ki tâ tahteşşuurunun en karanlık nok- tasında biraz da onu o çocuğa | bağlıyan saik hasis bir halanın | elinden kurtulmak ve kendi ken- | dine iyi bir hayata sahip olmak | arzusu idi, Halbuki evlerine sık sık gelip giden ve kendisine ebedi aşklar vadeden Nazmi Kudret Bey hala hanımın çarpık burunlu — kızının babasından kalan ve ayda dört yüz lira irat getiren mirasın kudre- tine kapılmış sığıntı gibi yaşıyan hePerideyi alacağına onunla evlen- meyi tercih etmişti. İşte onu hayatında ilk defa ümitsizliğe düşüren bu olmuştu ve ona ölüm bir an içinde sanki necat gibi görünmüştü. Fakat ihtiyar, miskin, yorulmuş insanlar gibi o eve gelir gelmez soyunan ve kendini yatağa atıp uyku arıyan — beceriksiz, — heyecansız âtıl insanlar gibi bazı âtıl heye- cansız ve kuvvetsiz ruhlu iİnsan- lar istirahati ölümde — aramak kadar gülünç ve nekadar iğrenç bir şeydi. Daha akşam sofrasın- da horliyan bir. tembel gibi yir- mi yaşında uyumak hem de ebe- diyen... Halbuki peri “de gençti, kuvvetli ve heyecanlı idi. Bilhas- sa kalbi binbir istekle dolu idi, | O kolay, —kolay olurmiydi . hiç elbette hayatla mücadele edecek- ti ve muvaffak olacaktı. İşte bir cıgara içinceye kadar buna ka- rar vermişti ve hayatla mücadele etti, hayatta yoksulluk — içinde yetişmiş bütün insanlar gibi az şımarık çok akıllı idi ve bu ilk tecrübe onu büsbütün maddiyyet- perest yaptı! Ebeveyni © çocuk iken kendisine miras bırakmadan ölmüşlerdi ve halasının “yanında bir ahretlik gibi büyümüştü ve bütün hayatında onun için gaye bu hayattan yükselmek olmuştu. Ve hbunun .. için paraya - ihtiyacı | fakat çirkin bir adamdı. vardı. Demek gaye paraya hâ- kim olmaktı. F:kıyt ygmi yyışııı— da bir genç kız parayı — nasıl elde edebilirdi tabii ancak - izdi- vaç etmekle o halde!, Yalnız bu gayeye erişmek lâzımdı: Zengin bir adamla lenmek gayesine ! Halbuki Peridenin güzelliğinin etrafında pervaneler gibi dolaşan erkekler onun - fakirliğinden bu- cak bucak kaçıyorlardı. Kimse sığıntı olarak halasının evinde oturan bu fakir kızla evlenmek istemiyordu. Bu suretle; Peride altı tane kuvvetli sukutu hayal tanıdı. Altı zengin izdivaç ihti- malinin suya düşmesine şahit oldu ve her ademi muvaffakıyet- te o her şeyi bitirmek ve ölmek istemişti. Bunu düşününce tabii si- garasını yakmış ve sigarasını biti- rinceye kadar kendisinden herşeyi esirgiyen bu hayatla tırnak, tırnağı pençe pençeye, yumruk yumruğa dövüşmek için içinde sonsuz bir arzu duyarak ölmekten vazgeçmişti ve hayattan istediğini alabilmek için mücadeleye başlamıştı. Ni- hayet, evet nihayet yedinci pe- ev- | restişkâr ötekiler gibi çıkmamiş ve kendisini istemişti. Bu zengin Evlen- mişlerdi. Evlenmişlerdi amma şüp- hesiz ki esrarengiz bir kudret Peridenin düşmanı idi. İzdivaçla- rının dördüncü ayı kocası borsa- da yaptığı yanlış bir spekülâsyon yüzünden iflâs etmiş ve yüreğine inerek hemen ölmüştü. İşte talih- sizliğinin bu derecesine taham- mülü olmayan Peride yine o za- man bir tek sigara içecek kadar az bir zaman içinde hayatın acılığını düşünmüştü ve sonra, sonra kocasından kalan mücev- herlerini - satarak bunları ban- kaya — vermiş ve her — ay bankadan aldığı az bir para ile geçinmiye karar vermişti, ve bu para ile işte altı senedenberi yaşıyordu. Bu para artık so- nuna gelmişti. Altı senedenberi kibar dostları davelt edecek te- miz apartımanda oturabilmek ve süslü ve şık giyinebilmek, zengin insanlarla temas edebilinek için boğazından kesiyordu. Maksadı bu muhitte zengin bir koca elde edebilmekti ve nihayet © zengin kocası karşısına çıkar ğibi ol- muştu. Bu eski bir sefirdi, kibar bir adamdı. Peride onu baştan çıkarmak için elinden geleni yapı- yordu ve tam izdivaçlarını pek yakın bir istikbalde — zanne- derken — birdenbire bu akşam gazetesini eline almış ve işte sabık... Sefiri... Beyin... Valisinin kızı Hüsniye Hanımla nişgnlan- dıklarını okumuştu. * Peride sigarasını söndürerek yerinden kalktı ve ilerledi piyano- nun kapağımı açtı. Ve birdenbire çalmıya başladı... Hayatın yeni- den bir cennet olduğuna karar vermişti. Fakat bu defa kararı başka türlü idi, hayatta erişilecek gaye refah değil mi * Bunu artık zengin izdivaçlardan değil kendisinden bekliyecekti. — Bankadaki para isterse bitsin diye düşünüyordu. Haya- tımı kazanmak ve refaha kavuş- mak için başım, kollarım sıhhatli bir vücudum var yal.. Ve şimdiye kadar mücadele kudretini yanlış yollarda sarfet- tiğini görüyor ve için, için heba olmuş bu enerji kudretine yanı- yordu, ü

Bu sayıdan diğer sayfalar: