31 Ağustos 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

31 Ağustos 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

GÜL HANIM Haçlılar, Mücahitler, Fedatler Arasında W.Il b Yazan: Şeyh Sizin Gül Hanıma Âşık Olduğu- Ömer Rıza nuzu Sezç_ıjse İkinizi De Mahveder Kurt helecanla sordu: — Fakat Gül Hanım olacak?.. Mesrure, Kurdun kanını don- duran bir cevap verdi: — Gül Hanım, Şeyhülcebelin haremine girecek! Kurt, Mesrurenin kolunu ya- kaladı ve bağırdı: : — Ne diyorsun? Doğan, yerinde duramadığı için mağaranın duvarına dayandı. Mesrure anlattı: — Sözün doğrusunu gizlemek istemem, Şeyhin Gül Hanıma tulğun olduğunu siz de gördünüz. Gül Hanım, onun tutulduğu ka- dınların kaçıncısı mıi? Onu Allah bilir. Şimdi beni dinleyin. Sinan, kısa bir zaman mukaddem, Cebe- lin melikesi olan karısını kaybetti. nasılmı kaybetti? Onu anlat- mıya hacet yok. Şeyh bir kadından bıktiımiı ondan - nasıl kurtulacağını çok iyi bilir. Fakat buranın âdetine göre Cebelin Melikesi öldümü, Şeyh bir ay matem tutmiya mecburdur. Bu matem bedritamdan bedritama kadar sürer. Bedritam gecesini takip eden gün, Şeyh yeniden evlenir. Demek ki üç gün sonra Şeyh düğün yapacak. Hemşireniz, Üç gün selâmettedir! Doğan: — O halde, dedi, bu üç gün içinde ya kaçacağız, yahut ölece- ğiz! Mesrure devam etti: — Hayır, üçüncü bir yol var. Gül Hanım dilerse burada kalır, ve Şeyhin karisı olur. Kurdun dudakları birkaç kelime köpürdü. Mesrurenin koluna sarıldı: — Mesrure! Dedi, Gül Han- mı kurtar. Yoksa... Mesrure, hemen cevap verdi: — Onu kurtarırsam, senden, senin kılıcından korktuğum için kurtaracak değilim!.. Doğan atıldı: — O helde ne yapabiliriz?. Mesrure?!. Sana para vadetsek para istemezsin! — Beni hakaretten sakındı- ğin için teşekkür ederim. — Mesrurenin gözleri parıl parıl parlıyordu. Devam etti: — Evet, bp hakareti bana reva göreydiniz, her şey biterdi. Fakat beni tanıdığınıza ve yaptı- igım işi gördüğünüze göre bana pekâlâ hakaret edebilirdiniz.. Mesrure bu sözleri söylerken üstüne başına, elindeki kadehe bakıyordu. — Şimdi beni dinleyiniz! Ve bir sözümü unutmayınız! Haliha- zırda Sinan size hürmet ediyor, size riayet gösteriyor. Çünkü sizi Gül Hanımın kardeşleri sanıyor. Sizin ona âşık olduğunuzu bilmi- yor. Bunu sezdiği anda ikinizide * birden mahveder. Fakat bu büyük sırrı, Zaloğlu biliyor. Zaloğlunun bunu Şeyhulcebele haber vermesi her an beklenebilir. Bir kerre bu- na dikkat edin ! “ Şimdilik dağ başında serbest dolaşıyorsunuz. Yarın, atlarınızla Golaşmıya çıktığınız zaman dışarı- i kayaya dikkat edin. Cebelin arasında Sonra herhangi tarafında bulunursanız oraya nasıl varabileceğinizi kes- tirin. Yarın akşam Ay doğduktan sonra sizi dar köprüye gütürecek- ler. Geceyleyin de köprüden geç- mek için talimler yapacaksınız. Geri döndükten sonra bahçeye çıkınız ! Dolaşa dolaşa buraya gelin ! “ Yalnız bir. kimsenin sizi ta- kip etmemesine ehemmiyet verin. Sonra bu mağaraya girin. Bura- nın Aanahtarını size veriyorum. Şayet beni bulamazsamız bekleyin Ben de o zaman size plânımı bil- diririm. Şimdi gidiniz, çünkü çok geciktik! Doğan sordu: — Mesrure, fakat sen, bura- dan nasıl döneceksin? — Sizin bilmediğiniz bir yol- dan. Ben burasının bütün sırlarını bilirim. Beni düşündüğünüzden dolayı çok memnunüm! - Şimdi buradan çıkınız ve kapıyı kilitleyip gidiniz! İki kardeş geri döndüler. Ses çıkarmadan kapıyı açtılar, kilitle- diler ve bahçeye doğru ilerilediler. Bahçe boşalmış gibi idi. Bahçe- den misafirhaneye girdiler. Mu- hafızlar kendilerine bir şey sor- madan içeri aldılar. İki kardeş, o geceyi bir ya- takta geçirmiye karar verdiler. Çünkü uykuya daldıktan sonra birinin gelip üstlerini aramasından korkuyorlardı. Üstleri aranır da kapının anahtarı üzerlerinde bu- lunursa akibet feci olurdu. Ertesi sabah kahvaltıdan sonra ötede beride dolaştılar. Maksat- ları Gül Hanımı götmek, hiç olmazsa Mesrureden bir şey anla- maktı. Fakat bunların birini de göremediler. Çok geçmeden şeyhin zabit- lerinden biri gelerek kendisini takip etmelerini söyledi. Zabit onları Şeyhülcebelin parmaklıksız taraçasına — götürdü. Kapkara yığın yine orada oturuyordu. Fakat Gül Hanım da önun yanı başında ve tahtının üzerinde idi. Gül, tepeden tırnağa kadar ipek ve mücevher içinde idi. Kurt da, Doğan da ilerleyerek — onunla konuşmak istediler, fakat muha- fızlar önlerine gerildiler ve onla- ra duracakları yeri gösterdiler, Kurt türkçe ile bağırdı: — Gül Hanım!-bu ne hal? Gül, Kurda baktı ve gülüm- sedi. Şeyh Mesrureye bakarak em- retti. — Yabancılara sunlar! Mesrure iki kardeşe hitap etti: — Kurt ve söyle. Sus- Doğan Beyler! burada — efedimizden — müsaade almadıkça konuşmak — yasaktır! onun için gerek efendimize, ge- rek arkadaşlarına birşey söyle- memenizi tavsiye ederim. İki kardaş sustular. Şeyhücebel — dâilerinden kaçına işaret ettiği için bunların üçü kalkarak yanına yaklaştılar ve mühim olduğu anlaşılan bir mesele üzerinde bir hayli konuş- tular. Dâilerin hepsi de sert bir sert bakınıyor ve kaşlarını çat- mış bulunuyorlardı. Şeyhin bir işareti üzerin da- iler yerlerine oturdular. Muha- fızların biri dışarıya çıkıp birkaç kişi ile birlikte içeri girdi. Bu yabancıların hepsi de yeşil sa- rıklı idiler. Asil yüzlü adamdılar, Yolculuktan yorgun oldukları an- laşılan bu adamlar Şeyhülcebele eğilmeden, yörüdüler ve yalnız Gül Hanımı selâmladılar. Şeyhülcebel bunlara bakarak: — Kimsiniz? Ne istiyorsunuz? Ben bu havalinin hükümdarıyım! Bununla hüküm sürerim! Şeyh kızıl hançerini kaldırarak gösterdi. Gelenlerin reisi cevap verdi: — O hançerinizi bir tarafa bırakınız! Onu taşıyanların ikisini Sultanın çadırı içinde parçaladık. Katiller, haydutlar, reisi! Biz Sultan Salâhaddinin elçileriyiz. İtimat kâğıtlarımız şunlardır. İs- terseniz okuyunuz! — Hacet yok. benden ne istiyor? — Sizden istediği şudur: Suk- tana hizmet etliğini söyliyen Zaloğlu namında bir hain ile onun bir adamı, Ba'lebek emiresi Gül Hanımı sizin elinize düşür- müşler. Kumandan Haydar Bey vaziyeti anlattı. Bu hanım, Sulta- nın hemşirezadesidir. Sultan, onun kendisine iade olunmasını ve Zaloğlunun başını teslim etmenizi istiyor. Salâhaddin ( Arkası var ) Bir Teşekkür İstanbul, 29 (A. A.) — Gazi- antep meb'usu Nuri Bey aşağı- daki teşekkür mektubunu gönder- miştir : “Türk dilinin ve Türk kültü- rünün Museviler arasında tamim ve inkişafını maksadile Ankara Musevileri tarafından teş- kil edilmiş bulunan ve teşekkü- lünden sonra benim de azalığını kabul etmiş bulunduğum (Türklük kültür birliği) kulübünde 20 ağus- tos 933 gecesi vukubulan toplan- tıya iştirakim hasebile gerek Türk Musevi vatandaşlarımdan ve gerek Avrupanın büyük merkezlerinden temin Musevi zevattan almış olduğum takdirkâr ve teveccühkâr telgraf- namelere teşekkürlerimi arzetmeyi bir vazife bilirim. Gaziantep meb'usu M. Nuril ——— ALKAZAR Sinemasında Mevsimin en güzel filmi TARZAN Dünya deniz sampiyonu WEİSSMULLER tarafından Fransızca sözlü film. (6867) ŞİK Sinemada KARIM BENi ALDATIRSA Türkçe sözlü operet Bu film yal bir hafta gösterilece- ginden rin ve tekrar gör- mek istiyenlerin istical etmeleri rica olunur, — S Ayafsız —Dirge—;ılerin—Safıfı_nas; Yasak! Yeni Ölçüler Meselesi |— Tatbik Sahasında! ( Baştarafı 1 inci sayfada ) zamnamesi bugünlerde bize gel- mek üzeredir, Hariçten gelecek malzemeler, buradaki ölçü ve âletlerin nizam- | namede yazılı olan tecvizi hatala- ra ne derece uygun olduklarını | gösterecek — normal âletlerdir, yahut diğer bir tabirle miyar- dırlar, Bu cümleden olmak üzere hassas teraziler, hassas tartılar, litreler, aerometreler, uzunluk öl- çüleri ve saire mesaha âletleri- dir. Bizde yapılan ölçüler vezin, yani tartı ölçüleri, litreler, terazi- ler ve uzunluk ölçüleridir. Bunla- rın şekil, eb'at, malzeme ve de- recei hassasiyetleri nizamnamede mufassalan yazılıdır. Meselâ: tar- tılar şeklen üstüvani olacak, yek- pare olacak, pürüzlerden, çıkın- tılardan âri olacak, kuturları ve yahut yükseklikleri muayyen eb'- adı geçmiyecek. Kantarlar da bazı fenni şeraite tabi tutulacaktır. Ü Meselâ: — Bunların - topuzları şimdiye kadar olduğu göbi bir halka ile kantara ilişik olmıya- cak, sürmeli olacaktır. Basküller- de olduğu gibi.. Nizamname neşr- edildiğinden bu neşir tarihinden iki ay sonra yeni — yapılan veyahut memlekete giren bilü- mum ölçü ve tartılar ve mesaha âletleri ayar edilmeden ne satı- labilecek ve ne de memlekete ithal edilebilecektir. İstanbulda mevcut 17 fabri- kanın bütün ihtiyaçları temin edebileceklerini — zannediyorum. Fabrikalar birkaç gün sonra yeni şekilde imalâta başlıyacaklardır. Halk yeni ölçüleri bu fabrika- lardan tedarik edebilir. Elde mevcut okka, arşın ve mümasili eski ölçüler 1 kânunu- retle kullamılmıyacaktır. Bunlar fabrikalarda — yeni baştan yeni Yo sani 934 ten itibaren hiçbir su- | şekilde dökülmek suretile istimal edilebileceklerdir. Elde mevcut olup ta nizam- nameye uymıyan ve fakat yeni sisteme giren ölçüler, meselâ: Bazı cins teraziler, bazı cins ki- lolar cinslerine göre 1-4 sene daha kullanılabileceklerdir. Şirketlerde, depolarda ve tica- ret evlerinde satılmakta olan öl- çüler de tabiatile büromuz tara- fından ayarlanacaktır. Nizamnameye mugayır — ölçü yapanlar, ölçülerini ayar ettirme- yenler, yanlış ölçü kullananlar hakkında cezai hükümler vardır, Kanun ve nizamnamenin tayin ettiği müddet zarfında bize mev- du işleri ikmal etmeye mecburuz.., |Üniversite Kadro- sunda Değişiklik. Yapılıyor ( Baştarafı 1 inel sâyfada ) Üniversitedeki münhal mual- lim muavinlikleri için intihaplar yapılmakta ve üniversiteye kuv- vetli elemanlar teminine uğraşıl- maktadır. Yeni teşkilâtta asistan mikta-« r iki misli artırıldığından mev- cutlara ilâveten yeniden asistan alınacaktır. Bunların seçilmesine bir ay sonra başlanacaktır. İyi yetişen asistanların bir müsabaka imti- hanı geçirdikten sonra muayyen bir müddet için |Avrupaya gön- derilerek doktora yapmaları tes min edilecektir.| Ecnebi profesörler işi şimdilik bir tevekkuf devresi geçirmekte- dir. Refik B. |bir müddet sonra Bu işle esaslı şekilde meşgul olacaktır. Edebiyat fakültesine bağlı olmak Üzere tesis edilen yabancı diller mektebi bu ders | senesi başında faaliyete geçmiş | olacaktır. AZARI TÜR, TİCARET . — ee v B EYİ ARKADAŞIMIZ: KUMBARADIR. BÜYÜK YILDIZLAR MÜSABAKASI Yakında SARAY (Sabık Glorya ) Sineması tarafından tertip edilecek müsabakadır. YBR27)

Bu sayıdan diğer sayfalar: