4 Eylül 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

4 Eylül 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

w SON POSTASI l Odada misafirler vardı. Bahis şimdiki çocukların akıl- larından, anlayışlarından açılmış- tı. Bu sırada ihtiyar bir hamım- kendi kız çocuklarından birine sordu: — İğne neye yarar kızım? — Yaramazlık edince annele- rin çocuklara batırmasına yarar | teyzel, Kadın başını salladı. Afacana döndü: — Bulaşık yıkamak - için ne yapmak lâzımdır evlâdım? — Annem gibi bağırmak?. — Kime? — Babana.. Annem babama bağırmayınca, babam bir türlü bulaşık yıkayamaz da!.. * — Aman kaçalım, yağınur geliyor, aklanacağız! vi Mestanı görmüşsünüzdür, tem- | bel hayvanın biridir. Hele son günlerde büsbütün — ahmaklaştı, fareler bile onu aldatmıya başla- dılar.. Hiçbir şeye dikkat etmi- yor, boyuna ötekinin, berikinin, sözlerine kanıp bizden dayak yi- yor... Ha, ben size bizim Tiptop isimli maymunumuzu — göster” dim galiba..Yaaal.. Bizim bir may- munumuz da var.. Görseniz — öyle güzel şey ki, ba- yılırsınız. Bakın geçen gün bizim Mes- ,i tanla Tiptop ne- , ; | 3 yapmışlırlşv_’j.j Ğ ler Anlatayım: A (Tiptop çok ğ kurnaz — şeydi.. ı:pf— Hele canını bes- lemesini çok se- verdi. - Ekseriya Mestanla beraber oynarlar, bazan camı çerçeveyi aşağı indirirlerdi Tiptopla Mestan bir araya geldimi; muhakkak ki Hayret Afacanla babası birgün Babı- | ali kitapçılarından birine girdiler. O sırada Afacan uzun masa üs- tünde duran kitaplardan birin eli- ne aldı. Sayfalarını açmak istedi. ve hayret ederek babasına döndü. — Babal. — Ne var oğlum.. . — Baksana, bu kitabın say- faları hiç açılmamış, nasıl olmuşta kitabı açmadan yazmışlar?!. BIÇAK Afacanın babası hastalanmıştı.. İkide bir de karyoladan fırlayor : Başı ateşler İçinde yanıyordu. — Yamyorum, yanıyorum, yanıyorum ! diye başını sıkıyordu.. Bir sabah Afacan babasının yanına girdi. Hasan Bey dalgındı.. Gözleri açık uyuyordu. Bir aralık uyandı, etrafına bakındı. Ve baş ucunda duran Afacamı, karısı zannederek can çekişir gibi mırıldandı: — Aman çabuk, hararetimi kesmek için bir şey getirin bana !.. Dedi, Afacan koşa koşa dışarı çıktı ve elinde * — Al baba kes! l —ei 0 ?A... Afacan korka korka babası- nın yamına yaklaştı: — Baba, dedi. Sana bir şey soracağım! — Sor oğlum... — Meselâ ben bir kabahat işlesem de... Senin dolabından iki elma alsam... — Ecece?.. — Sen bana: “Doğrusunu söyle dolaptan elmaları sen mi aldın?,, Desen... — Etecee?. —Sonra: “Yalan söylemek çok fena şeydir, haydi doğru söyle! ,, desen.. —Eete peki, ne olmuş?. — Acaba izinsiz reçel almak Mi daha büyük kabahat. © » Yoksa yalan söylemek mi?. bir bıçıld, geldi : Afacanın dişi ağrıyordu.. No yapsın, e yaptın?. Düşündü, taşındı. Nihayet bir çare buldu.. Evdeki seki- çiftelerden birini aldı., , Bir, iple, dişlal: ve çiltenin heresimi bağladı.. | Afacânın Hikâyeleri | Maymunun Kurnazlığı | ——— —N evden bir şeyler çalınır, bir şey- ler kırılırdı. Bir gün Tiptopla, Mestan mut- bahta, ocağın kenarında oturur- larken maymunun aklına birşey geldi.. Birkaç saat evvel, annem ocağın külleri arasına bir sürü kestane koymuştu. Ne iyil. Oh, Hele şu kestaneleri bir boğaza ne iyi atsak, olacak! diyordu. Gi Mestan kestaneleri çıkarıyor ıııyıın; da atıştırıp duruyarlardı Tiptop, mırmır. uyuyan Mestana yaklaştı: — Mestan kardeşçiğim, sen dünyada bulunmaz bir mahlüksun. Eşine tesadüf edilmez mahir bir kedisin. Fakat benim elimden hiç bir şey gelmez, kabiliyetsiz, tem- bel, uyuz bir kimse varsa, o da benim. Sen ©o iri pençelerinle neler yapmazsın! Ne olursun, bana şu ateşten bir kaç kestane çıka- rıversenel, Mestanın — koltukları kabar- mıştı. Derhal yerinden sıçradı. Küllere, ve ateşe bir pençe vu- runca, nefis bir kestane d Gelecek Hafta MİKİ MAVZ'ın Maceraları Başlıyor Müthiş Afacana bir gün sordum: — Türkiye nüfusu nekadardır. | Afacan? , | — Ön dört buçuk milyon.. * | — Peki, bu on- dört buçuk | milyonu nasıl bulursun?, — Müthişt. , Elleri tibiye ti tiye tetiği tedi. - Fakat korküyördü. A, Ya bir şey olursa, ya bir şey olursa!. » Birdenbire cesareilendi;. Bür, iki, üç.. Ve tetiği çekti.. çÖSÜKS AA fırladı. Tiptop el çırpıyor, alkışlıyor- du. Mestan da Alkışı duydukça boyuna ateşten kestaneler çıka- rıyordu. Fakat maymun durur mu?, Çıkan — kestaneleri bir solukta Afacanla Cingöz yolda gidi- yorlard.. Bir sokak başında iki dilenci çocuk gördüler. Afacan durdu ve dikkatle baktı. Cingöz sordu: — Neo?. Neye bakıyorsun?. Afacan elini salladı: xuy:r'.d :eueılı yiyor, atıştırıp — Şu'iki . çöceğıni yüzlerinü SET i bakıyorum. Bü örada b"Aumk: oıdld.ıı.. — Ne varki?, hiddetle ea an — Görmiyor musun? Yüzleri Si Vi tçinde? Etrafı ateş ve kül K ielide “ görünce —E! Ne olmuş sanki? — Amma birinin yüzü daha ; :ı“'l eee Ş | akürlü, ahçeye fırladılar, Cingöz güldü: Mestan, — zavallı — Dikkat — etmiyor musun?.. Onun yaşı ötekinden daha büyük.. Elbet kiri de çok olacak! mahzun mahzun bir köşeye çekil- di. O camım kes- tanelerden — bir tanecik — olsun yiyemediği — için ağlamıya, pençe- lerinin yanık acı- larile kıvranmıya başladı. Halbuki Tiptop bir köşeye çekilmiş, dolu mide ile tatlı bir uykuya dalmıştı. ——— Açıkgöz Afacan annesile misafirliğe gitti.. Şeker çıkardılar, Afacan, ev sahibinin getirdiği tabağa yangözle bakarak — uzandı.. Bir tarle aldı. Ağnna atti.. Misafir oldukça ukalâ idi.. Afacanın yüzüne bakarak: — A evlâdım, dedi.. Birisi sana şekör verirse ne dersin? Afacan birdenbire cevap verdi: ——— ” — Balık yok mu ? Ü Birkaç tane daha ver — Henüz yok.. B“ı:îun cuma gali- derim! ba,, Tatil günleri olacak ! Ve A BALIKLAR Hani bilirsiniz ya, Afacanin babası, geçenlerde eve bir kavanoz içinde üç dört tane kırmızı balık getirmişti.. —- Afacan bu balıklarla bir müddet meşgul oldu, oynadı, sularını karıştırdı, saatlerce seyretti. Bir sabah hanımteyze Afacanı bahçede gördü.. Afacan kuyunun başına geçmiş korkarak aşağıya bakıyordu. Hanımteyze tiz bir sesle bağırdı: — Aman çekil, düşersin !.. Ne yapıyorsun orada bakayım ?.. Afacan merakla annesine döndü: — Amne, bizim balıklar bu kuyunun suyile yaşarlar mı ?.. — Yaşarlar ya !.. Niçin sordun 1.. # — Kavanozla beraber kuyuya attım dal.. Son Söz Afacan yolda giderken bir sürü üstü başı pis, mahalle ço- | cuklarına rast geldi. Çocuklar | Afacana — takıldılar. — İçlerinden biri hızla koştu, Afacanın ayağı- na basarak geçti. Afacan kızmıştı: — Utanmıyor mısın? Ayağıma niçin bastın? Çocuk arsız. arsız gülüyor, dilini çıkararak Afacanı | kızdırıyordu: Afacan birdenbire: — Sümüklü böcek! diye ba- ğırdı. Çocuk kaşlarını çattı. — Ne dedin, ne dedin!. Ge- ri al bakayım © son söylediğin şeyil. 4 Afacan söylediği sözün birini geri aldı: — Sümüklü! diye bağırdı ve kaçtı. * | SiMh patlamıştı.. Fakat diş çıkmamaş, Afacan bıla huvaya uçmuştu.. dt zi v

Bu sayıdan diğer sayfalar: