21 Eylül 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

21 Eylül 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Tefrika No. İ KENDİ LİSANINDAN Bir Harem Aüasinm Hâtıraları Yazan: Suat Derviş SON POSTA Sarayın Harem Dairesinde ilk . w 66 Gördüğüm Heyecanım fevkalâde idi, tıpkı kömmalı bir hastaya benzeyor- — dum, çünkü bütün dünyaya sım- sıkı kapalı bulunan bir âleme “Üç gündenberi ben girmiş bulu- nuyordum. Üç gündenberi Yıldız sarayının harem dairesi hizme- fine alınmıştım. Vakın uzun seneler Yıldızın ağalar dairesinde bulunmuştum. — Evet bir esirciden satın alındık- ftan sonra beni, oraya getirmişler we haremde ifayı hizmet edebil- — mek için beni uzun, uzun terbiye etmişler bana usul erkân öğret- mişlerdi. Ve ben bütün o zaman- larda, en sonsuz bir saadet gibi uzaktan, ışıklı pencerelerini seç- tiğim harem dairelerine tayinimi ' İçin için temenni etmiştim. F Ve nihayet işte bundan beş gün evvel birgün beni terbiye — eden ağam karşısına çağırmış ve bana: — Hayreddin demişti. Öbür- gü gün seni harem dairesinde Melekper kalfanın yanına yolla- yacağız ve.. Sözlerinin arkasını kulakları- — min uğultusundan — anlayamıyo- — rum, bilmiyorum, uzun, uzun ba- na neler söyliyor, tenbih ediyor, -— ne nasihatlar veriyordu? Kalbim — bızlı, öyle hızlı vuruyordu ki onun gürültüsü kulaklarımı adetâ sağır ediyordu. Fakat gitgide ağamın ciddi- yet kaplıyan yüzü ve boğuklaşan sesi bana söylediklerinin çok ehemmiyetli olduğunu ihtar etti. Ve dikkatimi toplıyarak onu din- İedim: — — Hayreddin ister harem da- İresinde ister burada, — isterse O selâmlıkta olsun, yani sarayın hangi tarafında olursa olsun sa- ray mensubini daima gözlerini, kulaklarını, ve ağızlarını unut- malıdır. Yani görmemeli, duyma- —malı, konuşmamalıdırlar. En dü- / günmeden yapılmış bir gevezelik “ile insan hem kendi canını hem de başka bir sürü insanların canını — yakabilir. Unutma ki sen öbürsü gün oraya Zatişahanenin harem / dairesine gidiyorsun ve işte - bil- — hassa orada kölelerin işitebilece- ği hiç bir mesele yoktur. Bupu dinle: Bu sözlerim ku- — lağına küpe olsun ve katiyyen gnutma ki orada, değil üstüne vazife elmıyan bir şeye karışmak — hatta istemeden vâkıf olduğun — bir sır bile seni ölüme kadar sü- rükler, Yıldızda çok işiten kulak — patlar, çok gören göz kör olur, çok söyleyen dil kopar ve çok — bilen baş muhakkak ezilir. ' Ağamın bu sözlerini duydu- ğgum gündenberi harem hakkında — eskiden bile çok fazla olan me- — rakım büsbütün artmıştı. Ve içinde geçirdiğim bu üç — gün benim merakımı tatmin et- mekliğime hiç te yaramamış ve — onu büsbütün büyütmüştü. Loş koridorlar, sessiz salonlar, ' geniş — dehlizlerde — rasgeldiğim — haremağaları veya saraylılar es- rarlı gölgeler gibi, yürümekten | — daha fazla süzülüşü andıran bir akışla, ayak sesleri duyulmadan — yanımdan geçiyorlardı. Loş köşelerden duyalan kadın hısıltıları hatta bazan kah- kahlar, Bını karşı kuııyı gör- düğüm iki genç kadının beni görlür görmez ani sükütu, kalbime tecessüs ve endişeli bir raşe ve- riyordu. İ * Melekper kalfa beni hazinedar ustaya bir iş için göndereceğini söylediği zaman kalbim ağzıma geldi. Hazinedar ustayı üç gün- dür haremde olduğum halde he- nüz bir kere bile görmemiştim. Ve şimdi birinci defa olarak onu görecek bu suretle hünkâr daire- sine gitmiş olacaktım. Melekper kalfa beni hazinedar ustaya yolladığı zaman saat:epi ilerlemiş ve avizeler yanmıştı. Ben geniş koridorlarda zatişahanehin dairesine doğru ilerliyordum ve kalbim heyecan içinde idi. Hünkâr — dairesine bukadar yaklaşmak muhakkak ki bir ace- mi için çok mühim bir hâdise idi. Sarayda bukadar sene bulun- duğum halde zatı şahaneyi gör- mek henüz bana nasip olmamıştı. Uzaktan bazan cuma alayına gittiği zamanlarda arabasına bini- | şini belki görmüştüm. Fakat ha- yatımda hiç bir zaman onun dairesine — yaklaşacağımı, — hele böyle hareme girişimden bu ka- dar kısa bir zaman sonra buna nail olacağımı bir an düşünme- miştim. Ve oraya beni yaklaştı- ran her adım kalbimin heyeca- pını bir kat daha du. Fakat bu yürek çarpıntısı hazinedar dairesi kapısına geldi- ğim zaman son derecesini buldu. Ve birden tevekkuf ettim... Burada ne oluyordu. Sarayın bir cami içindeki ve bir hasta odasındaki derin sessizliğine mu- kabil burada büyük bir gürültü, bir hareket, telâşlı ayak sesleri, konuşmalar - fısıltılar — vardı. Ka- dınlar oldukça yüksek bir sesle görüşüyorlar ve — konuşuyorlar- dı.. Bu gibi sesler sarayda işitilmesi âdet olmıyan birtakım gürültülerdi. Sarayın başka yer- lerinde bile yapılamıyan bu gü- rültüyü hünkâr dairesinde kim yapıyordu? Kapılar çok - kalın olduğu için içerdeki seslerin ne söylediği farkedilmiyordu. Fakat birden bütün ©o kadın fısıltılarını öldüren gür ve kalın bir erkek sesi duyuldu. Bu ses yüksek perdeden bir şeyler söy- liyor.. Bağırıyor ve belki de et- rafındakileri — azarlıyordu. Saray- da acemi olmak çok müşkül bir şeydi. Bu vaziyet karşısında be- nim yerimde eski bir köle her- halde yapacağını bilirdi. Fakat ben — mütereddittim. — Kalfamın emirlerini ifa etmeden geri dön- mek istemiyordum. Fakat böyle gayri tabil bir ahvalde olan hün- kâr dairesine de girmekten kor- kuyordum. O işte ben tam bu te- reddüt içerisinde iken birdenbire karşımdaki kapı açıldı. Genç ye güzel hazinedarlar biribiri arkası sira dışarı çıkarak iki tarafa ay- rıldılar ve kapının ağır perdele- rini tuttular... Nefes almaktan bile çekinerek bir kenara büzül- miye gayret ettim. Ne oluyordu acaba? Böyle tutulmuş perdelerin arasından kim çıkacaktı. Oldu- ğum yerde durüyor ve yere dik- aei di W — & tezyit ediyor- | Şey Ne Oldu? hgııı gözlerimin ucile kapıya bakıyordum. Kapıdan çıkan otuz, otuz beş yaşlarında solgun yüzlü genç bir adamdı. Onu görür görmez kalbimde kor- ku ve saygı ile birden geriledim ve ellerimi göğsümün üstünde ka- vuşturarak bir köşeye büzüldüm. Çünkü bu adamın Sultan Hamit olduğunu tanımıştım. Ona gelin- ce o da beni görür görmez kar- şısında hiç tanımadığı bir yüz görür görmez birdenire ürkerek durmuştu. Fakat bu duruşu çok sürmedi kendini çabuk — topladı ve kalın sesile sordu: — Sen kimsin?. Burada ne arıyorsun? Heyecanım ve dehşetim oka- dar büyüktü ki adeta çenelerim kilitlenmişti. Bir söz söyleyecek halde değildim. O sabırsızlıkla tekrar etti: —- Burada ne arıyosun? Titreyerek cevap verdim: — Hazinedar ustaya kalfam- dan haber getiriyordum! Benim sözlerimi dinlememişti galiba, gözlerile sanki etrafında bir şeyler arıyordu : — Ne kadar zamandir bura- dasın? ( Arkau var ) varafından gösterlmekie olan Fransızca sözlü büyük VALANSYA YILDIZI filmi çok büyük bir "Ğ_-ıuı'y.n ilâhi yıldız. BRiGİTTE HELM İlâve olarak : 1—M. ÇALDARİS'in avdeti. ş İPEKFİLM GAZETESİ 2— Paramount — dünya haberleri ve avarede : MÜNİR NURETTİN B. sühnede en güzel tango şarkılarını söyliyecek, MES'UT CEMİL ve YAKUP NECİP Beoyler orkestrası kendisine re- fakat edecektir. — (7601) BU AKŞAM Saat 945 te Beyoglu Kısmen İstanbul bele- diyesi — Beyoğlu hastanesinin — ih« tiyaca kâfl gel mediğini görerek genişletmiye ka- * rar vermiş ve bu maksatla — hasta- neye bitişik olan iki ahşap — evi 13,500 liraya is- timlâk — etmiştir. Buraya rontgen, ve elektrikle te- davi daireleri ile eczane yapılacak- tır. — Maamafih hastanenin er- keklere — mahsus olan kısmı şim- diden — büyütül- müş ve 30 ya> taktan 70 yatağa çıkarılmıştır. Ve bu işin masrafı hemen mün- Beyoğlu hai 2- dahiliye ter Mustafa, $ « doktor Zahit, ö - (dare maı başhemşire Nazmiye Hanım , 8 « Eczacı Hamdi Bey, 9* l:yioı )l Hastasisi Genişledi Va 8 ;;;,f,î.' lm dektorları: | - Sertabip operatör Fikret, 1 Necmeddin, 3 - operatör Kadri, 4 - deke ra İlyas Beyler, T - idare memuru Yunuz Bey. hasıran hastanenin bütçesine sıkıştırılmıştır. Resmimizde bu muvaffa»r kiyeti gösteren sertabip ve arkadaşlarını görüyorsunuz. Olimpiyakos Birinci Müsabakada Yenildi Misafirlerimiz İkmcı Maçta Galıptırler İzmir (Hususi) — Yunan "O- Himpiyakos,, — takımı — şehrimize gelerek ilk iki maçmı — yaptı. Maçların birincisi Altınordu ta- kımile yapıldı. Uzun zamandanberi antren- man yapan Altınordu takımına, Sabahattin ve Sait gibi en kıy- metli iki elemanı da — iltihak edince takım —azami kuvvetini buldu. Oyun Yunanlı — misafirlerin hücumile başladı. Yunanlıların ilk akını, Altınordu müdafaasında lükle kesildi. Şimdi Altınordu ücuma geçmişti. Saitten muzaffer ve ondan Âdile pç:n top penaltı ile neti- celendi. Âdil el bir vur Altinordunun ı&“ı olünü hy;:t'tıı. Misafirler ıışılıınıılı. Sahaye alışamamazlığın — ve yorgunluğun doğurduğu bu vazi- yetten Altınordunun hücunı hattı, azami surette istifade ediyordu. Netekim devrenin ortalarında Mu- zaffer üstadane bir şütle Altınor- dunun ikinci golünü kaydetti. İkinci devrede Altınordu yine oyuna hâkimdi. Misafirlerin hü- cumları muavin battında kesiliyor; Altınordu kalesine kadar uzana- mıyordu. Hücum hattında Saidin TÜRK SİNEMASINDA gayretile ilerileyen Altınordunun müteaddit hücumları bazan Yu- nan kalecinin, bazan da dlnt ve teşadüflerin tesirile gol ol miyordu. İkinci devrenin son dakikala- rında misafirler penaltıdan bir gol yaparak l 2 ile mağlüp oldular. İkinci maçı Altınordunun İtah yan takımile misafir takım yaptı. Misafirler ikinci maçta daha iyi oynadılar 0-2 galip geldiler. (Eaki Glorya) Sinemasında RAND HOTE filminin ilk iraesi, Hayatın bütün cilveleri bir palasta Mevsimin sinema hâdisesi FOX JURNAL Fintlarda zammiyat yoktur. (7505) (Sabık ) MAJİK Mevsimin açılması münasebetile “REX İNGRAM,,1n milyonlarca Frank sarfile vücuda getirdiği FRANSIZCA SÖZLÜ ZEYNEBİN GÜNAHI PİERRE BATCHEFF - Şark seması altında geçen bir ıık macerası ve heyecanlı harp İlâveten: FATTY nin iki kısımlık komiği ve manzara - Telefon: (BAROUD) ROSİTA GARİCİA - COLETTE DARFEUİL sahneleri 40690 Bu gece Türk sinema sanayiinin yeni bir zaferidir: (,UNKU baştan nihayete kadar heyecınlı ve şaheserler şaheseri GÜN DOĞARKEN Filmi tamamen Türkçe Sözlü e EPE K Sinemasında Numaralı biletlerinizi der, v BiŞeree Li a| ırını:; î <at

Bu sayıdan diğer sayfalar: