22 Eylül 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

22 Eylül 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

VA a re aş iy KM A e NR a TİP a. Tefrika No. 2 Bir Harem Ağasının Hâtıraları KENDİ LISANINDAN Yazan: Sunat Derviş SON POSTA İhtiyar Kadın Sap Sarı Kesilmişti.. Elleri Ve Dudakları Mireydrilu Dünkü Kısmın Hulâsası: Hayrettin o isminde bir köle, Melekper isminde bir kalfanın yanında hizmet etmektedir. Kalfa birgün onu Yıldız sara- yına, hazinedar ustaya gönde- riyor. Hayrettin o heyecana ve endişe içindedir. Çünkü Hün- kârın yanına ilk defa çıkıyor. Bu yüzden tecessüsü büyük bir helecanla (okendisini sar- mıştır.. Koridorlardın geçerken birden bire kapılardan biri açılıyor, otuz otuz beş yaşlarında bir adam, geop ve gürel. bazinedarların ortasında dışarı çıkıyor. Bu Sultan Hamit'ir. (Kendisine ürkerek bakıyor. > Sen kimsin ve ne zamandir buradasın? Diye soruyor. — Şimdi gelmiştim efendimiz! — Buradan çıkınca ne tarafa gitti? Ne söylemek istediğini anlıya- madım. Hayret içinde idim, Kim- den bahsediyordu ?, — Kulunuz hiç kimseyi gör- medil diye kekeledim. Doğru söyleyip söylemediğimi »lamak ister gibi gözlerini üzerime dikmiş. olduğunu hissediyordum. Başım öne eğilmiş olduğu halde , mazarlarının kudreti bir ateş gibi bütün vücudumu yakıyordu. İhti- yar haznedar usta imdadıma yetişti; — Aslancığım (o cariyelerine İnansınlar dedi. Efendimizin kıy- metli başına yemin ederim ki, efendimiz namaz kıldığı müddet- çe kapının önünden ayrılmadım... Hiç kabilmiki odalarından biri çıksın da kulunuz görmesinl..: Zatışahane haznedar ustayı dinlemiyordu. Gözleri hep bende idi. Birden kısık bir sesle sordu: — Üniformalımı idi? Şaşkınlık ve korku içindey- dim. Hiddetini tabrik etmemek için ne cevap vermeliydim? kim- den bahsediyordu? ne demek is- tiyordu? Ben kimseyi Ogörme- miştim. Sökütumun lüzumundan fazla devam ettiğini zannederek heyecanla : — Kulunuz hiç kimseyi gör- medim efendimiz! diyebildim. Haznedar ustanın yüzü tehey- yücünden kıpkırmızı kesilmişti: — Efendimiz, diye mırıldandı. Böyle bir şey imkânsızdır 1. Oda- dan hiç kimse çıkmadı.. Kulunuz bep orada idim. — Bu sözle ne demek isti- yorsunuz haznedar usta... Söyle- diklerim doğru değil mi? — Aman estağfurullah aslan- tığım... Cenabı hak beni böyle bir günahtan muhafaza buyursun! — Namazda iken arkamdan geçtiğini gözümün ucile gördüm diyorum size! Acele selâm verip başımı o çevirdim.. Fakat artık odada değildi.. Yanıldığımı zan- nederek yeniden namaza durdum. Fakat kendisini yeniden gördüm.. Anlıyor musunuz haznedar usta? İktiyar kadın sapsan kesil. mişti. Elleri ve dudaklan titri- “yordu ve cevap vermedi.. 5 Hünkâr da dehşetli bir asabi- yet içinde idi. Mabeyn dâire- sine doğru yürürken bana döndü ve sert sesile; — Sen de gel! zinedarların arkasına araz ve beraberce zatişahaneyi takip et- miye başladık. Bütün kanım başıma çıkmıştı. Yüreğim dehşetli surette atıyordu. Nereye gidiyorduk? Niçin beni çağırmıştı? İstemeden, ve hiç lü- zumu olmadan nâhoş bir işin içine girdiğimi hissediyorum. Hünkârın bir eli cebinde idi. Hem yürüyor, hem bazinedar ustası ile konuşuyordu: — Onu iyice gördüm... Bunun bir hayal olması kabil değildir! — Amân Aslancığım kulunuz da ne diyeceğini artık şaşırdı... Nasıl olur da odadan çıkanı ca- riyeleri görmez ki.. Çırağan sara- yından çıkabilmeleri esasen im- kânsız... Hiç nasıl olur da o kadar münafıkın gözünden kaçılabilir. Sonra da kendileri hasta... Vallahi kulunuzun aklı bunları bir türlü kabul etmiyor!.. Şimdi arlamıştım. Çırağan #a- rayında mahbus olan Muradı Ha- misten bahsolunuyordu, Hünkâr namazda iken, biraderinin oda- sında dolaştığına zahip olmuştu! Bunun, bir hayalden başka bir şey olmadığına emindim. * Mabeyn odasının kapısına ka- dar gelmiştik. Oraya gireceğini anlıyarak hemen kapının iki ka- nadını birden aç'ım. Hazinedarlar kapının önünde kalmışlardı. Zati şahaneyi yalnız olarak takip ede- tek o mabeyncilerin o bulunduğu odaya girdim. Bu odada iki ma- beynci, bir yaver bir de kızlara- ğası vardı. Hiç beklemedikleri bir saatte hünkârı görünce hayret ve dik- katle yerlerinden fırlamışlar, bür- metkârane ellerini kavuşturmuş- lardı. Zatişahane bir an içinde oda- nn her tarafını keksin gözler- lerle araştırdı, ve birdenbire sor- du: — Biraderim neredeler? Dört adam hayretten büyü- İ müş gözler, ve dehşetten sarar- mış yüzlerle biribirlerine baktılar ve beraberce cevap verdiler: — Çırağan sarayında efendi- miz! Hünkâr daha fazla sararmıştı. Sağ eli cebinde idi. her zaman taşıdığı tabancasını sıkı sıkı tut- tuğu anlaşılıyordu. Diğer elini | alnına götürerek sözüne devem | etti: — Kapıdan girmeden evvel burada yabancı bir ses duydum. Kim konuşuyordu? Hepsi şaşkınlık içinde bir.bir- lerine baktılar ve mabeyincilerden biri zatişahaneye yaklaşarak : — Efendimizin, sadık köleleri burada olduğu müddetçe bu odaya bir yabancının girmesi kabil değildir, dedi. Hünkâr yorgun bir halde bir | koltuğa çökmüştü : — Yıldız Kumandanı çağı- roz | Emrini verdi. Bu adam odadan çıktıktan sonra zalişahane yave- rine dönerek: — Hemen şimdi Selim ağa ile beraber Çırağan sarayına gi- derek biraderime selâmı huma- Diye emretti. Titriyerek has | yunumu teblig ediniz! Dedi. Yaverile Selim ağa ayak öperek çekilmişlerdi. Benim de bütün arzum bir an evvel kalfanın yanına avdet etmekte idi. Zatı şahane sanki benim (düşüncelerimi (o biliyor muş gibi, yavaş bir sesle emretti: — Çekile bilirsin! » Dışarı çıktığım zaman geniş bir nefes aldım. Nihayet serbest- tim. Kalfamın yanına avdet ede- ceğim zaman kızlar ağası ile kar- şılaştım Yaver ... Paşa ile konuş, makta idiler. Beni görünce elile bir işmret ederek yanına çağırdı. Mütereddit ve korkak adımlarla ona yaklaştım. Elini omuzuma ko- yarak yüzüme baktı, sonra gü- lümseyerek paşaya hitap etti: — Bu çocuğu görüyormusu- nuz paşa bazretleri dedi. Bu is- tikbalini yapacaktır! Harem daire- sine geleli daha üç gün oldu. Onu bugün zatı şahanenin mai- yetinde görüyoruz... ( Arkası var ) Bugün ALEMDAR Sinemasında Arsu ve talebi uruvmi üzerine İstanbul'da son defa olarak KARIM BENİ ALDATIRSAŞ Bilani Darülbedayi (artistleri (o tarafından oynanmış Türkçe sesli ve sözlü opereti gösteri'mektedir Bugün matineler: 2-4-6 gece 9,45 ota (Sabik Majik T Ü R K Sineması Dün akşamdan itibaren gayet zengin bir programla mevsimini küşat etmiştir. " — ZEYNEBİN GÜNAHI (BAROUD ) Franazen sözlü PİERRE BATCHEFF - ROSİTA GARCİA COLETTE DARFEUİL REX İNGRAM'in wmazzam şeheseri — 2 kısımlık Fatty'nin yeni komiği 3 — Manzara: (Maggicre gölü) PR Bugün MiLLi Sinemada 2 muhteşem fim birden kemali muvaffakıyetle devam ediyor. | SİNE DAVA, Ayrca: TARZAN Johny WEİSMULLER tarafından (7605) Bu harikalı film Bugün » bn > Bu Cuma Nereye Gideceksiniz ? Rumbalı Bir Gazinoya Gelmek ister Misiniz? mb Öküzün Boynuzunda Değil, Bi rümbanin ne çeşit dans olduğunu, nasıl oynandığın bilenler, görenler var mi acabs?. “Puf, bu da sual mi?, diye bi şınızı çevirmeyin, size bir — meraklısının, bir mütecessi- ça değil, bir gazeteci- şlarini söyliyeceğim.. O. halde, yürüyün, sizinle i tramvaya binelim, Taksimde ine- lim, Gümüşsuyuna akarken sağdaki Park Otel çesine da- lalım ve caz gürültüleri içinde bir masaya çöküvereliml.. Oldu mu?. Artık iş şimdi yak nız dinlemek ve seyretmekte ka- lıyorl.. Fakat tuhafı ki, lundan alap gelen emekle, Park Otel gazinosuna giriyorl.. Aman, gözünüzü öyle ene oturmıya değil, dolaşmıya.. bir yandan vurup öteki taraftan çık- mıya geliyorlar.. eğer her n bu küçük yere oturmuş Eği muhakkak ki gazino sahibi sevin- ame er puslalarını çoktan ir kaç kere ş şırır, güneşe a tutmıya kalkardı. rn İşte, tıpkı bir çiftetelliye, benziyen, bir Rum havası çalıyor. bu, bu zamanlarda o kadar rağ- bette ki.. hemen her delikanlının ndan duyuyorum! oynak, kıv- siz bayıltıcı, tiiretier bir caz havası, rumba havası... Beyaz sakız gibi masalarda uslu uslu oturan çiftler, ilk sak- sofon sesile beğ sıçradılar., rumba, rum yaşasın hayat!.. Amma, bu rumba nasıl şey- dir?. anlatayım: Efendim, çifte telliyi bilirsi- Biz.. meselâ bir kadın ay: kal- kar, iki elini başı üstün leştirir, baş parmaklarını kenet- leyerek, fındık sesile şıklatmıya başlar ve kalçaları, ahenkli bir dalgalanışile iki tarafa doğru döner durur... Siz bunun yalnız el şakırtısını ve yalnızlığını değiştirerek, dans denilen yürüyüş “areketlerile ya- pacak olursanız, buna adile sa- nile “Rumba ,, derler... Yani, çiftler (mütemadiyen yürüyecek ve mütemadiyen kal çalarını iki yana-cazın temposile amma * sallıyacaklar.. Bu gazinoda da, her yerde olduğu gibi Rumba gözde... İpek beyaz elbiseleri, kesik kollu fileli ceketlerile, .kadınlar Rum- baya delicesine aşık.. ne de buk kalkarlar, ne de çabuk nüp, kıvrılmya başlarlar, şaş yorum.. » Bu cuma sizi işte böyle bir ere götürmek istiyordum.. Hem Rüntâyi seyreder, hem de denize, mârmaraya, adalara ve karşıya- kadar tatlı bir çay içersiniz... Eminim ki, dans bir modadır ve eminim ki, modaların içinde Çift Sevişen £ Kuşun Gaga- larındadır bile, çiftler, her pr sanki bir e iyiye ibi hı ve z. Bakar, ge Gi üyeli “ote ran, bol kıvırcık saçlı kız, ne dı çok Jan Kravforta benziyor yu sarı saçlısı tapkı Jan Harlon yanındaki esmer delikanlı da yemin ederim ki, kendini Klari Çaki in söy” Evet, bütün bu kalabalık içim de sinema yıldızına benzemiyet ihtiyarlar ve biz varız.. Marmart rüzgürlarına “karşı, caz gürültü leri ve ince keman sesleri içinde bu ne bulunmaz yer, bu nı seyredilmez manzaradır! önünüzden geçen çift lerden biri az yüksek sesle: — je vous assure, Je vow gi mon Çer bebel fısıldaşırsa, aldırmayın, ig Çünkü dünya öki sel Ten değil, bi çifi bile kuşun gagalarındadır. Bu cazlı, çiftli, Marmaralı rüzgârlı yere, zinhar yalnız ba şınıza eyin, Mut- laka yanınıza bir Havva kızı alın. Böyle güzel, böyle cennet misali yere hiç “gülüstan,,sız gidilir mi?.. *yp * Artık bağ zamanı geldi, İs- tanbulun bağları da yetişti. Bir kaç senedir şehirde bağ eğlence- leri ve bağ tenezzühleri moda hükmüne girdi. Her bağda asri bir gazino tesisatı yapıldı. Şimdi İstanbullular taşraya hasret çek- miyorlar, onlar da tıpkı taşralılar gibi üzümü e yiyorlar. Edirneka, haricinde Babanın bağı geçen hafta kapı" larını İstanbul iii açtı. Bu en mutena çeşitlerden in edilmiş 6500 kütük var. Her birisi kokulu misket cinsinden çavuşlar nn, Seher Hanımların, Şekerpa relerin, Keçi memelerinin, Yapım cakların, İsmet Paşa misketlerinin çubukları üzerinde öyle azametli duruşları, kendilerini seyredenlerin iştihalarına ama var ki insat yemekle d » Ziraat odas azasından Ziya iy bu bağı tesi için cidden büyük emek ve gay ret sarfetmiş. - Türk sinemacılık sanayilnin zaferini yörmeğe, alkışlamaya geliniz! « ağ nihayete kadar TÜRKÇE Te muazzam ve müthiş şaheser GÜN DOĞARKEN iPEK Sinemasında Bugün saat İl de tenzilâtlı matine vardır. amumunummuzuzz> (015) «ef

Bu sayıdan diğer sayfalar: