11 Mayıs 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

11 Mayıs 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gübre Meselesi Etrafında —İiİ- Alelümum toprakların kuvvel inbatiyesi diğer birçok şartlardan sarfınazar ihtiva ettiği besleyici maddelerin çok ve muvazeneli olııı.ılle ölçülür, Muhtelif mevaddı esasiyeyi muayyen miktarlarda ihtiva eden bir toprak mahsul bakımından en muvafık toprak sayılır. Âlimler topraktaki mad- deleri bir fıçmın muhtelif dilimle- rine benzetirler. Dilimler tamam ve kertiksiz olu kadar su İle doldurulması da mümkün olur, Fakat dilimlerden !n;rhıııgi birisi azıcık kısa olursa içine konacak suyun seviyesi mut- laka en kısa dilimin hizasından yukarı çıkamaz. İşte toprakta da bu dilim bütünlüğünün yani bes- leyici maddelerin biribirine denk dmı!ııın büyük ehemmiyeti var- dırı Bir dilimin eksikliğinde suyun seviyesi nasıl —onu geçmiyorsa :ıkddı.lerin birisinin noksanlığı dirinde de o tarladan almacak nn ebemmiyeti ınlq:lıı?k Bere _Ş!ındi bir tarlanın her sene ekildiğini ve binaenaleyh her se muhteviyatından bir ha _Diğ" taraftan nebatların her ceşidi başla başka gidalara muh- taç olduğunmdan birisinin aldığı topraktaki gıda muren Şi l muvi zenesi bozulur. Onun için bir tar laya ekilecek nebatları biribirle- rinin fazla gıdaları ı!m nevilerden seçerek bunl: bir mraya getirmek pek faydalı- * ziraatte biribiri arkasına muayyen bazı nebatatı sıralamıya münavebe denir. Münavebe saye- sinde toprağın gıda mevcudünü biribirine denk tutmıya muvaffak Fakat ne de olsa hariçten besleyici maddeler — ilâve edilme- dikçe -hele yerli nebatlarda . tarla günden güne fakir düşerek artık normal derecede hasılat vermez. Buna çare toprağa gübre Gübre bir toprağın hayatıdır. Gübrelenmeyen tarla her zaman sefalet çeken bir aileye benzer, Ç'*_ esefle kaydetmeliyiz ki bu n & | vechile anlaşılamamıştır. Anıdo-. hanun birçok yerlerinde gübrenin -d hüsnümahafaza edilmek — şöyl lursun - € bir Wz:w" _"'l'“" li çok mahsul aldıkları ala kalara taşıması Vâzımdır, gübrelenmiyen — topraklar gıdaca faki, oı,Ayııi ı.ıı!::x tabiatlerini de değiştirirler. Yine bu sebepten besleyici maddeleri nebatın emmesine elverişli bir hale sokan mikroplar da yaşaya- maz olür. Gübrenin kıymetini bilen köy- lüler onun toprağa bahşettigi fay- dalı tesirler sayesinde harman zamam, mahsul zamam, meyva Çünkü rsa fiçimin ağzına | SsON: POSTA - Yeni insanlar - Arasında "Ev Bilmiyen Bir Kabile Biz zannederiz ki şu ufacık küreiarz Üzerinde keşfedilmemiş, insan ayağı basmamış bir karış yer bile kalmamıştır. Hakikat hiç te öyle değildir. Son araştır. rı_ıılnr gösteriyor ki arzımz Üüze rinde daha birçok keşfedilmemiş meçhul - toprak parçaları ve de- nizler vardır. Nitekim bunlardan bir tanesi de geçenlerde meydana çıkarılmıştır. Bu yeni toprak parçası Börneo ve Filipin adaları arasında bir adadır. Bu adada şimdiye kadar hiç kimsenin bilmediği bir kabile yaşamaktadır. Bajao ismini taşıyan bu kabile halkının yaşayış tarzları gibi itikat ve âdetleri de hayli gariptir. Bajaolarm en garip tarafları ev, yani mesken denilen şeyden haberdar olmamalarıdır. Bunlar bütün ömürlerini, kendi ellerile yaptıkları İnce uzun san- dallar içinde geçirirler. Bu san- dallar, ana, baba, çoluk çocuk; hulâsa bütün bir aile” halkının hem nakil, hem av vasıtaları ve hem de evleridir. Denilebilir ki Bajaolar dünya fzerinde çoluk çocuk yapmak hu- susunda birinci gelirler. Çünkü bu kabile halkı, çocuğu bir aile için en lüzumlu bir varlık olarak kabul etmektedir. Diğer taraftan Bajaolar hayatlarını inci istiridyesi ve balık avile kazandıkları için ailenin çok hnüfuslu — olmasına ehemmiyet - verirler, Çünkü bir sandalda ne kadar çok el işlerse balık ve inci avı da o kadar be- reketli olur. Bu kabilede evlenme meselesi çok mühimdir. Çünkü evlenecek erkekler kız tarafına bir hayli inci istiridyesi hediye etmek mecburi- Yetindedir. Bu yüzden kardeşin rdeşle evlendiği de görülmek-;' Çünkü kız tarafına hediye : tedir. edecek inci bulamıyan bir erkek üânne ve babasının muvafakatil ::;;ll öz kızkardeşile evlenınel: r. Bajao'ların kendileri efsaneleri, Iırilıl:rî y::tlııı:rn;;::: lerinin neresi old hiç kimse bir ğü hakkında da itikatları ise hiç yoktur. Allahi onlarca meçhul bir şeydir. Filipin. civarında dolaşan — müslümanlar. bunların hak dinini 'kabul etmesi için bir hayli uğraşmışlar, fakat muvaffak olamamışlardır Bajao'lar diyorlar ki: <— .Bizim böge * şeylerle _ı!u- Zzamanı, lâsa — bekledikleri yegâne kederlenmezler, ğ yazımda da köylülerle dertleşmiye devam edeceğim, — Çiftçi —— ) Ziraat hususundakt müşküllernisi s#erumuz. Sen Posta'nın (çifeçii ge cevEğ. vedeealiükar e urup uğraşmaya vaktimiz müsait #yaşamaya kalkışırsak önümüzden (e Şimdiye kadar hiçbir cemiyetin "basmadığı halde bunlar mutaas- “sıp bir dinin ahkâmile iş görür- )| ler. Hatta elllahları için kurbanlar şey 'bilwe—i,nı.., "c_ıyı kadar hiçbir şeyi mabutları uğrunda esirgemek — istemezler, Ü ee S bağ bozumu zamanı hu-; gün | Bu mesele etrafında gelecekî # — BajaolarSandal- larda Yaşarlar Bu Kabilede Kar- deşlerin Evlen- meleri Mü- Bajaoların günleri ve geceleri hep böyle kapyıklar içinde geçer Mabutları da okadar çoktur. ki l dağda yakalanan bir karacanın leziz kanı mutlaka o Allahlardan birisi için akıtılmak lâzımdır. Ve denizden çıkardıkları nadide bir balık mutlaka diğer bir ilâh için kızartılmalıdır. Hiçbir şeye malik olmuyan İa- kir bir Karacerili sivri bir kemikle etini yırtarak bir hayli kan öde- diği takdirde mabutların mem- nuniyetini ve yardımını kazandı- ğına kanaat getirir. değildir. Allahı, Peygamberi düşü- nerek, vaktimizi ibadete vererek yılan kıvraklığile kaçan balıkları 'kim' tutacak, 'âç midelerimizi kim doyuracaktır? ,, bu derece dinsiz ve itikatsız o rülmemiştir. Çöllerin üc- ?:Ö::lerhıde —yıçışfn Afrika ortalarında bakir ormanlarında yahşi hayvanlar gibi ömür süren siyahi kabilelerde bile ecdattan bir itikat, bir din veya putperest- lik dediğimiz akideler vardır. Nitekim — Avnsturalyarın ce- muübunda yine medeni alemin gö- züne yeni ilişen Karaceri ismit- deki vahşi kabilenin bakir muhi- tine henüz hiçbir misyoner ayağı Kurban merasimi hayli nit- himdir. Çıplak gezinen ve bir tutam çalı ile örtünen Karaceri- ler resmi kisve makamında vü- cutlarını beyaz bir boya ile bo- yarlar; birkaç kişinin toplandığı bir ağaç altında sivri kemiği büyük bir soğukkanlılık, dehşetli bir itidal tahammülle mukavemet eden kolun bileğine sokarlar, ve kan fışkırtırlar. Bununla beraber bu iki ka- bile arasında bir kıyas yapmak lâzımgelirse Bajao'ların Karaceri- lere nispeten daha müşfik, daha sulhperver, daha ailelerine bağlı insanlar oldukları görülmektedir. Bajao'lar bir tehlike karşısında ancak muhitlerinden ve ailelerin- bile keserler. Karaceriler, bir balıktan tu- tunuz, bir insan kellesine varın- -— TAKVİM —— || den yardım bekledikleri halde Gün CUMA Hızır Karaceri'li her vesile ile ııııhı-' 31 -94 MAYIS 934 &6 met ettiği ıı.ıbııdinden imdat Arabi Rumt — || ommakta, cemiyete karşı minnet- 26 Maharrem” 1888 | 28 - Nisan- 1350 tarlık ve bağlılık hissi duyma- ——amae ommamam maktadır. n Ki Mabudunun ve efsanelerinin onlara telkin ettiği hissiyat İse kan dökmek, kurban kesmek ve dövüşmektir. M.V-ı:l-l_l Vahit (Hzanf (vasat | 58 | * 47 | Akışam 2 — | y l4 455 | 32 10 Yatsı 14813 01 İgsı 196081 İmeak |7 30 (2 w Sayfa 7 Geçen Bilmece- mizi Doğru Halledenler Birer kart alacakları Adana erkek lisesinden 433 Zeki, Çorlu attin mektebi talebesinden 519 Şinasi, 9uncu İlkmektepten 32 Turğut, Kasımpaşa Bahrıye caddesi Yakupağa sokak 4 Ali, Tarsus Misakr milli mektebi talebesinden 151 Salâ- hattin, Kırklareli Hocahızır mektebi talebesinden 226 Azarya, Bolü İlk Merkez mektebi talebesinden 119 Ali, Üsküdar Çınar caddesinde 10 Hamide, İstanbul kız lisesinden 413 Mehlika, Adana İstiklâl mektebi talebesinden 140 Nuriye Sait, Bandırma ortamektep talebesinden 382 Ali Cevat, Bozdoğan terzi Ahımtt Hüdaverdi, Üsküdar 19 cu mektepten 481 Fazilet, İstanbul kız Hsesi talebesinden 844 Sabahat, De- nizli inhisarlar muhasebe — memura Mustafa Bey kızı Nimet, Aldnnıbelıkkuk hsesi 86 Salâhattin, İstaubul kız :il:::linnâ:: ââ.î Mukadder, Feneryolu Neclâ Salih, Üsküdar 19 uocu mek- tepten 486 Semiha, Ayvalık ortamektep lebesinden 47 Mithat, Adapasun Karaosman mektebi iı:l;bı;ıınd:: Ziı!ı“ ) ıbıl;în irk ö ni ğ::'î,';: îâf..ı, 'etih 18 üı)ı'cü tek- tepten 111 Ayd:. înın*ıulk kız G;M- mekte, 84 Muazzer, ara tica- rel li::i— :Iıbııindıı 169 Mehmet, Ankara ZonıııHıkB d:ı:_uıvg”:;-:n kızı Nuriye, eyit çarik ?ı't,llkmeklep talebesinden 170 Cevat Fehmi. Beyazıt 7 ıncı mektepten Fai- ma Harun, İstanbul 44 üncü mektep- ten 678 Mehmet Saim, Bakırköy Co vizlik Beyhan sokak 26 Nevin, Hon: Hakimizetimillire maçktebi talebe dinden 617 Haver, Teşvikiye Thlamur Suna, Topkapı İlk adım aparlı- man Semahat, Bakırköy İlkmektepten Nesip Behçet, Ankara vilâyet nafıa Başmlhendisliğinde Gevher, Üsküdar Bülbülderesi 212 Özcan, — Beyoğlu 48 inci —mektepten — 52 Nurülhayat, Uşak Büyükbedesten karşın kundu- racı Ali, İzmir Namazgâh Misakı- milli mektebinden 27 Hakkı Emin, mektepten 207 Muaszez, — Beşiktaş ekaretler park karşısm —7 Mübeccal, Samsun ortamektepten 118 Müzehher, Konya Gazipaşa mektebi talebesindan &42 Timoçin, Mudanya merkez mı - tebi talebesinden, 340 Sami, Kadık. - kız liaesinden 194 Letafet, - İatanbı. kız Hsesinden — 195 Sabahat, BW_“ Nalbantoğlu — İlkmektep — talebesin- den 174 Huriye — Kemal, E'î_“' köy firn yanında — marangoz *“ü* dettin, Sultanahmet £ inci mektept' 438 Refet Nami, Tarsus Ortamekt Bi talebesinden 199 Cavit Orhan, İzmit İnhisarlar baş müdüriyeti Muhascba Âmiri Kâzım “Bey kızı Nazan, Ey 9 OÖrtamektep talebesinden 119 Müker- rem, Yaşilköy İlkmektebinden 88 Doğan, Bekişehir. Gazi mektebi talebesinden 200 Perihan, Şehzadebaşı 10 uncu mek- tepten Orhan, İstanbul kız Hisesinde 145 Nevin, Tekirdağ Örtamektep talus besinden 646 Alâeddin, Polatli bakkal Rıza efendi kızr Sandet Tlanım - ve yler, l gilât vardır okuyunuz. . İIstanbul müzeleri neşriyatı — Şehrimiz müzeler idaresi tarafınd. 1 yeniden üç kiymetli - eser neşredilm: - tir. Tetanbul müzeleri “yıllığı ismi altı da çıkanlan bir kitapta müzelere y gelen eserler hakkında tafsilât veril- mektedir. Diğer eser, İstanbulda bulu- nan bir prens Çâhdi ismile — kıymotli malümatı müultevidir. Pir Hüseyinde Naram - Sin Stelin keşti ismi altında intişar eden üçüncü kitap, Diyanbekir- de bulunan eski devirlere ait bir eseri izah etmektedir. 18 inci asırda Türk askeri kıyafetleri — Muharrir Müuharrem Feyzi Bey tarafından çıkarilmiş olan bu eseri karilerimize tavsiye 'Ü:!f:;( K Pi <e $A e Ü

Bu sayıdan diğer sayfalar: