23 Mayıs 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

23 Mayıs 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA _l Eserler Arasında Devlet - Adam Yazan: Falih Rıfkı Fahh Koki B canlı a dolur Kteyi fik göz Tuçümle © kak zayo- ki.. Onu, mehşiran İnt e0 iyi ge uhteye stil veren kuvvetli örük kabul etmek ter de urtar bile 2 belki ince için bü kul “Taymis kıyıl bir. kitapçık ben ondu içyüzünu , biyat müsteb Mac Danald'a baktım: İm- paratorluğun hacmile bu adamın çapını biribirine uyduramıyorum. İki yanaktan sakallı eski bir İngi- liz, h odada piposunun kena- rından konuşan, Fransız cümlesi- | nin yansı kadar kelime ile bir koca dava başaran tarih İngilizi, Mac Donald'ı göre göre, haya- limden büsbütün silinip gitti. Zihnimde fazlamı büyültmüş- tüm, nedir, Londra'da devlet adamı, ni — bulamadım. — Fakat devlet - adam hâlâ var. City'de avukat ve iş odaları- nın marokenlerine gömülen bu adamın hesap ve dosyalarını, biz, aklımıza sığdıramayız. City adamı mücessem küre karşısında oturur. Her memlekette birçok şeyler almak hatırınıza gelir: Bir maki- ne, bir gemi, bir tiren.... Fakat evinin anahtarını yelek cebine yerleştirerek, Citydeki bürosuna giden adamın peşinde: Hisş.. Mösyö... Dedikten sonra: — Bana bir taç verir misin?. | Dig' yalvaracağınız gelir. taç! Cityde bu, eski bedes- tanda âriyet gelin başlığı verildiği gibi verilir. Bir kırallık, racalık, yahut prenslik! Tabel, alem ve sancak! a ü Hepsini karşılarında giydirip kuşattırıp, teşrifat vazifesini kıral- larına gördürürler: ln:ğlix hüküm- darlarının. büyük Üniforma ile, Viktoria 'uşuyomıııdı karşılamıyar ittiği tacidarların çoğu Cityden giden tebdil.erdir. Karallık, Voyvodalık ve prens- lik Osmanlı impratorluğunun eski masalı, Sultanlık beratıni. kaza kaymakamlığı rütbesi gibi bağış- layan, ikide bir, padişah kafası alan küçük City kapılarının eşik- lerinde Şark saraylarını söndüren, Asya veliahtlerini yüzüstü ağlatan, bir Binbaşısı bir İmparator toru- * nunu sokakta bıildircin gibi avla- yan bu İmparatorluğun şimdiki destanı yanında ne Eıdır sönük kahyor. Padişahlar var ki İngiltere Kıralı Hazretlerinin 6o memlekette kümaüdanlık veya 'valilik ' eden, haşmetli yaverinin emirberidirler. Geçenlerde Hint Valisi - bir racaya bir sene izin verip İngil- tereye gönderdi. Bu muvakkat fard cezası idi. City'nin emirlerini dinlemeyen — İnteliigğence vice'in korkunç dosyalarına teslim olunur. (i:lıı veya Makedonya komitesi, bu, elektrik asrı meka- Dİzmasının yanında belki, 17 nci asrın el tezgâhlarına benzetile- bilir. Şark saraylarına taç Cityden, ecel İntelligence Service'den gelir. City Efendinin - evine misafir olmak Şark Kıralları için esaslı bir şereftir. Memleketten oraya kadar rastgeldiklerine sorarlar : — Ne yapmalıyım, ne giyin- meliyim, karısına ne demeliyim? Hadeame - kıral, kâbya - kıral, uşak - kıral, hafiye - kıral. Siz bir de ouları City kapıla- rında zil aşındırırken - seyretme- lisiniz. Ben, son İmparatorluk çocuğu, bu şahaneliğin gülüncünü Suriye- de görmüştüm. örıdı saltanat mühürünün sahibi Cemal Paşa idi. Fakat ( Devamı 10 uncu sayfada ) ö Ser- | | yiniz!, Verem Dispanserinde .. Şifa Arıyanlar Arasında Verem dispanserinin kapısın- | dan girerken, hep ayni kokuyu duyarsınız: Tatlı, rahavet verici, serin bir eter kokusu.. Taşlıklar tertemiz ve serin. Duvarlar, be- yaz birer kar parçası gibi.. Ka- wepeler parıl paril parlıyor. Dü- xarda, elle yazılmış, iki levha: “Günahtır, yerlere tükürme- “öpüşmeyiniz, şüphbelilerle!,, Tıpkı bir veremli gibi mer- divenleri ağır ağır çıkarak, ben de çarşaflı, pazen entarili, yün hırkah, soluk mantolu, baş örtülü kadınlar arasında bir yere iliştim: Yanımdaki —ihtiyar — yüzüme bakarak sordu: — Hasta mısın evlâdım?. — Vah vah, bu genç yaşta mı?. Neren hasta?. Yüreciğinden mi yara'ısın?.. Boynumu ” bükerek önüme ba- kıyorum. Hasta mıyım?. Değil.. İh- tiyar vehmediyor.. Yüzünü biraz daha yüzüme yaklaştırıyor: — Allah korusun, hani yaşın benzemesin, benim bir oğlum vardı da, veremden öldü. Gücen- din mi evlâdım, yan yan ne bakı- yorsun?, Lâfıma sakız koydum da söyliyorum, nah, şu gözcüklerin, şu buruncuğun, şu ağzın tıpkı mi, tıpkı o, — Sende mi hastasın hanım- nineciğim.. İhtiyar kadın yanıbaşında otu- ran çukur, mor gözlü bir tazeyi gösterdi: — İki bahar oldu ki, kan t- kürüyor.. Verem dediler de, hâlâ inanmıyorum. Turp - gibi kızdı, kör olsun, karşımızdaki konağın küçük beyini... Genç kız, birdenbire hırslandı; — Anne, Allahaşkına sus!. Burada da m 7.. * Ortadaki camekân yanında bir taze oturuyor. Yüzü sarı ve yanakları çukur çukur.. Dizlerine dayanarak yüzüne bakari çocu- ğgunun kulağına eğiliyor, bir şey- ler söylüyor.. Çocuk : — *“T-hi,, diyor ve nihayet | taze, soluk ve yıpranmış - bir portföğyden bir tek bisküvi çıka- riyor ve Ççocüğa uzatıyor. Bu sırada kapıda karışık bir | gürültü oldu. Ayakta duranlardan biri kanadı çekti ve baktı. Siyah çarşaflı ihtiyar bir kadın merdivenleri çıkamıyordu : — Ayol, yüzüme bâkacağınıza yetişip 'te — elimden — tutsanıza | Şimdi “ şırak!,, diye düşüp bayı- lacağım. — Dizlerim tutmaz oldu a dostlar. Hasan Hüseyin aşkına, medet edin!. ;İhtiyarı birkaç kadın kolla- rından tutap çıkardılar, Yer ver- diler. İhtiyar rahat rahat geyirdi: — Böğöv estağfurullah! Bööv, bööv, böövl. Ohhh, içim açıldı böğöğöv . Gelirken.. böööv kâtibin karısında nefes alayım — dedim, kalktı, karbonatlı limonata yaptı, böğööv I. Biraz evvelki sükün, ancak ihtiyarın susmasile avdet ediyor. Taşlık, sese hasret gibi.. Kadın “böööv,, dedikçe, du- | yarlar. — sanki diye açılı açılweriyor.. Verem — dispanseri, — ümidin, * estağfurullah ,, | Baharlar ; j t Dispanserde bir yavrunun muayenesi hayatın, yaşamanın cennetidir. Nasıl ahret kapilarında sevap ve | günah bekleyenler, ayni derin tevekkülle sabrederlerse, burada da ayni şey var: Beklemek, Bmidi beklemek, hep beklemek, lkş!*iı:“ KT T4 z Dispanser ba: gelmese, gelmeyecekse bile bek- lemek.. * Bir taze hırçın hırçın yerinden kalktı: — Usandım anne, kapı önüne çıkacağım. — Çık kızım, bir yere aynı- ben biraz -— TAKVİM — Gün s1 MBA 23 MAYIS 934 Arabi Rumi & Sefer — 1938 | 10 * Mayras 1380 mamammam - Vak t E.,.ıü'.“!' _Yı_kı Üzanl jysenı 4 35| Akçam (Z — | 19 26 12 10| Yatsı 14 n ü 16 da| İmsak (7 02| 2 28 Hızır 18 P güneş 09 10 Öğle SH luladi —8 8 | «. Allah Bağışlasın Hemşire.. İnşallah Daha Çok Görür!..,, Verem dispanserinde ihtimam ve tedavi görenler | ma, Çağırılırsan, çabucak gideriz! Taze, yorgun mı asabi asabi sallayarak yürüdü, çıktı. Kadının gözleri dolmuştu. Vanmdaki sordu : — Hasta mı? —- Evet. — Pek te genç.. — Tam on yedi bahar ya- gıyor.. — Allah bağışlasın I. Daha nice baharlar görsün |. — Baharlar mı? Ben ümidimi kestim hemşire.. Babası da böyle idi.. Tıpkı.. 'Her akşam kan ku- sardı. Bir gece, hiç unutmam, tükürdüğü kana baktı baktı da: | — “ Korkuyorum hanım! Ço- cuğum, sen de benim gibi ola- caksınız!,, dedi, yastıklara kapanıp ağladı. Kadın, — hançeresi gibi boğazını ovuyordu: — Oldu, dediği oldu, kı- am, yayrucuğum — babası gibi oldu, geceleri görseniz, nasıl yır- tına yırtına öksürüyor, nasıl pa- ralanıyor, nasıl yorganı yastıkları didikliyor !.. Boğazımda bir gıcık var gibi. Sanki benim de ciğerlerimi bir şey parçalıyor. Ağır ağır kılkıyomm,' korkuyorum, kaçıyorum.. Çıkarken, kulağıma şu cüm- leler çarpıyor:” - Dç gün üç gece hep öki sürdü, hep kan kustu. * Dispanserin nazik. ser tabibi yanıma bir hemşire kattı ve be- raberce bütün odalaları gezdik.. Her yer temiz, her yer muntazam, her yer büyük bir titizlikle, büyük bir itina ile bakılı.. Merdivenlerde | iğne ucu kadar bir toz bile yok.. Muayene odasında - sessiz, sakin ve itinalı bir muayene var.. Vereme, bu menhus - illete karşı — dikkatlı bir — mücadele açılmış.. Hastalara karşı — göste- kurumuş rilen Şşefkat, bana şu kanaati verdi ki bu — mücadeleyi daha genişletecek — olursak — korkunç illet sahneden çekilebilir. Alçak bir masa başında otu- ran hemşirelerden biri bir kız çocuğunun anasına: — Bol bol süt, yağ, yumurta İ yedirmelisiniz!. diyor.. Ve - kadın 'boynunu büküyor. — * | mektuplarda icra dairelerince me- | bale geliyor. Bu hal ziyanımızı w Mayis 23 Kari Mektupları Tarı Mı, Tar Mı? Kastamoniden bir okuyucumuz yazıyor: Vapurcular şirketinin ye“ ni aldığı vapura - Tarı - isminitt konulmak üzere olduğunu okur | dum. (Bu, şimdi bir emiri vakidir. S00 | Posta) bu kelimenin yanlış telâkkı ve telaffuz edilmiş olması ihtima- lini düşünerek tashih mülâhaza- sına binaen yine Son postamızâ müracaat mecburiyetini hissettim — Şarak vilâyetlerimizde halit türkçe olarak hâlâ istimal ve teleffüz edilmekte olan bu kelime; selâmet ve emniyet —>»snasına değil emin ve salim m (x , nevs ki, mekân |(me'men|) masasına — ve lisanımızın tam şive ve — ahenginde muvafık olarak -q'ar-h W ve buna binaendir ki; keklik, mu:hı gibi sürü halinde gezen m gece uyku halinde çakal, tilki ve emsali hayvanların taar- ruzlarından masun kalmak — için dağlarda gecelemek Üüzere intiha; ettikleri sarp yerlere “tar,, ıtlal olunur, “Tarı, kelimesi Türkçe ve ahengine uymamakla aber telâffuz yakınlık ve benzeri lüm olan cinsi) şekline kal, tahrif olunarak zayi olması T vetle muhtemel olan bu güzel İsim hakkında tetkikat icra edir lerek maruzatımın doğruluğu an* laşıldığı takdirde tashihi yolunda — alâkadaran nezdinde teşebbisatlâ 1 y bulunulmasını lisanımızın Mühafas zası namına rica ederim. Son Posta: Hamit Zübeyr ve İshak Ralet Beylerin Ana dilden derme- ler eseri de bu kelime hakkında şu mt* Iümatı veriyı:[l:ı Niğdede Tavuk tüneği, Oazisatej de geniş ve ağıı kıınıâııühn çuur İçelde ise başörtüsü manasında kullar nilmaktadır. “Emin yer,, manasına gek mek noktasında isabet vardır. Binaene — aleyh mi vapurun — adının Tar, yerine olması İâzım geliyor de“ mektir. Alâkadarların nazarı dikkatint | İ koyuyoruz. Ankara İtfaiye Meydanındaki Arabalar | Mtfaiye meydanı — arabaların — durak yeridir. Burası hayvan güb- resile doludur ve şehrin en kalar balık mahallerinden birisidir. Bele- diye arabaların buradan kaldırık ması için emir vermiş, fakat her nedense emir hentiz tatbik edik | memiştir. Bu emrin tatbiki büyük ve sıhhi bir hizmet olacaktır. Ankara: İtfaiye Meydanında Ümer oğlu Mustafa düye Müfettişlerinin Nazarıdikkatine Okuyucularımızdan — aldığımız mur masrafı, ehlivukuf ücreti ve saire için yatırılan paralara bir türlü makbuz alınamadığı ve bu- nun mahzurlü bir iş olduğu beyan ve şikâyet — olunmakta- dır. İcra reisliğinin dikkatini celbederiz. Postadan Şikâyet İnegölden yazılıyor: Şubattanberi garetelerimi müşkü- lâtla alıyaram. — Bu intizamsızlık« tan dolayı gönül azabında kalı — eai Kü e ĞÜDN — istemiyorum. — İnşallah — bir olur da Cenabıhak intizam İhsan eder o sayede bizler muntazaman ekumak emel nalil oluruz. Önun için şimdilik abı meselesinden sarfınazar ediyorum. Myallim: Ömer Faruk Abonası olduğum gazetenizi hiçbif vakit muntazaman alamıyorum. zamanda arka arkaya birçok Ğuıi lerlim gelmemeye başlamıştır. azetet lerimin - muntazaman mesi - içii lüzimgelen — geyin yapılmasını rict ederim. Fen memuru: Şahap $ Maraştan yazılıyor: 4 $ ve 7 mayıs tarihli gazete pakt leri gelmemiştir. Postanın intizamtlif hğı yüzünden çalışmamız pek .ıw“'. ol Ki £ “Bu işin tahkikile makamı ,"'=: nazarıdikkatini — celbetmenizi ederim. Maraş: Mustafa çavvf l' 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: