27 Haziran 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

27 Haziran 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Nakili: A.R. Mantıksız Bir Teklif l « Tanıştığım İki Züppenin Müşterek Teklit- leri Beni Kahkaha İle Güldürtmüştü .. , —— - 1 Seni de müştereken metres ala- cağız. Aramızda hiçbir itilâf çıkma- yacak surette anlaştık. Ve Hat- ta, bir de mukavelename yazarak imzaladık. Mesele, yalnız senin muvafa- katine kalıyor meleğim... Ben ve Saffet, senin aşkından çıldırıyo- ruz. Bu aşkın lezzetinden istifade etmek —için de her — türlü fedakârlığı göze alıyoruz. Bizim gibi şerefli iki gencin arasında ne tatlı, ne mes'ut, na şen bir hayat geçireceğini düşün. İki katlı ekmek kadayifinin arasına yer- leştirilmiş, halis sütten mamul bir kaymağa benziyeceksin, Bu büylük ve parlak fırsatı kaçırmıyacağına emin olarak sabırsızlıkla cevap . bekliyoruz; ikimizin birden meleği! Bütün kalbile senin olan; Burhan seydim; şüphesiz — katıla katıla gülerek yerlere serilecekti. Ve böyle yapmakla da, çok iyi ede- cekti. Fakat ben, hayatı onun gözlerile görmediğim için böyle yapmadım. Hatta bilâkis, bu mek tüpta sezdiğim ahlâki facianın acılığını tattım. . Burhan — ve Saffet Beyler... Hakikaten dün akşamki eğlentide birer mümtaziyet kesbetmiştiler. | ikisi de alâmod, ikisi de alagant.. Hattâ - bizim mahut Nail Beyin haylâyf ) idiler. Eğlence meclisini teşkil eden celepler kâtibi Ferhat ağadan.. Nahiye Müftülüğünden Meb'us olduktan sonra sarığı bir | tarafa, sakalı da berber dükkâ- nına atarak Beyoğlu âlemlerine dadanan Hafız Mahir Efendiden.. Kayseriden getirdiği — pastırmayı Balıkpazarı esnafına yüzde otuz iki kârla yutturduğunu güle güle anlatan Hacı Arif ağadan.. Bu sene otuz iki köyün âşarını satın alan Tosun Paşadan.. Yeni ölen karısının miras bıraktığı yüz otuz Heki Zabtiye, Çatalçeşme sokağı, 25 İSTANBUL Gazetemizde — çıkan — yazı ve resimlerin bütün hakları mahfuz ve gazetemize nittir. ABÖNE FiATLARI | Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 28 kurüştur. — Gelen evrak geri verilmez. |İilânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lüzumdır. | zarif bey; demek ki Hacı iki beşibirliği yemek için İstan- bula geldiği rivayet olunan Hatip Hoca zade Duran Efendiden.. Efendisinin vefatı üzerine - gizlice kulağıma fısıldadıklarına göre - iki senedenberi seviştiği hammile evlenen, ve böyle zengin bir karıya —malik — olduktan — sonra (Efendi) liği (Bey) liğe tehdil eden sabık şoför ( Akkâş Bey) den ve daha isimlerini unuttuğum bey ve efendilerden başka türlü idiler. Ekserisi hemşerilik — ve — ticaret aleminde ehbaplık dolayısile bir- leşen bu gürühun içine, Burhan Beyle Saffet Bey de işgüzarlık noktasından karışmışlardı. Daha akşam onları göz ucile tetkik ederken hüküm — vermiştim ki: | Giydikleri pırıl pırıl şık ve zarif | elbiseleri, perdahlı traşları, üzer: Bu mektubu Nadireye göster- | leri berber tarafından ibrişimle alındıktan sonra kremle parlatıl- mış elma gibi kırmızı yanakları, herkesi ayrı ayrı ve meharetle kullanan zarif ve bululperverane tavırlarile bu iki genç, hakikt | birer adam avcusudurlar. Bir aralık Burhan Beyin kula- gına eğilen Saffet Beyin: — Müjde.. Hacı ağayı ıhdır- dım. Demesine — mukabil, Saffet Beyin de Burhan Beyin kulağına | eğilerek: kulakları çınlasın - ikisi de (alâ | — Beude Hatip oğlunu ıhdır- dım, Dediklerini kendi kulakla- rımla işitmiş.. ve hafifçe — üşür gibi titremiştim. Ihdırmakte me- hareti olan ve belli ki ancak bu süretle yaşıyan — bu iki şık ve ağa ile Hatip oğlunu biçime getirdik- ten sonra gözlerini bana dikmiş- ler ve şu mektupla beni de ıhdır- mak istemişler. Derhal elime kâğıdı kalemi | aldım, şu cevabı. yazdım: Burhan Beyl. Mektubunuzu okurken büyük bir hayret hissettiğimi söylersem, hiç yalan söylememiş — olurum, İçine yeni düştüğüm şu bayatta birçok şeyler gördüğüm gibi daha birçok şeyler de göreceğimi his- sediyordum. Fakat sizin teklifiniz gibi şayanı hayret bir garibeye tesadüf edeceğimi aklımdan ge- çirmiyordum. Müşterek ev, müşterek dük- kân, müşterek yazıhane, müşte- rek ticaret.. bunlar hep, bildiği- miz, işittiğimiz şeylerdi. Fakat; müşterek metres, müşterek ka- mnu Bunu en evvel si> den duyuyorum, ve siz de taşdik edersinizki. — göstermiş olduğum | hayrette hak kazamıyorum. Eğer bu fikrin mucidi siz iseniz, teb- rtik ederim. Tasarruf ve iktısat. ta yeni bir kapı açıyorsunuz.. (Ekonomik hovardalık) namı al- tında yeni bir eğlence tarzı bu- larak züğürt zanparaların duasını alacak bir sistem yaratıyorsunuz. Azizim!, Teklifinizi kabul et- mek, maalesef elimden gelmez. Çünkü, bu teklifi kabul etmekle şahsan mutazarrır olurum. Haydi bunu güler yüzünüz, tatlı diliniz için hoş görmüş olayım. ( Arkası var) | riyei — İzdivaç bir saadettir. ha- nımefendiciğim, — bazan — insana cennet kapılarını açar!.. — Bazan da, tımarhane, de- | ğil mi?.. Dünya İktisat Haberleri Deniz Ticareti Ne Vaziyette Gidiyor ? Fransa kendi beynelmilel de- (Fransızların | ©iZ — ticaretinden | endişesi memnun değildir. Fransız büyük va- | | pur kumpanyaları endişededir. Bu mahafilin mütalâasına göre : | “ Fransa, ecnebi iskeleleri yolu Üüzerindedir. Cesim posta vapurları azimet ve avdetlerinde yük ve yolcu almak için limanla- rımıza — uğramaktadırlar. Uzak Şark — yolları Marsilyadan ve şimali ve cenubi Amerika yolları Havr ve Şerburgtan geçmektedir. Böyle olduğu halde Fransa bah- ticariyesine düşen — bisse günden Agüne azalmaktadır. “Buna Fransada alınan içtimai ve mali tedbirlerin dahli vardır. 8 saat iş kanunu ve kontenjan sistemi bunda müessirdir. Deniz ticareti serbest mübadeleyi istik | zam eder. Bu takyidat ile liman- | larımızı ihracat ve ithalâta kâh | açıyoruz, kâh kapıyoruz. Fransa | ticaret filosunda şimdiki halde dünya beynelmilel ticaretine işti- raki azdır. “Buna ilâç Fransız seyrüse- ferlerile — rakiplerinki — arasında safi gelir de muvazeneyi temin | etmektir. Bu da: (1) Bütçeden meselâ gümzük resmine bir sür- taks zammile yardım, (2) vapur- | larımıza bazı kararlarla navlun temin etmekle olur. ,, » İngiliz meşhuru âlem Cunurd White Star şirketleri Cunard- White Star Ltd birleşik — şirketini yapmışlardır. İngiliz hazinesi bu yeni şirkete, yapılan bir mukavele ile yapılırakta olan bir vapurile işletme masrafını ödemek ve yeni- den cüzütamlar yaptırmak üzere (3) milyon, (1 1/2) milyon ve (5) milyon ki cem'an (9 1/2) milyon sterling ikrazında bulunmaktadır. Bu ikraz kısşmen Cunard, kısmen yeni şirket tahvillerile karşılan- maktadır. Yeni şirket Cunarda ait 328 bin küsür 15 ve Vayt Stara ait | 28T küsur gros toluk 10 vapurla icrayı faaliyet edecektir. Bu ik- zinesinin yardımı razın faizi İngilttere bankasının faiz fiatından yüzde yarım eksik olacaktır. Tahvillerin — hâmilleri muayyen şartlar dahilinde tahvil- lerin normal kıymetleri Üzerinden 443 - * 5 hissei temettü almağa haklı olacaklardır. Bu Sütunda Hergün Yazan: Seyit Cemal zade Kurban Alinin Derdi Molla Nakleden: F... Komşu ve kardeş İranı lüyıkile bilip tanımamız bir zarurettir. Büyük ve kıymetli misalirimiz Şehinşah Hz. nin ziyaretleri münasebetile bu hususta birçok şeyler yazıldı ve yazılmaktadır. Biz bu yazılar arasında bugünkü İran edebiyatına yer verilmediğini nazarı itibura alarak tanınmış İran ediplerin- den ( Seyit lemal Zade Jain mevzuu tamamen İrandan, milli- hayattan alınmış bir seri hikâyeaini tercüme ve neşre başlıyoruz. Çok tatlı ve zarif bir #slüpla yazılmış olan bu hikâyeler Şehiaşah Pehlevi Hz. nin vatanını kurtarmak için meydana atıldıkları zemanki İranın çektiklerini, azstıraplarinı, elemlerini, dertlerini anlatınaktadır. (20) sene evvelki iranda molla, politika, lisan, kadın, mütegallibe, köylü ve balk meselelerini ince, temiz ve nükteli bir dille anlatan bu hikâyeleri karileri- mizin severek okuyacaklarına ve böylece İranın kurtulduğu kâbusun azametni ve büyük baş Rıza Peplevi Hiz. nin elile nusl bir korkulu rüyadan uyandığını daha iyi anlamiş olacaklardır. x — Dâinizin ismi mi? — Molla Kurban Ali.. — İşim gücüm mü?... — Sizin ve bütün ümmeti Muhammedin duacısıyim. — Yaşım mı?... Ha.- Yaşım. Allah bilir amma altmışında va- rım galiba, Esfehanda doğdu- ğum zaman pederim — merhum | (Zadülmüad) kitabının bir kena- rına doğüuş günümü saati, daki- kası ve saniyesile yazmış. Gel gör ki bu kitabı da bizim birader olacak soysuz herhalde parara çıkarmış ve kumara vermiştir... Ey hüda sen zalimlerin cezasını verirsin!.. Evet yaşım ıllmıö obL malı.. Hey gidi dünya.. ÖOmür ne çabuk geçiyor, halisüddem bir arap atı bile böyle hızlı koşamaz. Hulâsa gençlik bir kuş gibi uç- müş ta haberimiz yok.. — Derdim mi?.. Onu sorma- yın.. Derdim var mı ben - bile farkında değilim zira. Hayat baş- tan başa dert değil mi? Ben ise yaşadığımın — farkında — değilim. Kaç senedir bu zındanda işte böyle.. Yirmi beş sene evvel bizim ederin na'şını meşhede götürüp İmam Rızanın makberesi yakı- nına - vasiyeti veçhile - defnet- tikten sonra Tahrana avdetimde, ne oldu ise oldu, param tükendi. Bir hayır sahibi - allah ondan razı olsun - beni İsfahanlı bir ( Ravzahan ) ın — yanına metçi yerleştirdi. Böylece yavaş yavaş -okuma yazma değil amma- ravza — okumasını — Öğrendim. Sesim de ne güzeldi... Âz zamans | da şöhret ve para kazandım, Eli ayağı düzgün, namus ve iffet sahibi bir duhteripâkize ile de evlendim. Hamdolsun tam yirmi sene refah içinde yaşadım. Zaman oldu ki haftada on beş yirmi menbere çıkıyordum, — Varın siz hesap edin... Hele muharrem aylarında he- men hemen bütün büyük evlerde çadırlar kurulur yavzalar okunur- du. Nereye yetişeceğimizi şaşırır- dık.. Hani o günler... Fakat bâakın kendi derdimle başınızı ağrıtıyorum. Hayır m? Eh öyleyse dinleyiniz... Zaten ben de nice zamandır bu zından- da dert yanacak bir hemdert arıyordum. Komşumuz bir Hacı basmacı vardı. Başı namazdan 'iil_'d"' kalkmıyan, dükkânı ile evinden başka bir yer bilmeyen, ancak cumadan cumaya Şeyh Abdül'azi- “min türbesine gidip gününü orada geçiren bu komşumla, mahalleye su verildiği çarşamba günlerinden birinde dost oldum. Ne güzel, ne tatlı, ne samimi görüştük, dert- leştik, anlaştık.. z Basmacı Hacının evi de türba gibi sessizdi. Mahalle halkından hiç kimse bu evden ses seda çıktığını işitmemiştir. Hacının bir karısı ile bir de kızı olduğunu da herkes bilirdi. Kızı bir gün hastalanmış.. Hacı da ( kızım iyi olursa evde bir hafta ravza okuturum) diye nezretmiş. Hazreti Ebâ Abdulla- hülhüseynin bereketi eseri kız da İyi olmuş, ayağa kalkmış.. Hacı bir gün bana geldi. Evlerinde —ravza — okumaklığımı teklif etti. Ben de gittim, olanca meharetimle herkesi hüngür hün- ağlatarak bir ravza okudum. crhitüp te dışarı çıkarken.. Ah., burasını nasıl söyleyim bilmem ki.. Sanki — cennetten bir ses.. Bir bülbül nağmesi.. Bütün vücudüm zangır zangır titredi: — Âkayı şeyh!.. Döndüm. Başörtüsü altında yere dikilmiş bir çift göz. Elini uzattı. Anladım ki bizim komşu basmacı Hacı okuduğum ve oku- ly(ııcıığm.ı ravzaların parasını duacı ulunuza masum kızının eli ile verdirerek katmerli girmek istiyor.. Elimi uzattım. O da avucundaki parayı uzattı Fakat tirtir. titreyen — elim paraları tutamadı. Çil çil kıranlar yere serpildi, yuvarlana yuvaı avluya, bahçeye dağıldı. Kızcağız kıpkırmızı oldu.. Ne tuhaf kan.. Ne berrak ten.. Ve duacı kulunuzu yormamak için paraları toplamıya koştu. S üğüler Hey gti afaçları. Bülbülü bırakırlar mı ? Kızcağızın başörtüsünü kap- tılar, dikenlerine taktilar.. — — Aydan güzel, güneşten sıcak, gülden taze, sudan berrak bir yüz açıldı, saçıldı... Başörtüsünü ağaçtan kurtar- mak isterken göğsü bağrı dar- madağın oldu... Sormayın mü'minler... Artık sormayın, Molla Kurban Aliye sormayın ondan sonra neler oldu diğere Bir deli gibi sokağa fırladım.. eve geldim., yattım. ğ yıu.y ki aylar sürdü. Olanca takatımı topluyor kalkın- mağa çalışıyorum... Hayır.. had- din varsa doğrul ve yürü... Yatağımda dalıyorum. Gözü- mün önüne hacının o bahçesi, o kocaman havuz.. o gül ağaçları... Kâkülleri dökülmüş bir — melek başı Sonras.. Ey hüda... Ey seyyid .. d — Peki bu zindanda işim mi ne? Buraya nasıl, nedeü mi düş- tüm?.. Bir mehtaph geceydi. Ben hülâ bir kötürüm gibi yatağımdan kalkamıyordum. Artık son nefe- sime kadar böylece mıhlı kala- cağıma da inanmıştım. Komşulardan birinde bir çığ- hk koptu. Mehtap — bulutların - arkasına saklandı. Sokak kapımız hızlı hizli ça- lındı. — “Komşumuz Hacı basma- cını kızı ölmüş.. babası yalvarı- yor, nâşın başında sabaha kadar f ( Devamı 11 inci sayfuda ) bir sevaba

Bu sayıdan diğer sayfalar: