21 Ağustos 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

21 Ağustos 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayfa S$ON POSTA l “Spor | Sovyet Rusyadaki Sporcularımızın Müsabakaları Kief, 20 (A.A.) — Hususi spor muhabirimiz bildiriyor: İki gündür Kiefteyiz. Her ta- rafta olduğu gibi burada da bü- yük dostluk tezahürlerile karşı- laşmaktayız. Türk sporcuları şerefine Voks tarafından bir çay, Hariciye komi- Berliği tarafından da bir akşam ziyafeti verildi. Dün Dinyeper nehri üzerindeki su istasyonunda deniz müsabaka- ları yapıldı. Hava bulutlu ve rüz- gârlı olmakla beraber büyük bir kalabalık vardı. Neticeler şun- lardır: 100 metrede Halil 7 dakika © saniye ile birinci, 200 metre kurbağalamada Alp birinci, 200 meltre serbestte Halil — birinci, bayrek yarışımı, Türkiye rekorunu kırarak kazandık. Atlamada Suat birinci geldi. Su topunda 2-3 kazandık. 200 metre kurbağalamada Leylâ Hanım ikinci, 500 metrede Cavi- dan Hanım ikinci, Deniz takımı- mız bügüne kadar 3 müsabaka yapmış birini kazanmış, ikisini kaybetmiştir. Tenis Vo Koşu Foresthilis 20, (A. A.) — Amerika tenis şampiyonluğu ka- dınlar — finalinde Miss Jacobs, 6/4, 6/1 ile Miss Palfreye galip gelmiştir. * Paris, 20 (A. A.) — Amerl- kalı Bonthron, dünya mil şapi- yonu İngiliz Lovelok'u 1,500 met- rede 3 yarda fark ile geçmiştir. Bonthron, 4 yarışa girmiş, hepsini kazanmıştır. Mi Atletlere Tebilgat Türk atletizm federasyonundan: Beşinci Balkan oyununa iştirak için (Zagreb)e gitmek Üzere se- çilmiş olan aşağıda ismaleri yazılı on yedi atletin Eşotman ve mü- sabaka takımlarının milli spor mağzasından bizzat alarak ağus- tosun 22 nci çarşamba günü ak- şam üstü saat sekizde Sirkeci İstasyonu kleme — salonunda eşyalarile birlikte hazır bulun- maları tebliğ olunur. Atletlerin isimleri: Mehmet Ali, Besim, Haydar, Aslan Haydar, Fethi, Selim, Teo- haridi, Karakaş, Pulyos, Sedat, Reşit, Veysi, Irfan, Tevfik, Raif, Mufahham, Cihat. gaN L renn ei Keki Zabtiye, Çatalçeşme sokağı, 25 İSTANBUL — Gazetemizde — çıkan — yanı ve resimlerin bütün hakları mahfuz ve gazetemize nittir. ABONE FiATLARI Aboöne bLedeli peşiodir. Adres değiştirmek 25 kurüştur. Gelen evrak geri verilmez. Hânlardan mes'uliyel alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzıadır. | nakaşa Yarihi Müsahabe Orijinal Bir Mektup Kâğıdı PI Bu, Kafası Uçur—ulmak : Bir Köle 55 Ö> İstenen Kafası — Bunün yer tuttuğu kafada akıl olmaz. Sende de sade sakal var, beyin yok | 1256-1257 yıllarında Bağdat, ldare ve siyaset itabarile tam bir tefessüh içinde idi. Abbasiler tahtında o sırada Elmüsta'sım bu- lunuyordu. Bu adam, kendinden evvel gelen hükümdarların bir- çoğu gibi çileden çıkmıştı. Akla, hayale gelmiyen işler yapardı. Serçe kadar kuvveti yokken bir aslan gurürü taşırdı. Kâinatı in- cir çekirdeği gibi küçük, şahsını ise güneşlerden büyük görürdü. Kölelerinden, halayıklarından, mas- karalarından ve kendine lüözumu olan kimselerden başka — insan yüzü görmiye tahammül edemez- di, bunu şanıma yakışmaz bir te- nezzül sayardı. Bağdadı ziyarete gelenler Sultan da olsalar bu ken- dini bilmex hükümdarı göremezler- di. O, sarayının kapısına ipekten siyah bir perde astırmıştı. Ken- dinin eteğini temsil eden bu ku- maş parçası, ziyaretçiler tarafın- dan öpülmek mecburi idi. Elmüsta'sımın sarayında yedi yüz kadın ve bin harem ağası vardı. Şaşkın hükümdar bu dişili, erkekli kalabalığın içinde — saz çaldırıp şarap içerdi, kafayı tüt- süleyip sızardı. Ne dünyadan ha- beri, ne dünya ile alâkası vardı. Bazı sefih hükümdarlar, vur patlasın çal oynasın deyip yaşar- larken devlet idaresini liyakatli ve kendilerine candan bağlı adamların elline bırakırlar, Elmüs- ta'sın, bu kadar bir inçelik de gösterememişti. Devlet işlerinin başına kendini ve hattâ ©o salta- hiç sevmeyen bir adam gelirmişti. Alkemi adını taşıyan bu vezir mezhebi taassupla bulaşık insan- lardandı. Başka bir mezhep taşı- yan hükümdara karşı kin ve nefret beslerdi. Ayni zamanda bilgisine, görgüsüne çok güvenir- di, vücudunu o devlet ve o salta- nat için pek İüzümlu bulurdu. Halbuki — hükümdar, — vozirinin kıymetine bir pul bile vermezdi, sık sık onunla — eğlenirdi, izzeti | nefsini iİncitirdi. Hattâ birgün, | mühim bir mesele hakkında mü- | ederlerken hükümdar, vezirin uzun sakalına doğru elini | uzatarak bağırmıştı. — Bunun yer tuttuğu kafada akıl olmaz. Sende de sade sakal var beyin yok ! Alkemi, bu hakaretten bilhassa mütcessir olmuştu. Efendisinden öc almayı tasarlamıya koyulmuştu. Bunun için evvela orduyu zayıflat- mak tedbirini aldı. Askere boş yere ve pek çok para sarfolundu- ğunu, bu paranın hazinede kak- ması daha muvafık olacağını hü- kümdara telkine girişti. Kadın kadar parayı da seven Elmüsta'- sım, kör bir gafletle vezirin bu sözlerini doğru buldu, orduyu yavaş yavaş küçülttü. Bir çok za- bitleri açığa çıkardı, gücendirdi. Alkemi, hükümdarın manevi kuvvetlerini de dağıtmak için bir çok şiddetler gösterdi, ağır ver- giler koyarak ve bu vergileri toplatmakta — zalim davranarak halkı da kırgin ve kızgin bir vaziyete soktu. Devlet hudutlarını muhafızsız bıraktı, hatta Bağdat kalesini lüzumsuz bir duvar yığını diye tamir ettirmekten alıkoydu. Hulâsa bir devleti zayif bırakmak için ne yapmak İâzımsa hepsini yaptı. O sırada meşhur Hülâgü, Bağ- dat Hükümetinin sınırları özerin- de bulunuyordu. O devrin bir nevi Anarşistleri, yahut Nihlistleri olan İsmailileri yok etmiye uğra- pıyordu. Yüz bine yakın İsmaili öldürmüştü, onların sığındıkları kaleleri - birer birer — tarumar etmişti. Alkemi, ilkin Hülâgüya sığın- miş olan Tosla Nasirüddin vası- tasile Hülâgüyu Bağdat aleyhine teşvik etmiye başladı. Nasirüddin de Elmüsta'sımdan hakaret gör- müş, İsmaililer hükümdarına ilti- ca etmiş ve oradan Hülâgünun yanına gelmişti. (Alkemi) den ha- P. Gazetenin esas gyarısile bir sütunun iki satırı bir (santim) __'ılux. “meer 2— Sayjasına göre bİr santi- min ilân fiatı şunlardır. vasati 3er'Bir santimde (8) Mlnlhıoıfü'- k 4 İnce ve in — gezi - n ber alınca Mogollar hükümdarını tahrik etmiye girişti ve Bağdada şöyle bir mektup yazdırttı: * Ismaililerle harp — ederken bize yardım etmediniz. Yardımı- nızdan müstağni idik, fakat bize cemile göstermenizi bekliyorduk. Bunu yapmadınız. Demek ki bizi tanımıyorsunuz. O halde tanışa- hm, Biz, Cihangir Cengizin bay- rağını taşıyoruz. Ona #sizin de hürmet —etmenizi — isteriz. Tığ | Tbiz) üzerine yumrük vurulamız yacağını düşününüz. Hâkimiyeti- mizi kabul ediniz. Yoksa gazabı- mız önünde göğe çıksan, yerin dibine girsen kurtulamazsın.,, Buna Elmüsta'sım gu çocukça cevabi verdi : “Genç adam. Kendini dünya- ya hâkim mi sanıyorsun?.. Garp- tan Şarka kadar bütün dünya benim emrim altında değil mi?, Kendini bil, Horasana dön!,, Hülâgü, bu mektubu okuyun- ca yanındakilere döndü: — Bağdattaki adamın, dedi, bana karşı hareketi bir yay gibi eğridir, ben onu bir ok gibi doğ- rultacağım. Ve sonra Alkemiye haber yolladı, taarruza geçmek vaktinin gelip gelmediğini sordu, Bağdat- taki askeri vaziyet hakkında açık malümat istedi. Alkemi, mümkün olan herşeyi yapmıştı, başında bulunduğu dev- letin temeline kundak koymuştu, şimdi yangının başlamasını, ve bi- namn çökmesini bekliyordu. Bu- nu Hülâgü yapacaktı. Fakat ve- zir, kılı kırk yaran adamlardandı. Cengiz zadenin müthiş kudretine itimadı olmakla beraber herhangi bir tesadüfün işi yarıda bırakması halinde ipliğinin pazara çıkabile- ceğini düşünüyordu. Bu sebeple Hülâgüya vereceği son ve açık işaretin hiçbir zaman ele geçme- mesini istedi. Yeni ve tamamile hususi bir kâğıtla Moğol Hamna mektup yazmayı tasarladı. Bu kâğıt bir kölenin kafasi idi. Alkemi, herifceğizin başını | ustura ile traş ettirdi, saçsız kel- leye bir de sıkı perdah yaptır- dıktan sonra kalemi eline aldı, kafanın üzerine sabit mürekkeple uzun bir mektup yazdı. Bu mek- tupta Bağdadın ıncllk bir taar- ruza mukavemet — edemiyeceği Resminizi Bize Gönderiniz « * Size Tabiatınızı Söyliyelim Resainizi kupoa İle gönderiniz Kupen diğer sayfammıdadır. 39 Mersin: Zeki Bey Rahatım, boğazını sov- diği kadar da menla. atlerinden başkalarını mahrum etmek iste- mez, çömerllire toma. yül eder. Sıkıntılara, üzüntülere, kafa yo- ran meşgalelere pek rTağbet etmek istemez. Bazan inatçı olur. - 38 Bartın: Mustafa Bey; Bir işte, bir fikir üzerinde kal- maktan sıkılır. His ve fikirlerini hayatın u- mumi ve hususi hâ- diselerine karşı açık bırakmak ister. İnti- zamı ve pürüzsüz işi sever. Birlikte yapılan işlerde arkadaşlarının itimadını — kolaylıkla kazanabilir. ve baş- hğa seçilebilir. - 42 Beyoğlur A. Keramettin Bey: Ağırbaşlı, ciddi ve va- kur tavurludur. Her hal ve vaziyete göre menfaatlerini bilen ve düştünen açıkgöz ve sokulgan — insanlara mahsus - şarlatanlıkla- rı, merasimperverlik- leri yapamaz. İntizak mı sever, temiz gi yinmek ister. Dostlu: kazananlar hakkında samimt ğunu davranır. Başkalarını az itimat eder, - 40 İzmir: Salim Bey Zekidir. Söz — anlar. Canı tatlıdir, - tehlike- lere fi'li mücadeleyi davet eden işlere gi- Tişmez. İntizamı se- ver. İsterse çehresine daha metin bir va- ziyet ve ilade vere- bilir. - 86 İzmir Zihal Bey: Göründüğü Ve z gibi neşesiz değildir. Müşküllerden, hayas tından çabuk - şikâyet edebilirse de bayatın yine neşeli taraflarını bulup — eğlenmesini, zevk almasını bilir, Lâzım olduğu kadar intizamı ve ciddiyeti saver, izzetinefis babh- sinde alıngaan ve mü- grdeleci olur, kendisine — ehemmiyet verdirmesini — ve saydırmasını bilir. Muhitini bulduğu zaman hoşsöhbet ve şakacı olabilir. - 19 İstanbul: M. Fatma Hanım: ( Rosminin dercini istemiyor od’ın ha Şabuk yikâyet ve isyan i hli('vıdu.'ı()ıyânlı :yııılıı konu- şur. İğbirarı kinsiz — ve devamsızdır. Giydiğini yakıştırmasını bilir. Arkar daşları tarafından — çabük - sevilir ve muvaffakıyeti kıskanılabilir. .- 32 Bandırma: Z. N. Hanım: ( Resminin dercini istemiyor ) Zeki ve çevik hareketlerile etrahaı kolaylıkla meşgul eder, giydiğini yer kıştırır. Asriliğe özenir ve muvalfak ta olur. Ev işleri elinden gelirse de il- kat'iyetle tasrih edilmişti, Elmiüe- ta'sımın uykuda bulunduğu anla- tılmıştı ve hemen harekete ge- çilmesi lüzumu bildirilmişti. Alkemi, mektubu - bitirdikten sonra köleyi bir odaya kapattı, saçlanıncıya kadar onu mahpus etti, sonra yanına çağırdı: — Hülâgüya git, dedi, başının traş edilmesini söyle. Köle bu emri yerine getirdi, taşıdığı mektubu Moğol hüküm- dara okuttu. Fakat Hülâyünun bu eşi görülmemiş mektubu oku* mayı müteakıp cellât çağırdığını işitince şaşaladı, titremiye başladı ve kafası uçurulürken de - ayni şaşkınlığı muhafaza etti. Zavallı köle, kafasına yazılafi mektubun sonunda: “Bu mektubü yırtınız,, diye bir cümle bulundu" ğunu bilmiyordul.. iler Bi ...

Bu sayıdan diğer sayfalar: