16 Eylül 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

16 Eylül 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bu Başı Ne Y aa Ihtiyar profesör: — Nafile kızım. Açamarsınız. Şmit mezarın içinde bir kapı daha açtı, elektrik düğmesino 'astı ve burası da vi bir ışığa gömüldü. Burası küç bir ma- ede benziyordu. Ortada küçük ir heykel vardı, profesörün genç Yaşta ölen sarışın- ve çok güzel kızmın heykeli idi. Duvarlarda Taflar ve raflarda kavan Yardı. Fatoşun DA kavanoz! Ve kızcağız d b"')'gm yere yuvarlandı. Çüukü Sıra sıra kavanozlar hep kesilmiş kadm başlardde dolu idi. Profesör yerde baygın yatan genç kızı . kaldırdı, onu kendine getirdi. Fatoş tir tir titriyor ve profesör de anlatıyordu: — Şu kavanozdaki başı gö- yormusunz? Henüz beş yaşında güz Sine aittir. Gel... Gel,. onlara ya- kından bak. , Ve profesör genç kızın elle- rini arkasından kıskıvrak yaka- hyarak kavanozların önünden bi- rer birer geçirdi. — Evet diyordu. O, benim ğîlıel kızımı genç yaşında aldı. en de onunn yarattıklarını böyle kestim ve kesiyorum. İşte şu baş Breslâvl güzel kır zındır. Onu öldürürken çok güç- lük çektim. Elimden bucak bur â'k kaçıyor, kendiği duvardan MVara çarpıyordu. k Nihayet yakaladım, rimi gırtlağınna geçirdim. Tubaf bir ses çıkararak can verdi, oscs hâlâ kulağımdadır. Genç kız bu merhametsiz if- Şaat karşısında boğazlanır -gibi feryat ediyor, kurtulmuya — çalışıe Yordu. İhtiyar adam bu sırada Fatoşa ir yumruk vurdu ve onu yere yuvarladı. Sonra kaldırdı, kızının Mmezarı başma getirdi ve inledi : — Haydi. Güzel sesinle bir terkı söyle, — Merhamet Merhamet ! Profesör cebinden bir hançer çıkarmış, Fatoşun girtlağına ba- tırmıştı : — Haydi durma bir şarkı söy- Mozarın ninnisini — istiyorum, Hançer genç kızın gırtlağımı Çizmiş, hafif bir kan sızıyor ve Fatoş perişan halie hıçkıra hiç- dra Mozarın tianisini söylüyordu. atoş, sesinin dışarıdan duyulması için bağırmaya başlamış ve sesine ilâhi bir ahenk gelmişli. Şimdi profesör, kızının mezarı başına çökmüş, bem bu İlâhi sesi dinliyor ve bem de ağlıyordu. Biraz Sonra Aayağa kalktı, genç kın Suslurdu ve yere yatırdı. Hançe- Fini Wg;ğını dı)'îdâ ve: SY e inledi, yna simdiye kadar yaptığım kur- arın ©a güzidesini takdim ediniz. - bana... —28 — Mezarcı kadın yatağında korku ile doğruldu ve oğ İi — Adolf.. Adoli... Acı bir seş iyor. Dinle bak. Derinden imdat.. İmdat.. ,, diye seşler geliyordu. Fakat bu ses ne ola. bilirdi? Bu sırada kapının önünde duran bir ©tomobilden birkaç kişi indi. Bıgıılu Tevük, müfettiş ve arkadaşları idi. Mezarcı kadı | kapiyı açar açmaz hepsi birden içeri daldılar. Müfet- tiş sordu: izel bir kızdı. Ötekindeki baş | Çok güzel bir opera muganniye- | dişle- | bu sefer | Aşk ve macera romanı — 100 Yazan Suat. Suzan Müfettiş: — Çabuk, dedi, mezarını güösteriniz. Ve hep birl.kte mezara doğru koştular. Lâhidin önüne geldikleri zaman Fatoşun sesini eyice tanı- mışlardı. Tevfik heyecanla bağırdı: — Fatoş.. yetiştik, - Kendini profesörün | müdafaa et. Kapıyı şimdi aça- leri bükülerek | — Profesör Şmit bu akşam | buraya geldi mi? —Evet geldi. Vakat “imdat. imdat,, sesleri hââ iş ti yordu. | zarcı kadın koşup kazma ve kürek getirmişti. Şimdi Tevfik mezarın — kapısını — kırmak için uğraşıyordu. Birden bu gürültü arasında bir gölge — süzüldü ve Rabakoviç kendi kendine bağırdı. — Yaşasın... Yirmi bin marka kavuştuk. Ve hemen geri dönüp koşmıya başladı. at köşede nöbet bekliyen polisin yanına geldiği zaman omuzundan bir elin tuttuğunu duydu: — Grandük — cenapları yetişmek için zahmet çektim. — A efendim polise keyfiyeti ihbara. — Ve yirmi bin markı tek başınıza dercep etmiye gelmiş- tiniz değil mi?. İki adam biribirlerine baktılar ve ikisi birden pölise isimlerini vererek: Hüâdiseyi - anlattılar.. size * Tevfiğin elleri kan içerisinde kalmış, Polis Müfettişi Waldon : — Çok şey.. Çok şey diyordu. Nasıl oldu da bu akşam may- muncuğum yanımda yok. çerde artık Fatoşun sesi ke- silmişti. Mel'un herif cinayeti aca- | ba işlemiş miydi. İçeri girdikleri | zaman Fatoşu nasıl bulacaklardı. — Fatoş.. Fatoş. Ve genç adam ümitsiz birkaç hamle ile top ile açılamıyacak zannedilen — kapıyı — rezelerinden çıkardı. Kapının kilidi parçalanmış ve kuüvvetli genç; kizil işıklı yere girmişti. Etrafına bakındı yerde çiçek- ler ezilmişti. Fakat ortada kim- seler yoktu, karanlık dehlize açı- lan bir kapı daha vardı. Şimdi o kapıyı da açmak icap ediyor- du. Waldon kapıya hücum etli. Tevfiğin omuzu vurduğu darbe- lerle zedelenmişti. Artık darbe- leri eski şiddet wde değildi. Polis Müfetişi de kuvvetli bir adamdı. Tam bu essada onlara üç kişi daha işt'rak etti. Bunlar, Şefkati, Rabakoviç ve Jema'ti. Bu kapı da bu kadar kişinin | savletine dayanamadı. Tam kapı kırilirken içeriden çok acı, gayet acı bir feryadın yükseldiğini duydular... Bu ses araık imdat bile İsteyemiyordu. * Dehlizi koşırak geçt'ler. Mavi ışllı. odaya girdikleri zaman kızın gırllağına bıçağımı daldırmak için kolunu kaldırmış olan ihtiyarı gördüler. / Tevfik bir ceylân gibi sıçradı. Fakat mücadele çok uzun gür- medi. O anda müthiş ve kahhar bir kuvvete sahıp olan — deliyi kıskıvrak tutmak dört erkek için okadar büyük bir iş olmadı. İşte bu anda kamyonla gelen | polis memurları mezarlığın içeri- sine dalmışlardı. — 2 - O feci geceyi on beş gün geçmi ti. Yaraları bereleri henöz iyileşmemiş olan küçük Fatoş karyolanın — içerisinde — oturu- yordu. Fafa yanında oturmuş — onun ellerini okşuyordu. Yatağın ayak | ycunda doktor Şefkati Bey vardı. Öbür yanında da Tevfik oturu- | ım ? 16 - 934 yordu. x Şefkati Bey: — Haydi, Fafa Hanım dedi. Sizinle beraber pastahaneye - ka- dar gidip Istanbuldan gelen tek- | grafa cevap çekelim. — Peki Şefkati Bey... Fakat Tevfik Bey siz.. Siz ben gelinciye kadar Fatoşumu yalmız bırakma- yınız. — Vadederim etendim. Onlar dışarı çıkar Tevfik Fatoşun yataktan elini avuçları içine aldı: — Fatoş dedi... Rica ederim sizin — yüzünüzden — çektiklerime bir nihayet — vermeniz — icap ediyor. O gece-beni yirml sene ihtiyarlattıcız.. Şimdi de bu na- zınızla *bana — dünyarm zindan ediyorsunuz... — Söyleyiniz bana... Ben o kadar da fena bir çocuk değilim... Vadediyorum size siz çıkmaz sarkan | beni isterseniz bu sene doktora- mı da bit ririm zevcem olmak istemiyorsunuz. Fatoş tebessüm ederek: — Tevlil Bey dedi size ve arkadaş'arınıza hayatımı medyu- num fakat... Ben Kerline evlen- mek için değil, tahsil etmek için geldim... Tahsilim bitince bunu görüşürüz. Öteki: — Tahsiliniz.. diye dudakla- rını şimarık, şimarık büzdü.. daha ne kadar sürecek, — İki #ene. — Fatoş... İki sene ben iki sene ne yaparım? — Siz babama yazınız nişanlı dururuz. ğ — Nişanlı mı... Babanıza yaz- maklığıma müsaade ediyor musu- nuz ? — Evet. — Fatoş size perestiş ediyorum. Fatoş gözlerini ona kaldırdı, Gözlerinin içine bakarak: — Bende sizi — #eviyorum Tevfik.. dedi hatta sizi katil zan- nettiğim zamanlarda bile sizden iğrenemedim. * Telgraf gişesinden ayrılmışlar- dı. Fafanın ko.una kolunu geçiren Şefkati: — İzdivaç hakkında fikriniz nedir Fafa diye sordu. — Negarip bir sual Şefkati Bey.. Bu nereden aklınıza geldi. —a Şimdi aklıma gelmedi. Sizi gördügümdenberi bunu düşünü- yordum. Fafa gözlerinin içine kadar kıpkırmızı o.muştu, cevap vermedi. — Siz evlenmek istermisiniz ? — Ben onyedi yaşında bir kızım Şefkati Bey ve sonra da talebeyim.. Evvelâ tahsil sonra izdivaç.. — Tahsil mi?.. kaç sene tah- vil.. Fafa parmakları üstünde saydı. — Bir, iki.. Üç, dört sene... — Fafa... Genç adam onüun kolunu sıkı yordu: — Babanıza yazabilir miyim... Bir kere de onun fikrini soralım. — Nasıl olur... — Yalvarırım.. Size, Fafa gözlerini yere çevirdi ve: | a | daha Jemsin yolu üzcrinde gö- | dilerine sermaye yapımı: ardı. — Fakat babam ne derse de- sin ben tahsilmi bilirmeden ev- | memnun edi ( Baş tarah 10 uncu sayfada ) olan cevabı. beklemek İçin evine doöğruü yüri * Aradan birkaç hafta geçti. | Gözlerir hergünkü. gibi sabırsız- | lıkla bir postacının gözükmesini bekliyordu. O sırada kapı çalındı. Bu, postacıydı. Mektup müh- terem Üstattandı; — acele acele zatfı yırttı ve heyecanla okumaya başladı: * Sevgili dostum! aşkınızın Tiyatro ne derece bildiğim için, ve- haberin sizi £f sile teğini de biliyorum. “ Namus gömleği ,, serlavhalı komedim, Shiller tiyatrosu müdü- rü M. Kurt Bellmau tarafından receğim Öz Türkçeyile Deneme Yüz Elli Bin Demiyecekti Tanınmış bir sayalgıcı (1) ölüm döşeğinde iken, yanına gelen öğren- ceklerinden (2) birine demiş ki: — Şimdiye değin gizli tutluğum bir mesneyi sana anlatayım.. Bizim işimiz saymaktır; bu da kolay de ç Diyelim kü Bir kentte ne değin kadın, ne değin erkek vardır. sayılacak.. Böyle bir iş çıktımı hemen bizi garırlar. Sayın, derler. Biz sayar, söyleriz. Doğru mu saydık, yoksa yanlış mı onu düşünmezler. Çünkü düşünme'e- rine yol birakmeya. Desek ki gu kentte yirmi bin kişi vardır. Ön bimi erkektir, on bini de kadın. O çağda ee Bir. Kom | ğdî oncüneeme K ee kabul edildi ve provalarına şime diden başlandı. Sizin isminizi de, tiyatro afişlarinde benimkinin ya- nına koydurabi!mek için çok uğ- raştım. Çü na, bu son eşe- rimi hazırlarken etmiş olduğunuz yardım, size bu iyiliği esirgememe kat'iyen mani olamazdı. Fakat M. Kurt Bellmau - belki birazda hakkı bir ismin var - tanınmış | yanında - söylemiş olduğu sözlere sözümüze inanmıyacaklardır. İnsndır- | mak, iyi soydığımızı göstermek yirmi bin kişi demeyiz de, bin dokuz yüz altmtş şekiz kişi d Bunun on üç bin yedi yüz el kadın, sekiz bin iki yüz on beşi erkek diye ayrırız. Böyle kaldıklı (3) mayılır, inanmak - istemiyenleri bile inandırır. * İstanbulda yüz e'li bin kanserli vardır, deni'di. Öteden beriden kar- şılik verdi'er: — Olamaz.. Yüz elli bin k nserli yoktur. Bu karşılıklardan bir tek yol verdi. serli denilmiyecekti de yüz kırk dokuz bia dokuz yüz doksan okuz denilecekti. Bu, yüz elli binden bir eksik sayı karşısında herkes kanser- Werin tastamam sayılmış - o'duğuna sakınmak - için insnacaktı mpabın, yüz elli bin diyenler, inin ustası değillermiş, İsmet Hulüzi 1 — Soy lgu istatistik 2 — ÖÜğrencek: ta'ebe 3 — Kaldık: küsurat. Fir Mavna Battı Tekirdağı ( Hususi ) — Rıfat Ef. isminde bir tacire ait ( 200 ) çuval soğan yüklü olan bir yek kenli kayık, dalgaların hücumu neticesinde dümeni kırılmış ve batmıştır. Gemi biraz sonra yüzdürülmüş, fakat soğan- lardan hiç hayır kalmamıştır. Tenmem diye cevap verdi. * Profesör Şmitin davası 1931 senesi Teşrinevvel ayına kadar devam etti. Profesör Şit aklen malül olduğu İçin idam edileme- di. Bir Tımarhaneye kapatıldı. Fatoş ile Tevfik ve Fafa ile Şefkati nişanlıdırlar. Şehriâzat B. sayalgı | Harunürreşit Bey şimdi Londra da raksetmekte ve evine davet | ettiği misafirlerine küçük değir- meninde küçük ellerile çektiği kahveden ikram etmektedir. * n kurtuldüğu güs, bağı lüp sahverilen Doris bir Fa! ları çö rünmedi. Eva ile İmre resmem Yür elli bin ken- | || Osküdar su ka hiç birşey ilâve etmiyorum, tekrar ediyorum - beraberce si komedinin kıymetini ği mülâhazasını İleri sür- dü. Bununla beraber mali huku- ihetinden zerre kadar şüp- Samimi selâmlarımı sunmakla müftebirim efondim. Jalyus Dili Son Posta İstanbul BORSASI 15 - 8 - 1934 TT CERKLAR T kurüş | 210 — | Prag 0,8)5280 / Viyana 1208 — | Madrli 9,2640 | Berlin 3,3850 | Varşova 83,5360 | Peşte 2,4356 | Bükreş Sufya 6535 — | Belgrat 346117 Amsterdam — LİTN | Mossora — 08i ESHAM ve TAHVİLÂT Lira Lira lş Bank.(Nama) Tü,— | Bomanli Ha 25 » (Hâmile) 10,— | 1839 istikrazı — W7 — » Çüllcnr e) 105,— | Çati » Dahilt 02,50 OCsmalı Ban « 35,9) | Düyünu Mus — Üü Selân'ı S,— | Bağ- at tertip 1 47, Şirketi Haydye 15,50 | — , . Heliş *OT | Reji Aandolu WOOV. 26,85 | Tramway « 8 62P. 26,90 | Rıhtim Annde'u Y TOOV. 43,50 | Üsküd Şark D. V. — *Ül— İs . Tramvay — 35,1$ d — |. n 00 00 davagazl Mtse Telefon 10çıs | MESKUKÂT (*| Ku | 426 | UHlamali) 1081 | (Reşat) x800 N, 5ef 830 | (Vahit) 4615 Kus , 1080 | İace beşibirlik a'tan Mecidiye 3800 Hoümburiy Bankenot (Os. Be l 235 | n umit) arımı nkim beşibiri.s adtr | (Raşal) Londra 34435 Ta NM Cenevre MastrKi.Fo.lES6 Mi 1923 Dö— » İ9ll gae Elektrik |- Terkos 1650 Yoni! Neşriyat: Mimar — Bu aylık mımari, şehir- cilik ve texyini san'atlar mecmnasının 43 üncü sayısı çıkmıştır. Bu sayıda İn- bisarlar Vekâleti binası proj'si müust- bakasına iştirak eden ve kazan projeler ile toşa edilmiş binalara kit, ve tezy ini sanatlar mevzularını ihtiva seden mev- zular vardır. Gürel sanatları sevenlere tavsiye ederiz. Ruhi hayatta Laşuur — Dük- tor M. Hayruliah : Beyin Doktor. M Yung'un üserinden tercüme eltiği bu eser intişar elmişlir. Öz Türkçe kadın ve erkok adları — İnegöl Ortamektep müdür ve türkçe muallıni M Zeki Vural Bey tarafından derleamiştir. İçinde birçok erkek ve kadın isimleri vardır. b gizli bir kumarhane işletiyorlar. Ve arada bir de (...) hükümeti Em- telicene servisine ufak tefek hiz- metleri dokunu) or, ğ Andrea Albertini yeni bir va- zife ile Yemene yollanılmıştır. * trasede 105 numaralı biu:(n::'îk?n:'ı katında ikli daire vardır. Bunun birinin üzerinde şu plâk vardır: Boksür Jems'in — jimnastik — mektebi ve onun karşısındaki — dalre- de de şu plâk bulunuyordu. Ivan Rabakoviç Hususi polis hafiyesi İki arkadaş aldıkları yirmi bin marklık mükâfatı on biner mark olarak paylaşmışlar ve bunu ken- (Son)

Bu sayıdan diğer sayfalar: