10 Ekim 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tavukçuluk Bahsi « Tavuklarda Verem Hastalığın inkişafı ağır oup müddeti (2-3) haftayla (3-4) ay ırasında değişir; bünyesi pek kuv- vetli olan tavuklarda ise bu müd- det daha çok davam eder. Bulaşan azanın muhtelif olma- gına rağmen yalnız karaciğerin muayenesi ile hastalık hakkında bir. fikir elde etmek mümkün olabilir.. Veremli bir tavuğun karaciğeri pek büyük ve hayva- nın umum sıkletirin 1/dü kadar bir ağırlıkta olur. Karaciğerin üzerin- de verem mikroplarının tahribatı görünür; bunlar bir takımı lekeli olup en küçükleri kül renginde, diğerleri de sarımtırak — renkte aynen bir takım taş parçaları manzarasını arzederler. Büyüklükleri bir iğne tepesin- den mercimek tanesine kadar muhtelif boydadır. Bütün karaci- ğer ise balmumu gibi sarı bir renk alıp bazı defalar da emo- raji alâlmi —gösterir. Barsaklarda ise bir takım küçük kabarcıklar teşekkül eder; müstesna ola- rak bu — kabarcıklardan pek büyüklerina de tesadüf edilir. Ci- ğerlerdeki kabarcıklar ya ayrı ayrı veya birleşik ve büyük olur- lar. Böbreklerdeki — kabarcıklar hem güçük hem de serttir. Tavuklardak emik veremine de sık sık tesadüf edilmektedir. Ke- miklerin mafsal yerleri gibi daima rurubetli olan mahallere arız olur. Bir de cilt veremi vardır ki tüy- lerin diplerinde bir takım kabar- cıklar hasıl eder. Tavuklardaki bu muhtelif ve- remi ayni alâlmi arzeden diğer bazı hastatıklardan tefrik etmek için muhakkak kan muayenesi lâ- zımdır. Yalnız veremde dikkat edi- lecek bir nokta varsa o da hastalı- ğın diğerlerinde olduğu gibi yalnız bir azaya değil bütün vücude bu- laşmış olmasıdır. Yalnız harici alâim ile hastalığı teşhis etmek hemen imkân haricindedir. Hal- buki önüne geçecek tetbiri ala- bilmek için hastalığın ne oldu- ğunu derhal anlamak lâzımdır. Bunun için de kan muayenesi şarttır. Bir de Tuberculination deni- len bir Aameliye vardırki bu da tavuklara — verem kabarcık- larını aşılamakla — olur; — sağ- lam tavuklara hiçbir şey yapa- mıyan bu verem kabarcıklarıı esasen Veremli olanlarda aksülâ- mel yapar. Bu ameliye için in- sanlardaki verem kabarcıklarını | kullanmak hiç iyi değildir, yalnız ' tavuklarınkini kullanmak lâzımdır. Enjeksiyon ya sakal veya ibik- te yapılır. Veremli tavuklarda enjeksiyonu müteakıp azami 48 saat zarfında aksülâmel başlar. Fakat bazı defalar hasta tavuk- lara da bir şey yapmadığı vakı- dir; bunun için enjeksiyonu uzun — fasıllarla tekrar etmek icabeder. Veremin kat'i olarak bir te- davisi yoktur; ancak sıkı bir surette tavukları tetkik - ederek veremlileri bulup — ayırmak ve bunları feda etmekten başka bir çare yoktur. Böyle tavukların yumurtalarını kat'iyen yememeli ve kuluçka altına koymamalıdır. Gelecek yazılarımızda bir az da yumrtalardan bahsedeceğiz. * Dr. Ahmet Hüseyin Baye: Doğrusu (klorit, Chlorite) olup sehven “Florit,, deye yazilmıştır efendim. Erenköyı Bareket Tavuk Çiftliği Hasan () Tavuk ve Tavukçüluğa ait olan müşküllerinizi sorunuz, mütehassıs size eevap verecektir. Birinci teşrin 10 Resminizi Bizı Gönderiniz Size Tabıatımzı Söyliyelim Resminizi kupon ila gönderiniz. Kupon diğer sayfamırdadır. İ N | [. X Fransızların yoptıkları yepyeni ve çok kuvvetli Bir denizaltı gemisi Bir Asker Gözile Sulh Lâkırdıları Arasında Silâh Şakırtıları Yepy Ordu, millet kuvveti ve harp, bunların hepsi bir kelimede hulâsa edilebilir: Silâh. Büyük Aaskerler ve meşhur kumandanlar düne kadar, hatta bazıları bugün bile zaferin, sa- dece süngünün ucunda olduğunu söylerler. Fakat fen sahasındaki yeni icatlar ve yeni buluşlar, bu kaideyi değiştirmiştir. Artık zafer: iyi silâha sahip olanda ve bu iyi silâli mükemmel kullanan- dadır. Bu diyor ki: “ — İstikbal harplerinde bü- tün işi silâhlar görecektir. Öyle demler olacak ki asker yerinden bile kımıldayamıyacak, — sadece elindeki silâhı, kendini kimseye göstermeden kullanmıya başlıya- caktır. , Yine fen adamlarının söyledîk- lerine göre, istikbal harplerinde elektrik kuvveti, çok büyük rol oynuıyacaktır. Ağır toplar hep elektrik kuvvetile işliyecek, mer- miler namlının içine elektrik kuv- vetile sürülecek ve atışlar da hep yeni kaldeyi koyanlar eiektrikle olacaktır. Bu vaziyette top neferlerinin vazifesi sadece elektrik düğmesine basmaktan ibaret kalacaktır. Hatta elektrik — kuvvetinden edilecek istifade o kadar büyük olacak ki bu sayede tayyareler nefes alamayacaklardır. Hulâsa istikbal harpleri, elektrik ve ma- kinenin boğazlaşması — şeklinde olataktır. Bu yazdıklarımız, alâkadarla- rın ileri sürdükleri iddialardan ibarettir. Bu iddiaların hakikat bizim için mümkün değildir. Fakat şurası da muhakkaktır ki hergün bir gün evvelkinden çok daha yeni ve daha mükemmel çeşit çeşit silâhlar, harp vasıtaları, ölüm aletleri icat ediliyor. Bugün silâh fabrikalarının gizli odalarında mahrem olarak çalışan ve hariçte hiç kimse ile konuşmamayı taah- Şi “derecelerini şimdiden kestirmek - eni Silâhlar Kadro Harici Oluyor Amerika ordusunda telsiz makineyle teçhiz edilmiş zirhliı otomobiller Tagyyarelerin geldiği istikametleri kilometrelerce uzaktan keşfeden dinleme aleti hüt eden mühendisler yeni icatlar başarmak için daha da uğraşıp duruyorlar. Bütün bu yeni İcatla- rın plânı ve projeleri, silâh fab- rikalarının en gizli köşelerinde mahfuz duruyor. Şunu da söyliyelim ki her yeni icat, eski bir İcadın pabuçlarını dama atıyor. Nitekim Fransız or- dusunda bu yüzden milyonlarca frank havaya uçmuştur. Diğer ordularda da vaziyet böyledir. Meselâ en basit silâh olarak tü- feği ele alalım. Bu tüfekten daha iyisi, daha işe yararı icat edildiği takdirde eski tüfeğl kad- iddiadan daha bahsedelim, ro harici çıkarmak, yerine milyon- lar harcamak suretile yenisini ge- tirmek icap edecektir. Silâh fennile uğraşanların id- dialarına göre, zaman gelecek ki devletler hiç el sürülmemiş. ve tedarik edilmesi uğrunda milyon- lar Barfedilmiş — olan silâhları blundâ yeni bir icat kar- Bitpızırına göndermek mecburi- yetinde - kalacaklardır. Görülüyor ki — silâhlanmak kolay bir iş değildir. Altın ha- zinelerinin — silâh — fabrikalarına akması demektir. Bununla bera- ber, milletlerin kendilerini müda- faa etmek mecbuüriyeti karşısında silâhlanmanın zarureti de mey- dandadır. Yazımızı bitirirken yepyeni bir ki şudur : Hayalile bile titrediğimiz bo- ğucu ve öldürücü zehirli gazların istikbal harplerinde rolleri zanne- dildiği kadar büyük olmıyacaktır. Çünkü her zehirli gaza karşı, başka bir gaz kullanmak suretile | onun zehirini hiçe İndirmek ve hatta tamamen tesirsiz bir vazil- yete sokmak mümkündür ve bu İmkân tahakkuk edecektir. Bu sözün de doğruluk dere- cesini kestirmek bize ait bir me- sele değildir. Bunu kimyakerler ve fen adamları halledebilir ve - biz de ozaman tekrar bu meseleye döneriz. — * y af Fransız ağır topçu batargalarında mesafe ölçen, nişan alan son slstem bir dürbün “elinden alarak |* 1 Mersin; H.D. Hanım; ( Reszminin dercini İstemiyor ) Çevik ve nazlı hareketlerile sevimli ve cazip olur. Gülüşleri masum ve samimidir. ketlere iltifat etmez. v 2 Ankara; Z. S. Bey; ( Resminin dercini lstemiyor ) Kalabalık yerlere sokulak« | maz, utanır. Kendisini gösterici hare- | Herkesle müsavi derecede ahpap olur. Nadiren kızar, mümkün — olduğü kadar neşesini muhafaza etmek ister. Başkalarinın sözlerine hakkındaki de- dikodu cereyanlarma pek ehemmiyet vermez. “> 4 Ankara Salih Efendi: ( Foteğrafının dercini lstemiyor ) Zeki ve ©o nisbette yaramaz bir mektepli hususiyetlerini muhafaza eder. Arkadaşlarına takılır, alay eder, sıkin« tılara, usul ve nizamlara pek riayetkâr değildir. <— 3 İstanbul K. Ali Efendli ( Fotoğrafının dercini Istemiyor ) Ameli işlerde muvüâffak olur, kafa- sını yormaz, işin biraz da oluruna ve tesadüflerine bağlanır. Çok konuşmiya- bilir, fakat sözleri tok ve kırıcıdır. B 85 Trabzon Sait Bey: ( Fotoğrafının dercimi istemiyor ) Dudağından eksilmiyen zarif ve nim müstehzi gülüşlerile, zeki ve sabit ba« kışlarile, olgun, hâl aşina ve mektum bir insan karşısında bulunduğunuz his- sini verir. Giyiniş tarzında müşkülpes« sentlerin bile kusur bulacağı pek zayıf bir ihtimaldir. Tavr ve hareketlerinin heyeti mecmuası manalı ve kapalıdır. “> 87 İzmir B. S, Hanım: ( Fotografının dercini istemiyor ) Simasının hazin ve manalı bir ifa« desi vardır. Hemen daima, derin bir elemin tahti tesirinde gibidir. Bu hal her hangi bir inkisarı hayalin veya küçük yaşta ana veya baba şefkatin- den mahrum kalmanın acı - bir te- zahürü olabilir. Maahaza kuvvetli, ira- kâr hareketleri bu hali neşeye tahvil edebilir. D 36 İstanbul M. M. Beyı ( Fotografımın dercini iatemiyor ) Göründüğü kadar uysal ve sakin değildir. Dediğini yapar, iddiayı sever. — Münakaşa ve mücadeleden çekinmez. Yalnız bu kuvvetlerini her zaman ve gelişigüzel detimal etmez. Hiç bozulma« dan, renk vermeden maksadına muü- vaffak olan mutedil bir insan hususi yetlerini muhafaza eder. Bd 52 İstanbul: L. S. Hanımı ( Fotografının dercini istemiyor ) Narin ve zariftir. Güzel ve renkli eşyaların âni cazibesi gibi birdenbire — sevilir, parlar ve göze çarpar. Fakat bu halini hırçınlığile telif edebilmişmi- dir? Sevimliliğini arttırmak sırlarını bilirler mi? Yoksa kiricı ve mukaheleli hareketlerile biraz evvel yaptıği tesiri hemen izale mi eder? Her ne giyse ya- kışır, Maahaza buna yalnız siması değil tipi de iyi giyinmek san'atine vukulu — kadar yardım eder. Mahrumiyete *'a- hammül edemediği için cömerttir, mü- dahale edilmezse işi israfa vardırabilir. - 47 Mersin: S. Z. Bey: ( Resminin dercini istemiyor ) His ve hayaline daha — fazla yer vermiştir. Hüriyetini fazla sever, kayıt- lardan hoşlanmaz. Dilediği gibi hures- ket etmek ve kimseye hesap verme- den yaşamak ister. Elbise ve eşyasıns dan çabuk bıkar, parayı israfa yakın olarak - kullanır. <> 10 Mut: Ömer Lütfi Beyi ( Rasminin dercin! istemiyor ) Zahiri bir hiddet ve şiddeti vardır. Birdenbire parlayabilir. Fakat öfkesi geldığ gibi gider. Eyi muameleye, eyiliklere karşı yüzü pek değildir. Mu- ımıleıınde. erkadaşlığında samimiyet hisleri * nerız. Methedilmekten; takdir- den hoglanır. Tenkide tahammülü pek küvvetli değildir. - 12 Adana: M. P. Bey: ( Resminin dercini İstemiyor ) Kalenderliğini derbederlik derece« sinden kurtaracak kadar — nizam ve usullere ve hüriyetini tahdit eden ka- yıtlara riayet eder. Hiçbir şeyo ehem- miyet vumek istemeyen Bâdeliği, tes — VAzuLı gizli bir gerüru vardır. " ü —- L nAr ir Simin, f llli ksakeekii —a ll Gadlim el S n DA eli GÜ e l Ü i dd di

Bu sayıdan diğer sayfalar: