2 Aralık 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

2 Aralık 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Su Bahsi İçmek : Suretile Alınan Su Eskiden kim fazla su içebilir? diye müsabakalar yapılır ve bun- larda 8-12-16-20 litreoye kadar su içenlere tesadüf edilirdi. Bunun aksine olarak haftalarca ağzına bir damla su içmiyenlere de tesa- düf edilirdi. Insanların — sevkitabüleri ne zaman yemek yimek ve ne zaman su içmek lâzımgeldiğini bize ha- ber vermekte olduğuna göre bunu idare etmek gerektir. Hayvanlarda bu sevki - tabit bariz bir şekilde kendini gösterir. Vahşi hayvanlar acıktıkları zaman karınlarını doyurmak İçin —ava çıkarlar, Su ihtiyacını gidermek için su “başlarına koşarlar. Bu ihtiyaçlar yerine geldikten sonra artık vahşi bir hayvarın geride- kilere zarar verme tehlikesi kal- mamıştır, hali tabilde olan İnsan- lar da bu sevkitabillerine göre hareket edebilirler. Su içmek için vaktile söylen- miş bir darbımesel vardır. Susa- dığınız zaman içiniz, fakat hiçbir zaman fazla olmamak şartile içiniz. Vaktinde içilen su biçbir za- man fazla susuzluk hissini getir- mez. Yazın fazla sıcak zaman- larında ve hastalık anlarında müstesna olarak su arzusu ço- ğalır ve bunlar fevkalâde za- manlardır, Fakat yine azar azar içmelidir. Suyu yemek zamanla- rında içmek: Bilhassa öğle yeme- ğinde içmek... Bu hususa ria- yetkâr olanlar pek azdır. Birçok hekimler yemek zamanında içil- menin faydasından bahsederler. Yemek — esnasında içilen fazla su ve içkiden bilâhara mide ağ- rıları ve hazımsızlıkları ortaya çıkar ve bu yüzden mtırap çe- kenler pek çoktur. Midenin suya ihtiyacı ( gerek ifraz güddeleri üzerine ve gerek yenilen gıdanın hazmını kolaylaş- tırmıya yarayacağı İçin) vardır, Ağzımıza aldığımız gıda par- çaları tükrük guddeleri vasıtasile ve dişlerimizin oynıyacağı mühim bir yardımla erimiş bir hale ge- dikten ve sertliğini kaybettikten sonra — yutulmalıdır ki — midenin içindeki ifrazat (hazım) guddele- rine karışsın ve mideyi yormaksı- zın vücude faydalı bir hale girsin ve ( imtisas ) emilmek kolaylığı meydana gelsin. Hazım olmak Üzere mideye inen —gıda eğer şarap, — bira, rakı ve — sair içkilerle karışık olursa usarel mideviyenin bu Hazım gıdasının arasına girmesine imkân kalmaz. Eğer yemek arasında gerek içki- | lerle gerek su ile mide bu surette sulanmıya devam en çok faydalı olacak olan usare- den artık istifade edilemez. Beş altı cinsin bir araya gelmesile hazırlanan bu yemek parçalarının en çok muhtaç bulunduğu pelpsin, ve hamızı klormadan mahrum kalınca gerek bunu yapan gudde- ler tembelliğe mahküm olması ve gerek yenilen gıdanın iyi hazme- dilmemesi mide — hastalıklarını meydana getireceği — şüphesizdir O halde içeceğimiz suyun za- manını tayin etmeliyiz. Hazme yarayan su daima yemekten evvel içilen sudur. Yemeğe başlarken bir. bardak su içecek olursak mide usarelerine rararvermeyiz. Yemek arasında susarsak o za- manda on dakikada bir iki çorba kaşığı veya birkaç yutum mikta- rında içebiliriz. fazlası dediğimiz gibi zarardır. Yemekten sonra da ancak aradan 2 1/2 üç saat ka- dar bir zaman geçmeli ve hazım yo'una girmiş bulunmalıdır ki en- dişe edilen zarar zuhur etmesin hastalık zamanlarında içilen su- vun miktırı fazla olursa istenilen faydayı yapamıyor, çok susuzluk- tan şikâyet eden hastalara yarım satta biz iki çorba kaşığı verilen sudan — beklenen şifayı yaratır. Çünkü fazla su geldiği gibi İmti- edilirse hazma | Gümüş Paralar Basılırken... Küple Altın Gömenler Sevinsin, Artık Gümüş Liralar Da Küpe Girebilecek!.. Para Basımında Bile Erkeklik Dişilik Meselesi Var. 4 Merak Etmeyiniz, 100 Kuruşluk Gümüşlerimizin Hepsi Erkek Doğd Bize Darphaneyi gezdiren rat, anlatıyordu: — Sormayın; bu yüzden ne sıkıntılar, ne heyecanlar geçirdik bir defasında az kalsın, paraları basamıyorduk. Rehberimiz bize, camekânlı, ufak bir makine gösterdi. Bu makine, paralar pul halinde iken tartıyor, nizam! ölçüde olanları bir kenara, az veya çok ölçüde olanları da bir tarafa koyuyor.. Sonra gayri nizami! olan bu gü- müşler yeniden — dökümhaneye gönderiliyor, orada yeniden eriti- liyormuş. Etrafta işçiler boyuna çalışıyor. Ihtiyar emektar bir işçi, tahta bir tepsi içinde henüz pul halinde olan paraları, terbiyeli birer asker gibi diziyor, diğer biri de küçük bir makinede, ke- narlarının yuvarlaklıklarını düzek tiyor. Henüz dizilmemiş, bazılmamış ve dümdüz olan bu pul halindeki paralar, we de çok ham yemişlere benziyor. Dökümhaneye girdik. İşçiler mütemadiyen çalışıyor. Küçük, "aneke kovalar içinde ham para- 1 uyuksayor, Solda, büyük bir firin yanıyor. ve mütemadiyen işliyor. Rehberimiz diyor ki : burada — tavlanır, etmeden muayyen yollardan geçer gider, azar azar alınan su imtisas — imkânını — fazlalaştırır. Çünkü ancak ©o zaman usarei mideviye ile karışabilir, 30 - 35 derecel hararetle alınan sulara gelince: kahve, çay, süt ve saire çok sıcak olduğu zaman tesirleri soğuk suya nazaran değişir. Hastalık zamanlarında bundan laetifade edilir. Sıcak içmeleri fazla sulistimal etmemelidir. ve daha ziyade ılık olarak - içmelidir. Ma- | mafih bazı kimseler bunu kendi arzularına göre yapmaktan bir zarar görmemişlerdir. Maden suları; Bazan yemek- lerle beraber hazmı kolaylaştıra- cak diye alınan maden suları daimi kullanıldıkları zaman mide- ye ve ifrazatına zarar getirebilir. Ekseriya mideden gelen taham- mur kokusu daimi maden suyu içenlerde yörürüz. Madenlerin husu- siyetlerinden birisi de tahrip edici oluşlarıdır.. Binaenaleyh madan sularını hiçbir. raman tabil suya tercih etmemelidir. Ateşli hastalık zamanlarında mutedil surotte ve az miktarda kullanmaktan zarar gelmez a 4 sonra bu makineye konur, maki- ne bu paraları sıcak — sodalı sulara atar, temizler, Bu su- retle kızgın bir ocağın sıcak sularına giren bu ham paralar, biraz yumuşayarak, basılmağa A Jarphanede gümüş paraların hazır- ua safhalarını gösteren Üç fotoğraf hazırlanır. Eğer bu iş yapılmamış olursa, paraların üzerine yazılar ve resimler İyl çıkmaz. Daha doğrusu soğuk ve katı gümüşe, kalıb tesir etmez. Bir amele, dökümhanenin tâ karşı duvarına kadar — uzayan küçük bir dekovil hattında, üzeri gümüş para çanaklarile dolu bir arabacıkla geldi ve ortada durdu. Ihtiyar bir işçi bu paraları büyük ocaklı makineye götürüp atlı. Dökümhanenin iki büyük po- tası- var. Bunlardan birinde altın, diğerinde de gümüş eritiliyor. Her iki pota da 1400 — kalori hararetinde.. Bu potalara konan aitın veya gümüş adeta bir ma- cuna benziyor. Bu macunu yemek için, ufak bir tahta parçasını içeri-sokmak ve erimiş altınlari bu tahtaya dolamak kâfi. - Bura- u!.. | da eriyen altın veya gümüşler, derhal husust kalıblara dökülüp soutuluyor ve kalıblardan da uzun birer çubuk halinde çıkıyor. Rehberimiz bize bu izahatı verdikten sonra, kimyahaneyoe, vezne dalresine geçdik, Oradan da Pantograf dairesine girdik. Küçük, mustatil bir oda. Biraz ileride bir makine “duruyor. Bu son sistem bir makine imiş. Bir yerinden —aşağıya zeytunyağlar damlıyor ve birer ucunda iki kalıb yar. Bu kalıblardan biri tunç bir gümüş kalıbı, diğeride alçı kalıbı. İkisininin de ibreleri okadar hassaski, tunç kalıbtaki ibre da- ha doğrusu iğne, nereye gidiyor- sa, Ötekli de oradan geçiyor. Rehberimiz bu makineyi anlatır- ken diyor ki: — Az kalsın gümüş paralar işi suya düşüyordu. — Bereket versin ki, — Allah — yardımcımız oldu da, işin içinden çıkdık. Efen- dim, Koca Türkiyede alçı ka- hbdan — piriaç kalıb alacak, Leon Efendi isminde bir ermen- den başka hiç kimse yok. Bitta- bi yine ona müracaat ettik. Fa- kat o ne?.. Usta Leon dört ay evvel sizlere ömür olmamış mı ?.. Şaşırdık kaldık, Ne yapacağır. şimdi onun işini kim yapacak ?. Günlerce elimiz. böyle böğrü- müzde kalakaldık. Adam yoktu. Bu iİşin içinden çıkacak kimse yoktu. Nihayet düşündük, taşın- dık, Bir çare bulduk. Acaba Galvanoplasti usulile kalıbı. dö- kemezmiydik ? Tecrübesini yap- dık, netice yine menfi.. Yine günlerce — düşündük — taşindık. Nihayet aklımıza — geldi. - Alçı kalıbın kenarını kapatarak bal- mumunu Üzerine döktük ve bu suretle de pirinç kalıbı elde etmeye muvaffak olduk. » * — Trktik, trktik 1.. Trktik triktik |. Şimdi, paraların bütün ruhunu veren Darphanenin büyük, geniş dairesindeyiz. Ta karşı tarafa doğru iki sıra 25 makine dizili. Hepsinin de üzerleri örtülü. Yal- nız, ikinci sıranın baş tarafındaki makine mütemadiyen ayni gü- rültüyü çıkararak işliyor : — Triktik, trıktik .. Triktik triktik |.. Üç işçi, serapa dikkat kesile- rek çalışıyorlar. Biri bir iskemleye oturmuş, gözlükleri altından müte- madiysa öne, paranın ıdhğıldıil Birinci kânün *2 — Dünya Hâdiseleri İnsan Neye .. , Güvenir ? Geçenleıde ölen meşhur düne ya bankeri (Baron Ro- İ çild ) akıllı —bir maliyeci, gözü açık bir kollekak- yon meraklısı, para sarfından çekinmez bir hayır sever ok duğu kadar, bir de espiri sahibi nükteci olarak tanınırdı, Anlatıldığına göre bu zat otomobilin. taammüm — etmediği eski zamanlarda köşkünde yaşars ken, bir gün hususl arabasını bir dostunun emrine vermiş, - sonra kendisi de Parlse gitmek ihtiya- cını duyunca alelâde bir araba bularak binmiş ve indiği zaman- da arabacıya Ücretinden gayrı orta hâl'ı bir bahşiş vermiş. Ara- bacı Baronu ve zenginliğini bil memiş, bahşişini az bularak : — Efendimiz bugün eli fazla açık değil, oğulları mutad Üzere daha cömerttirler, demiş. Baron Roçild başını sallaya- rak : — Mümkün yavrum. Mümkün, demiş, oğlum daha cömer dav- ranabilir, çüönkü arkasında babası vardır. noktaya bakıyor. Bir diğeri ayak-« Bir x ta duruyor, İkide birde eğilereli teneke çanaklardan beş on tane ham para alıyor ve parlak tunç bir boru içine koyuyor. Rehberimiz paralardan birini elime verdi: — Rica ederim, tenkit ediniz, Nasıl olmuş?. dedi. Yeni gümüş paralarımızın İlki sa yılan yüz kuruşlukların şekli şu: Bir tarafında Kemal Ata Türk'ün başı var ve etrafı tezyin edilmiş. Diğer tarafında da bayraklar çaprazvari gelerek ortasına 4100 kuruş,, yazılı. Para biriktirmek düşkünlüğünde olanlar, bu pirıl piril yanan, göze tatlı bir aşıkla sokulan parayı mutlaka görmelidirler. Bu parlak- lık insanın ruhunu ne de çok açıyor Rehberimiz yanı başımızda izahat veriyor. “— Görüyorsunur. ya, para. nn kenarları erkek kalıb Üzerine yapılmıştır. Hayret mi ettiniz. Anlatayım. Efendim. Bu kenarları dişi kalıb, yani, çukur yazılar üzerinde basmak istedik. Fakat Içi çabuk doluyor, kapanıyordu. Bunun üzerine erkek, yani kaba- rık yazıyı tercih ettik. Bu yazılar 25 sene dayanabilir.,,9 Bakın, — söylemeyi — unuttum. Yeni gümüş pralarımızın kena- rında iki tane kabartma “T. C, harfları var, Rehberimizin kastettiği erkek kalıb işte, bu kabartmalardır. lik defa gezdiğim ve ilk ge- zgişimde de böyle pırıl pırıl gü- müş paralar gördüğüm Darpha- neden, — gerisinde - yavuklusunu bırakmış bir yürek bastası gibi ayrıldım, — * -— TAKVİM PAZAR Kasite 2 İnci KÂNUM 934 35 Arabi Z3 Şaban 1358 Rumi 19 20i Teşrin 1382 Vakit | Ezant|Vumnl 137 | 1819 M S 3 15 721 9 46 | 14 28 | lmnak Öğle İkindi

Bu sayıdan diğer sayfalar: