8 Nisan 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

8 Nisan 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Silâhlar Konferansı Baş- kanı Konuşuyor Si'lâklar vaziyetinin bugünkü çet pefil, karmakarışık vaziyetini, silâbsz- lanma konferansının reisi Bay Hen- derson geçen gün müntehiplerine karşı söylediği bir Onutukla (Obütün «leme znlatmış oldu. Henderson sulh sever İnssn'ardan biridir. Onun, bu mfatla sulh lehinde söz Mr birşeydir. Ayrica sulha hizmet etmek için kurulmuş (bir teşekkülün reisi sfatile söz söylemesi, ayrica, bu söz“ lere kıymat verdirmek gerektir. Bu gat nutkunun bilhassa bu bahise ait olan kısmında diyor kiş “Füvaki Almanya (taahhütlerini yerine getirmiş değildir. Fakat bundan dolayı muahaze (Oetmiye (ohekkimz yoktur. Almanyanın sılâbları elinlan alındığı zaman, münasip bir vakitte, diğer devletlerin de silâhlarını bırak» şu Obha'de: Mma'nen bim getirmemişlerdir. Bugünkü (o vaziyette, (dünyanın silâhlanmasından yalnız o Almanyayı mes'ul görenler için Bay Hendersonun bu Ilhamı, cidden ağırdır. — Süreyya an sanada savasa ans ana Felemenkte De Para Buhranı Dışarıya Mütemadiyen Altın Çıkarılıyor Lahey, 7 — Felemenk parası olan Florin düşürmiye matuf teşebbüsler durmuştur. İskonto flatının da yüzde (2,5) den (3,5)a çıkarılması tesirli bir tedbir olacaktır. Gerek hökümet, gerâk milli bankanın müşrerek para wiyasımnı büyük bir azimle koruya düşmekten kurta- ukları geyi yerine Florenla yaziyetinin Fransız franka tabi olacağı zannı galiptir. Maamafih son dakikada İskonto fiati artırl- mamıştır. Altın O ihracmın Oönüne ek için evvelce alınan tedbirler — imi Felemenklilerin a em işeye düşm. banka» larda kâfi miktarda altın bulunma sındandır, — Buraya gelmek İstemiyor mu? — Birkaç gün içinde kendimi toplayabilirsem, gelirim! (dedi. Eğer, isterseniz siz, Aktaşa gidin! Kahvedekiler, gürültülü gü- rültüölü gülerek bep bir ağızdan konuşuyorlardı : — E, di bakalım şindi, köyden ne haber var? — Ak taş, kara taş, yağmur. lar yağınca, rengi belli olar! — Sen, onu bırak ya.. Ben, bağı, gözümü yumar alırım. — Gözünü açsan, daha iyi edersin ya? — Bağa bak, üzüm olsun; Üzüm yemeye yüzün olsun!, — Ey, değirmene müşteri yok mu? — O değirmen, seni, öğütür, ağal pek tamah etme.. — Şumnulu susuyorsun?. Nalbant Şumnulu Âdem Ağa, “tel sakallarını kaşiyordu ; — Te be dinleyirim kızanları.. — Sende, haberin (o koyusu vardır, emme, bugün ağzıma kilit Yurmuşsa benziyon ? Müthiş Keşifler On Beş Senede Almanya Beş Ürperti Veren silâh Yapmıştır Londra, T(A.A. ) — Daily Chronicle gazetesinin haber ver- diğine göre, son 15 yıl içinde, | Alman teknisyenleri, biribirinden yaman, $ yeni harp vasıtası keşif veya icat etmişlerdir. I — B.MaksOrlih tarafından icat olunarak - Halgar ultra- adı verilen bir tüfek (mermisi, her hangi bir maddeye işleyen bu mermi, İ80 santim kalınlığında bir zırhı delmektedir. Bu mermiler den, günde 480.000 tane yapıl maktadır. 2 — çinde beş tane müte- harrik silâh ihtiva eden ve daki- kada binlerle mermi atacak olan müteharrik bir krup topu. Bundan şimdiye kadar 2.000 tane yapıl mıştır. 3 — Şiddetli patlayıcı mevat, boğucu gazlar ve hastalık mik- ropları ile dolu olup 320 kilomet- relik bir saha dahilinde kaki isevk bulunan bir nevi havai fişek. 4 — Kıskanç bir itina ilesırı saklanılan ve Fransaya karşı gö- rünmez bir set teşkil edecek o 5 kin İNER El 1. Geç — Geç Kalmış | | Bir Tedbir Fransa, Misafirlerini Mu- hafaza Kayıtları Koyuyor Paris, 7 — Fransaya gelecek yabancı hükumderlar ve yüksek şabsiyetlerin resmi seyahat ve ikametleri sırasında etlerini temin için bir talimat ovücude ve hükümetçe muvafık birlere, a Bu şuanın tesri altında köp- rüler yıkı makta, toplar erimekte, tsyyareler parçalanmakta, telsz istasyonları ile demiryolları, zırh- lilar toz haline inküâp etmektedir. On kio ağırlığında ve dakikada 600 mermi atan Strange makineli tüfeği.. Ayni gazeteye nazaran, oto mobil ile cerrolunan ve dakikada 1400 mermi atan başka bir mit- yralyöz yapılmaktadır. Arnavutluktaki Yunan Ekalliyetleri Lahey Divanı Yunanistana Hak Verdi Lahey, 7 (A. A.) — Uluslar arası daimi adalet divanı Arzavut ekalliyetleri hakkında üç muha- fe karşı 8 reyle verdiği kararda bu ekalliyetlerin serbestçe dinl ve içtimai müesseseler ve mek- tepler tesis edebileceklerini ve kendi lisanlarını serbestçe kulla- nabileceklerini bildirmiştir. General Veygal Fiit Hizmete Dönmüyor Paris, 7 — General Veyganın fiN hizmete (alınacağı haberleri tekzip olunmaktadır. — Demirci mi o? Nalbant kıs- mı kilidi ne edecek? Vursa vursa burunsalık vurur. Şumnulu Adem ağanın, kaşları çatılmıştız — Tebe hayvan edeyirsiniz, beni... — Sen, Şeytana papucu ters giydirirsin ya... Bu, gürültülü kahkahalar, taş atmalar, Haceri, karanlık ufak odanın boğucu havasından fazla sinirlendirmeye başlamıştı. Yavaş- ca, Zihni efendiye: — Hep, beni kastederek söy- — lik meraktır, bu, hanıme- fendi... Başka ne yarenlik ede- cekler ? Hacer çayını İçti, filcanı yere bıraktı: — Ben, Aktaşa gitmek değil, şebre dönmek istiyorum, Zihni efendi... Zihni efendi, biran sevinir gi- bi doğrulmuştu; fakat (o yüzünün parıllısı hemen sönüverdi: — Böyle niyetiniz olduğunu bilseydik, odanızı kapatırdık. Bir- den misafirler bastırdı. Şimdi, hiç boş odamız yok. si Fransa, Almanya Hakkında Cenev- - rede Nelstiyecek? Paris 7 — Almaoyanın silâh- lanması karşısında Fransa geçen- lerde uluslar kurumuna yaptığı müracaatı te'it eden bir muhtıra hazırlamaktadır. Fransa bu muh- tırasile dünya yüzündeki mevcut sıkıcı vaziyetten Fransayı mesul tutmaktan ve mevcut ni hi âfına Almanyasın ihtiyar eyle- diği hareket tarzından dolayı uluslar kurumunca takbih çi sini istemekiedir. Hattâ Fransanın bu münasebet.e daha İleri giderek müspet bazı tedbirler alınmasını isleyeceği de söyleniyor. Maamafih bu muhtiranın metçi hazırlanma» mıştır. Lelki Streza konferansın- dan sonra hazırlanır. Belki bu konferansta, Ingiliz, Fransız, Italyan beyannamesi şaklinâ soku- lur. cihet henüz katiyetle takarrür etmemiştir. Avusturya Ordu- sunun Manevraları Viyana, 7 — Yüzbaşıya kadar ve eski Avusturya Macar ordu- sunda çalışmış muvazzaf ve ihti- yat bütün zabitler, masrafları kendilerine ait olmak ve bü da- vete icabet edip (etmemekte mubtar bulunmak zere dört haftalık bir talm için milli mik dafan nezaretince çağırılmışlardır. Paraşlitle Atlams Rekoru Moskova, 7 (A.A.) — Para- şütçü Zabelin, uzun mesafeli bir ece atlama rekoru kırmıştır. Z abella, tayyare 4500 metre yük- sekliğinde İken tayyareden atla- mış ve paraşütü açmadan 3600 metreyi 66 saniye 5-10 da katet- miştir, gitmek gözümü korkutmağa baş- ladı. Sonra, köyde ( oturmakda benim için çok zor olacak... niü- Hacer, hayretini saklayamadı: | fus, tapu kayıtların çıkartmak — Siz, Aktaştan geliyorsunuz; oteldeki odaların dolduğunu nasıl biliyorsunuz ? Zihni Efendi, gülümsedi; — Nalbant Şumnulu Adem Ağa vardır. e Kasaba ile şehir arasında işleyen bütün arabalar ağrarlar, Arabacılardan duymuş, bana da, o söyledi. Hacer, bu #midinin boşa çık- masına İçi yandı: — Bugünlerde boşalmaz mı? Zihni Efendi, omuzların kak dırmıştı: — İşte orasını ( bilmiyorum. amma (boşalacak olursa, biz, buraya hemen bir araba gönde- ririz. — Çok teşekkür ederim. — Boynumuzun borcu, hanım efendi. Hacer, dert yanıyordu: — Burada, fazla duramıya- cağım,,. Aklımı oynatırım.. Adam yüzüne, adam sesine hasret kal dım.. Güzelce otel, meğerse, ne iyi imişl kadrini kıymetini bileme- mişimi, — Muharrem Bey, size söyle- hanımefendil — Bu kadarı aklımdan geç- memişti, Burayı görünce, köye lâzım... kide bir, köye gidip gelemem ki... Hem işe nereden başlıyacağım, bilmiyorum. İstan- bulda iken, Obir avukat (o ahba- bım, Oo hâkime nüfus O memw- runa telgraf çekmemi söylemişti. Telgrafları çektik, onları da sor- mak, araştırmak lâzım... Annemi, görmeli, anlamalıyım, Ona da- nışmadan, kii) ez yapmak istemiyorum... burada oturmak ta kabil değil... Zihni efendi, o düşünüyordu; Başını ağır ağır kaldırdı: — Burada akrabalarınız var, mışl Genç kadın, çaresiz kalmış gibi kollarını açmıştı; — Var amma, adreslerini bilmiyorum ki.., Istanbulda aldı- ğım mektuelarda, adresler vardı, bu mektupları kaybetmişim! Otel kâtibi, ancak işldilir bir sesle; — Burasi, pek büyük, dağr nik bir yer değildir. Sorulursa, bulunur. Dedi — Kime sorsam? Kimseler tanımıyorum ki... — Hakkınız var. (İsterseniz, ben, arayayım, sorayım, Bugün bile bulurum. Okuyucuların Sorgularına Cevaplarım Sirkecide Sabri Vurale * Karınız hakkında yazdıkları: nızı okudum. Kebehati hep bir tarafa yüklediğinize göre hisleri- nize mağiüp olduğunuza ve hü- kümlerinizde: aldandığınıza hük- mettim. Bir tarafı dinleyerek veri- lecek kararda isabet olamaz. Size benim vereceğim nasihat şudur; Biraz da kendinize ait olan kusurları tetkik ediniz. Kadın neden evindeki işten zevk almıyor. Biraz da bunu araştırınız. Insan mesut olmak İstemez mi? Kur- duğu evini bir cehenneme çevir- mek istemek tabii birşey olabilir mi? O halde bu kadını bu suretle harekete sevkeden sebepler olması lâzımgelir, ya sizi sevmiyor, ya evin yaşayış tarzından memnun değildir. Ya umumiyetle zaif ve hastalıklı bir kadındır, herhalde bir sebebi vardır ki, onu bulmak gerektir, * Tokatta Nizameddint Yukardaki okuyucuma verdi- ğim cevap kısmen sizide alâka- dar eder. Karınızın size. yüz vermemesi, hayatından memnun görünmemesi, belki de sizi kendi- sine küfüv görmediği içindir. Kendinizi ona sevdirmek için onun tabiatini, hoşlandığı şeyleri bilmek (lâzımdır. Kadın varki ildfattan, nüvazişten, © yumuşak muameleden (hoşlanır. Kadım vardır ki sert muamele İster, Karınızı evin içinde, evlilik haya- tında rahatsız eden nedir? Neden bir türlü evine e ai Sebep- lerini araştırınız, sebepleri bulduktan sonra kei erleri büküm verebiliriz. TEYZE ar Pi Kargaşalık i Glaskov, 7 — Bir futbol ma- çını seyretmek özere bir stadyuma eye çalışan halktan 350 ia ve berelenmiştir. “ Hacer, birden cevap vere medi, Evet, kasabada; annesinin k mektuplarını yazdırdığı bir akra- bası vardı. Fakat bunlar, nasıl insanlardı? o Mektupların yazıle. şından, onlar, Haceri, uslu, temiz kalmış bir kız biliyorlardı, Has yallerinde kimbilir, Haceri, na- hemen bu'unabilirdi. Akrabaları, Haceri nasıl kabul edeceklerdi? Belki de kabul ede- cekleri şüpheliydi! O zaman, şe- hirdeki ve kasabadaki vaziyeti tehlikeye girecekti, i Uzaklığı ve yakınlığı belli ok mıyan bu akrabalara, Hacer, gü- venebilir miydi? Göğsünü gere | gere, onların evine gidebilecek başkalarından, aym sevgiyi bek- liyebilir miydi? Kahvede konuşu- lanlardan, kulağına çalınanlardan kasabadaki mevkiinin hiç te sağ- lam olmadığını kâtibi ile konuşurken oteli sahibi Ömer Ağa, masalara bakıyormuş, ocağı kontrol ediyor” muş gibi sık camlı kapıya a) gidiyordu. ( Arkas var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: