1 Ağustos 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

1 Ağustos 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kadıköyde Bir Yazan; Hatipe Hatip Define — Muhakkak - Var or Eski Moda Kadın -eşnisi Veren Tombul Kadınlardan Pek De Hoşlanmazdı... Beş Günlük tofrikamızın Hulâsası Bugün, bu romanının; başından dünkü tefrien dar olmak Üzere ta- mamen huldsn ediyoruz Kadri Bey ailesinin dört çocuğu vardır. Ba Büyükleri Ömer, mimardır. Ve munesinin arzu eliiği gibi zengin bir izdivaç peşindedir. İkinci oğulları Fatin silenin bütün zengin İzdivaç emellerini boşa çıkarmış ve mühendis diplomasını #lır &lmaz sevdiği bir kız- İs evlenerek (o Anadoluda o çalışmıya gitmişli. Onun küçüğü olan Handan da Üseyi bitirince Arkeoloji tahsil etmek özers Berlin sitesine yollanmış tı. Annelerinin n Ümidi Kâmuran- dadır. Kâmranı #even Ali OVamık isminde zensin bir çocuk vardır, Am- ma Kâmuran O çocuğa ehemmiyet vermemektedir. O Moda-Kalamış deniz yarışlarından sonra birinci defa tekdim ğu Osman Feyziyi sevmektedir. see evine gelmiş smoaktan ve onu tanımaktan duyduğu heyecandan, uy“ kusu kaçınmış, Moda çayına bakan balkonuna çıkmıştır. Sevdiği adama takdim olunmuklan duyduğu heyecan içerisinde ve bu naltıı gecede uykusu kaçıp Moda çayırma bakan balkonuna çıkmış olan Kâmuran gecenin sessizliği İçerisinde büyük bie kamyonun gürültüsünü du- yar. Kamyon gelir ve kendi balkonla- nadan birar ileride durur. İçinden biri şişman, diğeri sayıf öbürü de bir Ortodok rahibi kıyafetinde olan tiç kişi inerler. Bir şeyi ölçüp biçiyorlar, gibi yerleri adımlarlar. Bu defa komyondan bir de kımıldıyan çuval indirerek genç kızın evinin ösünden geçiyorlar. Sırtta taşınan çuvalda canlı bir eisim vardı. Karanlık içinde bir kadın feryadı işitiliyordu. Kâmuran, bu sesin kızkardeşi -Handana ait olduğunu his- setmişli, Oda baba! diye £ foryada başladı. Bu sesler içinde kendinden geçmiştir. O şimdi iki gündenberi halsiz, din- leniyordu. o Gördüğü şeylerin kâbuş olacağına bir Odürlü © inanamiyordu. Kâmüranın Osman Eeyziyi sevmesine rağmen, Kâmuranı seven Ali Vamık unun yanına gelmiş, artık bir denir gerintisi yapmularını teklif ediyordu. Vesaik; — Annesiz kızmasın ammal, Kâmuran: — Annem mi? diye sordu. Demindenberi taşralı bir tüc- carın kızı olan Nadideye kur eden Ömer onların sözüne karı şerak : — Evet. Anneniz efendim dedi. Melüm ya.. Bu sene güneş size artık yasak oldu. Kâmuran uslu bir çocuk te bessümile ağabeğine baktı, Ve sonra : — Peki amma, güneş yok ki! Ali Vamık Moda iskelesinin biraz ötesinde küçük bir şaman- dıraya bağlı olan balinaya baktı. O da Kâmuranm hastalığındanberi denize bir kere bile çıkinamıştı, sahilden kotralar ve sandillar sonur dedi. dedi artık denize doğru açıldıkça onun da | içinde motörüne atlamak, makine başma geçmek arzusu üyanıyordu. Masa'arnnda oturan diğer ar kadaşları da: — Ah sahih denize çıksak ne iyi o'ur! Dive iç çektiler,, Kâmuran Ömere baktı: — Ağabey ne ders'n.. Güneş yok, bu dikşam geç oldu. mer; yâr var çocuğun; dedi. Nadide elâ gözleri i mahıner muhur süzerek Ömerin göz'e- sine baktı ve — Bevim yanımda ceket var... Bein ceketimi giyer, dedi. Ömerin, bu bakışa muka- vYemet etmesine imkim yoktu. Vakıâ Ömer elâ gözü ve böyle “Nadide gil gibi esli moda kadın çeşnisi veren biraz tombul cinsken kadınlari sevmezdi. Fakat Ömer parayı pek se- verdi. Va Nadide de ona bir lâkırdı arssunda biz Türklerde olan fana bir âdeti tenkit etmişti. Bu âdet genç kızların drahoma- sız evlenmeleri idi. Çok alafranga olan babası da kendisi de buna aleyhtardılar. Bir genç kız evle- nirken izdivaç birliğine elini ko- lunu sallayarak gelmemeli idi, Nadide, çok zeügin bir mik tenhhit olan Ziya beyin kızı idi. Ve eğer o elini kolunu sallıyarak gelecek olursa her halde bu el ve bu kolun üstünde epey bir servet getirecekti, Ve bunun için Ömerin bp mabmur bakışa mukavemeti yok- tu. Ali Vamık, Kâmuran, diğer gençler hep Ömerin gözüne'bak- tilar. Ve Ömer de Nadidenin. Sonra Ömer: — Haydi yarım sastık bir tur yapalım, dedi. Hepsi buna memnun oldular. nkü kızlardan hepsinin yi beli Kâmranın gözleri gibi tzerinde iri harflerle “Kurt,, yazılı olan beyaz kotraya ağa Kâmran sağ bardağın- den alıp oynadığı uzun saman çöpünü tabağın yanına bıraktı. Ayağa kalktı, ,Bu ara kotra bir manevra a; ve sahile doğru yal Yaa Pembe keten e; içinde pek ince ve pek güzel görünen Ali Vamık'ın dayı zadesi Lâtfe'nin yanakları pembe pembe oldu ve: — Bakınız dedi (Kurt) ne gü- zel geliyor. Ve onun arkadaşları olan Na- ciye ile Faika da; — Oh evet. Ne güzel... diye bağırıştılar, Hakikaten (Kurt) un gelişinde büyük bir heybet vardı. Kala- mış'taki bütün kotralari arkada bırakmıştı, Modanın Türk, Ingiliz İstanbul Milit Emlâk Müdürlüğünden: Balmumcu çiftliği müştemilâtından Mecidiye köyü, ve daha ecnebi kotraları onun paşinde idiler. Ona yetişmeğe uğ- raşıyorlardı. Fakat (Kari) kanatlı imiş gibi dalgaların #zerinde uçus yordu. Faika Naciyenin koluna çıp- lak kolunu geçirmişti. — Pu Osman, barikulâde bir i demirci! Dedi, Naciye arkadaşını tesdik edi- yordu. — Evet... * Şimdi hep keraber Moda is | kelesinde idiler, çoluk çocuk bir sörü kalabalık iki tarafı su bu daracık yol o üzerinde gezinip duruyorlardı. Bu Moda iskelesindeki akşam gezintisi bütün Kadıköy ve Moda gençlerinin en bfüiyük eğlencesi değil mi idi. Ekseriya musşakalar burada başlar, burada ilerler ve burada nihayet bulurdu. Akşam güneşin kızgın harareti eksilmeğe başlayınca o saate kadar evlerin de bitap uzemmış genç kızlar birer birer kalkarlar, aynalarının karşısında kendilerine en yakışan elbiselerini giyerek sahile fırlar- lardı. Bu saat delikanlıların da he- yecanla beklediği sasttı, Çünkü her gencin © daracık iskele Üzerinde O rasgelmesini Ümit ma bir, belki birkaç çehre Şimdi onlarda bu kalabalığın arasına karışmışlardı. All Vamık Kâmranın koluna girmişti. Hesüz zaif ve kuvvetsiz olan genç kıza yürümek için yardım ediyordu. Ermeni gençlerinden müteşekkil bir grupun yanından geçerken gülüşerek selâm veren Rum kır- ları Ali Vamıkla Kâmranı öte- kilerden bir aa ayırmışlardı. Bunu bir fırsat bilen Ali Vamık genç kıza: — Bugün öyle mes'udum kil Diye fısıldadı. ( Arkası var ) Dikilitaş ve Meşrutiyet mahallesindeki topraklara Hükümet 1265 tarihinden beri tedavülen tapu İle tasarruf etmektedir. Buralara kulube veya bina yapmak ve ağaç dikmek ve mabe- yin senedile ötekine berikine satmak suretile müdahale edenlerin ileride her hangi bir hak iddia ve talebinde bulunmıyacak'arı ve hüsnüniyet kaydı esasiyes'ne istinat edemiyecekleri gibi haklarında ayrıca da kanuni takibatta bulunulacağı tebliğat makamına kalm olmak üzere İlân olunur. “4424, Türk Hava kurumu BÜYÜK PİYANGOSU Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin etmiştir. 19.cu Tertip 4. cü Keşide 11 Ağustos 935 dedir. Elyük ikramiyo: 3 5 6 Ö O 0 Liradır. Aynca : 15.000, 12.000, 10.000 lirakik ikramiyelerle (20.009) liralık mükâfat vardır... Ga Deviet Basımevi Direktörlüğünden: Teclit atelyemiz için satın almacağı evvelce ilân edilen telânmn isteklilerce getirilen örnekleri işe elverişli görülmediğinden eksiltmesi 5-8-935 Pazarlesi günü saat 15 e birakılmışlır, Vasıflar değişmemişlir. Yalnız ihtiyacın azalması Üzerine mıktar iki bila metreye ve pey akçesi 34,5 liraya indirilmiştir. O saatten önce teminat makbuzlarının elde bulunması gerektir. Malın tama- nn on güa İçinde matbaaya teslimi şarttır. “4306,, Evet sanki Barba: | İ tosun torunu... Ağwstos | Yerli Mallar Sergisi - Sergisi Münasebetiyle Yüzümüzü Ağa Ağartan Bir Müessese Radyolin Müessesesi 1918 da Mütevazı Bir İmalâtha. , ne iken, Bugün, Mümaslli Avrupa Fabrikaları We Esit Bir Fabrika olmuştur Radyolinin sergideki pavyomu Yerli (Omallar © sergisindeld Radyolin ve Gripin paviyonu ker sene olduğu gibi, bu sene de çok beğenilen, çok ziyaret edilen ve çok satış yapan bir paviyon olmuştur. Bu münasebetle, ulusal em düstrinin gelişimi alanında, büyük muvaffakıyet gösteren 'bu mes sese haklanda okuyucularımıza, biraz malümat vermeyi lüzumlu buluyoruz : Radyolin müessesesi 1918 se- nesinde küçük, mütevazı bir ima- lâtbane olarak kurnirsuştur, fakat Türkiyenin en mükemmel, aym Tamanda en ucuz diş macununu yapan bu imalâlhae; pek çabuk büyümeye başlamış, Av rupa mahı olan bütün rakip lerini teker teker yenmiş, niba- yet, bütün Türkiye piyasısna hâkim olduktan başka, Musır, Suriye, Arnavutluk, Rados, Kıb- ns, İrak, İren ve Efganistana ihracat yapmıya başlamıştır. 1918 senesinin küçük imalât hanesi, bugün, büyük bir fabri- kadır. Radyolinden başka; bugün en müessir bir müsekkin .olarak tanınan gripini de yapmaktadır. Tinci yerli mallar sergisi müs nasebetiyle bir perçası gösterilen radyolin fabrikası, her Türkün Wtihar edebileceği bir mükem- meliyeltedir. Direktörlük, salon ve odala- rında, duvarları süsleyen, arstwlu- sal sergilerde kazanılmış 18 dip- loma, her ziyaretçiye radyolinin kıymeti hakkında fikir vermek: tedir. Bundan sora gelen imalât kısımlarında, mütehassıs kimya- kerlerle, bemböyaz Oo gömlekler giyinmiş, genç işçi kızların neza- reti altında Radyolin ve Gripini yapan, otomatik makineler, müte- madi bir uğullu içlade, durup İ dinlenmeden işlemektedirler. Her yerde, son derecede titiz bir itina her köşede takdire şâyan bir | temizlik görülmektedir. Sanki yapılan, diş macunu ve milşekkin ilâç değil de, pailayıcı madde İmiş gibi, bu kimyakerler, bu işçi kızlar, tüplere ve kaşelere katiyen el sörmemekte, her işi otomatik makinelere burakmakta- dırlar. Radyolin, Ham madde halinden | diş macunu oluncaya kader 18 muhtelif makinede musmele gör- mekte, birtek defa, insan eli değmeden, anbalaj dairesine git- mektedir. Gripin de böyledir. Fab- rikada, imalât dairelerinin yamn- da, müessesenin, bir de mini mini müzesi vordır. Burda Türk ve yabancı birçok doktorların diş o tebiblerinin o gönderdikleri mektuplar, takâirnameler Rad- yolinin yerli ve arsulusal ser- gilerde kazandığı 142 altın madalya teşhir olunmaktadır. Bu vesikalar radyoln ve gripinin (faydaları hakkında oldukça geniş bir fikir vermektedir. Yine burada, fabrika hatıra defterine mütehassıslar tarafından yazılmış satırlar ile de, Radyolin fabrikasmın, teknik #ibarile mü- masili Avrupa fabrikaları ayarın da olduğu ve hele Balkan mem- leketlerindeki m üs- tün bulunduğü anlaşılmaktadır. Bütün bunlardan sonra, Rad- yolin ve Gripin pavyonuma, yerli mallar sergisinde gösterilen bü- yük alâka, yerinde ve önemli bir alâkadır. Hulâsa, Radyolin mü esscsesi, yerli endüsteri İçinde, dosta, düşmana karşı yüzümüzü ağartecak bir müessesedir, Bir Noter Delirdi : ( Baştarafı 1 inci yüzde ) Bizim yaptığımız tahkikata göre noter Şi hafta tatilini geçirmek zere Beykozun Akbaba köyüne gitmiş, avdelinde vapurda asabi hereketleri görüldüğü İçin Bakırköy hastanesine kaldırılmış» tır. Dün telefonla noterlikten Bay Şökrünün sıhhi vaziyetini sorduk. Salâha doğru gittiğini öğrendik. Müddelümumilik tahkikatın bi- tirmiş “ve kâğıtların altıncı müs- tantikliğe vermiştir. Leylek İstilâsı | Biştarıfı 41 inci yüzde | di sicak memleketlere göç ede- miyecek kadar âcizleşmişlerdir. Meselâ Manisa tarafiarında bunların köylerde ve halk ara- sında dolaştıkları görülüyor. Ve balk bu biçare kuşlara acıya rak. onları besliyor. — * Tepsbaşı Belediye bahçesinde 1 Yerşembe: * 2 Cama 8 Camateai, 4 Pazar gönü akşamları Yazan: Ektem Reşit Benteteyen: Camal Reşit Bebek, İstanbul, Şişliye tramvay vardır

Bu sayıdan diğer sayfalar: