7 Mart 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

7 Mart 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a inler. n ül | saö. tin evi ötele uzak değildi. Aradan beş K Ni geçer geçmez, Salih Efendi gel- | Alâiyeli Tuçlan:(5) - Ef, 7/3/936 Miuîîücadele kilâtı Son Postanın Tofrikası: 1 Bursada yakalanan Casus: Sahte yüzbaş Umumi harbin, son senesi. Tarih: (12 haziran 1334). Bursa menzil müfettişliği inzibat kıt'ası başçavuş (Z.), (1) - Üç gün Svvel, bir devriye soğuk aldığı İÇin . hasta yatıyor. Fakat dairedeki işler hakkında da, her gün - kendisine vekâlet *den - zabit vekili (Kemal Ziya) Beyden Malümat alıyordu. (2) Relmiş olan zabitlerin listesini vermişti. Bu listede muhtelif rütbelerden altı zabi- lin ismi vardı. Bu altı zabitten beşi, pek kısa Slan izin müddetlerini geçirmek için, şeb- Tn muhtelif mahallerindeki evlerine da - Olmışlardı. Yalnız biri, Setbaşı köprüsüne bitişik olan (Şark oteli) nde kalmıştı. zabit, (Adnan Şevki) Bey isminde Di & : iiıı_lıdııı—dııiylılîımı-l * — Bu yüzbaşı ber halde zengin bir olacak. Zira, geçenlerde Kudüs mer- kumandanı miralay Ruşen Bey bile, Bi hafta kaldığı bu otelin pabalılığından Bilmem ki, bu masrafa, bu tahammül edecek?.. sözlerine, Kemal Bey cevap Ben, bu yüzbaşıyı gördüm, Çok te- Tüz, hattâ çok şık bir zabit. Genç mi Henüz; kemda, Tuhaf şey... Erkânıbarp — olmadığı bu yaşta masıl yüzbaşı olabilmiş?.. V yirmi dört, yirmi beş yaş - dün akşam tütüncü Avra - _’(') Bursa asayiş ve inzibatının ehem - 'Stine binmen ordu kumandanı Mahmut _L"ll_ Paşa tarafından (menzil müfettiş Bay)'İ ve ihraç kumandanı Mehmet Ali Vamtasile verilen emir :_'î""uı Z. (Bursa merkez kumuandanı) Ak : Bu vazifeye tayin edilmişti. Mehmet €y, sağdır. ÜS kemal Ziya Bey gindi; avukattır. & N vilâyeti umumi meclis üzasından- kledeceğimiz vak'anın en kuvvetli mucibince 1 Ahmet Saim Başçavuş Z. hasta yatıyor, fakat dairedeki işler hakkında her gün zabit vekili Kemal Ziya Beydenmalâmat alıyordu min evine gitmiş. Oraya, doktor 'Kohın. doktor Salamon Bey, polis müdü- rü, daha bilmem kimler gelmiş. Dehşetli Dedi. Bu iş o kadar güç değildi. Yüz - başı Adnan Şevki Bey, her akşam rakisi- ma içip yemeğini yedikten sonra kumar oy- kumar oynamışlar, Galiba, yüzbaşının bir Jnamıya gidiyor ve ancak sababa karşı av- kaç yüz İirasını almışlar. — Bir kaç yüz lira mı?.. — Evet. — Sana bunu kim söyledi?. — Birader. — ©O nereden duymuş? — Vallahi merak edip sormadım. — Pekâlâ... Bu adam bu kadar zen « gin mi?... — Bunu ben de merak ettim; Z. Bey. Çünkü, merak edilmiyecek gibi dğil.. Her akşam da hususi mezelerle — rakı içiyor. Gayet mükellef yemek yiyor. Halbuki, bir yürbaşının maaşı buna müsait değil... O- nun için merak ettim. Zatıâliniz, ber hal- de pek zengin bir paşazadesiniz. Acaba, kimlerdensiniz? dedim. — Ne cevap verdi?.. — Vâkıâ, aslen pek o kadar züğürt de- gilim. Fakat, bol bol harcettiğim —para, benim hakkımdır. Zira, Kudüs şebri su kut ederken, benim bölüğüm orada idi. (Emanati mübareke) yi kurtardım. Düş- mana bırakmadım. Buna mükâfat olarak Almanlar bana lti bin lir mükâfatı nakdiye ile birinci rütbeden demir salip nişanı ver- diler. Alay kumandanından da iki ay izin aldım. Bu müddet zarfında, paşalar gibi « | yaşıyacağım; dedi. Emanatı mübareke, Altı bin lira mükâ- fat.. Alay kumandanından iki ay mezuni- yet... Bütün bunlar, Z. nin şüphelerini tak- viye etmişti. Fakat, ihtiyatlı hareket ede- şey sezdirmedi. Salih Efendi gittikten sonra yalağından kalkarak giyindi. Daireye gitti. Nokta ku- mandamı Mustafa (4) Beye müracaat e - Arkadaşları arasında (Zo Mustafa) de- nilen binbaşı Mustafa Bey, zeki bir adam- dı. İnzibat kumandanının verdiği malümat ile hâsıl ettiği şüpbeyi derhal kavradı. A- ralarında verilen karar mucibince, Mıfta- fa Cey derhal Bandırmadaki menzil mü - fettişi umumiliğine şifre ile bir telgraf yaz- dı. Z. de, en işgüzar inzibat memurların - dan Bursalı Bahaeddin, Muştafa Naim ve eri sivile so - yarak, (yüzbaşı Adnan Şevki) Beyi ta- rössut altına aldırdı. Ayni zamanda kendisi de sivil — elbise giydi. Şark oteline gitti. Boşnak Salih E- fendiyi bir kenara çekti. — Bu adam hakkında bazı şüpheleri - miz var. Kendisine hissettirmeden odasımı aramak lâzım. Bunun için tertibat alalım. (3) Vaktile Bursanın en büyük tütün tüccarlarından idi. O tarihte Yeşil cadde - sinde gayet büyük ahşap çifte konakta o - turuyordu. Bursanın istirdadı esnasında Yu- nanistana firar etmiştir. Şimdi, Selânik - tedir. (4) Şimdi mütekalittir. () Turhan Bey, İstanbuldadır ve âvu- kattır. Emlâk kiymet takdiri kömisyonla - b elaın Hülelrie arnelan & det ediyordu. O gün, icap eden tertibat alındı. Gece, Şevki Bey gittiktan sonra, - gündüzden bazırlanan anahtarlarla - evvelâ oda ka- pisi ve sonra da şik, zarif iki meşin bavul açıldı. Bavulda, bin iki yüz lira para ile bir takım mektuplar vardı. Fakat bu mektuplar arasında bir kaç ta- nesi calibi dikkatti. Bu kısa mektuplar, Enver Paşanın imzasıni iaşiyor, zarfları - nan üzerindeki yazılardan am, bir meb'usa yazılmış olduğu anlaşılıyordu. Bu meb'usun ismi, Z. ve yabancı ; medi. Çünkü; imtiyazlı meb'uslardan olup, |barp zenginleri arasında ismi söylenmekte idi. Hattâ, bir ay kadar evvel, bu meb'u- sün başına gelen bir vak'a, gazete sütun- larma aksetmişti. Zahire ticaretile meşgul olan bu zat, bir ay evvel mal almak için .|Konyaya gidiyordu. Fakat Eskişehir istas- yohunda, bavulu birdenbire esrarengiz bir şekilde kaybolmuştu. Eskişehir zabıta me- murları birbirine girmiş; hattâ, İstanbul - dan sureti mahsusada en mahir taharri me- murları getirtilerek tetkikat ve tabarriyat icra edilmiş; fakat bavulu aşıranın izine dair en küçük bir malâmat bile ele geçirile- DA — Acaba...?2?... Acabası, macabası yoktu. Mesele, bü » tün üryanlığile sırıtıyordu. Her şey, yerli yerine konuldu. Yarım| kimselerin bile bana enayi nazariyle rek her ihtimale karçı Salih Efendiye bir | <xxı sonra, bu müşahedeyi ihtiva eden ma- | bakmakta oldukları, öteki de, yardım- bize enayi diyecek. lümat, (dakika tehiri caiz değildir) işaretli larımın, ekseriya buna lâyık olmayan bir şifreli telgrafla Bandırmaya bildirili -|kimselere yapıldığıydı: Meselâ, günün | gükkândan çıktığı vakit, elinde yarım İbirinde, kıyafet düşkünü, zavallı bir a- ’ıwdı. (Arkası var) Eçer her gey sizi sabırsizlandıriyor. ve Hüzlendiriyorsa, eger ufak bi aksilik hkirlerinizi al-üst ediyorsa, eger geceleri uyku tutmayorsa, teşlil pek başittir: sinrlerinizin tenepbühiyeli arlmışlır. hanliz vakıl varken bu Gidermeğe acele ediniz, Bromural -knoli: Bütün dünyamın tanıdığı bir müsekkin olup kaybetliğinla rsahatı, ve Aiyeti size iade eder ee Tesiri gayet seridir. — Bromurml'in fenalığı zaranı yoktur, ( Knoll A-G, kimyevi maddeler labrikaları, Ludwigshalen *#/Rhla y teşkil eder. Fakat ne yapayım ki, 10 ve d0 kökprimeyi tavt d GERĞÇ CETAREİN Ve FEÇELE İlc yatılır, Nakleden: Ek-Ta. n BİR GÜN.. YOLDA.. O gün, dostum doktor Ferdi Nâsır| — Bir kat elbiseniz varsa, bana ve- çalıştığım odaya girdi, fakat bu defa|rir misiniz? diye sordu. nasılsa hemencecik oturmadı ve yine Bu adamın karşısında ben, utan- nasılsa şapkasını çıkardı. Elini -bana 'cımdan yerlere geçtim. Dolabımda, ar- — uzatarak: İkm. giymediğim kat kat elbisem ok — Merhaba, azizim! dedi. sun da, sonra bu allahın biçaresi, ö- — Merhaba, doktorcuğum! Inümde bu pırpıt üst başla dikilsin.. Bu Masamın kenarına dayandı, ydüşünce beni fena halde mahçup et- — Yorgunsun galiba doktorcuğum? | mişti. Kendisini oturttum ve içeriye gi- j — Bitkinim.. Sorma! Fakat mesele TİP en az eski elbitemle beraber, bir © değil. |pardesü, bir çift te kundura getirdim. — NOĞ yaz Adamcağız bunları sevinçle aklı, — —Si |çıktı, gitti. Ve ben de, bir hemicinsime . Yiğesbasa' bir Yazidi H ücik. :ız:"net edebildim” diye memnun ol —— gın. Na Z F ü — Hayır, bir dere aldım da, onu.. mcği.akın. bu memnuniyetim çok sür« — Ne dersi? : -Nd v öi — Ahlâk. — Neden, doktorcuğum — Bak, dinle!. Aradan üç, dört gün geçtikten sonra, bir akşam kapım ça- hndı. Hizmetçi sokağa çıkmış olduğun- dan kapıyı karım açtı. Arada bir mu« havere gettiğini düydum, merak — et tim. Ben de kapıya gittim. Bir de, ne göreyim? Yine o adam değil mi? Ayni pırpıt kıyafetle gelmiş, yine eski elbise dileniyor. Biraz geç farkında oldum amma, kafama da «dank!» dedi: — Kimden? — Hiç kimseden değil.. Hayattan. — Anlat bakalım! Yalnız o zaman, dostum, daima tercihen oturduğu geniş koltuğa yas- | landı ve âdeti veçhile söze, damdan düşer gibi başladı: — Biz, hepimiz budalayız! — İltifatına teşekkür ederim, d(ık-i e v mrcuğıâm) KA ş sr a Herif, meğer dolandırıcının biriy- — Evet, bilâistisna, hepimiz buda- miş ve ev ev dolaşarak topladığı elbi- layız! seleri, sonra Bit pazarlna götürüp te — Neden bu tevcih? Bilebilir. mi- satıyormuş. Kendisini polise teslim e- yim? debilirdim; fakat yapmadım. Sade, — Çünkü bizler, kendimizi olduğu- 'dedim ki: «Hemen buradan defolmaz, muzdan daha kurnaz bellemişizdir de bir daha da gelirsen, seni ayağımın ale ondan. tına alır tepelerim|» — Yani? Daha bunun gibi sana bir çok vak- h — Şimdi görürsün. Malümdur ki, alar sayabilirim. a benim vaziyetimle zenginlik arasında İşte onun içindir ki, haline yakın- ı hayli mesafe vardır. Lâkin hayatımda dan vâkıf olmadığım hiç kimseye yar- —— ellere dağıttığım paralar bugün bende |dım 'etmemeğe karar — vermiştim. Bu olsaydı, hiç şikâyet etmezdim. Benim kararımda senelerce sebat ettim, fakat azizim, hediye, yardım veya ödünç ©- jzzçzn gün başıma bir şey geldi. Yeşil- larak eşe, dosta, hattâ tanımadığım köyde beni bir hastaya çağırmışlardı. yabancılara bezlettiğim para bir servet Hava güzel olduğu için, oğlum Doğa- red- ni da yanıma alarak, otomobille yola İ dedemiyordum. idüştüm. Tam Topkapıdan çıkarken, N — Neden? otomobil, zınk dedi, durdu. Motörü —— | | biz Hai & BÜ GK L l İmuayene için, yere indim, kapağı kak çbe ğ;: r:ı: * BN |dırdım. Bu esnada, birdenbire peyda ğ i olan genç bir adam yanıma sokuldu. ş —dBSenrı :ı Iİ.);.nımnu meı'ıeı'ı.W L Bana beş on para'verin, allah ri- undam Paz duymadım da değir — A iinı dedi. Dün sabahtan beri a içım! — Öylel Şuna büna 'yardım etmek, p Lum. Herifi Zarim tutmadı. Bas muhtaç oılnııı el uzatmak benim için 'na yalan stöylüyor, benimle alay ediyor. En İN Yrrşandır. İğibi'gekli. Doymumazlığa geldim. Oğr ee ise, irmi beş k -——İoteben.boyunı.ıığı.ıolıhe-:îmlu çıkardı, yirmi beş kuruş ver- sapsız para saçtim. Tâ ki bir gün gel-| — Herif l d makleğal! di ve her ikisi de ayni derecede can sı- Mye ı;nmyl:ixl Pı dükkünmdeni kıcı iki hakikata âgâh oldum: — Biri, içeriye girdi. Ben, oğluma dedim ki: — yardımda bulunduğum| — Göreceksin! Şimdi bir şişe raki alıp çıkacak. Sonra da, arkamızdan, Adamcağız, Ş kendilerine Fakat öyle olmadı. ekmek tutuyordu. Onu hırala ısıra isi- ra;'yürüdü. Ş Bu sefer de, utancımdan kan başi- * ma fırlamıştı. Nerdeyse, koşup, adam- dan özür dileyecektim. Fakat cesaret | edemedim. j Ferdi Nâsir susmuştu; düşünüyor- — dam evime geldi. du. — Netice? diye sordum. — Netice? dedi; istenilen sadakayi mak çok daha eyi, azizim 1 İnsan, hig nn eeei ee eee a y eaeamaaeen AOT E S LAİ KA S Al di

Bu sayıdan diğer sayfalar: