8 Mart 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

8 Mart 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Sayfa Bilime “Son Posta,, nın Tefrikası: 1 7 SO!_!OSTA' OLUMMANCASI & Yazan : A.R. Cemil, uykudan kalkınca pencereden saf bir hava almağa uğraşırken gözleri badem ağacının dibine kaymıştı — Ne yapsınlar, efem?.. Artık siz-| den ne kadar memnun - kaldıklarını söyliye söyliye bitiremiyorlar. — Acaba tekrar gelecekler mi?.. — Ne mümkün efem?.. Artık kim bilir, iki sene sonra mı... Beş sene sonra mı şehre çıkabilirler. Hattâ, bu- şip te veda edemediklerine çok acıni- yorlar, Bu sözlerden, Cemil de kalbinde bir — acı hisetmişti. Hattâ içinden: — Ne olurdu, sanki.. O gece, hışır- | — lik etmeyip te gelseydim.. Kızcağızlara, — güzel güzel veda etseydim... Hayatları- — mıbu kadar mahrumiyet - ve ıztırap içinde geçiren bu mahlüklar da, niha- — yet birer insan değil mi?.. Diye söylendi. Ve sonra, — tekrar başka mecraya çevirdi: — Burada çok kalacak mısınız, e- fendim. İkisi birden cevap verdiler. — Bir hafta... — Çok, çok on gün... Bilmem, nasıl oldu?.. Bir anlık zi - — hin karışıklığından, Cemilin kararları altüst olmuştu. Onun; (saraylı) deni- len bu mahlüklarla artık bir daha te - — Mas etmiyeceğine dair verdiği kat'i| — kararlara rağmen ağzından şu sözler | duyulmuştu. — Bir hafta.. On gün.., Çok az de- gil mi efendim... Maamafih; inşallah © müddeti, burada tatlı tatlı geçiririz. Cemilin bu sözlerini, memnun ve mahçup birer gülüşme takip etti. kriyar,'bizdenbire bir tolüş göster- lâkırdıyı | — Aman kaeşim.. Cenan - kalfayı| pek yalnız bıraktık. Siz görüşün de, ' ben onu bir kere dolaşayım. | Dedi. Ve birdenbire ağaçların altına | .lıüu'ileıck karanlıklar içinde kaybolu-! o iverdi. Cemil, bu yalnızlığın verdiği heye- ganla titredi. Müjgâna bir şeyler söy-| — |emek istedi. Fakat aklına, şu sualden başka bir şey gelmedi: | — Cenan kalfa kim, efendim?.. — Bizim arkadaş efem. — Beraber mi, geldiniz?. — Evet, efem. P fendim. — Evet, efem. gelmedi. — Nasıl?.. — — Kibirli mi, desem.. Kendini be. —| ğenmiş mi, desem.. Mahçup mu de - sem.. Korkak mıi desem.. Bilmem ki — efem... Bu arkadaşımız, saraydaki kız-' '_hrııı hiç birine benzemez... Sarayda — da böyledir... Sultan efendinin husust hizmetlerine baktığı için, pek çok za -| man hususi dairelerinden dışarı çık - |— maz, Sultan efendinin işlerini bitirdik- “ven sonra da bir köşeye çekilir; elin - — Ne ile meşgul olur?.. v — — Derdi, günü.. Kitap okumak.. Yazı yazmaktır. — — Tuhaf şey... — — Amma, ne tuhaf efem.. Kaç defa sultan efendimizin ağızlarından jişittim. Bu kız, bizim saraya yanlış gel- . Ayasofya camisine imam olmalı idi; buyurdular. — — E, böyle mütemadiyen ne okur- lar?.. — — Roman kitapları.. Hikâye kitap- ları.. Arada sırada mızraklı ilmühal... | Daha bilmem ki, efem, isimlerini size söyleyim... Cemil, Müjgânın bu sözlerine hay- Tet etmişti. Ve içinden: — Demek ki bunların - arasında, | | leleri de oluyor. Demişti. * Aradan bir saat geçtikten sonra, Dilberi yâr gelmişti. Köşkte herkesin yattığını ve kendisinin usullacık kaç- tığını söylemişti. O zaman Müjgân oturduğu yerden kalkmış: — Üstünüze afiyet efem, o kadar fena başım ağrıyor ki.. Müsaade et- seniz de, gitsem, biraz uzansam. Demişti. Ve.. Cemili Dilberiyârla başbaşa bırakarak çıkıp gitmişti. * Cemil, üç saatlik zamanını bu iki körpe saraylının arasında paylaştıktan sonra; ortalık ağarırken, sessizce köş- 'ke avdet etmişti. * — Cemil!.. Huuuu!.. Evlâdım!.. Bu, ne uykusu?.. Yoksa, hasta mısın, yavrum... Eyvah.. Biraz ateşin de var, Cemil, ince âbâni yorgani başına çekti. Bir taraftan öbür tarafına döner- ken söylendi: — Anneciğim!.. Bir şeyim yok. Bı-ı rak ta biraz daha uyuyayım. — Uyu evlâdım... Uykular, afiyet- ler olsun... Amma, ben merak — ettim de... » — Kuzum anneciğim... Allahaşkı- na rahat ver. Vakit, öğleyi bir saat geçmişti. Bu- na rağmen Cemilin uykudan uyanma- masi annesine büyük bir endişe ve merak vermişti. İnce yorganın arkasını bastırarak çıkan kadın, oğlunun teminatına ka- naat getirememişti: — Bu yakında ne kadar uyuyor. Sa kın bu da bir hastalık olmasın... Va- kıâ, halinden şikâyet etmiyor.. G nüşte de sıhhatli görünüyor amma... Diye söylenerek aşağı indi. Cemil, annesini başından savdık- tan sonra, biraz daha uyumağa çalış- tı. Fakat uyuyamadı. Başında bir a- gırlıkla yavaş yavaş kalktı. Güneşin sıcağıyla eyice ısınımış olan odanın ha- vasını boşaltmak için pencereyi açtı. Ilık ve temiz bir hava, yüzüne çarptı. Bu hava, Cemile o kadar tatlı geldi ki, — Demek bu sefer üç kişisiniz, e- 'onu bol bol yutmak ve ciğerlerini do- ırmak için başını dışarı uzattı. Derin derin boşluğu kokladı... Fakat bu e- K E bu Cenan kalfa buraya niçin 'nada gözleri, badem Aağacının dibine kaydı. Uzun bir nazarla oraya baktı. — Aman efem... O, biraz hoşçadır. |Baktıkça heyecanlandı. — Bu.. Herhalde Cenan olacak. Diye mırıldandı. Cenan, badâm ağacının geniş göl- gesi altında, temiz bir hasırın üstüne serilmiş olan bir şilteye uzanmış; — o- kuyordu. Kumral saçlarının kıvır ki- vır bukleleri yüzüne düştüğü — için, çehresi pek az görünüyordu. Cemil, derin bir merak - içinde, o- nun başını çevirmesini bekliyor; Müj- gânın Bir çok sıfatlarla tavsif etmek istediği bu garip ruhlu kızın yüzünü görmek istiyordu. Fakât Cenan, tamamiyle elindeki kitaba dalmıştı. Hiç kıpırdamadan, vü cudunun hiç bir noktasını aynatma- dan, sakin, hareketsiz duruyor. Yalnız |ara sıra; sağ elinin şahadet parmağı- ni dudaklarına götürdükten sonra, ki- tabın bir yaprağını çeviriyordu. Aşağıdan, annesinin sesi işitiliyor- du: — Gülter!.. Usullacık yukarı çık da Beyi dolaş. Uyandıysa, gelsin yemek yiyelim. Acımdan bayıldım. Eğer u- yanmamışsa, sakın uyandırma. Diyordu. Merdivenler gıcırdıyor; — Gülterin ihtiyatla hareket etmesine rağmen, yi- ne hafif ayak sesleri işitiliyordu. Cemil, inad etmişti. Cenanın yü- zünü görmedikçe aşağıya inmiyecek- ti. Onun için Gülterin kapıya yaklaş- tığını hisseder etmez: — Uyandım, Gülter... Geliyorum. Hadi, sen git. Diye seslendi... Ve artık, Cenanı görmek için daha büyük bir sabırsız- lık hissetti. Evvelâ, öksürerek onun nazarı dik- |katini celbetmek istedi. Fakat, biraz âmiyane kaçacak olan bu hareketi, muvafık görmedi... Bir kâğıdı büke - rek atmayı zihninden geçirdi. Lâkin bunu da kabaca bir hareket telâkki e- derek vazgeçti. Nihayet.. Birdenbire aklına, Safonun kendisine yaptığı şey li Hemen konsolun üzerinden küçük tıraş aynasını alarak güneşe karşı ya- tırdı. Derhal keskin bir ziya parladı... Sonra aynayı eğdi. Bu sert ziya, ba- dem ağacının altında uzanan kızın yü- zünde temerküz etti. Cenan, o anda elinden - kitabı attı. Ellerini yüzüne kapadı. Ve sonra bir- denbire dizlerinin üstünde doğrularak 'penccreye baktı... Cemilin dudakların- da bir tebessüm dolaştı; — Hoş kız! Diye mırıldandı. * İkindiye doğru köşke sarayın ha- rem ağalarından Tahir ağa geldi. Müj- gân ile Dilberiyâra bir şey isteyip iste- mediklerini sorduktan sonra, gizlice Cenanı bir tarafa çekti. — Sultan efendimize bir şey vere- cekmişsin?. | Dedi. Cenan, elindeki kitabın içinde bu- lunan mektubu çıkararak, — usullacık Tahir ağaya verdi. Tahir ağa, yarım saat kadar köşkte “|kaldıktan sonra avdet etti. Saraya gi- |der gitmez, mektubu üçüncü hazine- |dara vererek Halide Sultana gönderdi. Halide sultan, mektubu merakla aç- tı. Okumağa başladı. Tahir ağa, yarım saat kadar köşkte kaldıktan sonra avdet etti. Saraya gi- der gitmez, mektubu üçüncü hazine- dara vererek Halide Sultana gönderdi. Halide sultan, mektubu merakla aç- tı. Okumağa başladı. (Arkası var) gecesaneeceRene SAA verrELAAKA vere KA K AAELA derERLERE AeELALARAcıR Geçenki Bilmecemizde Kazananlar (Dünkü nüshadan kalan kısım) MUHTIRA DEFTERİ İstanbul kız orta mektep 1/B den 133 Fikret Ersü, Bursa orta mektep 1/D den 620 Cemil, Pendik birinci ilk mektep 4 ün- cü sınıf Kâzım, Diyarbekir Cümhuriyet ilk mektep 2 inci sınıf 250 İlhami Eriş, Kızıl - toprak 6 ıncı mektep S. Balim, Kırklareli Şevket Esen eczanesi Sermet, Süleymani- yede No. 6 da Ekrem Gülgeç. BOYA KALEMİ Sultanahmet terzilik mektebi 321 Se » vim Samyeli, Adapazarı orta mektep 1/C den 350 N. Şimşek, Lüleburgaz ilk mek » tep 5 inci sınıf 208 Kudret Savaş, İstan - bul birinci ilk mektep 188 Münevver, Ma- latya lise orta kısım 2/B den 494 Adnan | - LÂSTİK TOP Kadıköy gümrük muhafaza memuru oğ- lu Nihat, İstanbul 1 inci mektep 4/B den 208 Emine, Süleymaniye 7 inci mektep 226 Mecit. BÜYÜK SULU BOYA İzmir yeni maliye şubesi Şevki Öztürk oğlu Aydın, Musevi lisesinden 384 Jak Popo, Avusturya kız orta mektep Sevim, Boğaziçi lisesinden 195 Sehime, Osman « cik dava vekili Tahsin oğlu Avni, KÜÇÜK SULU BOYA İstanbul 44 üncü mektep 3/A dan 271 Şehir tiyatrosunda Faustu sahneye koyan Ertuğrul Muhsin Türk Tiyatrosu Mecmuasın « de Faust'dan bahsederken diyor ki: «Goethenin Faust'undaki büyüklük mevzuda değildir. Eserin azameti ne Allahla Şeytan arasındaki bahis tutuş- ma, ne Faust'un altmışından sonra az- ması, ne Gretchen'i baştan çıkarması, ne de çocuğunu öldüren, annesini yan- hışlıkla zehirliyen, erkek kardeşinin ölü- müne sebep olan Gretchen'in idamın- dadır. Bütün bunlar her hangi âdi bir melodramın tahammül edilemiyecek bir mevzuu olurdu ,şayet Goethe'nin esere verdiği şiir, edebt şekil ve ahenk olmasaydı.» * * Faust'un Türk sahnesinde oynan - ması muhakkak ki iyi bir şeydir. İs - tanbul Şehir Tiyatrosu Faustu sahne « ye koymakla bir tecrübe, yahut da bir Bulvar tiyatrosu olmadığını bir kere daha ispat etmiştir. Ancak Ertuğrul Muhsinin söyledi - ği gibi Faust büyük şöhretini edebi kıymetine borçludur. Edebi kıymeti yüksek olan Faustu tercüme etmek güç ve yorucudur. Bu güç ve yorucu işi üzerine alan kıymetli tiyatro yazıcımız Seniha Bedri Gök- nil belli ki çok emek sarfetmiştir. Fa - kat buna rağmen Faustun tercümesi- ni kusursuz denilecek bir mükemmeli- yette yapamamıştır. Faustun tercümesinin de, Faustun yaptığı tesire yakım bir tesir yapabil - mesi için ayni değilse bile gene ona yakın bir edebi kıymeti olması lâzım- dır. Şehir Tiyatrosu Faustun yalnız bi - rinci kısmını yirmi iki tablo olarak sahneye koydu. Yirmi iki tablonun bi- zim sahnemizde ayrı ayrı gösterilebil- mesi, ve bilhassa bu tabloların güzel dekorları bulunması imkânsızlık içe - risinde imkân yaratmak demekti. Bu vesile ile bir kere daha söyleriz ki: Bu iptidat tiyatro sahnesinin vak - ti geçmiştir. Dönen sahne lüzumlu de- gil elzemdir. * * Tablolar için şu güzeldi, şu çirkindi denilemez. Hepsi ayrı ayrı ve biribi - Salihe, Fatih 11 inci mektep 5/B den Hü seyin, Tarsus Duatepe okulu 4/A dan 210 Asliye, Eskişehir Gazi okulu 4/A dan 346 Emine. Denizli orta mektep | inci sı- nf 518 Fikret. ALBÜM Samsun Ulugazi mahallesi Kaplan oğlu sokak No. 31 de Cemal Aslan, Beyoğlu 9 uncu mektep 5//A dan 520 Münevver, İnebolu posta müvezzi'ı Mahmut, Elâziz orta mektep 2/B den 154 Ali, Fatih Çır- çır Hacı Hasan sokak No. | den Mitat, Zeytinburnu Tümensa fabrikasında Zeke- viya, Tekirdağ orta mektep | de 898 Mi- tat, İstanbul Büyük — Reşitpaşa caddesi Haydarbey apart. No. 2 de Nuriye. KART Mardin orta mektep 2/B den 220 Ah- met İhsan, Düzce gazete bayüi Fehmi kızı Şükriye, Elâziz askeri merkez hastanesi başkâtibi oğlu Bürhan Ömer, Ankara Ulus mektebi 4/B den 533 Mustafa, Edirne Lâlâ Şahin mektebi 74 Nâzım, Ankara Kalecik ilk okulu 5 ten Muzaffer, Kasta- monu İslendiyar ilk mektebi | den 260 Buşra Erden, Tokat İbni Kemal mektebi sınıf 3 ten 114 Muallü Yalçınalp, Kayseri İstiklâl mektebi 5/A dan 474 Cabir Kev- ser, Samatya 43 üncü mektep 3 ten 62 Yaşar, Fatih Çırçır Hacı Hasan sokak | de Müzeyyen, Diyarıbekir tayyare — alayı tamirhanesinde makinist Bekir oğlu Ya - şar Akalın, Gaziantep orta mektep (/A dan 215 Cudi Savcı, Elâziz beşinci mektep 3 te 233 Muzaffer, Samsun Dumlupınar mektebi 189 Feyyaz Önen, Adapazarı or- ta mektep 2/C den 363 Haydar, Kayseri Kur. B. &e. yb. oğlu Aslan K.. Bolu Sa -| tantepe karya mektebi 257 Fahrettin Ediz, Elâziz |Saffet. FAUST | İ | Faustu yaratan Talât rinden güzeldi. Ziya tertibatı kusur - suzdu. Müzik tabloların güzelliklerini bir kat daha arttırıyordu. Sait, Avni ve Reşidin güzel konuş- tukları «tiyatro tablosundan» sonra a- çılan agökte başlangıç» tablosu sahne güzelliğine bir örnek addedilebilir. Bu tabloda İsrafil, Cebrail ve Mikâil olan Samiye, Feriha ve bilhassa Semihanın söz söyleme tarzları mükemmeldi. Faust'u üçüncü tabloda gördük. Talât bu tablo ile başlıyan ve son tabloya kadar süren rolünde;Pergünet- te, Hamlette gösterdiğinden daha üstün bir varlık gösterdi. Mefistofeles rolünü yapan Sami gerek tip ,.gerek konuşma itibariyle iyi olmakla beraber yürürken fena topal lyordu. Ayak aksaklığını daha iyi bir tarzda yapabilirdi. Habis ruh ve Marta rollerini yapan Neyyire Neyyir her iki rolde kıyas ka- bul etmiyen san'at kabiliyetini belli edi- yordu. | Cahide, Margaretenin odası tablo - I[ıundı manzumeyi çok güzel okudu. |Ve hapishane tablosunu duyan ve duyduğunu belirten bir kudretle ya - şattı. Avni ve Müfit rollerini iyi yaptı- lar. ğ İsmet Hulüsi üccar Selim Taşo Ednan Tornu. Samsun Çarşanba merkez ilk mektep 4 ten 288 lsmail, Elâziz 10 uncu mektep 5 ten 991 Lütfi Güney, Elâziz telgrafçı Şükrü kızı Gülcin, Tarsus Türk Ocağı mektebi 4/Â dan 342 Ali Dönmez, Karacabey Yenica- mi karşısında Lortlar kıraathanesinde Ah* met Necati, Balıkesir kız okulu 2 den 205 Müşerref, Dumlupınar 3 Üüncü snıf — 536 — Carit — Mutup - Sam * sun Bozkürt mekt-bi 3 üncü smıf Bü * lent Ozan, Samsun Dumlupınar ilk mek * tebi 5 ten 98 Ahmet Çetin, Kırklareli eczâ evi sekreteri Saadut, Yalvaç orta mektebi türkçe muallimi oğ'1 İlhan, Samsun Dum * lupınar mektebi 5 ten 636 C. Uçar, Yal - vaç mal müdürü Osman Ömer oğlu M- Ömer, Jamsun barut baş satıcılığı APpt Barut kızı Mükerrem, Söğüt ilk okul sınıf 5 ten 27 M. Hekim oğlu, Ankara Bayın “ —— dirlik Bakanlığı inşaat — resimhanesindet — ressam M. Tok yanından G. M. Tok, İzmif Karşıyaka Barbaros sokak No, 8 den Mah” mut Celâl, Tarsus Duatepe orta okul $ tef 264 Yalçın, Şehremini Zagarcı sokak 2/! de V. Ş. İstanbul erkek lisesi 1/G den CE' İilettin, Paşabahçe İncirköy 16 da Zühal Zihni, İstanbul 54 üncü mektep 3/B def 315 Mehmet Ali, Aksaray Paşazade sokak 4 te Saliha, İstanbul 44 üncü mektep 4/0 da 62 Mihriban, Balıkesir Nafia tamirhant” sinde makinist İ. Demiray, Misiste kasa? Ahmet, Mersin Şibman zade Mehmet Şük” tü ticarethanesinde Recep, Kırklareli 0918? mektep 1/1 den 346 Turhan, Malatya 07 ta mektep 1/C den Halil, Üsküdar Sel ” Yerilbar buyınada — Na © GÜŞ

Bu sayıdan diğer sayfalar: