30 Mart 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

30 Mart 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yılın Her Mevsiminde | Taze Üzüm Arapkir bağlarının larının üzümleri tam bir yıl dayanıyor fakat bu üzümlerin pazarlara Arapkir (Hususi) — Arapkirin en şöhretli mahsulü üzümleridir. Bugün Arapkirde dalından yeni kopmuş gibi taptaze ve kehriba gibi ün kilosu 10 kuruşa satılmaktadır. Arapkirin bü- tün üzümleri dalından koparıldıktan sonra yılına kadar tazeliğini muhafaza edebilen kış üzümleridir. Fakat bu ü - zümlerin Arapkirde istihlâki zarureti vardır. Çünkü Arapkir tren hattına 105 kilometre mesafededir ve muntazam bir yol yoktur. Üzümün trene kadar hayvanlarla nakledilmesi icap etmek- te, bu suretle de mahsulün bütün ne- faseti kaybolmakta ve bu yüzden trenle latanbula, Ankaraya, İzmire velhasıl büyük şehirlerimize sevkiyat yapıla - Sivas Köylerinde Yenilikler Sivas (Hususi) —Kaza ve nahiyeler- de bu yıldan itibaren büyük fidanlık- lar tesisi kararlaştırılmıştır. Nahiye - lerde köy ihtiyar heyetleri her on beş günde bir nahiye müdürlerinin riya - setinde toplanıp köy işlerini konuşa - caklardır. Kulam köyüne temiz bir memba suyu akıtılacaktır. Ulaş kasa- basının haritası yapılmaktadır. Yakın- da bitirilecektir. sevki mümkün olmuyor mamaktadır. Yalnız Elâzize, Malatya- ya taze üzüm gönderilmekte ve bura- larda yılın her mevsiminde taze üzüm bulunmaktadır. Fakat üzüm buralara da bozuk yollardan hayvanla nakledil- diği için Arapkirdeki nefasetinin yüz- de ellisini kaybetmektedir. Eğer tren .| yoluna kadar muntazam bir şose yar pılsa ve fenni ambalâjlar içerisinde trene kadar otomobille sevkiyat yapı- Tabilse bütün büyük şehirlerimizde y lın her mevsiminde taze üzüm bulmak mümkün olacaktır. Bu hem Arapkirin inkişafını temin edecek, hem de ü - zümlerimiz burada çürüyüp gitmiye - cektir. Balya Çocuk Esirgeme Kurumu Balya YElürmt) S Chcek Harüle kurumu başkanlığına kültür memuru Hasan, muhasipliğe inhisar memuru Kemal, veznedarlığa ziraat memuru Ruhan, azalıklara tahsil müfettişi Ni- hat, muallim Halil seçilmişlerdir. Ku- rumun yıllık bütçesi 800 lira olarak kabul edilmiştir. Kurum fakir ve muh- taç mektep talebesine öğle yemeği ver- mektedir. KERVAN YURUYOR Karısına sordu: — Bu ne? — Heykel, Atatürkün heykeli! Gözlüğünü takıp baktı: — Ne kadar da benzetmişler, resim gbil k — Dün heykelin önünde tam dört | saat mizıka çaldı. Halk marş okudü. Baksana çiçeklere.. halk demet demet çiçek getirdi. Heykelin ayaklarına koy- du. Caddeden, önlerinde mızıka ile bir bahriye taburu geçiyordu. Hatip tanıyamadı. O zamana kadar Türk bahriyelisini bu kıyafette görmemişti — — — Bunlar kim? Diye karısına sordu: U R n aaledekt — Ya.. Ne kadar da temiz kıyafet- leri var. Bahriye taburunun arkasından bir batarya topçu geçti., Sonra demir gibi adımlarile bir pi - yade taburu göründü. Halk askerlerin etrafını sarmışlar. — Yaşaal Diye bağırıyordu. Mızıkanın canlandırıcı, hareketli ha- vası, halkın çılgın sevinci, hatibin alt - — Bırhm Cahit — B0 -8-8369 miş sekiz yıl heyecan duymıyın kalbi - ni titretir gibi oldu. Ne kadar olsa damarında Türk ka - amın Öözü vardı. Altmış sekiz yıl med- rese, cami, kahvehane köşelerinde Miys tigeu bir ömür çürüten ihtiyar kalbinde ilk defa duyduğu bu heyecanın mana- sını anlıyamadı. Ne oluyordu sankil — Bir su versen e! Kalbi çarpıyordu. Yudum yudum su içti. Biraz açıldı. Gözlerini caddeden alamıyordu. Far- kında olmıyarak perdeyi açmıştı. Kaç yıl evvel vali ile görüsmiye git* tiğindenberi sokağa çıkmıyordu. Ro » matizması azdığındanberi de üst kata çıkamaz olmuştu. Bahçe üstündeki o - caklı kış odasından bir tarafa ayrıla - miyordu. Gelen giden de yoktu. Hele geçen yaz geçirdiği şiddetli bir nevazilden sonra kendisini toparlıya - mamışti. Karısının yaptığı ev ilâçlarile biraz iyileşmesine rağmen bir daha be- lini doğrultamadı. Namazı bile oturduğu yerde kılı - yordu. Fakat kasaba ne kadar değişmişti. |nız Zilede dağıtılan tohumluğun mik- |tarı 90 bin kilodur. Tokat, Erbaa, Nik- | |sar ve Reşadiyede dağıtılan tohum - |maktadır Zeriyat miktarı geçen sene- lebi seçilmişlerdir. Zilede Ekim İşleri Zile (Hususi) — Bu yıl ekim va - ziyeti çok iyidir. Havaların iyi gitme- si, yağmurların mevsiminde ve faydalı bir şekilde yağmamı mahsulü çok - iyi beslemiştir. Ziraat Bankası da tam za: | manında tohumluk dağıtmıştır. Yal - lukla beraber yekânu 500 tonu bul - ye nisbetle yüzde on fazladır. Sanbaharda 120 hektar afyon, 4700 bektar arpa, 20,670 bektar buğdey e kilmiş, ayrıca ekilmek üzere 9760 hek- tar, tütün ve emsali ekimleri için de | 4930 hektar Hark hazırlanmıştır. Ka- za dahilinde ekilmeğe salih arazi mik- tarı 87,700 heklurdu Kütahya Halkevi Komılelerı | Kütahya (Özel) — Halkevi kami- teler seçimi yapılmış, dil, tarih ve ede- biyat kolu komitesine muallim Eflâ- tun Güney, Hamdi Mengüç, Mehmet, İlyas ile tüccar Kıyasi İspartalı — seçil- mişlerdir. Ar kolu komitesine Muallim Asım Doğan, Ekrem, Banka —muhasebecisi | Ragıp, saatçi Mustafa ve kâtip Kâ mükâr, Soysal yardım kolu komitesi ne doktor Said Keskin, — Emin Onat, f'azıl Ahmet, Ferid Eğilmez ve Sıhhat ü Nazif seçilmişlerdir. cülük komitesine Ziraat Müdü- rü Fuat, ziraat memuru Bekir, orman | mühendisi Celâl, Baytar müdürü Ha- şim, İlk tedrisat müfettişi — İbrahim. Kitap ve yayım kolu komitesine Lise müdürü Musa Kâzım, memur Hamdi, Tayyare Cemiyetinden — Celâl ve Sü-| rur, hâkim Cemil Dershaneler — kolu komitesine maarif müdürü Fazıl, mu- allim Mehmet, Müdrike, Mehmet Ali ve İbrahim. Temsil kolu komitesine | muallim Turgud, inhisarlardan Raşid, ressam Cahid, muallim Rahmi, evkaf tan Hüsnü, kızı Şadan. Spor kolu ko- mitesine Dişçi Nebil, — Manifaturacı Hamdi, çinici Ramazan ve Hamdi çe- pokul öğretme Herekede Staj Gören Köylü Kız Ve Kadınlar |Stajyer köylü kız ve kadınlarla Son Posta | muhabiri bir arada İzmit (Husust) — Kandra ketenle - rinin ıslahı ve bir kaç tüccarın keyfine | tâbi olarak yok fiatına satılmaması ve zevksiz bir şekilde imal edilmemesi için köylüler birliğinin aldığı tedbirler se- | |mereli almaktadır. Staj için Hereke fabrikasına gönde -| |rilen köylü kız ve kadınları stajlarını bi- | tirmişlet ve Kandraya dönmüşlerdir. Fabrikada bu atajyer.köylü: kızye'la dınlara büyük bir alâka gösterilmiştir. Bunlar köylerinde diğer köylü kadınla- rı yetiştirecekler, keten bezlerinin na - sıl boyanıp, nasıl beyazlanacağını öğ - reteceklerdir. Köycüler birliği pek rağbette olan Kandra keten bezlerinin daha iyi fiatla satılması için de tedbirler alacaktır. Yalvaçta Fransızca Kurs Yalvaç (Özel) — Orta okuldan ye- tişenler kurumu tarafından öğretmen- lere, talebelere ve halka mahsus fran- sızca kursu açılmıştır. Dersleri Süleyman vermekte- orta dir. Ankarada Asri Mezarlık Ankara, (Hususi) — Şarbaylık |burada asri bir mezarlık kurmağa ka- rar vermiştir. Bu cümleden olurak An- karada bulunan mütehassıslar arasın- da bir proje müsabakası açılınış birin- ciliği bir Alman kazanmıştır. Proje tetkik edildikten ve kabiliyeti tatbikiyesi araştırıldıktan sonra derhal faaliyete geçilecektir. Şimdi caddeden mektepliler geçiyor- du. Bir neşe kasırgası halinde asker a t dımlarile marş okuyarak geçiyorlar - dı. Ne okuyorlardı. Çıktık açık alınla. On yılda her savaştan On yılda on beş milyon genç Yarattık her yaştan. Hatip söylenen bu marşın musikisi kadar manasından da mütehassis ol - muştu. On yılda neler olmuştu. Demek kasabaya şimendifer gelmiş- ti. Bunu hükümet yapmıştı.. Bu as - kerler, bu toplar, bu dalga dalga ge - çen denizçiler, bu çiçek gibi gençler ne- reden çıkmıştı. Sahiden on yılda neler olmuştu. Demek ne şapka, ne yeni harfler korkulu şeyler değildi. Sokaklarda ka- dınlar çarşafsız, peçesiz geziyorlar ve erkekler onlara sataşmıyorlardı. Belediye çavuşu Osmanın yetişmiş gelinlik kızını başında şapka ile kapı- | dan çıkarken gördü. İrkildi. Cenç kız çıkar çıkmaz karşıki kom- şusu tabur kâtibi ile karşılaşmıştı. Se- lâmlaştılar. 'ur Iuııbı ona İur daha bakmadan Hatip hayret içinde kalmıştı. Nasıl oluyordu da bir müslüman kâ- Sen yatıyordun. Belki bugün gene uğ- dını o kiyafetile sokağa çıktığı - hal- de taşa tutulmuyordu, arkasından tü- kürük yağdırılmıyordu. Caddeden geçen alaylar bitmişti. Şimdi biraz evvel bakkal Nurinin ha- ber verdiği esenaf alayları başlamıştı. Bayraklar, çiçekler, yeşil — dallarla İk; söslenmiş atomobiller birbirini - takip ediyordu. Ve halk bir ağızdan marş okuyor, caddeler bu seslerle inliyordu. Bu ne değişiklikti, bu ne heyecan- dı. Hatip dizlerinde kudret bulsa soka- ga fırlıyacaktı. Ne şeker bayramı idi, bayramı.. Bu öyle bir bayramdı ki yatalak has- talar bile sevinçten canlanıyor, dışarı atılmak arzuları duyuyorlardı. Altmış sekiz yıl heyecansız, hare - ketsiz bir mezarlık süküneti içinde yar şayan hatibin fersiz gözleri oluk oluk geçen halk alaylarına dalmıştı. Bu halka ne olmuştu. ne kurban Büu ne sevinçti. Bu ne sürekli bayramdı. Kulakları uğulduyar, gözleri karın - calanıyordu. Bu mahşeri andıran kalabalıktan © neden uzak _lnlrmşlı. İçini çekti: — Mukadderat! Dedi. Karısı dizlerini oğuyordu. »— Dün müderris Hafız Nuri geldi. | rar. Hatip eski hapishane ve tarikat ar- kadaşını hatırladı: Antalya Umumi Meclisi Antalya (Hususi) — Vilâyet umu- mi meclisi toplan..sında maliye encü: menine Hasan Göksu, Ali Olcay, Meh- met Ali, Hâmit, Ahmet Sevki, nafia Pakize, — Âlim Mehmet, Hayriye, maarif encümenine Hasan Zihni, Gani Kaplan, Hasan Ka- rakaş, Mehmet, Sabiha, ziraat encü - nenine Hayri, Tevfik, Hilmi Kaplan, uat Yörük, dahiliye ine Fuat, Celâk seçilmişleriii. Meclisin ilk |bük encümenine Hüsnü, encüi Osman toplantısı üklerimize tazim telgrafları çekil - miştir. münasebetile Antalyada Bir Kaza Antalya (Husust) — Serik kaza - sının Öründü köyünde l yaşında Mehmet oğlu Nuri mektebe giderken bir hayvan tarafından sürüklenmiş, beyni parçalanarak ölmüştür. İzmirde Yeni Bir Gar İzmir (Hususi) — Devlet demir - yolları İzmirde bir gar yapacaktır. Gar iki hattın telâki noktası olan Hilâlde yapılacaktır. Akşehir Hastanesi Akşehir (Hususi) — Burada yap- tırılacak olan belediye hastanesinin plânları hazırlanmış — ve Bayındırlık Bakanlığına AŞAMAZSINIZ FAKA MM& İLÂN, BüTÜN Ückeyi HERGÜN DOLAŞIR! — Keşkıruynndırı idin, göreceğim geldi. « — Müderrisi görme. Öyle değişmi; — O Antalyada yoktu. — Oğlu çağırtmış. Şenlikler var di- ye gelmiş. O köse sakallı müderrisi görsen tanıyamazsın. Sakalı makali kazıtmış, olmuş bir didon. Bakkal Nu- rinin karısı söylüyordu. Müderris oğ- lunun sayesinde çok zengin olmuş. El- malıda arazi almış. Görsen * bayağı gençleşmiş. Hatip onun eski halini hatırladı. Evkaf dairesinde açık imamlık bek- lerken ne kötülemişti. Sonra ümitsiz- liğe düşünce Bediüzzamanın tarikatı- na sığınmıştı. Hapishanede ona yar - dım etmese aç kalacaktı. Demek bu- — gün.. Cıddedon geçen alayları — kalabalık bir halk kitlesi takip ediyordu. Bun- lar şimendifer bayramını görmek için civardan akın eden köylülerdi. Hepsi gürbüz, temiz, başlarında kasketlerile marş okuyarak geçiyorlardı, Hatip Türk köylülerini iyi tanırdı. Vaktile ramazanlarda cerre çıktığı za- manlar onlarla düşüp kalkardı. Fakat bu geçen köylüler hiç te o hatırladığı — köylüler değildi. Utangaç, beceriksiz, — kasabaya gelincçe yürümesini şıran o eski köylüler mar; değil i! Iııle okuyamazlardı. Onlar geçinciye kadar leti pencereden ayrılmadı. (Arkası ıı') tibin ııüvı l

Bu sayıdan diğer sayfalar: