18 Nisan 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

18 Nisan 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B Soyfa — Afrikanın bir adasında halkın peygamber tanıdığı Parisli - doktor — Doktor Bougrat para için adam öldürmek suçundan — Güyana sürülmüş, oradan kaçarak adaya yerleşmişti. Şimdi dünyanın sayılı zenginlerinden oldu Paris - Soir gazetesinden: «Afrikanın Griego adasında — bulü- nan doktor Bougrat'ı ziyaret etmek istedin. Doktor müebbeden hıdematı şakkede çalıştırılmak üzere Fransa hükü- meti tarafından Güyana'ya ıândeıilrniıti.ı Bir veznedan — katletmekten — suçluydu. | Menli bulunduğu yerde bir müddet otur-! duktan sonra kaçmışlı. Kendisiyle 1927 senesinde tanışmıştık, © tarihlerde, davası ağır ceza mahkemesinde rü'yet — ediliyor- du. Bougarat halkın nazarında, para — menfaat için her fenalığı yapabilecek tıy- — mette bir adamdı. İ Hüdise şöyle cereyan etmiştir Doktor Bougrat'nın Rumebe isminde bir askerlik arkadaşı vardı. Bir gün zehirlenerek öldüğü işaa edil- di, doktorun evinde araştırmalar yapılınca Rumebenin bir kaç hafta evvel öldüğü an- Taşıldı. Doktor, katlettiği arkadaşımı haf- talarca saklamıştı. Mesele bu kadarla kal- saydı belki mesele kolay halledilirdi. Fa- kat Rumebe'nin üzerinde bulunan on beş bin frank da çalmmış ve paralar dokto- run üzerinde çıkmıştı. Halk doktordan müthiş bir — caniden bahseder gibi konuşuyordu. İddialara gö- b vte iğneler ve kimyevi maddelerle öldür- düğü insanların paralarını çalıyor, kendi keşfettiği ilâçlarla insanları ebediyen uyu- — tuyordu.. ( Bu kanaat 1927 senesinde — ganda o kadar yer tuttu. ki, — maktulün, zehirle öldürülmemiş olduğuna — dair rapor vermesine rağmen doktor mü- ş . ve . Doktor Bougrat köşkünde — Doktor Bougarat, Filibustier.de mi oturuyor diye sordum. —.. Doktor mu? O bizim peygambe- rimiz... diye cevap verdi. Doktor müthiş zengin olmuş. Bin bir gece masallarındaki kâşânelere benzer bir yerde oturuyor. halk ara- ehlivukufun ebbet küreğe mahküm — edildi. O sırada müdafaasını dinlediğim doktor şöyle *öy- lüyordu: — Ehlivukuf raporundan da anlaşılaca- — ge vechile Rumebe kendi eceliyle ölmüş- tür. Ben o öldükten sonra parasını aldım. — Ve hâdiseyi meydana çıkarmaktan kork- — tum. Katil değil, hırsızım, Beni çok eyi karşıladı. geçenleri anlattı: — Beni burada çok seviyorlar. Otomo- bilim ile yola çıktığım zaman köylüler ve yerli ahali yolumu bekleyerek, otomobili- me hediyeler atıyorlar. Güyanda beni mesleğime uygun bir vazifeyle tavzif ettiler hastanede çalışıyo- rum, tayınım olan şarabi. hergün satıyor- dum. Bu suretle biriktirdiğim para ile der- hal bir takım elbise aldım. Biraz sonra da Güyandan Meksikaya kadar olan — eshi- lin haritâsını tedarik ettim. Denizcilikten t anlardım. Nihayet 30 Ağustos 1928 akşa- Aradan uzun seneler geçti Margarita | mı birisi kulağıma eğildi: mdalarına çıktığım zaman bir yerliye: — Beraber kaçmağa sözleştiğiniz arka- e— ——— —— Ve başindan | Fakat bu sözler o zaman jürinin — üze- — ginde mücesir olamamıştı. Ondan — sonra — doktoru — Güyana sevkedilirken bir kere daha gördüm. Saç- ları dibinden kesilmiş, üzerine — mahktim- lara mahsus elbise giydirilmişti. İsim yeri- ne sol kolunda bir numara amlı duruyor- du. .— — GÖNÜL İŞLERİ Sevgiye Temre dN ee Bağ Ianmak gönlüm bir başkasına kaçıyor. Nihayet İstemiyen Genç dalkdan dala atlıya atlıya bu defâ kapa- Ha tutuldum. Şimdi bir kızı deli gibi se- viyorum. Aylardan beri gözüme başka- «20 yaşındayım. hayatımda ilk defa Ym'n göründüğü yok. Hattâ arada sıra olarak bir genci sevdim. O da beni çıl: —a evlenmek bile “aklımdan — geçiyor. gın gibi seviyor. Bir müddet sık sık bue Fakat eski hastalığın —nükseder - diye — uşüyoruz. Sonra - birdenbire ortadan kaybolüyor. Bu müddet — zarfında ne kendi görünüyor, ne de bir mektupla kokuyorum. O vakıt ben mi betbaht olurum, şimdi sevdiğim kızı mı betbaht ederim bilmiyorum. Siz ne dersiniz? beni arıyor. Bir gün bakıyorsunuz yine gelmiştir. Faki sevgisi artmıştır. Fakat arada sırada böyle kayboluşuna mana Mahmst Yaşınızı söylemediğiniz için size kat'i “Yeremiyorum. Kendisine sordum, birşey söylemiyor. Ben bu gençle evlenmek ni- bir şey söyliyemem. Eğer otuzu geçmiş- seniz artık kalbiniz yorulmuş demektir. yetindeyim. Fakat onun bu hali beni dü- şündürüyor. Bana sumnı vermiyen, z8- Şimdiden sonra bir kadına sadık kalabi- lirsiniz. Fakat daha gençseniz bugünkü duygularınıza aldanmayınız. Bir müddel sonra yine döyar, ve kendinize başka bir gönül eğlencesi ararsınız. * «Üç senelik evliyim. Kocamla çok sevişiyoruz. Mes'ut ve bahtiyanz. Yalnız man zaman beni atamağa lüzum gör- miyecek kadar uzaklaşan sevgisine inanılabilir mi? bu adamın Huriye Bu erkek, bence iki his arasında mü- eadele ile meşguldur. Sizi seviyor. Fakat bu bağın istiklâlini elinden alacağından korkuyor. O vakıt sizi unutmak ümidile uzaklaşmıya çalışıyor. Bir gün beş gün mihaye! tahammül edemiyor, tekrar size dönüyor. Bu genci tamamen bağlamak sizin elinizdedir. Biraz zekânızışı biraz kadınlığınızı kullanınız. Onu evlenmeğe kadar götürebilirsiniz. e * « Ben biraz hereai bir adamım. Bir çocuğumuz yok.. Kocam kazancının bir kımını arttınıp işini ileriletmek istiyor, ben anne-olmak istiyorum. O.bir kaç sene daha sabretmemizde ısrar ediyor. Hangimit haklıyız? Cemile Şimdilik kocamız haklı görünüyor. Anne olmak sizin hakkınız. Fakat evin masrafına yeni bir yük ilâve etmek için zamanını beklemek daha doğru olur, Teyze SON POSTA Türk kadını ve ecnebiler Eski Nafia Nazırı Betzeri- yanın bir makalesi İttihatçılar devrinde nafla nazırlığı yapan ve hâlen Romanya âyan meclisi azasından bulunan Betzeriya her fırsatta memleketi- miz lehinde yarzlar yazmaktadır. Betzeriya Türkiyede yeniden 30 bayanın hâkimlik kadrosuna alınması üzerine — (terakki yo- handa) başlığı altında yazdığı makalede Türkiyede değişen içtimal hayatta kadın aleyhtarı olanlara — gösterilen en canlı bir misal olduğunu söyledikten sonra Türkiye- İye aid 20 sene evvelki hatıralarını şöyle janlatmaktadır: O zanmanlar nazik çiçekler gibi ancak göl gelerde yaşayan Türk kadınlarından bah- setmek pek abes sayılırdı. Dostunuzun refi- kasının hatırını sormak ta terbiyesizlik ad- dedilirdi. Bütün bi vetli bir rüzgâr p gö günkü cumhuriyet devrinde |, 2, 3 numa- ralı kadınlar mevzuubahs değildir. Her me. deni milletlerde olduğu gibi yalnız bir ta- ne vardır. Bugün Türk kadiınları vazifede olduğu gibi hakda da erkeklerle müsavi derecede- dir. Kamâl Atatürk'ün bilgisi ve kuvvetli a- zim ve idarı ltında medeniyet yolunda yürüyen Türkler büyük bir cesaret göste- rerek, kendilerinden bir kaç âtır evvel içti. maf ve irsi yolda ilerleyen ve liberal mü- esseselerle iltihar eden milletleri geride bi rakmaktadır. erererererkene eee ee reseRAreerer bekeme rane AAA RE A daşlar, Maroni çalılıklarında #izi bekliyor- lar dedi. Onlar bir sandal tedarik — etmişlerdi. Derhal nehre indik ve yola çıktık... Gün- düzleri sahile çıkıyor, ormanların — içinde yatıyor, yolumuza gece devam ediyorduk. Yemeğimiz azdı. Yarı yar tok işi idare ediyorduk. Nihayet d, bulduk. Yola çıktığımızın üçüncü gününden itiba- Ten on gün karayı göremedik, büyük hır- tınalarla çarpıştık. Ormanlardan beraber aldığımız ufak bir maymunu keserek ye- meğe mecbur olduk. Fırtına (Fransızların mezarı) — denilen bir yere bizi sürükledi. Yanaşıp çıkmağa mecbur olduk ve karşımızda bizi — tevkif etmek Üzere bulunan bir İngiliz — polisini gördük. Kendisini rüşvetle ikna edemeyin- ce bir arkadaş onun canına kıymağa mec- bur oldu. Ve yine tersyüzü denizlere açıl- dik. Yolculuğumuzun yirminci günü fırtı- na bizi acayip — bir yere attı. Yanaştık ve çıktık. Arkadaşlarımdan — ikisi baygındı, srtımızda güneşten açılan yaralar kanıyor- du. Açlık dermanımızı kesmişti. Hele su- suzluk bizi yakıp kavuruyordu. İlerden bir kayık gördük. Yanımıza s0- kulunca Venezüelaya gittiğini — öğrendik. Artık kurtulacaktık. Biraz s#onra mehrin sağında ve solunda evler gözüktü yerliler bize ekmek ve ba- hk verdiler. Ben derhal bir desti su içtim. Evet kurtulmuştuk., Sigara bulduk. — Ye- mek yedik ve büyük bir ateş yakarak der- hal uykuya vardık. 20 günlük yorgunluğu çıkaracaktık. Fakat talih yaver — olmadı. Ettesi günü oyada da tevkif edildik. Ar- kadaşlarımın bazıları kaçtılar Ben her şeyi kadere bağlayıp tevkifhanede — encamımı bekliyordum. Bir aralık: müdürün ülserden mütevellid ağrılar duyduğunu ve öksürdü- âünü gördüm kendisini tedavi ettim. Bir müddet sonra karısı öldürücü bir haştalı- ğa tutuldu onu da eyi ettim. Bu hödise ü- zerine memlekete bir doktor geldiği del- lâllarla ilân edildi. Civardaki bütün has- talar geldiler ve yalnız ilk gün 800 frank para kazandım. Bu muvaffakiyetim orada- ki mütetabbipleri kızdırmıştı — aleyhimde bulundular. Sihirbazlık ediyor, töhmetiyle tekrar yakalandık. Ve huduüt harici - edil. mekliğime karar verildi. Fakat balk beni koyuvermek istemediği için isyan — ettiler, ve ben de affedildim. Aradan on beş gün geçmeden bulunduğum yerde veba baş gösterdi. Ben bütün kuvvetimle çalışmağa başladım. bir günde 800 hasta müayene e- diyor, sıhhi tedbirler alıyordum, Nihayet © müthiş âfetin de önünü alabildim. O tarihten beri beni buralarda çok se- viyorlar, âdeta tapıyorlar. Evlendim üç ço- cuğum oldu. Fevkalâde zenginim. » Doktor sözünün burasında içini çekti: —eHaksız yere bu hayatı sürüyorum de- di. Yaptığım suçu kirk kere ödedim. Bu ıstıraba artık tahammülüm kalmadı. Va. tan başka şey... Fransaya temiz bir vatan- daş sıfatiyle dönmek istiyorum. Sürünme. ğe fakat Fransada ölmeğe razıyım.» |Dünyanın en uzun boylu adamı Amerikada Bugün 252 santim boyunda, her sene 7,5 santim büyüyor, 21 yaşında 270 santimi geçecek Ailesi Robert Valdonu doyurmak için çok müşkülât çekiyor, sabah kahve altısı olarak 12 yumurta, 12 dilim yağlı ekmek, bir kayık tabağı peynir, bir kayık tabağı reçel, sövüş halde sofradan aç kalkıyor. Sağda Robert bir atelin önünde orta Bugünkü insanlar arasında en uzun boylu adam Amerikada İllinios ülke- sinde yaşıyan Robert Valdovdur. Bu adamın boyu bugün 252 buçuk san - timdir. Doktorlar 270 santimi geçece- ğini tahmin etmektedirler. Dünyanın bu en uzun boylu deli - kanlısı, çok yemek yediği için iaşesi, ana ve babasını bir hayli düşündür - mektedir. Çünkü her ögünde önüne koymak lâzım gelmektedir. Meselâ Robertin bir sabah kahval- tısı şudur: 12 yumurta, 12 dilim tereyağlı ek- mek, bir kayık tabağı dolusu reçel, beş bardak çay veya kahve, bir kayık ta- bağı dolusu peynir, sövüş, meyva ve saire. Fakat bütün bunları bir hamlede yi- yen Robert sofradan gene karnı aç kalkmaktadır, Rabertin bir lokantada yemek ye - mesi, aile için bir faciadır. Çünkü Ro- berte her yemekten dört porsiyon sipa- riş edilmekte ve bütün müşteriler ye- meklerini bırakıp Roberti seyre koyul- maktadırlar, a İ Robertin ayrı bir derdi daha vardır: Sandalyelerin ve masaların - alçaklığı. Roberti rahatsız etmekte ve zavallı a- dam ayaklarını uzatıp oturmaktan baş- ka bir çare bulamamaktadır. Bu uza- nan bacaklara çarpanların sayısı da az değildir. ve meyva yediği boylu kapıcı ile beraber, solda Robert ve annesi kahvaltı masası başında susunda çektiği müşkülâtı gözününe getirerek ona göre bir yatak yapma - ğa karar vermiş, yapmış, herkes ni « hayet bu çocuğun kendine göre bir yatak bulduğuna hükmetmişti. Fakat bir sene geçmeden Robertin boyu uza- mış, bu yatakta bile bacaklarını kıvı- rarak yatmağa mecbur olmuştur. Ni- hayet geçen sene Robertin ana ve ba- bası kendisine yeni bir yatak yaptır « dört beş kişinin yiyeceği kadar yemek|mak imkânını bulmuşlardır . Bütün aile onun biraz daha büyümesinden endişe etmektedir. Şimdiden merak edilen bir şey var..' Robertin kiminle evleneceği, ve ar lacağı kadının onu nasıl idare edece « ğidir. Robert, avukat olmak üzere çalış- maktadır. Onun hâkimler karşısında alacağı vaziyet her halde çok heybetli olacaktır. Robertin ana ve babasının, iki kar- deşi ile iki hemşiresinin hiç bir fevka- lâdeliği yoktur. Bu aile içinde dev cüs- seli olan yalnız Roberttir. Bu çocuğuri beyninin kaidesinde bulunan ve her- kes gibi onun da büyümesine hâkim olan gudde bir ceviz bü ünde « dir. Robert daha beş yaşında iken or- ta boylu bir adam kadar irileşmişti. Hali hazırda her yıl 7,5 santım uza « maktadır. Robertin 21 yaşına kadar büyümekte devam edeceği umulmak- tadır. 240 santim uzunluğunda olan avu- Roberte âyakkabı yaptırmak ta pek|kat Jak Farle, Amerikanın en boylu mühim bir iştir. Her ayakkâkı önün â-|adamı sayılıyordu. Robert 21 yaşına yağına üymüadiğı gibi, alelâde ayakkabı | vardığı zaman onu kat kat geçecektir. derisi ve köselesi de ona dayanma -| — Raobertin 35. yaşına varıncıya kadar maktadır. büyüyeceği farzedilirse a zaman 370 Bir ayakkabı fabrikası kendine rek-|santim uzunluğunda olacaktır. lâm yapmak için Robertin ayakkapla-| — Böyle dev gibi adamlar ekseriyetle rını bedava yapmağa karar vermiştir. (kafasız olurlar. Halbuki Robert öyle Fakat bu ayakkapların her çifti mües-| 4ezildir. Alton lisesinden mükâfatlar seseye 200 dolara malolmaktadır. kazanarak çıkmış bulunuyor. Şimdide Sonra Roî"iri kullanacağı d:! 'ı'; üniversiteye devam etmektedir. çalarını, saç fırçalarını da ısmarlamı ğ lâzım gelmiştir. Çünkü bunların hazır- i'î;k:'lm b gocifk hayatia açİer ge ları ellerine küçük gelmektedir. Te TÜ EER B G Robertin en çok zahmet çektiği iş- lerden biri otomobile binmektir. Ro- TAKVİM bert otomobile bindiği zaman o kadar NİSAN büzülmeğe mecbur oluyor ki her kila- — - — Bi sen Runııââ me 1 0 K Resmi sene| 1986 Kasım metre başında &tomobilden fırlayıp u- zanmağa, gerinmeğe mecbur . oluyor. Ve bunu yaptığı zaman büyük, küçük herkes işini gücünü bırakip kendisini seyre dalıyor. Robert günün birinde zengin olur - sa her şeyden evvel kendine göre bir otömobil yaptıracağını söylemektedir. Robert için trenlerde seyahat et - mek, otelde yatmak 'ta - rahatazlıktır. Çünkü kompartımanlar ve yataklar ona dar gelmektedir. Üç yıl önce ev mefruşatı yapan bir müessese Robertin rahat yatmak hu - Arabi 185 855 Mart 25

Bu sayıdan diğer sayfalar: