Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
' BU ">eİzi Ü aS — l b el bi 2 İ 7. ;fı' 10 Sayfa — “ Son Fosta , nn tefrikası: 86 “OLUMMANCASI Yazan A. R. - Cemil bir an evvel Nâsır'la karşılaşmak B için derin bir heyecan içinde idi | İrmağın kenarlarında açık kırmızı | renkli ergavanlar, sarmaşıkların koyu / meftiliklerile birleşiyor; sarı saburla - Orın, katır tırnaklarının çiğ renklerile — karışarak o yalçın kayalar arasında, bi- /— Yer renk mahşeri hissini veriyordu. — Kaleye, dar ve üç yerinden döne - —— meçli bir köprüden geçiliyordu. İki ta- rafında en küçük bir duvar bile olmı- — yan bu yüksek köprünün dibinde su- |dar köpürüyor; orası, korkunç bir gir- — dap gibi görünüyordu. | Kafile kaleye yaklaşınca, her kaya- — nın arkasından yarı çıplak bir Yamlı — çıkıyor; elindeki tüfeği sallıyarak: — — Sellim nâ aleyküm, yâ Abdülbâ- O ril. Ehlen ve sehlen!.. Diye bağırıyordu. O zaman Abdülbâri, katırının üze- ' rinde daha azametli bir tavur alıyor; Bağ elini onlara doğru sallıyarak: —| — Ve aleyküm selâââm, yâ veled!.. , Diye mukabele ediyordu. © Köprünün başına geldikleri zaman Coradaki kayalıklar arasından da bir — takım silâhlılar fırlamışlar; Abdülbâ- / riyi selâmlamışlardı. — Abdülbâri, katırdan inmişti. Ve 1 - — nerken de Cemil'e dönerek: ü — — Köprüyü katırla geçmek tehlike- |didir. Siz de inin!.. - Demişti. — Cemil, katırdan inmiş, hayvanın yu- larını bir Yamlı'ya vermişti. — Ve sonra; önde, eteklerini savura — Bavura giden Abdülbâriyi takip etmiş- ti. Cemil, dar köprüye doğru ilerler - — ken, arkasından şu sözleri işitmekte i- — — Abdülbârinin beraber getirdiği — bir esir mi?. — Hayır. — — Bir rehine mi?.. N — Hayır. — — O halde, kim?.. — — Bir remmal imiş... — — Remmhl, öyle mi?.. Öyle ise, bir (kaç gün zarfında Nasır Mebhüt'tan kim bilir ne kadar ihsan alarak avdet edecekl, — Dik bir yokuşu tırmanarak kale ka- pısına gelmişlerdi. İki tarafında maz - gallı burçlar bulunan kale kapısından girmişlerdi. Geniş bir kemerin altında, âdeta muntazam bir (kuvvei muntazı- ra) halinde on beş yirmi silâhlıdan mü- Yekkep bir Yamlı müfreze kapıyı bek- 7ı ektelerdi ...Bunlar, hep bir ağız - (dan Abdülbâriye selâm vermişlerdi. — Bu geniş kemerden büyücek bir —meydana çıkılıyordu. Meydanda, haşa- sürüsüne benziyen bir kalabalık "rünüyordu. Dağlılardan ve Yamlı- lardan mürekkep olan bu adamların bir kısmı, öbek öbek oturmuşlar, ku- oynuyorlardı. Bir kısmı da birbi- rile itişiyorlardı. Bir çokları ise, gelişi güzel yerlere uzanmışlar, derin birer uuyku çekiyorlardı. Bazıları da güneşe karşı çömelmişler; bitleniyorlardı. — Bir kaç Habeş köle koşarak gelmiş; Abdülbâri ile Cemili istikbal etmişti. 4 >dülbâri, Cemili göstererek — emir Vermişti: — Cemil efendi, hâs misafirimizdir. endisini alın; Meşrik kulesine götü- . İstirahat ettirin. — Köleler derhal Cemilin kollarına girmişler. Kalenin şarkındaki dört kö- şe bir kuleye götürmüşlerdi. — Dar ve üzeri demir kaplı bir kapı - dan geçmişler; karanlık bir delhize gir- — mişlerdi. Bu delhizin nihayetindeki in- bir mazgal deliğinden hafif aydın - giriyor; orada bulunan iki oda ka- 'pısını güçlükle gösterebiliyordu. — Kölenin biri, önden koşarak bu ka- pılardan sağdakini açmış: © — Buyurunuz, yâ seydil.. 'Demişti. Cemil; ancak bir kaç maz- gal deliği ile aydınlanan küçük bir o- daya girmişti. Oda, oldukça iyi bir su- tette döşenmişti. - r Ü.;_ı“: Kü lE. ö b ma Ft Cemil odaya girer girmez, köleler - de başka bir telâş baş göstermişti. İki köle, liğen ibrik getirmişti. Bir köle, elinde bir gülâbdan ve bir peş - kirle gelmişti. Hatırlı misafirlerin ayaklarını kö - lelerin yıkaması âdetti. Cemil; böyle şeylerden hoşlanmamakla beraber, â- detlere karşı yabancılık göstermemek için kölelerin ayaklarını yıkamaları - na müsaade etmişti... Elinde gülâbe- dan tutan köle, Cemliin ellerine, saç- larına ve bütün vücuduna çiçek suları serpmişti. Cemil, yıkanıp temizlendikten son- ra, oradaki ipekli şiltenin üzerine u - zanmıştı. Derhal iki köle yanına diz çökerek vücudunu ovmaya başlamış - lardı. Cemilin dudaklarında hazin bir te- bessüm dolaşmıştı. Köleler, kahve ve nargile getirmek için dışarı çıktıkları zaman acı acı gülmüş: — İzzet, ikram.. her şey yolunda... Fakat şimdi bana bu izzet ve ikramı yapanlar; biraz sonra kim bilir beni nasıl parçalıyacaklar?.. Ey, Nasir Meb- hüt |.. Artık, tamamile elimdesin. Ar- tık seni, benim eimden hiç kimse kur- taramaz. Senin insafsızca parçaladı - ğgın zavallı Türk evlâtlarının intikami- nı aldıktan sonra; bir defa değil, on defa bile parçalanmaya hazırım. Diye mırıldandı. * Aradan bir saat kadar geçmişti. İyi giyinmiş bir adam gelerek: — Buyurun, yâ seydi.. Abdülbâri, İsizi yemeğe bekliyor. Demişti. Cemil, bir an evvel Nasır Mebhüt i- le karşılaşmak için derin bir heyecan içinde idi. Hiç şüphesiz ki yemek ye- nildikten sonra Abdülbâri onu Nasır Mebhüt'a takdim edecekti. (Arkası var) BULMACA n 1O Ç| K n Soldan sağa: | — Dayak için kullanılan meşhur bir sopa, 2 — Boş, meşhur tulüatçı. 3 — Kon- durmak, nota, lâtife, 4 — Yapmak, ağa- beyin muhaffefi. 5 — Yasak, aksırmaktan emri hazır. 6 — Yılan, alışkan, yapmak. 7 — İlâcın türkçesi, ıztırap, uyandırmak. 8 — Nota, yemek. 9 — Yaş, gösterme. 10 — Bir hırsızlığın reisliğini yapan, bü- tün. 11 — Köy çeşmesi, rabıt edatı, nota. Yukarıdan aşağıya: | — Eşek. 2 — Üzerine düşmek, bir erkek ismi. 3 — Galibiyet, ilmin arkadaşı. 4 — Memleket, zaman, dört tekerlekli ve- saiti nakliye. 5 — Nebat ipliği, kraliçe, sanatın türkçesi. 6 — Hayır manasına ge- len iki ayni harften bir kelime, çocukların ağlayışı, mesai. 7 — Mağara, arının yaptı- ğı, bir meyva. 8 — Hayatın eşi, başkasına zarar doknacak şekilde yapmak. 9 — Sporcu nidası, ağırlık. 1(0 — Kanmak, kır- mızı. İl — Ödemek, kabullenmek, su. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: | — Yankesici. 2 — Alarga, 3 — Ra- fail, kına. 4 — İkame, an, kan, valiz. 6 — Akbaba., 7 — Al, taban. 8 — Ler, o. 9 — Az, okullar. 10 — İptidai, at. (| — Aza, aka. Yukarıdan aşağıya: | — Yarık, âlâ. 2 — Alâka, leziz. 3 — Nafaka, pay. 4 — Kram, ki, ot. 5 — Ege, akın. 7 — Aba, laa. 8 — Kalabalık. 9 — İki. 10 — Nazan, re. İ| — Alan, o, tâ. SON POSTA Mayıs 21 AAA S A | | Spor Güreş müsabakaları Türkiye - Finlândiya güreş müsabakaları haftaya başlıyor Mayısın 26 ve 28 inci geceleri ile 30 ve 31 inci günleri Taksim stadyomunda yapılacak Finlandiya - Türkiye güreş mü- sabakaları Türk Spor Kurumu olimpiyat komitesi tarafından idare edilecektir. Müsabakaların intizam içinde geçmesi için stadyomda tertibat alınacaktır Saha- nın ortasına konacak ringin etrafı tel örgü ile çevrilerek, hususi yerler yapılacaktır. Güreş müsabakaları için davetiye ve- rilmiyecektir. Robert Kolej'in Atletizrm Bayramı Dün Kolejde mektebin senelik atletizm bayramı yapıldı. Memleketimizde yapılan atletizm müsabakalarının en caziplerinden biri olan bu müsabakalar büyük bir alâka ile takip edilmiştir: Alınan neticeler şunlardır: 100 metre: Orhan, Münci, — derece 11,3/5. 200 metre: Münci, Toni, — derece 24,,1/10, 400 metre: Münci, Toni, derece: 54,1/5. 800 metre: Yekta, Simonidis, derece: 2,19,4/5. ' 1500 metre: Simonidis, Nigâr derece: 5,15. Gülle: Şefik, Corciadis 11,03 metre, Disk: Corciadis, Şefik 35,90 metrel Cirid: Nigâr, Vecihi, 43,60 metre. Yüksek: Corciadis, Behlül 1,60 metre, Uzun: Saris, Kazdal 6,37 meltre. Üç adım: Saris, Goçef 13,47 metre. İstanbul Boks hey'eti tarafından tertip edilen ikinci teşvik müsabakaları pazar gü- nü Galatasaray klübü salonunda — yapıla- caktır. Bütün boksörlerin iştirak edebilecekle- ri bu müsabakalar üçer ravunt, dört daki- ka olarak yapılacaktır. Müsabakalar sekiz siklet olarak icra edilecek, tartı müsabaka- |Tardan iki saat evvel olacaktır. Boks maç- larına akşam yedide başlanacaktır. Hakemler Staj yapacaklar İstanbul Atletizm Hey'eti tarafından açılan hakem kursuna devam eden ha- kem namzetleri yirmi üç ve yirmi dört ma- yısta Kolej sahasında yapılacak — atletizm maçlarında staj yapacaklardır. Atletizm hakem namzetleri bu müsa- bakalarda gösterecekleri ehliyete göre ha- kem İisansı alacaklardır. Berline gidecek futbol takımları nasıl olacak ? (Baştarafı 1 inci sayfada) İstanbul karşılaşmalarına İzmir, Anka- ra, İstanbul muhtelitleriyle bir Macar ta- kımı iştirak edecektir. Bu takımın — «Uy- peşt» olması muhtemeldir. İzmir muhteli- tinin haziran ayının ilk haftasında İstan- bulda yapacağı karşılaşmalara şu kadro ile gitmesi muhtemeldir: Cemil, Cemal, Ali, Hakkı, Zihni, Ziya, Adil, Sait, Vehab, Fuat, Hakkı... Federasyonun çoktanberi kuvveden fi'le çıkarmak istediği Ankara - İstanbu! « İzmir karşılaşması, bu vesile ile hazırlan- mış olacaktır. Yapılan tötkiklere göre İz- mirden kuvvetli bir muhtelit çıkacağı anla- şılmaktadır. Bu takımın İstanbulda hep- sinden önce ecnebi takıma karşı iyi bir de- rece alması, İzmir ve Türkiye futbolü bakı- 'mından bir şeref meselesi telâkki edildiği için İzmir oyuncuları çok çalışacaklardır. Bu vesile ile İstanbul - İzmir futbol re- kabetinin mevzuubahsedilmesi doğru gö- rülmemektedir. Esasen — karşılaşmaların mahiyeti, temsili olmadığı için, maksat İşe tanbul veya Ankarayı mağlüp etmek de- ğil; iyi bir futbol maçı fırsatını hazırlamak- tir. İzmirin milli takım kadrosuna verece- ği oyuncular arasında Vehap, Fuat, Sait, Adil ve Hakkı vardır. Sait ve Hakkı çok iyi vaziyettedirler. Vehap bir müddetten beri sahada az göründüğü için kendi de- recesi hakkında şimdiden bir şey söylene- mez, YUSUF İZZEDDİN Öldü mü, öldürüldü mü? Eski Osmanlı Veliahtı katledilmiştir. Yazan: Ziya Şakir , Bu sual, Vahdeddini günlerce bihu- zur etmişti. Ve bütün o huzursuzluk arasında hususi bendegânile ayrı ayrı yaptığı müzakerelerden sonra: — İttihatçıların yüzüne gülmek - ten.. ve onlarla pazarlığa girişmekten başka çare yok. Kararını vermişti. Fakat.. İttihatçılara, fikir değiştirt - mek kolay değildi. Hemen hepsi de, daha dün kendilerine kafa tutan şeh- zade Vahdeddin efendinin bugün ön- lerinde kuyruk çalkamıya başlaması- nı görür görmez: - — Hele, Kayserili (17 nin kardeşi- ne bakın. Galiba bizi, pastırma ile av- lamak istiyor. demişlerdi. Vahdeddin, - hakikaten - İttihatçı - ları avlıyabilmek için şeytant zekâsı - nın bütün kudretini göstermişti. Ve onlar üzerinde az çok bir tesir hâsıl et- tiğine kanaat getirmiş olacak ki; bir gün dahiliye nazırı Talât beye gizlice haber göndermiş; Beykoz sarayının bahçesinde, bir kır yemeği yemeye da- vet etmişti. n Talât bey, işi - bermütat - kalender- liğe vurmuş; bu davete icabet etmişti. Çengelköy köşkünün mutfağında bü- yük bir itina ile yaptırılmış olan nane- li, baharlı patlican dolmasını yerken de, şehzade Vahdeddin efendinin söy- lediklerini bıyık altından gülerek din - lemişti. Sözü, muhtelif kanallardan geçiren Vahdeddin efendi ile Talât bey arasın- da, nihayet şöyle bir muhavere geçmiş- : (21) Vahdeddin — Ecdadımızdan bazı - ları, cezbei İlâhi ile (velt) oldukları hal- de, bunlara (deli) diyenler de bulu - nuyor. Geçmiş zamanlar, ne ise.. fa - kat zaman, gittikçe inceliyor. Hüküm- darlığın mevkii, günden güne nezaket kesbediyor ...Şayet biradere bir (emri Hak) vaki olursa.. Yusuf İzzeddin e - fendinin —salttanat makamına ge - tirilmesine mecbur kalınırsa, bilmem ki vaziyet nasıl olur?.. Vahdeddin efendi, kendince kurnaz- lık etmişti. (mecbur) kelimesini bililti- . (1) Merhum Talât Paşa, kendini bildi- ği günden itibaren (Abdülhamid) e bu is- mi vermişti: Git gide bu tabir, ittihatçılar arasında da taammüm etmişti. Abdülha - midin zekâ ve idareli hareketlerinden kina- ye olsa gerek... (2) Bu muhaverenin menbamı göstere- 'oegız. — Tepebaşında Meşrutiyet caddesinde Beyoğl;ndı Hüsey"ı,nığımah:ılleainde Tarlabaşı so- kağında 51 No.lu dükkân Tahtakalede Rüstempaşa mahallesinde Balkapan s0- ğında 17 No.lu dükkün zam kullanarak güya, Talât beyi gafil avlıyacak, ona, düşüncelerini söylete- cek ve ihtimal ki vükelâ heyeti tarafın- dan verilmiş olan gizli kararı söylete < cekti... Talât bey, bunu anlamakta gecikmemiş, hiç tereddütsüz, şu ceva- bı vermişti: — Zaten mecburuz. Şayet zati şa- haneye bir amri hak vaki olursa, salta- nat nöbeti Yusuf İzzeddin efendinin- dir. — Evet. Kanunen ve nizamen öy - le... Fakat, şimdi hükümdarlar yalnız saraylarının köşelerinde saltanat sür- mekle kalmıyor; bazen onlar da ken- dilerine düşen vazifeleri ifaya mecbur oluyor. Bir takım merasimlere işti - rak ediyor. Halk ile temasa geliyor. E. mecnun bir hükümdardan sadır olu - verecek bir hareketle; hem kendisi, hem hükümeti ve hem de milleti müş- kül vaziyette kalmaz mı? — Hakkınız var amma.. Yusuf İz - zeddin efendi, o halde değildir. Şimdi- ye kadar iştirak ettiği merasimin hiç birnde kendsini gülünç edecek bir ha- reket göstermemiştir. — Vallahi bilmem?.. Tabif siz, va- ziyetin dış yüzünü görüyorsunuz. Biz de, harem kadınlarının münasebetleri dolayisile, işin iç yüzünü biliyoruz... Bildiğimiz büyük bir hakikat varsa, e- fendi günden güne cinnete doğru yü - rüyor. Şayet birdenbire hükümdar o - lup da büsbütün kaçırıverirse, diye; bize bir hayli endişe veriyor. — Amanpefendim; bu kadar İnce düşünmeye ne lüzum var?.. Şayet e 1[ fendi tahta çıkar da hastalığı artarsa, o zaman hal' ederiz. — Hah.. ben de işte, bu noktaya te mas etmek istiyorum... Tabit. Hiç şüp- hesiz ki, gerek şer'an, gerek nizameri ve gerek aklen hal' edilmesi lâzım ge- lir... Ancak şu var ki; o zaman bu me- sele Avrupa efkârı umumiyesi Üzerin- de çok garip ve fena bir tesir hüsule getirir. — Niçin?.. — Niçin olacak?.. Kaçınci hal" bu?.. Sırasile üç padişah hal' edildi. Sultan Aziz.. sultan Murad.. sultan Hamid... Daha henüz bunların dedi - koduları bile bitip tükenmedi. Şimdi bir padişahi daha hal' etmek... — E, mecburiyet hâsıl olursa. — lgte ben de, o mecburriyetin hâ . sıl olmamasını istiyorum... Hem bilir misiniz?. Padişah hal' etmek millete daima uğursuzluk getirir. (Arkası var) İstanbul Belediyesi İlâ nları Sennlik Muvakkat muhammen teminatr Galata Karaköyde Karaköy caddesinde 5-6 No.lu dükkân Galatada Topçular caddesinde 1-2 Beyoğlunda Hacı Beşirağa medresesi Çağaloğlunda Cezri Kasım mahallesinde Hadım Hasan paşa medresesinde 4 No.lu Tepebaşında Meşrutiyet caddesinde 18 No.lu dükkân 360 Galatada Fermeneciler sokağında 15-165,, —— Karaköy caddesinde ” tiklâl caddesinde 194 No.lu dükkân — 240 Cağaloğlanda Lala Hayrettin mahallesinde 5 No.lu kirası 10No.lu dükkan 120 9 - BROŞ e VO 13.50 128 9,66 144 10,70 4 1500 112,50 No.lu dükkân 840 63 18 300 22,50 odası 24 1,86 27 - 300 22,50 6-8 , 5 5F10BU S1 Yukarıda semti senelik muhammen kirası ve muvakkat teminatı yazılı olan mahaller ayrı ayrı 937 veya 938-939 seneleri Mayıs sonune kadar kiraya verilmek üzere açık arttırmaya konulmuşur. Şartname - leri Levazım Müdürlüğünde görülür. Arttırmaya girmek isteyenler hizalarında gösterilen muvakkat teminat makbuz veya mektubiyle beraber 22/Mayıs/936 Cuma günü saat 15 de Daimi encümende | bulunmalıdır. “B.,, “24T0,