26 Mayıs 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

26 Mayıs 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

:10 Sayfa OLUMMANGASI “ Son Posta ,, nın tefrikası: 9i Yazan A, R. Cemil zencirlerini sürükleye sürükleye bir köşeye wğhvchşü halde, bir türlü gözlerini açamiyordu. — Birdenbire Cemilin tüyleri ürper-| Nihayet, son bir gayret göstermiş; “mişti. Kalbinden kopan bir ıstırap ile: İgüçlükle kalkıp oturabilmişti. — Bir sene... Aman Allahım... Ben| Başı ateşler içinde idi. Sanki bir — burada.. bu zincirler altında bu kadar|cendereden geçmiş gibi, vücudünün Uzun zamanlar mı geçireceğim. her tarafında ağrılar ve sızılar hisset- — Diye inlemişti. lmişti. Gözlerini, karşısındaki kır ve Şu ande hiç bir insan kalbi, hiç bir|kıvırcık sakallı adamın çukur gözle- insan vicdanı; esaretin acısını Cemil|rine dikmiş; — kadar hissetmemişti.'Eğer şu dakikada| —. Henüz acıkmadım. Hiç bir şey — Cemile ölümü teklif etselerdi; hiç şüp- | yemek istemiyorum. — hesiz ki daha büyük bir memnuniyetle Diyebilmişti. — kabul edecekti. O kır ve kıvırcık sakallı adam, ya- B . _Re'.’v son çekiç darbesini de — indir-| ,,, çömelmişti. Onun da boynundan d'k"“_l_"’n"' ayağa kalkmış; bir lâle ile sarkan uzun bir zincir; si- — Tamam. » : ei ğ Dis bağrmaşı ladeklr l :'ııh bir yılan gibi yanına çöreklenmiş- cini fırlatmış bir kögeye atmıştı. Ve sonra; bodrumun sağ tarafında- ki küçük bir kapının kilidini açmış; Cemile içerisini göstererek: — Sen de geç bakalım. —— Diye homurdanmıştı. b * “Diye söyleniyordu. — Canim, nasıl acıkmaz — olursun. Buraya geleli kırk sekiz saati geçti. Ne 'bir lokma bir şey yedin. Ne de bir yu- dum su içtin... Anlaşılıyor ki; çok u- zak bir yerden geliyorsun, Fena halde yorgunsun. 3 Cemil, kırk sekiz saat zamanını fa- Evvelâ, bir zincir şakırdamıştı. Ce-| ), ,,, lıılî'ı uyku ile geçirdiğine hayret mil, ayağını pek güçlükle ileri doj etmişti... Kendisine acıdığı aşikâr olan — atmıştı. Bir ucu boynunda, bir ucu da hu adama karşı nezaketsizlik göstermiş — gağ ayağının bileğinde olan bu kalin| gİmamak için cevap vermişti: zincirin ağırlığı otuz okka vardı. — Hayır.. Uzaktan gelmedim. Yor- Ckml, Hai ağırlık ölumda tkell yörü- İ guri'da değilima, yeceğini şaşırmıştı. — O halde, istırabın çok büyük, Yamlıların biri; Cemil buna cevap vermemiş, derin — — Sağ elinle zinciri tut. Biraz yu-|derin içini çekmişti... O adam, sözüne — karı kaldır, ağırlığın hepsi, ayağına|devam etmişti: binmesin yoksa yürüyemezsin, — Ne yaparsın, delikanlı?.. Buraya Diye bağırmıştı. düştükten sonra, artık her şeye taham- Başka bir Yamlı, bu sözleri söyle-|mül etmekten başka çare yoktur... yene kızarak: Baksana benim halime. Ben, buraya geldiğim zaman ancak yirmi iki yaşın- da bir delikanlı idim. Bugün, artık ya- şimi kaybettim. Aradan kaç sene geç- tiğini bilmiyorum. Fakat her gün saç- larımın ve sakallarımın biraz daha faz- la ağardığını görüyorum. Bu sözler, Cemilin kalbine dehşet vermişti. Karşısındaki adam, hiç şüp- hesiz ki, elli yaşından fazla idi. Demek k — Nasraniye yardım mı ediyorsun. — Nasıl isterse öyle yürüsün. Diye homurdanmıştı. Cemil, sağ elile zenciri kavramıştı. Ve sonra, daha az güçlükle yürümeye — başlamıştı. Zincirlerini şakırdata şakırdata, re- isin açtığı kapıdan içeri girmişti. Bu- rası, geniğ ve uzun bir bodrumdan iba- Tetti. Cemil; içeri girdiği zaman, kulağı- “na bir çok zincir sesleri gelmişti. Bir — anda merak ile etrafına göz gezdirmiş; y — Ne ise,, Burada yalmız değilim. Demişti. Arkasındaki demir kapı, büyük bir gürültü ile kapanıvermişti. lerin çıkması mümkün değildi. Cemil, avuçlarını yere dayamış, ba- şını bu adama doğru uzatmış., Artık onunla konuşmıya başlamıştı: — Sen kimsin?.. — Ben, Beni Süfyan kabilesi reisi, Şeyh Abâlin oğluyum. Adıma, Râşit O zaman her taraftan kımıldayan | derler. bir takım gölgeler, ona doğru ilerile-| —— Bir esnasında esir mi edil - — mişti. Zincir şakırtıları arasında, kar-| gin>.. a H A ma karışık bir takım sözler yükselmiş-| —— pp v pe Mi — nt C : — Evet ...Bu, şimdi imamlık da- — Geçmiş olsun. — İnşaallah, tez zamanda hep bir- — den halâs oluruz. — Hangi kabiledensin? vasında bulunan İmam Yahyanın ba - bası, Hamideddinin ilk imam olduğu zaman babam ona isyan etmişti. Fa « e in kat bu isyanda uzun müddet devam e- T m" SÜLDeİ içee dememişti. O da, diğer kabileler gibi b a imama itaat göstermişti... İmam, - Ko v L bamın bu itastini kabul - etmek icin K £ .H -| kendisin: ine istemişti. B ae sekilmişi orara Na l A bebam'da:beni göndermişti:.: Gel zaman, git zaman.. Aradan seneler geçti. İmam Hamideddin — vefat etti. Oğlu İmam Yahya, Nâsır Mebhüt ile birleşti. İmamlık davasına girişti. Bir çol: kabilelere imamlığını zorla kabul ettirdi. Bu arada iddiasını babama da kabul ettirmek için beni Nâsır Meb - hüta teslim etti. Burada gördüğün bir |kaç arkadaşımla buraya gönderdi. — Baban, Yahyanın imamlığını tas- dik etti mi?.. — Eğer etmeseydi, derhal benim kafamı keserlerdi. * Büyük felâketler, insana daima bir ’nğııhk ve uyku verir. Dımağ, uzun zaman bu ağırlığın verdiği tazyik al- — tında ezilir ve erir. Cemil de, oraya yığılıp - kaldıktan — sonra, saatlarca zamanını Âdeta hissiz * ve idraksiz bir halde geçirmişti. Sanki, günlerce ve gecelerce uykudan mah- — rum kalmış gibi, kendini derin bir uy- — kuya terketmişti. — Aradan kaç saat geçmişti?.. O, bunu bilmiyordu. Yalnız kulağının dibinde, munis ve yumuşak bir ses hissediyor- | — Cemil, sabredemedi. Kalbinde duy- Odu. Bu ses: duğu nefreti gösteren yüksek bir ses- — Delikanlı!.. Heyy - delikanlı!...'le söylendi: — Kalk, artık... O kadar fazla uyudun ki| — Fakat, bu.. Bir zulum.. Bir vah- bu yemek vaktini de geçirirsen, açlık- şettir. “tan hastalanacaksın, Raşit, etrafına göz gezdirdi: — Diyordu. — Biraz yavaş söyle. — Cemil, kendini o kadar - zorladığı » (Arkası var) ğ İBfa Zi Ri ee BEDd ı BULMACA ki burası öyle bir uçurum idi ki, düşen- SON POSTA hur bir paşa, anlam. 3 — Amerikada meş- hur bir şelâle, köpek. 4 — Recaizade Ek- remin oğlunun soy adı, beygir. 5 — Pirinç- ten yapılan toz, üçüncü şahıs. 6 — Zaman, meh. 7 — Oltanın ucuna taktığımız, Ka- radenizde bir şehir. 6 — Memleket, sa « mnmaktan emri hazır. 9 — Birini çağırır- ken bağırırız, anlaşma. 10 — Mefulüfih, yemek. 11 — Bir balık, bakire. Yukarıdan aşağıya: | — Çıkınca yaşamayız, çocukların aya verdikleri isim. 2 — İbadet eden, soru &- datı, yemekten emri hazır. 3 — Hanım, nota. 4 — Üyelik, tâki. 5 —Kucak, san. 6 — Göz, çanak. 7 — Habeş reislerine verilen isim, isimler. B — Cinas, ayağımı zan altı. 9 — (Sız) manasına gelir, şerik. 10 — Heykel, bir erkek ismi. 11 — Lez- zet, çocukların en güzel eğlencesi, çok de- ğil. * Dünkü bulmacanın halli: Soldan sağa: | — Pastane. 2 — Ad. 3 — Ruhiyat, kal. 4 — Ana, elema. $ — Roz, aha, 6 — Irmak. 7 — Yummak, ©. 8& — Az, ayık, il. 9 — Mayna, as 10 — Aka, koruma. V — Nar, Vasil, Yukarıdan aşağıya: | — Para, yama, 2 — Acun, uzak. 3 — Harim, yak. 4 — Orman. 5 — Asya, mmaya. 6 — Rahat. 7 — İste, ov. B — Lâ, ara, 9 — İafahan, sua, 10 — Âmâ, mi. V — Çile, kul, al. . Soldan sağat | — Bedava tarafından, bütün dünya. 2 — Ozmanlı tarihinde isyanlarile meş - İSTANBUL 18: Hafif musiki (plâk), 19: Haberler, 19,15: Muhtelif plâklar ve ses musikisi, 20: Keman solo: Bayan Pakize İzzet Ne« zih tarafından (piyano refakatile), 20,30: Stüdyo orkestraları, 21,30: Son haberler. ANKARA 12,30: Plâk yayımı ve ajans haberleri, 19,30: Klâsik plâk yayımı, 19,50: Doktor konuşuyor, 20,10: Karpiç gehir lokanta- sından nakil, 20,30: Ajans haberleri, 20,40: Karpiç şehir lokantasından nakil, BÜKREŞ 18: Plâk, 20: Piyano konseri, 21,15: List'in eserlerinden konser, 22,45: Şarkılı orkestra, 23,30; Plâk, 23,45: Almanca, fransızca haberler, BUDAPEŞTE | 18,30; Çingene musikisi, 20; Piyano Iıa.ı.uı. şarkı, 20,30: Caruso adlı skeç; Bu Akşamki Program 21,30: Radyo salon orkestran, — 23,30: Dans plâkları, 24,30: Keman koönseri, VARŞOVA 16,0: Salon trlosu, 17: — Mühtelif, IZ.15: Klâsik dans plâkları, — şarkılar, 18,15: Piyano konseri — 18,55: Dans, 19,30: Muhtelil, 21: Monoloğ. - 21,10: Senfonik konser, 23,30: Plâk, 24,05; Dans. PRAG 18,20: Virtüöz keman kompozisyonla - n, 18,50: Plâk, 19,10: Örkestea konseri haberler, Senfonik musikisi, 19,45: —Almanca 20,10: Dans musikisi, 21,05: konser, 23,15: Plâk. MOSKOVA 19,45: Rus musikisi, 20: Konser nakli, 22: Muhtelif dillerle neşriyat. BELGRAT 20,30: Milli neşriyat, 20.50: Opera ar- tistleri tarafından könser, 21,30: Konfe Tans, 21,50: Radyo Plâk. orkestrası, — 23,30: 27 Mayıs Çarşamba İSTANBUL 18: Sahne — musikisi, 19: Haberler, 19,15: Muhtelif plâklar veya retrananis - sion, 20: Dans müusikisi (Amatör sanat « kârlar tarafından) Müfit Hasan idaresinde, 20,30: Stüdyo orkestraları, 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadola ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile - cektir. «|ölümüne kani idi. rını gözlerimle gördüm. Garip değil YUSUF İZZEDDİN Öldü mü, öldürüldü mü? Yazan: Ziya Şakir B —— [mi. bana karşı bile daha hâlâ onun in- Birinciden daha katil olan bu ikinci | “atından bahsediyorlar. zehirden alınan netice mükemmeldi. H Bu hususta her gün malümat alan| .. k i hönlemekte £ Vahdeddin; kazanılan bu muvaffaki- Y M yetten dolayı büyük bir memnuniyet —-—Bıbamı oldürenlu, ondan korku- hissetmekte idi... Fakat, onun için bu| Yorlardı. Milletin kendisini ne derece da kâfi değildi. Esrar ve kokainden |d€ #evdiğini biliyorlar; kendisi —nasıl başka, üçüncü bir zehir daha elzemdi. | ZOrla hal' edildi ise, yine zorla ' tekrar Öyle bir zehir ki, bunlardan daha mü-|*ahta çıkarılacağını tahmin eyliyorlar- onar; dülük kas't, daba takaiğieür olakl! dı..'._ Babam, -Ehnıun&ı ümidini Nihayet, buna da müracaat edilmiş -| Kat'iyen kesmemiş; hem Topkapı sa- Üi . Telkimi rayında, hem de Fer'iye sarayında bana Telkin, zaten yapılıyordu. Fakat kıçdnl'ı_ k bundan sonra, daha esaslı mevzular ü- —OEİW Yuı:ıfl.. H*IM ERS İ zerinde daha kuvvetle yapılacak; bir Şız..ııç beq AEaDİya lk beri üı ıl.k' taraftan esrar ve kokainle. yıpratılan u!ı__ı._ııdıph senol Z h l. veliahtın sinirleri ve dimağı, diğer ta- Deliliği, .nuıl olay, bir !ıııhıı A raftan da zehirden daha acı ve mües -| YTecektir. O BoĞ a ö sir olan sözlerle biran evvel harap edil- | ""!Z bu edâniyi tepeleyecek - ve bizi miş olacaktı. Veliahtın nahif ve na- yine makamımıza getirecektir. rin vücudu, hiç şüphesiz ki bu üç bü - * Saltanattan — ümidini yük ve müessir zehire dayanamıyacak., ir adam, niçin intihar et- Artık müvazenesizlikler başlıyacak; akıl kabul eder mi?., veliaht halk arasında kendini idareye| — İşte bunun içindir ki; eski mabeyin- müktedir olamıyacak... Ondan son -|ci Fahri Beyin her saraya gelişinde, Yü veliaht ile aralarında bu bahis açılıyor; Yusuf İzzeddin Efendinin mahvına | biribirlerini ikna etmek için uzun mü- çalışanlar, bu cümleyi ikmal edemiyor-|nakaşalar cereyan ediyordu. * lardı. Bu hain, korkak ve habis ruhlar; | Başağa Beşir ağa, bir taraftan bu artık ondan sonrasını, talih ve tesadü-|münakaşaları körükleyecek zeminler fe terkediyorlardı. hazırlarken; diğer taraftan başka fır- Veliahta ilk telkin, babasının ölümi- | satlar da kaçırılmıyordu le başlamıştı... Sultan Azizin mabe -| — Gazeteler, (veliahdı sani, Vahdeddin yincilerinden olup, onun vefatı esna-|Efendi) den sık sık bahsediyorlar; sında Fer'iye sarayında bulunan ve|bilhassa onun hamiyetinden, askeri sonra Abdülhamit tarafından nefyo - |ianelere yaptığı muavenetlerden dem lunan (Fahri Bey) Vahdeddin Efen-| vuruyorlardı. di tarafından bilvasıta teşvik edilmiş; | — Vahdeddin, - bilhassa Talât Beyle — Sultan Aziz, kendi velinimeti -| Yaptığı Beykoz mülâkatının verdiği dir. Yusuf İzzeddin Efendi de, az çok |bir cesaretle - isminin ve ünvanının cinnet eseri göstermektedir. Pederinin |etrafında bir velvele koparmak — iste- ölümü hatırlatılıp ta efendiye bazı na-|Mişti. Bunun için de büyük bir kur- sihatlar verilirse, belki bu marazın ö -|nazlık etmişti. Hasılâtı ile nüne geçilebilir. deki askerlere (hediyei şitalye) alın- Denilmişti. mak maksadile muazzam bir konser Fahri Bey, zaten arada sırada cski|tertip ettirmişti... efendisinin oğlu Yusuf İzzeddin Efen-| yük afişler yapıştırılıyor; İstanbulun diyi ziyarete giderdi. Vahdeddin tara -| dört köşesine binlerce ilân dağıtılıyor- fından bu haberin gönderilmesini mü- |du. Ve bunların hepsinde de; teakip bu zi: erini sıklaştırmış; ve| — (Veliahtı sani deyletlü, necabetlâ her gidişte de Sultan Azizin ölümün -| Vahdeddin Efendi hazretlerinin) den bahsetmiye başlamıştı. (Himayei necibaneleri altnda..) Zavallı Fahri Bey, hiç farkında ol -| Kelimeleri göze çarpıyordu. madığı halde, Yüyük bir şerre âlet olu-| — Bu ilânlardan bir kaç tanesi Beşir yor; güya veliahta nasihat vermek |ağa vasıtasile derhal Yusuf İzzeddin için: Efendiye getirilmiş, gösterilmişti: — Ah aslanım, bu sinir illetine müp- telâ olanlar, kendilerini saat gibi kul-|nazlığına, Milletin gözüne ne suretle lanmalıdırlar... Merhum efendim, dağ- | girmeye çalışıyor. lar gibi adamdı. Bâzularının kuvveti -| — Denilmişti. ne, benim diyen pehlivanlar dayana - Z| üvü muvaf- mazdi. .« Kakat beltinden sonra düü -( yila Ha a Eydiak. ne düşüne bir kara sevdaya müptelâ d" Yokta'hiç öfeüdünü glll ol L AKaz yi b Kanete ni eei lf ve mütedeyyin bir zat, hiç kollarının d S damarlarını makasla keser; intihar gibi aklen ve şer'an mezmum chn_hiı Hi'li irtikâp eder mi idi?.. Siz bana, efen - dimin yadigârısınız. Ayaklarınızı öpe- rek istirham ederim; zinhar bu dün - yanın kasavetini çekmeyin. Bir an bi- le düşünmeyin. Ayni zamanda Yusuf İzzeddin Efen- Paşa kendisine şu sözleri söylemişti: — Ben kimsenin hizmet ve hamiye- tine mani olmak istemiyorum. Ancak, Diyordu. Daniİ | Bu sözler; veliahte çok garip geli -| kendilerini ıe!ıllın ed:mlı zorla mille- yordu. tin göaünı. girmek isteyen gehzadele- Veliaht, babasının intiharına değil, |rin bu gibi hareketlerine mani olmak lâzımgeldiğini ihtar ediyorum. Şunun Netekim biraderi Ş ; bunun kesesine müracaat etmekle ha: Abdülmecit Efendi de arasında büyü- e N düğü eski saraylılardan işittiği bir çok |miyet gösterilmiş olmaz. Hamiyetli şeylere Binaen, o da ayni kanaati bes-|adam ona derler ki, evvelâ kendisi şah* lemekte idi. sen fedakârlık gösterir... Ben, geçen” Yusuf İzzeddin Efendi, kendisile |lerde Tophanenin altındaki altmış dük- mahremiyet kesbetmiş olan bazı zeva- ta ve bilhassa saray kadınlarının en münevverlerinden olan (Dördüncü ka- dın)ına bunlardan bir çok defalar bah- setmiş; — Babamı öldüşenlerin kaçıştıkla- günden itibaren de her ay Hilll'ıhınf' te üç yüz lira teberrü etmeyi taahhilt iyeceğim Bi miy n n — Bakın aslanım, şu Efendinin kur- — kânımı, orduya hediye etmiştim. Bu: ediyorum. Fakat bir daha, Vıhdı&îi" 4 Efendinin böyle şarlatanlıklarımı gör t

Bu sayıdan diğer sayfalar: