26 Mayıs 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

26 Mayıs 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bu sizin kendi kabahatınızdır, zira dişlerinizi Ihmal etdiniz, burlara iyi bakmadınız, halbuki bundan daha kolay bir şey yoktur, zira bu İhtiyacı temin edecek bir PERLODENT en iyh diş macunu vardır. — L İ İğse ve deşlerise » Radodeni - diç #s0üzTNA YEE ağer ve düşlere olam ikliyasınsıt İMkAN elan âl: vroşr İreae ga . Emlâk ve ğyhm Bankası ilânları Taksitle Satılık Emlâk Depozito Lira 4 Sarıyerde Reşit Bey ve Hüseyin efendi sokaklarında — 460 c 1,3, 5, 5/1 No bahçeli iki kısımdan mürekkep ev 1L Beyoğlunda Bedreddin mahallesinde Orta Şimal s0- — 400 kağında eski 5 yeni 2 No. lı ev harüsir d Y'L."İl tafsilâtı yazılı iki ev bedellerinin birinci taksiti peşin ve R n üç taksiti 9ç9) faize tabi olmak üzere üç uıgede n üç mü- SAVİ kısımda ve şu suretle tamamları dört müsavi l_ıkıme ödenmek Hartile ve açık arttırma ile satılmak üzere artlırmağa lıo.nıılıııu,tı:.. Lkıe'i 29 mayıs 1936 tarihine tesadüf eden Cuma günü saat oıbo- 'Demizde yapılacaktır. İsteklilerin tayin olunan gün ve saatta şul Satılık Ev % Mevkü ve nev'i Depozito: l;l;ı KA Heybeliada'da Şadiye sokağında 2 No. lu ev İ Yukarda tafsilâtı yazılı ev peşin para ile ııhlıulf ve 3 Haziran 1936 tarihine tesadüf eden Çarşamba günü saat onda ihalesi yapılmak közre açık arttırmıya konulmuştur. İsteklilerin tafsilât almak t Ygün, arttırmıya girmek için de tayin olunan gün ve saatte Şul * Müracaatları. (357) Mühendis Aranıyor ."hisdrlar Umum Müdürlüğünden: Üzere itarlar İdaresi Merkez ve mülhakat teşkilâtında çalıştırılmak Müj is ve fen memuru ahnacaktır. ——— Kd 1—Makine, maden ve nafia mühendisi olmak üzere dis alınacaktır. z*mipı..ı. diplomalı mühendis .ıınııırı Z Askerliklerini ifa etmiş bulunmaları. TeT ; "*M'“'uı ol::ll:i.;mı.: için :lıııı gelen evsaf ve vesaiki haiz bulun- , Maları şarttır. — xm'm“l'lın: 4 IXN'“' Fen mektebinden veya buna muadil A 2 :i":;'l mezun olmak. — Âskerliğini yapmış bulunmak. — r 3 —Asgert öç söme tapaat ve'çu “ işlerinde. tecrübe — görmüş oluak Şarttır. ; lı.:ı:"'""—"hn Mühendislere tecrübelerine ve tayin tnda, $ö”€ 150-250 lira arasında ve fen memurlarına Taieet verilecektir. birlikge yi? nihayet 5/6/936 Ömeç v Pizzat, bu kat'iyyen mümkür F Mevki ve nev'i F " 81 | dokuz mühen- wrupa fen mekte- edilecekleri ma- 100-150 lira ara- mrihine kadar bir istida ve vesikaları ile 5 : olmadığı takdirde yazı ile Galata Abit hanı ücüncü katta İnhisarlar Umum Müdürlüğü hususi ka- v Mıüiüemnni;umıt etmeleri lâzımdır. (2700) (353) | SON POSTA NiçiN?Nakıl ? Saat beş çayı nasıl âdet oldu? İngiltereden bütün medeni memleket- lere yayılan bir âdet vardır! Öğleden son- ra saat beşte çay içmek ve çayla beraber pisküi veya pasta yemek. Hattâ bir çok- ları bunu İngilizce kelimelerle söylerler ve aFeive O'clock tean derler. Bu &âdetin men'şei İngiltere midir? Çay İngiltereye ancak 1661 senesinde Bunu o zaman - İ kimin ereye bilinmiyor. Bütün' bilinen bu ad: min şarkta uzün yıllar yaşamış — olduğu, ve çayı İngil diğidir. İngilizler ilk önce ç rilen — bir nevi olduğuna — inanmışlar, evvelâ İngiliz asilzadeleri, daha sonta İngiliz milleti buna alışmışlardır. — Hulâsa muhakkak ölan bir nokta çay içmek âde- başladığıdır. Fakat saat beş çayının biz İngiliz âdeti olduğu da şüp- be götürmez. Bu Çayı saat beşte içmeklen maksat mektepten dönen çocuklara bir şey yedir- mek, yetişen çocukları wile dostlariyle ta- niştirmak, eve giren yeni bir gelini aile mu- bitine takdim etmek, ya bir dostu izaz et- mek vesairedir. Saat beş çayı tanışmayanları birbirine tanıtmağa vesile teşkil ettiği için dostluk dairesini genişleten güzel bir âdettir. Bir içki masamı etrafında toplanıp dost- ça görüşmek bir çok iptidai kabileler ara- sında görülmektedir. Ardranlar, Seminel- ler bu şekilde hareket ederler. Japonlar çay ziyafetlerine çok eheme miyet verirler ve çaya gelecek dostların şerefine evlerini süslerler, kadın misafirle- re birer hatıra olmak üzere küçücük şem- siyeler hediye ederler. Lehliler yeni yaptıkları bir trene aTor. ido treniy adını verdiler. Diyes:| motörü ile hareket eden bu tren, demiryolu üze- rinde giden trenlerin en sür'atlisi —sayılı- yor, çünkü saatte 170 kilometre yapıyor. 'Tren bu kadar sür'atle hareket ettiği hal- de yolcular hiç bir sarsıntı duymamakta, ve seyahatlerini mükemmel şartlar içinde yapmaktadırlar. Bu tren Almanların Hamburg ile Ber- Hin arasında işleyen ve uçak treni adı veri- len trenden daha sür'atlidir. köpriı' altında Bir saat (Baştarafı 7 inci sayfada — Senin kaydın yok mu handa? — Ne gezer. İşler kötü. Açık söyliye- İyim 7 aydır bir papeli bir arada görme- dim. Bu sözü çok ahbapça söylemişti. O ka- /dar ki ne merhamet istiyordu ne de para, “ — Nerde yatıyorsun? diye sordum. Başını kaldırdı. İskelenin üstünü örten saçların köprü kaldırımına doğru uzanan kasmını gösterdi: — İşte orada. Orası rahattır. Yağmur /Tutmaz. Biraz ot bir iki de örtünacek bul- dun mu bak keyfine. Fakat bu sabah çöp- güler otları süpürmüşler. Akşama biraz ot ister. — Nerden alacaksın? — Para ile... Yüz paralık ot işimi gö: — Aşağı yukarı günde ne kazanıyor- sun? — — Belli olmaz ki. İşte üç gündür işler durgun sana allah inandırsın. Her gün beş kuruş kazandım. Yanm okka ekmek... Günde yarım okka, Ona da bin bereket. Üç günde 15 kurus... K.T. Kesilen el?.. Karayelden esen rüzgür onları engin -| başkalarile bir tulmağa mecbur olmuşlar. lete sürüklüyordu. Kırlan — kürekler parçalanan yelkenler gittikçe çoğalıyordu. Bütün korsanlar, içinde bulundukları kü- çük teknenin netedeyse sulara gömülece- ğini ve hiç birinin kurtulamıyacağını sa - nıyorlardı. Eğer gemi bu azgın denize, bu dağ gibi dalgalara dayanabilirse —iki üç gün sonra Trablus kıyılarına — düşecekler, karaya çıkabileceklerdi. O zamana kadar ve geminin hiç bir işe yaramıyacak hale ge- leceği şüphesizdi. Fakat hiç olmazsa cane larını kurtarabilirlerdi. Üçüncü gün rüzgâr diner gibi öldu. Kıyılara yakın idiler. Caler reis güvertede dolaşarak levent- lere kumandalar veriyor, küreklerle yelken ve ipleri düzene koymakla, topları temiz- letmekle uğraşıyordu. Lâkin bu durgunluk çok sürmedi ve ak- şama doğru pek uzakta ve bir sis halinde tepeler göründüğü' sirada “orlalık 'birden * bire yeniden karardı ve karıştı, deniz kö - pürdü, dalgalar büyüdü. Küçük Türk gö- misi üç gündenberi ceviz kahuğu gibi türüklenerek geldiği yerlere doğru gerisin şekilde kullanmağa karar vermişti. kadar bir peksimet düşüyordu. Bir bar « dak ta su... ran olmadı. tün sarmlan sinirler gerilmöye başladi. geriye sürüklenmeğe başladı. Kürekçilerin karbaçlanması, leventlerin didinmeleri, yelken kullanmak için har - canan emekler boşa gidiyordu. Üstelik bu manevralar arasında geminin zaten hır - palanmış olan teknesinin albora olması da hesapta vardı. Gece bastırdı ve gene daha azgın bir deniz üstünde alabildiklerine sürüklenmeğe başladılar. Gemide su bitiyor, erzak bitiyordu. Caler teis bunu anlar anlamaz kilerci Burunsuz Mustalayı çağırmış, bir hesap ya- parak su ile erzakı daha bir halta yetecek Bu hesapça günde adam başına el ayası Birinci gün öyle * İkinci ve üçüncü günlerde de seş çıka - Fakat dördüncü gün fırtmadan büsbü - Beşinci gün fırtına hafifledi amma, ka- diı. — Reis, kilerden peksimet çalarken yar kaladık. Ben bir aralık ayrılmıştım da... Şöyle bir kaç adım öteye... Bunları burunsuz Mustafa söylemişti. Diğerleri tasdik ettiler. Aradılar ve koynunda da üç dört pek- simet buldular. Koca Zeynel başını eğmişti. Cevap ver. miyordu. Hırsizlık... Harsizlık hal.. Rcis sordu: — Bunu ne diye yaptın? — Açlıktan ölüyordum. Şeytana uy « dum. — Bana neden söylemedin? Hırsızlığın cezası elinin kesilmesiydi. — Hangi elinle çaldın? Kaca Zeynel hiç başını kaldırmadan sağ elini uzattı. Güverteye çıkardılar. Reis sordu: — Bir diyeceğin var m? — Yok... — Bu cezayı haksız buluyorsan söylet.. — Haklıdır. Ben fenalık yaptım. Ceza- mu görmeliyim. Koca Zeynel çok pişman görünüyordu. O anda ölmek onun için belki daha ağır değildi. Cafer veis: — Sana acıyorum. Yazık olacak! Dedi. Leventler toplanmışlardı. Homurdanı « yorlardı: — Kesilsint,, Cezasını görsün! Biz de açız... Biz de insan değil miyiz? Diyenler vardı. Halbuki Cafer teis onlara danıştıktan ve razı ettikten sonra Koca Zeyneli ba- fışlamayı, hiç olmazsa başka bir ceza ver. mek, meselâ elli sopa vurdurmak istiyon du. Koca Zeynel homurdanan leventiled göyle baştan başa süzdü, dudak büktü. Sonra belindeki kılıcı çekti. Sol elini aldı. Sağ elini de ileriye uzattı. Yalın kılıç, karanlıkta bir şimşek parıl- Yazan: Kadircan Kaflı va görünmedi. tük? geçerek Fas sultanına yardıma gidenler - den bir levent böyle söylemişti. Sonsuz bir deniz... Susuzluk ve açlık... kasarası altındaki daracık koridorda — bir haykırış duyuldu. raltıya doğru koştu ve onu yakaladı: uğrasıyordu. Fakat Mustafanın sesini du -< yan bir kaç levent daha yetişmişlerdi. Bun- lar iriyatı berifi yakalamışlar, elinde de iki peksimet bulmuşlardı. küçük bir kandil vardı. Bu solgun aydın« lıkta Cafer reisin önüne getirilen adamın yüzü hemen belirdi v luğile tanınmıştı. Bir türlü doymak bil - imezdi ve bunun içindir ki ona iki adam ,payı verirlerdi. Fakat son günlerde onu da MK Sille ee BC b tısı gibi havaya kalktı. Gene ayni parıltı —— — ve hızla aşağı indiği zaman Koca Zeynelin —— gelikten yapılmış kadar zorlu olan eli bilesr — ginden kesilmiş, yere düşmüştü. Oluk gilbi akan kızıl kanlar güverteyi slatıyordu. Her taraf alabildiğine denizdi. — Acaba Cebelüttarıktan dışarı mı düş- Vaktile Turgut reisle beraber bu boğazı Kaca Zeynel kesik kolunu kırmızı ku * gağile sardı. Hayretle ona bakanlara hiç aldırmadan yerdeki kesik eli de denize fırlattı. Homurtuları kesilen leventlerin bakış - Tarı önünde ambara doğru yürüdü. Ondan sonra gene yıllarca leventlik yap- tı. Ne zaman bunu hatırlatsalar şöyle dere di: — Kesik kolumdan değil, yaptığım ape tallıktan utanıyorum. Mademki çalacak « san be herif, hiç olmazsa sol elinle çal!... Karanlık bir gece,.. Durgun bir hava... Gecenin 1ssiz karanlığında geminin kıç — Kim 0? Ne arıyon burada?.. Ses veren yoktu. Burunsuz Mustafa ka- — Kimsin sen? Bu iri yarı bir adamdı. Râlâ kaçmağa — Bir hırsaz... Yeni Hayat — Bu haftalık mec — ğeın'ıölürehn--- muanın İ4 inci sayısı renkli ve güzel — Reisel.. bir kapakla 44 sayfa olarak çıktı. Bu sayıda bir çok alâkalı yazılardan haşka 50 ye yakın tesim,karikatörler, kadı - na, modaya dair yazı ve resimler, eski hokkabazlarla ve üniversi! lerinden biriyle yapılan iki vardır . Çocuk — Çocuk Esirgeme Kuru - mu tarafından çıkarılan bu mecmua - mnf)inc_ııım nti Reisin kamarasında bezir yağile dolu Cafer reis: — Koca Zeynell,. Sen hal.. Diye yerinde doğruldu. Koca Zeynel leveniler arasında obur -« profesör- reportaj Nai

Bu sayıdan diğer sayfalar: