31 Mayıs 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA — Oo akşam erkenden R ÇÖMT ASAT LUMMANGASI i “ Son Posta ,, nın tefrikası: 95 ü — Koca evi şarkılarile çınlatan Meliha Yazan A. R. odasına çekilmişti - Diye derin bir nefes aldilar. | « Meliha, Seyit İbrahimden daha çok © Mustarıp olmakla beraber; sükün, iti- — dal ve iradesine daha ziyade hakimdi. — Dirseklerini dizlerine ve çenesini de ; avuçlarının içine dayayarak başını Sa- — lihe çevirdi: — Meseleyi adamakıllı anlıyalım. | Salih, şimdi vak'a nasıl oldu ise, bize — sıirasile anlat. İ Dedi. : Ö Salih, Melihaya biraz daha yaklaş- O bi Seyit Tâhanın köyünde cereyan e- NĞ den hâdisatı, birer birer anlattı. Nihayet söz, Cemilin Abdülbari ile kaleye gittiktikten sonraki kısmına rr_.geldi. Salih, onu da şöylece hikâye etti. - — Efendi, bana çantasını teslim et- miş.. Eğer ben, bir haftaya kadar dön- — Mmezsem; bu çantayı götür, Seyit İbra- — him Efendiye ver ; demişit. Ve sonra — da, Abdülbari ile çıkıp gitmişti... Fa- A Eat şeytan, benim aklıma bin türlü — şeyler getirmisti. Aradan üç dört saat — geçer geçmez kaleden Nâsır Mebhütun — gekiz on adamı geldi. Bunlar, doğruca © bizim eve girdiler. Her tarafı aradılar. — nihayet çantayı buldular. Ben verme- O mek istedim. Hattâ çantayı vermemek O igin ölümü bile ihtiyar edecektim. Fa- | kat bu kadar kalabalığa — mukave - Ü met edemedim. Ellerinden pek güç © kurtulabildim... Ve artık, efen - — dinin —başına gelen felâketi hisset - Miştim. Onu kurtarabilmek — için — kimseye görünmeden kaleye gittim. O PBir bahane ile içeri girmek istedim. — Burada da iki büyük tehlike geçirdim. “Artık, hiç bir şeye muktedir olamadan — avdet ederek, koşup meseleyi size ihbar -— etmeye karar verdim. Fakat talih, karşı- — ma, halazademi çıkardı. Aslen Yamlı — Olan bu genç, meğer altr aydanberi üc- — Tetle Nâsır Mebhütun maiyetine girmiş. —© zamandanberi de kalede muhafızlık — etmekte imiş. Hemen ona yalvardım, — yakardım. Paralar ve hediyeler adadım. — Efendinin ne olduğunu anlamak için İçeri yolladım. Eğer kafası kesilmişse, —© kesik kafayı buldurup, size koştura- — caktım.. Halbuki, halazademi geldi. Nâ- | — Bir Mebhüt, her nedense o Türkün ka- — fasını kesmemiş. Sedece zencire vur- — muş; dedi. Artık orada, bir dakika bile — durmadım. Geceyi, gündüze kattım. Doğruca buraya .... Meliha,; elile Salihe işaret etti: — Yeter, Salih... Teşekkür ederiz...| / Hadi sen git. Karnını doyur. istirahat et. Fakat bir yere kaybolma. Biz, seni tekrar çağırtırız. ğ - Dedi.” * — O gece Seyit İbrahimin evini derin — bir sükün istilâ etmişti. Günün her sa- - atinde koca evi neş'eli şarkılarla çınla- — tan Meliha, o akşam erkenden odasına - gekilmişti. Odasında ışık yakmamıştı. b Eneklerini pencereye dayamış; göz- Jderi, karşıdaki Cemilin odasının pen- — eerelerine dalmıştı. Bu pencereler, sım- — gsıkı kapanmıştı. Orada Cemilden değil; — ohun hayalinden bile eser kalmamıştı. Seyit İbrahim de gecesini üzüntü- | derle geçirmişti. Tam yoluna giren iş- lerin, 'böyle birdenbire bozuluvermesi, “onu çok müteessir etmişti. — Salih; genç ve cahil bir Cebelli ol- ,,İmakla beraber şimdi İbrahim Efendi “onun sözlerine hak veriyor! ae — Ah, Cemil.. Ne lüzumu vardı, — bu kadar fazla ve müfrit bir cür'et gös- — tgrmenin?.. — Diye söyleniyor. — — Kaç kere ben ona bu memleketin hususiyetlerinden.. Nâsır Mebhütun Cgizli ve müthiş kuvvetlerinden bah- settim.. Kaç kere onu zorla itidale sevk- ettim... İşte şimdi, yalnız kendi haya- “tını tehlikeye atmakla kalmadı. Bizim _; ı-îjeri de altüst edecek bir cereyan açtı. qı'mdı' onu oradan, Nâsır Mebüt'un " pençesinden nasıl çekip alacağız?. 'a D ef h. ui e LA A Diye düşünüyordu. Bu düşüncelerle sabahı güç etmiş - ti... Fakat Cemili kurtarabilmek için hiç bir şey düşünememiş, hiç bir şe- ye karar verememişti. Yapılacak şeyleri mağazasında ta - sarlamak için sokağa çıkmağa hazırla- nırken, içeri küçük bir cariye girdi: — YÂâ seydi.. Seyyide Meliha, sizin- le görüşmek istiyor, Dedi. Aradan bir kaç saniye geçtikten son- ra, Seyit İbrahimin odasına Meliha girdi. Kapıyı sımsıkı kapadıktan son - ra, Seyit İbrahime sediri göstererek: —Oturun, biraz konuşalım, Dedi. Meliha, gayet sâkin ve ciddi idi... Seyit İbrahim, şimdiye kadar onu, hiç bir zaman bu halde görmemişti. Onun için uysal bir çocuk —gibi önun sözlerine itaat etti. Sedirin kenarına o- turduktan sonra, gözlerini Melihanın gözlerine dikti, “Meliha, ayni sükün içinde: — Seyit İbrahim!., Ben, gidiyo - rum. Dedi... Seyit İbrahim birdenbire anlamadığı bu sözlere, yine birdenbire cevap veremedi. Gözlerini kırpmadan, Melihanın yüzüne bakmakta devam et- ti. Onun bu sükütu, Melihaya hayret vermişti: — Anlamadın mı, Seyit İbrahim?. Ben gidiyorum. Diye, sözlerini tekrar etti, Bu sözlerin azim ve kat'iyyeti kar- şısında kendini topliyan Seyıt İbrahim harekete geldi: — Nereye gidiyorsun, Meliha?.. Diye sorarken, sesi titremişti, — Nereye mi?.. Doğruca, Mebhütun kalesine... Seyit İbrahimin vücudu, bir anda buz keilmişti... Melihanın çıldırıp çıl- Nâfır dırmadığını anlamak için ona doğru. biraz daha eğildi. — Nereye?, Nâsır Mebhütun kalesi- ne mi?.. —E vet, —Orada ne yapacakın?. — Cemili kurtaracağım. — El. Sen, çıldırmışsın; Melihaf.. — Hayır... Aklıma, tamamile sahi- bim... Bütün gece düşündükten son- ra, buna karar verdim. Seyit İbrahimin hayret ve heyecanı artmıştı. Ve, Melihanın artık hakika- ten çıldırdığına hiç şüphesi kalmamış- ti... Ne söylyeceğini, ne cevap verece- ğini şaşırmıştı. Fakat Meliha, onun söz isöylemesine meydan bırakmamıştı: — Evet.. Bütün gece düşündüm, Bundan başka çare bulamadım...O za- vallı genç; hiç şüphesiz ki; ya Nâsır Mebhütun zindanlarında çürüyecek.. veyahutta kafası kesilip bir tarafa atı- hverecek... Buna, benim vicdanım ta- hammül etmiyor. (Arkası var) nhisarlar 150 top 750 top Yukarda cins ve mikdarları yazılı Kraliçe Mari ile Azize Mari F bir Transatlantik yaptı - nerek Atlas denizine hâkim olan ve ta ÂA- merikaya kadar giden Normand korsan - larının hâtırasından gelen bir ad koydular, ransızlar gemiye Normandiya dediler. Bu isim, At- las denizinde meydan okumak idi. İngilizler de bir Transatlantik yaptı - lar. Vaktile küçücük bir gemiye binerek Atlas denizini aşan ve Amerikayı keşfe « den Kristof Kolomb'un hâtırasından ge - len bir ad koydular: Kraliçe Mari dediler. Kristof Kolomb da Amerikaya «AÂzize Mari — Santa Mariya» gemisile gitmişti. Bu isim de, Atlas denizi hükümdarlığını i- lân etmek demektir. Bence Normandiya adı da, Kraliçe Mari adı da manalı ve güzeldir. Fakat şöhret ne kadar fani bir şeydir. Herkes muazzam Normandiyayı unuttu, Kraliçe Mari ile meşgul. z Atlas kraliçesi ilk seferine bu ayın 27 sinde çıktı. Bu yazımı karilerimin okuya- cağı gün belki de Amerikaya varmış ola- cak. Norman korsanının rekorunu — kırıp kırmadığını: öğrenmiş bulunacağız. Atlas kraliçesinin boyu posu ve hususiyetleri hak- kında bilgi edinmiyen kalmadı. Benim öl- çüme göre Nörmandiyaya ve Kraliçe Ma- riye tgemi» demek yanlıştır. Onlar deniz üstünde yüzen ultramodern birer şehirdir. Bunlarla seyahate çıkan bir yolcu, eğer is- terse denizin yüzünü görmeden AÂvrupa - dan ÂAmerikaya varabilir. Ve öyle sanırım ki bunların üzerinden denizi seyretmekle denize bakan her hangi bir muhteşem bi « nanın taraçasında bulunmak farksızdır. Bence bu ihtişam ve kudret, deniz yolcu- luğunun zevkini kaçırmaktadır. Büyük deniz yolculukları bir «Santa » gemisi otuz metre uzunluğunda idi. San - ta Mariyanın büyüklüğünde olup 1609 da İngiliz seyyahı Hudson'u şimali Amerikaya götürmüş olan Demi - Lune gemisi de 1909 da Amsterdamdan Nevyorka, bir posta vapurunun arka güvertesine koli ha- linde konularak yollanmıştı. Bugün Kraliçe Mari ile Amerikaya gi - den yolcular, hakiki bir Amerika yolcu - luğu yapmak isterlerse, «Santa — Mariya» yı «Kraliçe Mari» nin yıkanma havuzla - rında yüzdürerek içine binebilirler, Fakat "|Kraliçe Marinin kilerinde bulunan 10 ton şekerden, 35 ton taze etten, 24 ton seb- zeden ilh... istifade etmemek şartile. Feki büyük deniz yolculuklarında, o cesur gemiciler, erzakları tükenince yelkenlerin sırımını kaynatır, tahtaları rendeliyerek ta- laş yapar ve bunları yerlerdi. Reşad Ekrem Koçu ü U. Müdürlüğünden: 50000 tabaka Tampon sünger kâğıdı battal çizgili kâğıt I 3 «2» No, çizgili kâğıt kırtasiye pazarlıkla satın alınacaktır. Vermek istiyenlerin şartname ve nümuneleri görmek üzere her gün ve pa- zarlıkk fçin de 12/6/936 Cuma günü saat 14 de 9p 7,5 güvenme paralariy- le birlikte Kabataşta Levazım ve Mübayaat Şubesindeki Alım Komisyo - nuna müracaatları. «2905» w ** ğünden: İnhisarlar - İstanbul Başmü(iürl—i_iî Kasımpaşa ve Sirkeci tuz ambarlarına bir sene içerisinde gelecek ve ambar- lardan sevkedilecek tuzların nakliyesi şartnamesine göre 8/6/936 da saat 14 de pazarlıkla ihale edileceğinden isteklilerin gösterilen günde Beşmüdiri- yette müteşekkil Komisyonda bulunmaları. «2902 4ı— .| y e itdmz üsğ dkrm yi M dlek eeT « lar. Vaktile küçücük gemilerine bi- |' Mariya» ile yapılmalıdır: Kristof Kolombun | Mayıs 31 —— | YUSUF İZZEDDİN Öldü mü, ö!dü rüldü mü? Eski Osmanlı Veliahtı katledilmiştir. Yazan: Ziya Şakir S B0 e Yusuf İzzeddin Ziya Şakir 3 Aslanım!.. Allah aşkına şu ilâçları almayın. Hamdolsun, neniz var. Siz, |dünyada hiç kimsenin sırtını yere getir- meye muvaffak olamadığı bir pehliva- nın sulbünden dünyaya geldiniz. Siz- de hastalık ne arar?.. Hem vallahi, hem billahi bu mel'un İttihatçılar, bu ilâçlarla midenizi çürütecekler. Allah göstermesin, sizi yataklara düşürecek- ler. Ondan sonra da Vahdeddin Efen- diyi başlarına tâç edecekler. Atın şu zehirleri... Diyordu... Ve bazan de veliahtın kendisine küçük bir hak vermesinden şımararak ilâç şişelerini pencereden dı- şarıya fırlatıyordu. Halbuki bir taraf- 'tan yine o esrarlı sigaralar hazırlanı- yor; her fırsatta, şerbetlere damla damla kokain katılıyor; zavallı veliah- tın sinirleri her gün biraz daha hırpa- lanıyordu. Tedricen bu iki meş'um zehirin te- siri altında kalan veliaht günden güne durgunlaşıyor. Neş'esini — büsbütün kaybediyor; kokainin tesirlerini gece uykusunda geçirmekle beraber, gün- düzleri de odasının bir köşesine çekile- rek vaktini — dalgın ve düşünceli bir sürette geçiriyordu. Aynizamanda, hassasiyeti de artı- (yordu. Evvelce, hiddetini celbeden bir mesele karşısında mümkün olduğu ka- dar temkin ve vekarını muhafaza eder- ken; şimdi iradesine hakim olamıyor; öfkesini izhar —ediyor.. Bazan de bu öfkesi uzun sürüyor; hele zihnini kurcalıyan bir mesele zuhur ederse, artık onunla uzunuzadıya meşgul olu- yordu. 1331 senesi mayısının son haftası içinde padişah Beşinci Sultan Mehmet birdenbire hastalanmış; mayısın yirmi dokuzuncu cuma günü -ilk defa ola- rak - selâmlığa bile çıkamamıştı. Padişahın hastalığı halk arasında türlü sebeplere - ve bilhassa nüzül isa« bet etmesine - atfedilmişti. Bir kaç gün zarfında, yeni bir cülüs görüleceğine dair halk arasında bir dedikodu baş- göstermişti. Fakat bu mesele ile en fazla alâka- dar olan başlıca iki şahsiyetti. Bunun biri veliaht Yusuf İzzeddin Efendi; diğeri de Vahdeddindi. Vahdeddin, daha iki gün evvel, padişahın mesane- sinden fazlaca mustarıp olduğunu du- yar duymaz doğruca saraya koşmuş; (istifsarı hatır) bahanesile büyük bi- raderini görerek hakikati öğrenmişti. Padişah, henüz ölecek derecede hasta değildi. 4 y Fakat vaziyeti, derhal işine gelmişti. Bu mesele etrafında da veliahdı tahrik (etmek ve onu bir takım füzuli hareket- |: |lere sevketmek teşebbüsüne girişmiş- ti. Vahdeddinden aldıkları emir üzeri- ne yine İbrahim ile Beşir ağa, veliah- dın karşısına dikilmişler; — Aslânım, ne duruyorsunuz. Za- tışahane haletinezide imiş, Vükelâyı saraya celbetmiş; kendisine bir hal o- lursa, saltanat makamına Vahdeddin Efendinin geçirilmesi için vasiyet ey- lemiş. — Aman... — Amanı, zamanı yok. Taht elden gidiyor... Derhal başınızın çaresine bakın. Fakat dikkat edin, sizi aldatır- lar. İttihatçıların sözlerine sakın inan- mayın. Kendilerinden senet alın. Veliaht, kendisini ikaz eden Beşir ağa ile İbrahime teşekkür etmiş; der- hel ötomobiline binerek saraya gitmiş- ti... Saray derin bir sükünet içinde idi. Sultan Reşadın bendegânı, vazi- yetten müteesssirdi. Onun için veliah- ta karşı her zamanki gibi iltifat ve şa- tafatlı hüsnükabul gösterememişlerdi. Büu hal, veliahtın kalbine fena - bir şüphe vermişti. Fakat Yusuf lzzeddinlrakipsiz namzedidir, * JEfendi vekarını hiç bozmomış, hissi- yatını ketmetmişti. Sadece baş mabeyinciye: — Zati şâhâneyi bizzat görmek is- tiyorum, Arzediniz. Demişti, Baş mabeyinci, harem dairesine ka- dar gitmiş gelmiş: — Şevketmeap efendimiz, bilhassa selâm buyuruyorlar. İstifsarı hâtırı İ- çin buraya kadar bizzat zahmet buyur- duğunuza mahzuz oldular. Fakat şu anda pek şiddetli sancı çekiyorlar. Bu ıztıraplarile — necabetpenahilerini de muztarip etmeyi arzu buyurmuyor - lar. Diye cevap vermişti. Baş mabeyincinin söylediği, haki « kattı. İhtiyar padiaşh o anda mesane « sindeki taşların verdiği ıztıraptan inim inim inlemekte idi... Fakat Yusuf İz « zeddin efendi buna derhal aksi bir ma- na vermiş; Vahdeddin efendi ile u « yuşulduğu için kendisine istiskal göste- rildiğini zannemişti, O teessürle doğruca saraya gelmiş; hakikatı anlamak için doktor Bahaed - din Şakir beğe haber göndermişti. Ve doktor saraya gelipte karşısına çıkar çıkmaz: — Aşkolsun, doktor. Vahdeddin e- fendiyi tahta çıkarıyor muşsunuz, öy- le mi?, Demişti. Bahaeddin Şakir bey fena falde bo- zulmuştu: — Ne münasebet efendim. Bunu si- ze kim söyledi?.. ) (Arkası var) Spor | Bugünkü lik maçları İstanbul lik maçlarının bir an evvel sona ermesini düşünen futbol heyeti Taksim sahası hariç diğer statlara bir çok maçlar vermiştir. | Fenerbahçe - Beykoz İstanbul şampiyonasının en başın « da bulunan Fenerbahçe bugün Bey - koz takımiyle Kadıköy sahasında kar- şılaşacaktır. ' Haftanın en mühim oyunu hiç şüp« he yok ki Beşiktaşla, İstanbulspor ara- sındaki maçtır. Anadolu - Eyüp İkinci likten birinci like geçen ta - kımlar içinde en kuvvetli vaziyette o- lan bu iki takımın maçı baştan sona kadar bir heyecanla geçecek bir oyun olacaktır. : : BFre İstanbul atletizm bayramı bugün Bebekte Amerikan mektebi sahasında yapılacaktır. Müsabakalara 2,30 da geçit resmiyle başlanacak, muvaffakı- yet gösteren atletlere mükâfat verile - cektir . Fenlândiyalılar bguün geliyor Dört müsabaka yapmak üzere şeh- rimize gelecek olan Fenlândiyalı güreş- çiler bugün Romanya vapuriyle Kös - tenceden geleceklerdir. Romanyalılar birde vapurdan çıka- caklarına göre bugün G da ilk müsa - bakayı Taksim stadyomunda yapacak- lardır. Voleybol maçları İstanbul voleybol — şampiyonasına Galatasaray lokalinde devam edildi. İlk oyunda Beykoz gelmediğinden Topkapı hükmen galip sayıldı. İkinci maçta Galatasaray İstanbusporu (15- 4) yendi. Son oyun Feneryılmaz - E- yüp arasında oynandı. Feneryılmaz (15 -13) Eyübe galip geldi. Puvan itibariyle Feneryılmaz şampiyonanın

Bu sayıdan diğer sayfalar: