3 Haziran 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

3 Haziran 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA : Hergün ça Ilkmektepler Gündüz çocukların Gece büyüklerin Olmalıdır D sergisini gezdim. Gördüğüm eserler, mektebin aile haya- tımızda yapmakta olduğu büyük inkılâbın tam bir ifadesi olduğu için beni çok sevin- dirdi. g Tahkik ettim. Mektep yalnız Kadıköy içinde değil, bütün o bavalide büyük - bir alâka uyandırmış. Kız, kadın Bütün semt kadınları mektebe gidip yemeği, dikiş, ev idaresi, çiçekçilik vesaire öğreniyorlarmış. Yüzlerce talebesi varmış. Talebeler —ara- sında evli kadınlar, analar, bekâr kızlar bulunüyormuş. e Kız San'at mektepleri yalnız Kadıköy- de değil, Üsküdar, Beyoğlu ve İstanbulda da ayni derecede rağbet gören, büyük bir | ihliyaca cevap veren, kızlarımıza — ve ka- dınlarımıza evde ve hayatta muvaflak ol- masını öğreten kuvvetli birer müestese ol muş. » ün Kadıköy Kız San'at mektebinin » Büyüklerin mektebe gitmesi bizde alı- gılmamış bir şeydir. Mektep deyince bizim aklımıza çocuk gelir. Kız San'at mekteplerinin muvaffak ol- ması bu bakımdan büyük bir hâdisedir. Bizde büyüklerin de bir çok şeyler öğren- mek ihtiyacında bulunduklarını ispat —et. miştir. Şimdiye kadar mektebe gitmeyi kıllarına bile getirmeyen — ev ıı..m...ı.un.; muntazam ders almağa alıştırmıştır. x Kız San'at mekteplerinin çabuk ve çok muvaflak oluşu büyük bir ihtiyaca cevap wermelerinin neticesidir Hayat değişiyor. Her iş bilgiye ihtiyaç gösteriyor. Tenbellik ve işsizlik artık karın doyur. muyor. Kadın boş vaktini faydalı geçirmek ki- zum ve ihtiyacını duymağa başlamış bulu- nuyor. Ev hayatımız baştanbaşa wslâha muh- taç. Ne yemek pişirmesini, ne ev temizle- mesini, ne çocuk bakmasını biliyoruz. Erkekler gözlerini hayata kapayınca kadınlarımız derhal sokak ortasında kalı- weriyorlar. Bütün bu zaruretler kadını ve kızı ©- kumağa ve öğrenmeğe sevkediyor. Bu sayede de kız San'at mekteplerinin her sınıf kadınla dolduğunu görüyoruz. * ü Büyüklerin okuma ve öğrenme ihtiyacı yalnız kadınlara münhasır değildir. Resimli Makale dan eğlence ve sefahat yerlerinde içki içerek, kumar oynıyarak yok ederiz. Bu suretle hayat mumu iki ucundan yana yana kı- Bir ayı kendisine Ihanet eden Dişisini cezalandırdı Zürih hayva - v nat — bahçesinde & garip bir hâdise cereyan — etmiş- tir. Senelerden - beri akılh uslu o- turan bir ayıyı e- şinden, ayırmış - kalar, ve dişi a- yıyı başka erkek bir ayının kafesine koymuşlar Dişi ayı orada gayri meşru sşurette (!) bir iki yavru edinince, sabık, koca çok mün- fa'il olmuş, iki kafesi ayıran kapıyı a- yıran kapıyı hayli zorlamış, nihayet bir gün açmağa muvaffak olmuş, ev- velâ yavruları boğazladıktan sonra sa- bık karısına hücum ettiği anda gardi- yanlar gelip hâdisenin daha büyük bir aile faciası halini almasına mâni olmuş- lardır. ... Puldan mamul tablo Meksikada Luis Billot isminde bir ressam yalnız muhtelif pulları bir ara- ya getirmek suretile mükemmel bir tablo vücuda getirmiştir. Bunu gören pul meraklıları fena halde kızmışlar, ressamı, kıymet bilmemekle itham ede- rek dünyanın pullarını ziyan ettiğini elinde fırça dururken böyle saçma şey- lere haves etmiş olduğunu söylemişler, H İki tarafından yanan mum Bi hayatı kısaltmaktan ' HERGÜN BİR FIKRA | Leylâ ile Mecnun Şair Yahya Kemal meşhur «Leylâ» sını yazmış, eşine, dostuna okuyordü. Bir gün, Celâl Nurinin © vakit çı - karmakta olduğu (İleri) gazetesi ida- rehanesine gelmiş ve orada bulunan - ların urarı üzerine manzumesini tekrar etmişti. Tam inşadın bittiği sırada kapıdan içeriye Süleyman Nazif girdi. Hazırundan biri: ——— A 2139 da dünyada Akıllı kalmıyacakmış Bir İngiliz doktoru, lere dayanarak ortaya dünya efkârı ümumiyesini tehyiç edecek bir mesele atmıştır. Bu adam akıl hastalıklarının dünya tıbbi istatisk -| yalık avından salır ve bir gün gelir biter, O vakit gözümüzü kapar gideriz. Hayatı uzatmak için onu bir tarafından yakmak lâzmadır. İçki, kumar ve kadın peşinde hayatın bir kısmını öldürmek, başka bir netice vermez. Hepimiz bu resmi dikkatle tetkik etmeli ve hayatımımı na- vil israf ettiğimizi görerek mütenebbih olmalıyız. (SÖZ ARASINDA Kamburlar kadınlar Arasında mı, erkekler Arasında mı fazla? Almanyada has - tanelerde — kan - burluk hakkında yapılan istatistik- lere nazaran ka- dınlar arasında er- keklerden — sekiz defa daha fazla kambur varmış . Bunu yazan Al- Saşl ,f|man gazetesi, dünyada en az rasge- Hnen sakatlıklardan birinin kambur - luk olduğunu ayrıca ilâve etmekte - dir. . Altı ay yiyeceksiz kalan köv Kanadanın şimalinde fakir bir ba - lıkçı köyü varmış. Bu sene - oralarda fazla kış olduğu cihetle,'köyün dünya ile alâkası kesilmiş. Yemek, içmek için başka çare kalmamış, karanlıkta yağ kandilleriyle oturduk - lari için balık etinden başka çare kal - mamış. Yağ kandilleriyle oturdukları için yağları da bitince, karanlıkta kal- yüzündeki artış nisbetini göz önünde | mışlar. tutmuş ve elde ettiği rakamlara naza- O sırada balıkçılardan biri, körfezde ran 2139 senesinde bütün insanların |bir nevi köpek balığına benziyen ba - çıldıracağı neticesine varmıştır. hıklardan müteşekkil bir kafile görmüş. Doktorun elde ettiği rakamlar şun-| Tekrar denize çıkmalarıan mâni ol « Erkeklerimiz de ayni derecede, hattâ halbuki bir gün gelmiş tablo dehşetli ıwı ':::l“ :“ıhl;ü-ı-m' — © fiyatla satılmış. Pulcuların tenki - 3 dinden bizar olan ressam Billot pulcu- lardır. 1859 senesinde her 539 kişiye|mak için geçidi tatmuş, bağırıp çağır - bir deli isabet ediyormuş. 1897 de bu | ©'$. ve bu canavarlardan 40 tanesini rakam akıllıların aleyhine artmış ve de arkadaşlariyle beraber avlamağa Memlekette yeni yeni işler çıkıyor, fa- kat bu işlerde çalışacak adam bulunamı- yor. Eyi bir boyacı ararsnız, size bir ecne- biyi tavsiye ederler. Eyi bir marangoz istersiniz, size bir ya- bancıyı gösterirler. Eyi bir döşemeciye ihtiyaç — hisseder- siniz, bir Yunanlı ile karşılaşırsınız. Eyi bir dokumacı aradığınız. zaman Bunu 'ancük Türk olmayanlar arasında bu: habilirsiniz. İlk mektebi bitirip hayata atılan genç- leri, yahut gündüz çalışıp ta gecesini kah- wehanelerde geçiren büyüklere bu yeni san'atleri öğretecek gece mekteplerine ih- tiyaç vardır. Bütün medeni memleketler bu ihtiyacı duymuş ve bu ihtiyaca cevap vermek üze- ve gece mektepleri açılmıştır. Gece mek- teplerinin en mütekâmil şekli Amerikada- dır. Orada bütün ilk mektepler gündüzleri çocuklara, geceleri büyüklere açık — bulu- nur, gündüz. çocukların oturduğu sraları geceleri babaları işgal eder. Ayni işi biz de yapabiliriz ve yapmalı- yız. Kız San'at mektepleri bizim — için bir Wwcrübe olmuştur. Bu tecrübe gece mek- tepleri açmakta bize rehber olabilir. oe mlean On yedi çeşit meyvası olan ağaç | Filoridada Orlando şehrinde, dün - yada eşi emsali olmıyan tek bir ağaç varmış, bu ağaç Ard isminde bir mey- | va meraklısının imiş. Adamcağız, uzun teneler bü ağaçla meşgul olsrak 16 çe- Şit meyvayı ağılamış, bu gün her da - lmda çeşit çeşit Mmeyvalarile ağaçın üzerinde İ7 nevi mevva varmış — * lardan bir. hey'et seçmiş ve tablonun kıymetini pul olarak tahmin ettirmiş, sonra da elde ettiği kıymetle, kendi sa- tış kiymetini - karşılaştırınca leyhine büyük bir fark görmüş, ve pulculara: — Bir daha san'at işlerine karışma- yınız! Demiştir. ... myanın en mükemmel düğme kolleksiyonu Londrada madam Marchont isminde bir kadın 16 yaşından beri düğmelere merak sarmış, bir kolleksiyon yapmış ve polis itfaiye düğmelerinden baş - hyarak, dünyadaki bütün çeşitleri top- lamış. Butun için seyahatlar yapmış, Amerikaya balkanlara geçmiş. Avustu- ralyada bir tek düğmeye 1200 frank vermiş, kendisini, bundan başka hiç bir şey alâkadar etmemiş. Fakat zavallı kadın ölünce, onun o güzel kolleksiyonunu bir müzeye ve- receklerine hizmetçileri yağma etmiş- ler. 312 kişiye bir deli isabet etmiş, 1926 da ise 150 kişiye bir kaçık düşüyor - muş 1977 da her yüz kişiye bir tane deli isabet edecek ve nihayet bu hesap üzerinde 2139 da dünyada akıllı kal - mıyacakmış. . Bin bir. gece masallarına benzeyen bir hâdise Bir Fransız mecmuasında okudu - ğumuza nazaran Bağdatda seksen ya- şında olduğu halde vefat eden âyan azasından Nur İassri'nin cenazesi daha kapıdan çıkmadan evlatları arasında bir miras kavgası başlamış, işin garibi, mütevaffanın, 22 oğlu ve 25 kızı var- mış. Kavga bir müddet sonra büyü - müş, evlatlar birbirlerine girmiş, bir az sonra biçaklar havada parlamış, hiz - metkârlar efendilerine yardıma koş - muşlar, herkesin tarafdarı işe karış - mış, cenaze yüz üstü bırakılmış ve po- lis işe müdahale ettiği zaman şu man- muvaffak olmuştur. Bu balıkların her birinden birer kilo yağ istihsal ederek buzların çözüldüğü zamana kadar, ay- dınlığa kavuşmuşlar, etlerini de yiye - rek karınlarımı doyurmuşlar. ... K e e İ Haziran 3 Sözün Kısası Genç istidatlar Ernel - Talı A akara Halkevi dil, tarih ve edebi- yat şubesinin güzel ve faydalı bir teşebbüsünü haber verdiler: Memleketi « mizde edebiyatla meşgul genç istidatlar hakkında etraflı bir tetkik yaparak, alaca« a neticeyi kitap halinde neşredecekmiş. Edebiyat ve yazıcılığımızın istikbali ba» kımından böyle bir teşebbüsün ehemmiyet ve lüzumu her türlü takdir ölçüsünün fev4 kindedir. Biz, biliyoruz ve eminiz ki koskoca Türk ülkesinin içinde yüksek bir istikbal ve göhe rete namzet pek çok genç istidatlar var. Ancak bunlar, kendilerini göstermek ve in« kişaf edebilmek için, manlesef, ne fırsat ve ne de bilhassa vasıta buluyorlar. Türk | neşriyat üleminin merkezi sikleti vaziye « tinde bulunan İstanbul bunlara pek uzak bulunmaktadır. Okuyucu sınıfı arasında revac bulan gazete ve mecmualar, âan« cak bir kaç muayyen şöhrete, bir kaç ta« nınmış imza sahibine sütunlarında yet ve- rirler. Bu mahdut sahifelerde yetişecek iş« tidatlar için bir «deneme» köşesi ayrılma« mıştır. Yazı ve edebiyat birer ticaret me'» tat olalıdanberi bu böyle kurulmuş, böy- le gider. Fakat bu, çok fena bir ananedir$ Sade genç istidatları birer filiz halinde iken kurutmakla kalmaz, o gazete ve mecmuas laüin bile &tisini tehlikeye koyar da ying de devam edip, gider. Memleketteki edebiyat buhranını bu göhret sahibi muharrirler oligarşisi doğur- muştur. Bunu, bir çok tarize uğrıyacağımı bile bile iddia ediyorum. Ve ben o kanaat« teyim ki, yazıcılık âlemihde emeklemeğe başladığımız zamanda ayni vaziyetle kar« gılaşmış olsa idik, biz de bugün yetişemez- dik ve bugünkü edebiyat buhranı daha ere ken başlar ve daha vahim olurdu. Fakat biz, - doğrusu bu - kendi büyüka lerimiz tarafından bu derece alâkasızlık ve böyle istihfaf Te karşılanmamıştık. O vak- tin gazeteleri ve mecmuaları bizim acemice yazılarımıza yer verirlerdi. Hattâ bununla da kalmaz, en büyük üstatlarımız, bizini yazımızın altına üç, beş satırlık, iltifatkât bir de fıkra katıp, bizi teşvik ederlerdi. , Genç istidatların inkişafına hizmet ete mek, yardım etmek, onları, bulundukları loşluktan kurtarıp ortaya, aydınlığa atmali bir vatan borcudur. Hali hazırda, edebiyatı, şöhreti inhisat' altında bulunduran bir kaç kişi yazamıya« cak hale gelince, yerlerini kime terkedeceka ler? Edip, hüdai nabit yetişen bir nesne de- üildir. Onu seçmek, ona bakmak, yol gös« termek, onu kuvvetlendirmek ister. bu da teşvik ile olur. Ankara Partisi, şöhret eahibi muharrir» ler oligarşisi'nin bir türlü anlamak istemes diği bu hakikatı anlamak ve bu hakikatle Amerikada kaç tane milyoner metcul olmak suretile güzel bir iş göster- var? Senede bir milyonu mütecaviz va - ridat sahipleri Amerikada 1933 sene- sinde 46 tane imiş. Milyonerler diyarı denilen Amerikada 46 milyonerin bu- lunması fazla görülmiyormuş. Fakat buhran gelip te kara kanatlarını Ameri- kanm üzerine gerince, meselenin rengi değişmiş ve üç sene zarfında milyo - nerlerin adedi 46 dan 32 ye dönmüş -. tür. zara ile karşılaşmış: 7 ölü ve 17 yaralı, ölüler meyanında, merhumun üç oğlu da varmış. Derhal onları da babalarile beraber gömmüş- ler. İSTER di alacağım. pul bile satılmaz yahu... — Bilmem bana öyle söylediler. —Alay etmiş olacaklar seninle.. Buram buram ter dökerek öğle güneşi altında Babüli yokuşunu tırmanan bir arkadaş anlattı: ... — Defterdarlığa gidiyorum birader dedi konturat — Ne münasebet, Defterdarlık aktardükkânı mm? Orada — Hayır canım, pulcuya gittim, «kontura! kâğıdı vermiyorlar, biz de satmıyoruz. » İNAN İSTER İNANMA! ben her zaman konturat kâğıdı aldığım yok dedi, bize bey'iye Beyazttan Fatihe ve Fatihten Aksaraya kadar — bütün pulcu dükkânlarını dolaştım, ayni — cevabı aldım, — Nihayet bir hayır sahibi pulcu: — Git Defterdarlığa, orada satıyorlar dedi, ben de şimdi oraya gidiyorum. Konturat kâğıdı alacağım. “İSTER İNAN İSTER İNANMA! miştir. | Vatan ufuklarının her hangi bir köşesine de, doğmak ve ortalığa şaşaasını saçmak — için fırsat bekleyen mutlaka bir ve belki bir - — kaç güneş vardır. Bunları bilelim, tanıyalım ve kendilerine yardım edelim. Göçerken, kendi yerini bos bırakma « mak da bir hazdır! T G <. ah Özlü sözler: Harbe dair... Her yaşıyan harbi sevecektir. Seh. Refülne Harp daima harp, ber şeyle harp. S. Pinard İnsan gözünü dünyaya harple açar. Calvin İnsan gözünü dünyaya harple kapat . Joln Smith Harp olmalı, fakat kimse ölmemeli. Bir ata sözü 'Tarih barple başlar. » L. Chesterton

Bu sayıdan diğer sayfalar: