3 Haziran 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

3 Haziran 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“ SÖON POSÜR 3 rHın'rın İNANILMIYACAK ŞEYLER Karısının V 'ı ' Bu zat senenin 365 dini — merasime Ağustos bayramları Eeki Mısır zaferinin tes'idi Havariyyun bayramları Hazreti Yakup bayramı Lent bayramı Milât bayramı Bayram münasebetile de et, balık, yağ ve balın bulunması âdetli. ,rı 5/_*4! V -/" “HABEŞ İMPERATORU n ( Haile Selâssie'nin adı Habeş dilince t « Ebediyetin kuvveti » manasına gelir. riyaset geçirirdi. Merasim günleri şunlardı : gününden 211 ini * etmekle 15 gün 30 » 30 » 40 » 56 » 40 » verilen ziyafetlerde Kızılay haftası devam ediyor Bugün Fatih kolu tarafından merasim yapılacak > e. Caddelere asılan levhalar Kızılay haftası münasebetiyle şeh-|dildikten so! Tin her tarafındaki Kızılay — teşekkül - Ti tarafından Kızılaya aza kaydına devam edilmektedir. Muhtelif semtler- :f muhtelif eğlenceler tertip edilmekte- lr, Bugün de Kızılay Fatih şubesi tara-| indan merasim yapılacaktır. Moerasi-| :î saat 14 de Unkapanından başlana- | açür. Kizılay - timsali/ ve afişlerle| bat kamyondan — mürekkep 14 da Unkapanından ha- L Fener, Vefa, — Beyozıt :îwlc Babiâliye gidecek, böylece Kı- dlay İstanbul mümessilliği ziyaret & mra Eminönü kazasına uğ- ranacak, oradan da Taksime çıkılarak tam saat 17 de âbideye çelenk konma merasimi yapılacaktır . Perye bankası ve belediye Perye Bankasının iflâsı bu banka ile vaktiyle bir istikraz akt- etmiş olan belediyede hiç bir malümat |ga çıkmış. mevcut değildir. Belediye erkânından |diğe! bir zat * — Vaktiyle belediye Perye Banka- sından bir miktar para almıştı. Bu pa- ra henüz tamamen ödenmiş değildir. Yani belediye Perye Bankasına borç- hadur. Bu borç banka iflâs etti ise tas- fiye heyetine ödenecektir, demiştir. N SCE z hakkında |çeşmeden su doldurmakta olan Boz - * ceketini kestim. Kolunun altından DSN dzayet — ve yakanki 9 bartle yazılan aile cakları tırma lamasın diye, İngilterenin Oksfort üni- versitedinde bir konferansın müdalaa etti » verilen ği tez şudur: İnsanlar lügatlerine oza- rar yok» kelimesini koy - mamış olsalardı. Medeni « yetin bugünkü terakkisi 20 defa fazla olacaktı. z Pa Dünkü kısmın hülâsası Muharrir 1914 senesi -ilkbaha- rında Marsilyadan Beruta gider- ken vapurda Emin isimli bir dok- torla tanışıyor. Doktor beş — sene evvel Berutta karşılaştığı bir ka- dınla sevişmiş, evlenmiş, — fakat kadın kısa bir zaman içinde öl- müştür. Bu felâket doktoru hâlâ ıstırap içinde kıvrandırmaktadır. sorra Cebelde Âliye civarındaki D verylis banr evinin bahçesinde bir gece oturur- ey-| ken onun sesini duyduğunu, ken- k-| disini görmediği halde uzun boylu konuştuğunu sövlüvor. Doktor şimdi yıne oraya, karı- sının ruhuyla tekrar görüşmek ü- midiyle, Âliyedeki evine gitmek- tedir. Muharrir de kendisiyle be- raber gitmek üzere müsaade alı- yor ve beraberce gidiyorlar. — Eve girmeden evvel sizi ırmağın ba- pına götüreyim. Gündüz gözile gece bekli- yeceğimiz yeri bir görünüz. Irmağın başına gittik. — İşte, dedi. O akşam tam bu oturdu- üm yerde idim. Şu koltuğun üzerinde mma- panyasında ircilerin arına — teşel için eğilmekle geçirirler, Tahtakalede sokak muharebesi Çeşmeden su doldurmak yüzüden 13-20 kişi biri- birine girdi, 3 yaralı var KT Z saya dayanmış düşünüyordum. — Ses ne tarafltan gelmişti? Onu tayin edebiliyor musunuz? — Hayır. İki kulağıma da ayni kuvvet- le çarpıyordu. Ve sonra uzaklaşırken ben gu istikamete doğru yürüdüm, koştum. Fa- kat sesin o tarala doğru uzaklaştığını tayin etmiş değildim. Birdenbire aklıma o tara- fa doğru gitmek geldi. Kim bilir, belki bu gece gene gelecek. (Dalgın, demir masa- b nın Üstüne bastonile yavaş yavaş vura - rzak) kim bilir belki o ebedi zannolunan muammayı halletmek, © derin, korkunç karanlığı aydınlatmak şerefi bize düşecek. İki senedir, ruh üzerine yazılmış bütün eserleri okudum. Neticede onun ebediyeti- ne, ve madde olmadığına inandım. — Tekrar gelip gelmiyeceğini sorduğu- puz zaman eğer — hiç gelmiyecek — olsaydı (hayır )derdi. Halbuki (bilmem) demiş. — Evet amma o zaman o benden ay- rılmış, ses uzaklaşmıştı. (Giütme) diye hay- kırmıştım. Ah onu bir daha görebilecek miyim acaba? Haydi geliniz. eve gidip biraz dinlenelim, bir şey yiyelim, sonra bu raya geliriz. Ortalık yavaş yavaş kararıyordu. Kah- ;" d e Yaralılardan biri naklediliyor Tahtakalede Şeyh Davut hanında velerimizi, sigaralarımızı içtik. Doktor hiç konuşmuyor. Derin derin — düşünüyordu. Ben de bu sükütu ihlâle cesaret edemiye- rek susuyordum. Kalktı, seyahat çantasın- kırlı hacı ile Mehmet arasında bir kav- Bu kavgaya handa oturan * Bozkırlılar da iştirak etmişler - dir. Kavgada han sakinleri iki kısma ay- rılmış, sopa, taş ve tenekelerle birbir- gdan iki kişi İ KORKUNÇ MACERALAR | Konuşan Doktor «Zavallı doktor belki de kurtulamıyacaktı. Çok su yutmuştu. Biraz sol tarafa çevirince sağ kolunun altında bir şişkinlik gözüme ilişti. Hemen yan güvercin yavrusunun ölüsü çıktı.» -İzandım, gazete okumiya başladım. Ruhu ile o, dün gece kendisinden hiç ayrılmi- yak: * Artık gidelim, dedi. Havuz başına geldik, demir koltukta yan yana otuzduk. Aysız. çok yıldızlı, sıcak bir geceydi. Hiç rüzgâür yoktu. Her tarafı kesif bir karanlık kaplamıştı. Doktor: — Artık görüşmiyelim ve bekliyelim, dedi. Hayli bekledikten sonra.. — Beyhude doktor dedim. Sabah olu- yer, kalkalım. Bakınız siz de ne hale gel- diniz. Ne kadar bir haldesiniz. Biraz uzanıp rahat Cevap vermedi, kalktı, dakları topladı. iki tarafa sallanıyor. Zor- lukla adım atıyordu. Eve geldik, akçam yemek yediğimiz odadaki kanapelere u * zandık. Öğle vakti uyandık, © benden ev- vel kalkmıştı, evi gezdirdi.. bir çok eşyayi yerlerinden çıkardı, m ne etti, sonra gene dikkatle dolaplara leştirdi. Akşamüstü beraber gazinoya in - dik. CGüneş batarken gene eve döndük. Bahçenin bir tarafında güzel bir güvercin« lik vardı. Bahçıvanın kanısı kuşlara yem serpiyordu. Onları seyrettik. Altın gibi sarı bir güvercin gelip doktorun omuzuna kon- du, hayvanı tuttu, sevdi. Bu munis, sokul- gan hayvan bir türlü doktordan ayrılmı - yordu. Arasıra uçup arkadaşlarına karışı- yor, sonra gene dönüp doktorun yanına ge- liyordu. Doktor kadıma kuşu sordu: «Bir dedi. Bir türlü ken- yorgun diniz. 1 şeleri bar- Karısına ait yes kaç aylık yavrulardan disinden ayrılmıyan kuşu da beraber alıp yemek odasına geldik. Elile kuşun ağzına çük ekmek parçaları veriyor, öpüyor, se- viyordu. Yemekten sonra o akşam yalnız bekliyeceğini, benim rahatsız olmamaklı - Zaten bu ğimi nezaketle söyledi. arzü * sunu hissetmiş olduğumdan o söyleme « miş olsaydı, ben itizar edecektim. Ortalık iyice kararınca şişesini aldı ve gitti. Ben masanın başında hizmet eden kadınla kal- dım. — Zavallı adam, dedim. — Kadın başını salladı, ah beyelendi. Siz hanımı tanımış olaydınız, ona daha 7i- yade acırdınız. Eşi bulunmaz bir kadındı ©.. Ölümünden sonra işte bizim bey bu hale geldi. Her sene böyle gelir. Her gece su başında sabahlar. Hiç unutamıyor onu, Sözde gece yarısı orada kendisine görünü- yormuş. Ben inanmam ya. Zavallı adam- cağız biraz aklını oynattı. Bu aklı başındı bir insanın yapacağı iş değil, hiç ölü dir lir, görülür mü? Dün gece siz de onunla beraberdiniz bir şey gördünüz mü? — Hayn. — Elbet canım. Kim öldükten sonra geri gelmiş. Allah bizim beyi bu illetten kurtarsın, (Kadıncağızla biraz daha şuradan bu - radan konuştuk, Sonra ben şezlonga u - o da yemek masasını düzelttikten sonra çıktı, . Uyku arasında bir gü « gitti. Uyumuş lerine girmişlerdir. Kavga bir anda bü- yümüş, bu arada bıçaklar çekilmiş, ha- nın avlusu muharebe meydanına dön- Her üç yaralı da hastahaneye kaldırılmışlardır. Kav- gacılar polis tarafından yakalanmış - ılar >| Tahkikata başlanmıştır. ' ğından yaralanmıştır. müştür, Polis yetişinciye kadar kavgaçı rültü, sarsıntı hisettim, Gözlerimi açtım, Henüz sabah olmuştu. Karşımda bahçıvan çaşkın ve telâşlı bir halde «aman bey de- (Devamı 10 uncu sayfamızda)

Bu sayıdan diğer sayfalar: