June 6, 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

June 6, 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 - Haziran $OW POSTA” Finlândiyalılarla — O ARTIK YAZABİLİRİM! Abdülhamid nasıl kayboldu? Yazan: Ermel Talu ( Ercümend Ekrem) Küi Bu zatda onlardan, 1888 senesinde doğdum. Abdülhami - din istipdadı henüz kudarmamış. zulmü hâd mertebesini henüz bulmamıştı. Evlerde ufak, tefek toplantılar, saz â- lemleri, Bağaziçinde mebtap safaları, az çok serbestçe vukubuluyordu. Sünnet dü- #ünü yapmak için karakoldan izin almağa lüzum yoktu. Yeni başlıyan curnalcılığın karihası genişlememiş, şunun bunun oca - ğinı söndürmeğe kadar işi vardırmamış - t Baen büyüdükçe istibdat ta arttı. Ortâ- hk sıkılaştı.. devir acaipleşti. Babamın evinde, muhitinde, (Ahvali â- lem) « dair, her zaman serbestçe konuşu- hardu. Buraya gelip gidenler, memlekette hâkim olan mülevves havanın kirletemediği kimselerdi. Boğaziçinde, İstinyede oturuyorduk. Şe- hirden uzak olmamız bize biraz daha hür nefes aldırıyordu. O zaman, vesaiti nakli- ye kıttı, Saatte üç, dört mil yapan vapura bugün Normandieye ve yahut ki Kvin Me riye, bakar gibi bakıyorduk. Pazar kayık- ları Şirketihayriyenin yandan çarklı va - purlarına rekabet ediyorlardı. Telefonun adını bile işitmemiştik. En seri muhabere vasıtası, telgraftan sonra, vapur kama - rotlarila, pazar kayığı reislerine emanel e- döldrek gönderilen mektuplardı, Akşam, gün kavuştuktan sonra, şehrin Boğazla mu- yasalası kesilirdi. Arkadan, dağdan, de - Bil geceleyin, gündüz bile geçmek tehlikeli idi. Haydutlar mutlaka yolunuzu, bazan da sizi keserlerdi. İşte bu sebeplerden dolayı, padişahın ve avenesinin şerlerinden ihtiraz edenler: «Âteşi süzan!» fehvasınca, Boğazın yu- karı taraflarına, karsı Çamlıcaya, Kur - büssultan, Kızıltoprak ve Erenköy taraf- larına gider, yerleşirlerdi. Biz de, İstinyede, vapur iskelesinin bi - tişiğinde hâlâ mevcut beyaz yalıyı yazlı, kışlı mekân edinmişlik. Birbirinden halük, temiz komşularımız vardı. Uncu Mehmet Efendi, şürayi dev - let azasından Besim Bay, dahiliye evrak müdürü Alâi Haydar Bey, Faik Bey, Azmi | Bey, Sultan Muradın — mabeyincilerinden | » yüzünün taravet ve penbeliğinden kinn- ye - Gül Tevfik Bey ve daha da“başkala- n Bunlar, ekseri geceler babamın etrafın- da toplanırlardı. Yalıya, urak yerlerden de gelip yatıya kalanlar olurdu. Bu misalir - lerin içinde piyanist Devlet efendi gi - bi, kemani Tatyos gibi, udi Âlet gibi yük- | sek sanatkârlar da vardı. Tevfik Fikret, şair ve girifzen Rahmi, İsmail Safa, Uşakizade Halid Ziya,; Meh- met Rauf, Hüseyin Cahit, Cenab gibi yük- sek simaları da orada, bizim yalıda gördüm ve tanıdım. Bu zevatın hepsi de hür fikirli üstadla- rının meclisinde serbestçe konuşurlar, has- bıhal ederler, günün hâdiselerini tenkit ve- ya tehzil ederlerdi. Ben, küçük çocuk, bu «can sohbetlerir ni, kulak kesilir, dinlerdim. Bu suretle pek çok şeyler işittim. Tazecik dimağım bir gramofon pliğı hassasiyetile bunları zapt ve bugüne kadar muhafara etti. Arndan geçen zaman bittabi bu hatı - raları ince bir sis tabakasile örtü. Bazıla- mı hafızamdan silindi. Bin türlü dağdağa nin, hayat mücadelesinin, bir sikadir gibi sayılı hafiyelerden.... erip mahveylediği bu bir kışım — hatıratı kurlaramadım. Fakat bazıları her şeye rağ- men yaşadı. Ve bunları, - sonradan duy- duklarımı ve bizzat gördüklerimi de ilâ- ve ederek - neştetmek için zaman ve fare sat kolladım. Cumhuriyet rejiminin feyyaz güneşi doğ- müakla bu zaman gelmişti. Fakat, bu sefer de ben müharrirlik mesleğinden uzak bu- lunüyordam. Bir kaç yıl da böyle geçti.. ayet, geçenlerde, — hatırlıyabildiğim vak'alardan birini Son Posta ehanesin- de arkadaşlara hiküye ettiğim sırada: — Yahul dediler. Bunları sen yazsan, al Üzerinet We işte bu teklif ve t — Evet, artık yazabilirim! Dedim ve bu hatıratı neşre karar ver - dim. Bu yazılarımdaki tek bir hususiyeti 18- rarla kaydedeceğimt — Hepsi de doğru.. Hepsi'de olmuş hâdiselere istinat eder. Bel- ki tarihlerde, mahallerde yanılabilirim. Zi- ra, elimde notlarım yoktur. Şahların da, kimseyi gücendirmemek için, bazan yal- nız isimlerinin ilk harflerini — koyacağım, yahut ki o isimlerini büsbütün değiştire « ceğim. Okuyucularımdan, beni bu hususta ma- zur görmelerini dilerim. * Abdülhamid nasıl kayboldu? Kış. Buz gibi bir ayaz, ortalığı kasıp ka- vuruyor. Yıllardan 1315. 16, filân.. Bütün Beyoğlu halkı, bu şiddetli «o - Huğa rağmen, karnaval münasebetile so « kaklara dökülmüş, (Caddei kebir) den sel gibi akıyor. Odeon tiyatrosunda, Konkordiya'da ba- lo var. Maskaralar, kapıların önünde bir birlerini kwıyorlar. Halk bunları seyret - mek, yahut ki bir fırsatını bulup bala ve rilen bu yerlere sokulmak için hep o ci « varda tekâsüf elmiş. Sponekte, iki İtalyan kardeşin ve Pap- pinin bakkal dükkânlarında bir kaç ak « şamcı son kadehlerini içip gitmeğe bakı - yorlar. Kahveler tenha. Lüksemburgda ber - (mutat, kumarbazlarla bilârdoculardan baş- ka kimse yok. Galatasaray mektebinin biraz ilerisin « deki Kafe dö Komere'de, içerilek bir ma- sanın başına geçmiş, pis pit düşünen bir| tek müşteri var. Arkasında redingot, bu- nun üzerinde arabacı biçimi, kıvırcık- bir palto, başında kırmizı bir fes var. Kırmı- z fes, sahibinin amabeyni hümayunu ce - nabı mülükânev ye mensubiyelini, «ben - degünı hâzreti padişahiden» olduğunu ifa- de eder. Bu zat ta sonları dan.. Sayılı hafiye - lerdendir. İami N.. dur. Kendisi şürayi dev- let azayi kiramındandır. Kısa günde, sa raya iki, üç jurnal takdim eder. gerâştir. Hünkârm vehmini istismar için 'nı neler uydurur, neler! Terfi Ve tefeyyüz için bu yolü bulmuştur. Abdülhamit, kendisine gösterenlere, kendi selâmeti için meşgul | tir. olan, yahut ki öyle görünenlere bol bol ih- san, rütbe, nişan dağıtır. Ahlâkı zayıf, se- ciyesi kıt olanlı bet açmıştır. Bir dördüncü mecidi nişahı, bir gümüş|men musanna, bazan da şişirilmiş, - |tazaman takdim ettiği Karihası |ses çıkmamış, her vakitki stelâm ve ihsa- kargı sadakat | Yoksa, padişahın etrafındaki hâbisle! Son güreş 3-3 Berabere bitti Baştarafı | inci sayfada) ıOı dakika ayakta denemelerle — geçti. Derken Hüseyin altta, Finlândiyahı üstte çalışmağa başladılar. Devre bitti, son dört dakika için ayakta uğraşmağa başladılar. | Nihayet sayı hesabile Hüseyin galip| geldi. İkinci 61 kilo Yaşar - Lanne (Grekoromen). Minder hakemi: Leino, yan hakemler, Saip, Seyfi Cenap. Oyun sert ve süratli başladı. İlk devre karşılıklı hücumlarla ayakta geçti. Bera - bere kaldılar. Finlândiyah alta, Yaşa: düşerek çalışmağa başladılar. Ayni şekilde Fin - lândiyalı üste çıktı. Minderde iyi bir gü- reşçi olmaktan ziyade bir kavgacı gibi ha- reket eden Yaşar lüzumsuz favuller, bir çok hatalar yaptı. Fazla sertti. Neticede hükmen mağlüp oldu. güreş 66 kilo: Sadık - Ranta (Serbest güre$). Minder bakemi: Seyfi Cenap, yan ha - kemler: Leino, İemail Hakkı. , İlk devre berabere geçti. İkinci devrede Sadık daha hâkim güreşmeğe başladı. Ve 12.22 dakikada tuşla galip geldi. Dördüncü gü 72 kiloda Faik - Kakko (Serbest). Minder hakemi: Leino, yan hakemler: Sadullah, Seyfi. Hâkim bir güreş yapan Faik üstte çah« girken kolunu kaptırdı, düştüğü köprüden kendini kurtaramıyarak 5.16 dal a tüş- la mağlüp oldu. R 79 kilo: Ahmet » Veksten (Grekoru - men). Minder hakemi: Seyfi Cenap, yan ha - kemler ino, Sadullah. Birinci müsabaka olan serbest güreşte yakibini 47 saniye gibi çok kısa bir za - manda mağlüp eden Ahmet alafranga gü- reşte hayli uğraşmağa mecbur kaldı. Bir kaç dakika içinde ayaktan yere inen pehlivanlar iki güzel oyunla birbirlerini tehlikeye düşürdüler, lik an dakika berabere geçti. Ahmet alt- ta, Finlândiyalı üstte güreşe devam etti - ler. Ayni şekilde Ahmet Üstte uğraşmağa başladı. Yirmi dakika mücadele ile geçen mü * sabaka neticesinde Ahmet — sayı hesabile mağlüp oldu. Altıncı güreş Ağır siklet, Çoban Mehmet » Jarvinen (Grekörüumen). Minder hakemi: Leino, yan hakemler: Sadullah, İsmail Hakkı. llk on dakikada Mehmet hâkim güreşti. Neticede bu hâkimiyeti devam ettiren Meh- met sayı hesabile galip geldi. Halter müsabakaları Güreş federasyonu tarafından idare & - 'dilen halter (gülle) müsabakaları da dün ece Taksim stadyomunda yapıldı. Müsabakalara beş atlet iştirak etti. Ahmet 90 kilo, Mehmet 97 kilo, Or -| han 90 kilo, Koço oğlu 105 kilo, Cemal | kayınbirader enişteyi, kardeş kardeşi Fizan çöllerine, Taif zindanlarına, Sinop kalesine göndertmeyi göze almaktadır. N.. Bey de, padişahın bu prensiplerin- den, ortalıktaki bu tehalükten istifade et- mektedir. Kendisi - az gok tahsil görmüş, mürekkep yalamıştır. Mithat Paşa ile ar- kadaşlarının mahvlarına sebep olan büyük bir zatın oğludur. Bu babadan, keskin, şey- tani bir zekâ, hadsiz, hesapsız hüd'a ve fesat tevarüs etmiştir. Bu meziyetler, onu belki de günün birinde sadarete kadar nu, çıkarabilir. Onun — için, bei — felek metre - beye sitki ubüdiyeti hatırlatacak arize - leri tek bir gün eksik etmemiştir ve etme- mek azmindedir. Bu gece, N.. Bey pek sıkıntılıdır. Epey zamandanberi, mabeyni hümayuna mun- jurnallardan hiç bir şâhanelerin arkası kesilmiştir. Bu, acaba, kendi hakkındaki teveccü - hü seniyenin zeval mi bulduğuna işarettir? kabı yüzünden maruzatı takdim mi edil- miyor? Doğru olan bu ikincisidir. Mabeyin hal- arasında böylece teka-|kı N.. Beyin incir çekirdeği doldurmayan ve tama - değer- Aâb astarı olmiyan, — ekseriya | B (Temiz Bakkal) dük- kânı sahibi Bay İh- san: — Ben bu işin tatbik sahasına geçebileceğini zannetmiyorum. Sokak « Tarımızın haline — bakınız. Bu sokaklarda halkın geç- anesini temin edecek yer- ler nasıl temin edilir. Bi - zim sokaklar Avrupı kakları gibi birbirine mü- vazi değildir. Arap saçı gibidir. Avrupada' geçit yerleri yaparlar ve hal - kın sağdan gitmesini te- min ederler. Amma biz - de yapamazlar. Buna an- cak bir türlü —muvaffak elmak kabildir. O da an- cak halkı alıştırmak — için her köşe başına bir mes mur — konula . Tabil bunun da mümkün ola - bileceğini tahmin etmez- siniz yal.. Onun için bu kararın tatbikinde muvaf- fak — olunabileceğini ben hiç ummuyorum. Yük arabacısı Bay İs- mail: — Elbet te iyi. Esa » sen biz arabalar her za- gidiyoruz. bizim gibi yapsınlar. Onlar da man sağdan Yaya gidenler de sinler. Bunda olabileceğine sağdan bir güçlük ben inanmıyorum. — Yal - alışması lâ - Fakat kuzum — siz nız halkın zım.. bana bunu niye soruyor - sımuz?.. Yoksa gene - bir| ceza mı vat?.. Vallâhi biz | hep sağdan gidiyoruz. eC elediye halkın sokaklarda sağdan yürümesini sokaklarda ne dereceye kadar ka bili tatbik olduğu hakkında halkın fikrini sorduk, Aldığımız cevapları aşağıya ya ziyoruz: 1920 numaralı taksi şo- förü Bay Osman: — Türkiye — dahilinde hiç bir şehir yoktur ki so - kaklarında halkın — sağdan gitmesini temin edebilelim. Balıkpazarı caddesinde bü- tün halkın sağdan ve yaya kaldırımından (!NN) yü * Yümesine imkân var mıdır? Beyazıt meydanında da öyle yerler var. Belediyeden bir heyet Avrupaya gitmiş, Avrupa gehirlerinde bu — seyrüse - fer işlerini görmüş... Âlâ... Âlâ amma... Hani — bizim Avrupa şehirlerindeki kırk metrelik caddelerimiz? En geniş yol bizde on metre, genişçeleri —altışar — metre, Bu yollardan hem tram - vay, hem ötomobil, hem de halk geçiyor. Bence ev- velâ sokakları genişletmeli, sonra halkı sağdan yürüt - meli. Seyyar satıcı Bay Meh- met: — Halkın sağdan git - mesi bizim sokaklarda ka- bil değildir. Çünkü öyle so- kaklar vardır ki, Onlar - da yaya kaldırımı yoktur bile. Olanlarda da pek dar- dır. Ben bu sırtımdaki kü- femle kendi hesabıma yoa « lün neresini müssit bulur - sam 6 tarafından — gitmek mecburiyetindeyim, — Sağ - dan yürümek şöyle dursun, bazan arkamdaki şu yükle sokağın — değil, kendimin sağını, solunu bile şaşırı - yorum. HALKIN FİKRİ SÖ D Sağdan yürümek mümkün olacakmı? emretti. Bu emrin bizim tem: — Sağdan gitmek el - bet te iyi amma bizim cad- dırımları çizgi gibi. Halk sağdan yürümek mecbu riyetinde kalınca elbet te kaldınmdan taşacak. He- le işlerin boşaldığı saat - te Beyoğlu caddesini bir göz önüne getiriniz. Ni £ zamen, kanunen ne olur. sa olsun benim — bildiğim tey, arkasından otomo - bil gelince yayalar hangi taraf boş ise oraya ka - Çar. Meselâ ben kendimi bu emir tatbik edildikten san- ra Galatasaraydan Tepe - başına doğru ilerliyor ta- savvur ediyorum da tüy- larim diken diken oluyor. İşin kötüsü kalâkson kalk- t. Halk el kornalarını da dinlemiyor.; 1754 numaralı taksi şoförü Bay İbrahim E- Rençper Bay Kâzım: — Elbette çok iyi ol « du. Böylelikle kazaların da önüne geçilmiş olur. Fa - kat yalnız sağdan gitmek| ile iş bitmez. Bir de dara- cık kaldırımlarda — durup dükkân camekânı seyre « denleri ve konuşanları da bu huylarından vaz geçir- meli. Fakat kazaların önü- ne muhakkak geçilmek is- teniyorsa tramvayların ya. mina asılan çocuklara kar. Şi şiddetli — davranmalı, tramvay kazalarının ço - ğu bu yüzden oluyor ve vatmanlar da bu yüzden belâya giriyorlar. tirmişler ve ağızbirliğile bu herifin jurnal-E şağının, mısır 'buğdayı satan Arnavudun, larını hasırallı etmeğe karar vermişler -" birazdan mahalle aralarında okuyacağı bes dir. N.. Bey, bir iki defa tazallümü hal muk- sadile başvurduğu mabeyin - kapılarından da istiskal görmüş ve ne yapacağını şaşır- mıştır. İşte bu geceki sıkımtısı da, düşüncesi de hep bundan ileri gelmektedir. Böyle senelerce tutulmuş ve faydası gö- yülmüş bir meslek yarı yörde nasıl bırakı- hr? Bu kadar emeğin göz göre hedrolma- sına nasıl katlanılır? İnsafi N.. Bey, ne yapıp yapıpe uğradığı bu Tokauttan kurtulmalı, velinimetinin nazarı dikkatini kendi üzerine çekmeli ve mabeyin halkından intikam almalıdır. Fakat nasıl?. Dışanda, Rum tebani sadıkası kendi örf ve üdetleri veçhile maskara olmuşlar, gü- le, oynıya caddeden geçiyorlar. Lâtama sesleri, şen kabkahalar, çığlıklar... Rum: ca harfendazlıklar.. Bir hay huy ki, de « ifihbar mâdalyası, bit saniye rütbesi, bir |siz vak'alardan ibaret ihbaratından Ve âr: | meyin artıkl cemiyeti rüsumiye azalığı için baba ağlu- di aratı kesilmiyei Gleklerinden udanç ge-| — Gevrek beşlik simit satan Anadolu u- yitleri zihrânde tasarlıyarak geçen İranlı ketenhelvacının ve Tatavlalı baklavacının soğukta kasılmış sesleri bu hengâme içeri. sinde kaybolmaktadır. N.. Bey bütün bunlara yabancıdır. O » nun zihni şimdi başka yerde.. Dimağının dikkat ve eğlence hassaları - kaybolmuş, hüd'a ve Fesat güddeleri harekete geçmiş: tir. Bu gece bu #halledilecektir. Her ne su- retle olursa olsun! Sonü neye varima var- sın! Ya harrü, ya merrül. Bir, iki saatlik bir fikir imalinden son- . Beyin sıkıntımı zail oldu, yürü gül- dü. , — Garson! Bana kâğıt, kalem Bir de şekerli kahvel. — AÂmesos pasam! Battal boy, çizgili kâğıdıngğüzerine, N.. Beyin inci gibi yazıı dökülmeğe başladı: «Atebei felekmeztebei hazreti padişahiyev getirl, | ÇArakası var) İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: