8 Haziran 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

8 Haziran 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 — Sayfa SON POSTA « Son Posta , nın müsabakası: — 40 Tarihi Vak'a Ve 40 Tarihi Tablo 18 - Reisin ölümü — Haziran - 8 Amerikada aleyhimizde çalışan Ermeniler var... “— Türkiyede yağmur yağar mı? Kadın- lar neden sokağa çıkarılmazlar?,, Amerikaya ilk ayak basan bir Türke bu garip sualler soruluyor... Türk düşmanı Ermeniler bizi kötülemek için her çareye baş vuruyorlar Amerikada otomobil bolluğu Palo Alto (Hususi) — Ne İstanbulu ge- len bir Holivut yıldızı, ne İngiltereye ayak basan firari Habeş imparatoru, ne de uşa- iana gönül veren bir zamane prensesi Ame- bir Türk kadar geniş bir tecessüs ve alâka uyandıramaz. Bunun içindir ki ben, buraya geldiğimden- beri, ziyaretçi kabul etmekten, ve sorulan acaip suallere cevap yetiştirmekten başı- mı kaşımaya bile vakit bulamıyorum. Sorulan suallerden anlaşılıyor ki, Ame- rikada, Türklük aleyhinde geniş mikyas- ta propaganda yapan büyük bir teşkilât vardır. Ve Türk düşmanı Ermeniler tarafından kurulan bu teşkilât, bizi kötülemek için baş vurmadık çare bırakmamaktadır. Bu düşmanca telkinler, aleyhimizde bir çok garip telâkkiler yaratmıştır. Ve bu garip telâkkiler yü: lendir ki, aralarında, tıpkı kendileri gibi giyinen, ken- di dillerini konuşabilen, kendileri gibi dü- şünebilen bir Türkün bulunuşu, onları hay- rTete düşürüyor. İçlerinde beni bir garibei hilkat gibi seyredenler var. Konuşmama şaşıyorlar. Gülmeme şaşı- yorlar. Giyinişime şaşıyorlar. Bazıları Türk olduğuma bir türlü inan- mıyorlar. Ve beni, kendisine Türk süsü ve- ven şakacı bir Amerikalı sanıyorlar. Bazıları da arka arkaya sual yetiştiri » yorlar: — Türzkiyede yağmur yağar mı? — Sizin kaç tane karınız var? — Kadınlar orada neden sokağa çıka- mlmazlar? — Genç kızlar hâlâ «maske» (1) yle mi dolaşıyorlar? — Tayyareyi hâlâ «Afrika Kartalın mı sanıyorlar? ——— Ben bittabi suallerine acı acı gülüyo » rum ve onlara — Şimdi, diyorum, maskelerini çoktan gıkaran Türk kızları, «Afrika Kartalo ları- na bulutlar arasında kanat çırptırıyorlar. Ve Türk kızlarının çoktan müzelere attık- ları © maskeleri aşımp suratlarına taka - rak aranıza karışan yüzsüzler, Afrika Kar- tallarına bulutlar arasında perende attıran Türk kızlarına tükrük ulaştırmaya çaba- hıyorlar. * Palo Alto bir talebe memleketi. Bu iti- barla buranın, bizim Yeşilhilâl'cileri im - rendirecek bir hususiyeti var Koca mem « lekette, ilâç için bir damla içki bulamazsı- niz... Fakat buna mukabil burada, İstanbul- daki meyhanelerden, kahvelerden bol te- nis kordu var, Yediden yetmişe kadar herkes tenis oy- nuyor. Sonra buranın en göze çarpan hususi - yeterinden birisi de, insanların kılığı: Elle- ri raketli genç kızlar, ve genç kadınlaş, memleketin en kalabalık caddelerinde bile mayoyla dolaşıyorlar. Erkeklerin kılıkları da yeknasakt — Bir beymz jimnastik pabucu, bir beyaz keten pantolon, bir de kolsuz atlet gömleği: O kadar. Kravat sarık kadar garip görülüyor. He. le bastonlu, şapkalı birisine rastladılarmiy- di acaip bir mahlük görmüş gibi peşine ta- kılıyorlar, Amerikan kızlarının yüzleri fevkalâde güzel değil. Fakat vücutlarında en ufak bir kusur bulabilmek bir kadeh bira bulabil- mek kadar imkânsız. (Devamı 10 uncu sayfamızda) — —AN——<—— —— GÖNÜL İŞLERİ Okuyucularıma Cevaplarım Gebzede Bayan Pakizeye: Matbaaya her gün uğramam. Gelen mektupları evime yollarlar. Cevapları - mu alıp götürürler, Binaenaleyh İstan - bula indiğiniz zaman beni idarehanede bulamazıınız. Buna mukabil eğer pe - ginden bir randevu verirseniz sizi bek « lerim, yahut ta evime gelirsiniz. Orada konuşuruz. * Mâçkada Bayan (K. K.) a: Apartımanda oturan kadının evde o- turan kadından daha çekici göründüğü düşüncesini de nereden çıkardınız? Bu- nun giyim meselesine tesir edeceğini de sanmıyorum. Şüphe yok ki apartımanda oturanlar ayni kapıdan girip - çıkarlar, ayni merdiveni kullanırlar, alt ve üst kattakilerle mütemadiyen- karşılaştıkları için mühmel görünmekten — çekinirler. Fakat a efendim bu evde oturan kadın için de binnetice böyle değil midir? Ka- pisınin önünde, sokağının başında o da koraşuları ile karşılaşmaz mı? Hem bir kadın giyimine, kuşamına sadece tanı- diklatı için mi itina eder? Kocasının, ço- hık çocuğunun onu herkesten ziyade iyi Rörmek bakları değil midir? ... — ... Kızım oturduğun yerde otur, koca - nn başına nafile bir iş çıkarma! | X Kadıköyünde Yeldeğirmeninde Ba « yan (Ayşe Ker) & Çocuğunuz babasına tanıdık çocuk - lardan daha itinalı giyinmiş, daha cici görünmüyorsa, onları bülbülleştir. limeleri bilmiyorsa, çirkin tâbirleri tenmiş ise kocanız haklıdır, bundan bi- rinci derecede mes'ul sizsiniz. İhtarına darılmayınız, gizli düşünce aramayınız, İstediği çocuğunun menfaatidir. * Sirkecide Bay Hüsnü Cafere: Gönül işinde para meselesinin yeri yoktur, siz ticarete mi çıktınız, evlen « miye mi? Evvelemirde onu tayin edi « nız, ke- TEYZE | Rus milleti, milâdın dokuzuncu asımda İslâvların, Hazar we Noyman Türkleriyle karışmasından meydana gelmişti. Normanlar dokuzuncu ve onuncu asırda Baltık denizi ya- hlarından Avrupanın Garp sahillerine — istilklara — başladıkları #rada, Varag Boyunün reisi büyük Rurik de, 8662 de hafif gemilerden mürekkep bir filo ile Baltık denizine dökülen 1r- kadar yukanı Velga havzasına kadar çıkmış, ve Volga üzerinde Rus- yanın en eski şehri olan Novgorod'u kurmuş idi. Bu büyük isti- lâdan sonra, Vistul, Volga ve Don ırmakları arasında yaşayan ve daha milli bir birlik halinde toplanmamış, aynı ayrı isimler- iki büyük ırkın kanı birbirine aşılanmış. bundan da bir Rus milleti doöğe muştu. Büyük Rurik 879 da ölmüştü.. fakat Novgorod hanlığı devam etmiş ve Rusya maklara girmiş, onların yukarı mecralarına le anılan İslâv kabileleri Varaz'larla ihtilât etmişler, kuürmüş — olduğu imparatorluğunun esasını teşkil etmiştir. İlkönce putperest olan Ruslar, sonralanı hi misyonerlerin tesiriyle Hiristiyan dinini kabul — etmiş- tarihinin bu ilk ât bir reisin cenaze merasimini canlandırmaktadır. Siemi Radzki'nin yukarıdaki tablösu Rua devirlerine İnsan gücünün en muhteşem birer timsali olan bu ilk reisle- re, kılıcının gölgesinde toplanmış olanlar, onda ilâhi bir kudret tasavvur ederek derin bir sevgi ve mutlak bir itaatle bağlanır- Emaktadır. Sol taraftaki yam çıplak adam odun yığınına lardı. Ve bu reislerin ölümü, yeri doldurulmaz bir felâket gibi telâkki edilir, Onun cenazesi dehçet veren merasim ile kaldırı« hırdı: Bir büyük odun yığını yapılır. Bu yığının Üstüne, Rurik'in hatırasından gelen bir ibadet ile, ön tarafı bir canavar başı şek- Kinde olan bir Norman kayığı oturtulurdu. Reisin ölüsü bu ka- ilerliyerek | yığın içine hazırlanan yatağa uzatılır, silâhları ve hazineleri ya- mina konür, atları ve öküzl ve karıları dini âyinlerle ayakları ucunda hançerlenerek öldürülür. Bu sırada saz şâirleri şarkıları çağırırlar; ve sonra odun yığınma aleş vel ve kurbanlarının cesedleri hazine ve silâhlariyle beraber yakı- hıdı. Yukandaki tabloda bu kanlı sahneyi bütün dehşetiyle gö- rüyoruz. İhtiyar ölünün üç tane genç karısı masum bir teslimis yet ile ölüme hazırlanmışlardır. Kendilerini hançerliyecek olan adam hazırlanmıştır. Herkes çılgın bir yeis içindedir. En önde bir genç muharip yüzünü yerlere sörerek ağlamaktadır. Ve ih- tiyar saz şâiri bu kanlı sahnenin tesirini fazlalaştiran sazımı çal- ateş vererek kendisi de beraber yanacak olan reisin fedakâr bir ar- kadaşıdır. Onun gerisinde tahtadan yapılmış bir tann heykeli görülmektedir. Reşad Ekrem Koçu Pariste fabrikaları işgal eden grevciler arasında bir kaç saat Son posta ile gelen Vu mecmuasında Pa - risteki grevler hakkın - da yazılmış şu yazıyı gördük. — Naklediyo « ruz: Akşam saat yedi. Büyük Renault fabri « kalarının önüne dim, kapıda iki yüz kis şiden fazla bir kala « bahk birikmişti. Me - rakklar, işsiz ameleler, içeride kocaları, nişan- hları, babaları bulu - £ nan kadınlar, gülüşü « yorlar, birbirlerine bir terseniz bir tecrübe ediniz, dedi, ve ken « dince, müheyyiç gördüğü — manzaraların resmini çekmek Üzere benden uzaklaştı. Saat sekiz, dokuz oldu, fabrikaya tele- | |fon ımım T CD aat ediniz, cevabını rlü içeriye giremiyordum. Bütün fabrikaları dolaşarak greve işti- rak etmemiş olan ameleyi tahrik etmekla muvazzaf olan elebaşılar, kapıya otomo « bille geliyorlar, Citroğn fabrikalarındaki a« meleler greve iltihak ediyorlar. Bir deli « kanlı bisikletine atlarken: — Yarın Paugot'nun da grev ilân <t - tiğini size müjdeliyeceğim, diyor. Gene bir başkası bana dert yanıyor. On sene mesaimden sonra aldığımız — paraya takın süaller soruyor: hardı. Kapıları — göğüsleri rözetli ameleler tut - muşlar, içeriden dışa vıya kimseyi çıkarma » dıkları gibi, dışarıdan da içeriye ancak ame - Teleri alıyorlardı, biraz sonya kapının — önüne kamyon ve kamyonet: ler geldi, on beş tane grevci derhal kam - yonların etrafında h ka oldular. Arabalar - da, fabrikaları terket- miyen amelelerin yi yecek ve içecekler vardı, kilo kila ekmek. leri, soğuk etleri, bira ve şarapları, genç a meleler posta - pol içeri naklediyorlardı. Ben kornünist Hu - manite gazetesinin fo- toğraf muhabirine sokuldum. — Artkadaş içeriye girebilir miyiz, &e | Fabrikamın önünde toplanan kalabalık de gazeteciyim, dedim. — Ben bile giremedim, imkânı yok, is- 4 bakın. Kollektif kontrat istiyoruz. Ve bu se- fer de muvaffak olacağız. Derken şişman bir adam onun kulağı » na eğildi, benim de işitebileceğim bir sese ples — Gazetecilere lâf söylemenin olduğunu bilmiyor musun? Muhatabım hemen ortadan kayboldu, Saat on bir buçuk... Bütün teşebbüsle- rim akim kaldı. Mahsur şehrin etrafında dolaşıp duruyorum, — yüz tane kapısında, beş yüz nöbetçi var. Nihayet gözlerimi pencerelere çevirdim. Sigara tiryakisi bir a» meleye bir kaç paket sigara — hırlattım ve maksadımı kendirine söyledim, O bana X kapısına git dedi. Oradakiler benim ar - kadaşlarım, gimdi gider tenbih seni içeri alirlar. Ben beş dakikâ sonra kapılarından içe- riye sinek bile uçmuyan Renault fabrika - larına ilk gazeteci olarak girmiştim. Saat bire doğru, akordeonlar sustu, filüte yazak ederim, ler, köy şarkılarım, kemanlar İnternatio « nalı söylemez oldu, santler gittikçe uzu - yor ve fabrikada da uyku yavaş yavaş hâ- kim oluyordu, Bir atelyeden (güllerin al- tında) şarkısı hafif hafif aksediyor. Köşe (Devamı 10 uncu sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: