16 Haziran 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

16 Haziran 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Beaep, — Te e DE eI çe a 10 Sayfa SON POSTA Te OLUMMANCASI “Son Posta ,, nın tefrikası: İti Yazan A. R. Bir Yamlının ihanetinin Cemile büyük bir yardımı dokunacağı muhakkaktı — Eğer sorduklarıma doğru cevap| Nâsır Mebhüt burada bulunduğu za- verirsen, seni öldürmem. man, kalenin her tarafında gözcüler.. — Allah.. Peygamber.. On iki i -İköprünün başında ve kale kapısında mam.. Bütün evliyalar üzorine yemin|müteaddit nöbetçiler beklediği halde ederim ki, ne sorarsan doğruca söyli-|şimdi ortada bunlardan hiçbiri bulun- 'yeceğim. muyor; kalenin kalın demir kapıları- — Nereden geliyorsun?. nın sımsıkı kapalı olduğu görünüyor- — Nâsır Mebhütun kalesinden. du. — Ta..maaam... Eh, söyle bakalım,| — Riza, yanındaki Salihin kulağına nereye gidiyorsun?.. eğilmiğ; sessizçe sormuştu) — Köyüme. — Nereye gidiyoruz?. — Köyüne niçin gidiyorsun?. — Kaleye gireceğiz. — İzinliyim. — Fakat, görmüyor musun kapılar, — Bu izni kim verdi?. kapalı. Nasıl geçeceğiz? — Nâsır Mebhüt. — Vallahi Cemil Bey isterse, o ka- — Yalan söylüyorsun. Nâsır Mebüt, |pıları öyle bir açtırır ki... adamlarına izin vermez. — İnanırım. Bu adam, cidden ma- — Eğer yalan söylüyorsam, beni ka-|hir bir sihirbazdır. Bir efsunla, koca tır katır kes... Dün akşam, Nâsır|kışlayı biribirine katıp hem kendisini, Mebhâüt, kalede muhafız olarak elli kişi |hem beni ölümden kurtardıktan sonra.. terketti. Kendisi de geri kalan kuvvetle bütün hazinesini ve kadınlarını beraber| Sürüne sürüne kale kapısına gel- alarak Zafir kalesine gitti. Giderken |mişlerdi. Cemil, yanındaki Yamlıyı ka- de bizi çağırarak; size, bir hafta izin|pının dibine sürüklemişti. Onu omuz- veriyorum. Hem köylerinizde rahat |larından tutarak bir hamlede yere ya- ediniz; hem de hazır olmaları için bü- |tırıvermişti. Ve sonra, belindeki han- tün Yamlılara benim emrimi bildiriniz. |çeri çekerek gırtlağına dayamış: dedi. — Sana, öğrettiğim şeyleri yap. Cemil, bu sözleri işitir işitmez, vü-|Eğer bir kelime fazla veyahut eksik cudünün zangır zangır titrediğini his- | söylersen o anda gırtlağını parçalarım. setmişti. Demişti. — Ay, şimdi Nâsır Mabhüt, kalede| EHeri arkasına bağlı olan Yamlı, değil mi? korku ve heyecandan sarsılmışı yük- — Hayır, zabit efendi... Bana ka-|sek sesle acı acı inlemeye; lırsa, şimdi Nâsır Mebhüt (Cebeli âbe) | — Yana, kardeşler!.. Ya, aziz arka- ye varmış.. belki, orayı da geçmiştir. |daşlar!.. Halime merhamet edin. Ölü- — Bir şey daha soracağım. Eğer o-|yorum. Son nefesimi veriyorum. Beni nun da doğrusunu söylersen, seni der- |içeri alın, hal serbest bırakacağım. Diye bağırmaya başlamıştı. — Emret, zabit efendi. O anda içeriden ayak sesleri — işitil | — Nâüsır Mebhüt, bir kaç gün evvel|mişti... Cemil; hafif bir sesle ; yolda bir kız yakalatmış. Onu, kaleye| — Dikkat!.. tüfeklerinizi boynunu- alıp saklamış, bundan malümatin var |za takın. mı 2.. Emrini vermişti. — O gün ben kalenin cephaneliğin-| — İçeriden, sert bir sea gelmişti: de nöbetçi idim, zabit efendi. Bunu ar-| — Kapıdaki kimdir? , kadaşlarımdan işittim... Evet, yolda| Cemilin elindeki hançerin ucu, Yam- bir kız yakalanmış, Doğruca Nâsır|lının boğazına daha kuvvetle temas Mebütun harem dairesine getirilerek |etmişti. Yamlı, korku ve heyecandan oraya kapatılmış. Bundan başka bir şey | titreyen bir sesle cevap vermişti. bilmiyorum. — Ben.. Bedirli, Süleyman... Cemil, derin derin içini çekti. Karşı-| Şimdi, kapının iki tarafında şu ko- sında duran neferlere; nuşma devam etmişti. — Alınız bunu, bu tarafa. otuz| — Süleyman!. Sen misi?. adım ileri götürün. Orada bekleyin. — Evet.. Benim... Seni de sesinden Emrini verdi, tanıdım. Kahtanlı Reşitsin, değil mi?. Sonra; öteki Yamlıları da birer birer| — Kapıyı açın. Beni içer alın... önüne çağırarak isticvap etti. şıma bir felâket gekdi. Bugün, Efendi- İkisi de, Nâsır Mebüt hakkında bi-|miz Seyit Nâsırın emrile köyüme gi- rtinci Yamlının ifadesini teyit etmiş-|derken, dost zannettiğim, arkadaşlar, lerdi. Meliha hakkında verdikleri ma- | paramı çaldılar. Beni de ağır surette lâmata gelince, işin şekli değişmişti. | yaraladılar. öldüğümü zannederek de- Bunlardan biri, Nâsır Mebhütun Meli- İreye attılar. Güçhal ile buraya gelebil- hayı beraber ahp götürdüğünü söyle-|dim. Allah aşkına kapıyı açın. Beni i- mişti. Üçüncü Yamlıya gelince, 0: — İçeri alın. Hiç olmazsa ölüm burada — La, vallahi.. Nâsır Mebhât - kızı 'kalsın. 4 beraber götürmedi. kalede bırakarak| — Kapının anahtarları, Abdülbâride. Abdülbarinin muhafazasına terketti. işti. Biraz bekle... Olimpiyat işlerinde| gösterilen garebetler (Baştarafı | inci sayfada) satır istisna edilirse — kimse bahsetmedi, ve hele bunların kıymetini kimse takdir et- medi. Hattâ, şampiyonluğa kadar yükse- len eski bir atlet olan, şimdiki federasyon 'başkanı Bay Vildan dahi — işin farkında elmadı ki, bu hususta müsbet hiç bir ha- reketi görünmedi, isimlerini saymış oldu- ğum, ve Türkiyenin yüzünü yabancı mem- leketlerde ağartmış olan, arkadaşlara hiç olmazsa iki üç satırlık bir tebrik ve teşek- kür mektubu olsun yazmadı. * İşte size beş on satır da Türk atletizmi- '»in bugünkü vaziyetinin hulâsası... Dedi- kodulu idari cephesi ve temiz pâk, spor cephesi.. hattâ spor cephesinin de ancak ! ü takdirden uzak, beş on meraklı- nın önünde mevsim başındanberi yapmış oldukları topu, topu iki müsabakada dai- aa terakki eden yeni yeni Türkiye rekor- Tarı yapan Fethi, Recep. Riza ve Faik gibi arkadaşlardan da bahsetmedim. * Uzun zamandır spor yazısı yazmamış- tım; yazmağa da pek niyetim yoktu. Fa- kat senelerce emek verdiğim bir sporun bu kadar zavallı bir hale konması ve bu ka- dar haksız muamelelere tabi tutulması be- ni çileden çıkardı. Onun için yukarıda mevzuubahsetmiş olduğum meseleler hak- kında düşündüklerimi söylemekten kendi- mi menedemedim. Evvelâ Atletizim Fedarasyonu Başkan- lığı meselesini tetkik edelim. Eski Başkan Bay Bürhan Feleği de yeni başkan bay Vildanı da iyi — tanırım. Bay Bürhan Felekle atletizm hayatımda bir çok kereler çekiştik. O, benim bazı ha- | veketlerimi beğenmedi ve hattâ beni bir sene boykot cezasiyle bile tecziye etti. Ben de onun idaresinin hatalı gördüğüm cephelerini açıktan açığa tenkit ettim, fa- kat buna rağmen dost kaldık. Bay Vildanla daha cskidenberi tanışı- riz. Önü uzün atlama şampiyonu — olduğu zamandanberi bilirim. Çok dağerli bir tek- nisiyendir, o da dostumdur. Bunları söy- lemekten maksadım eski ve yeni başkan- lar arasında şahsi bir tercih yapmaklığım için hiç bir sebebin bulunmadığına işaret- tir. Şimdi her iki başkanın evsafını gözden geçirelim: Bay Bürhan Felek iyi Lir idareci fakat Bay Vildana nazaran zayıf bir teknisiyen. Bay Vildan ise'iyi bir teknisiyen fakat, — İstanbul atletizm hey'etindeki Faaliyeti hatırlanınca — zayıf bir idarecidir. Bay Bürhaneddin başkanlıkta geçirdiği ozun senelerin tecrübesiyle bilhassa şu son YUSUF İZZEDDİN ldü mü, ö!'dürüldü mü? Eski Osmanlı Veliahtı katledilmiştir. Yazan: Ziga Şakir —4 — 3 — Berber başı Hüseyin beyin kul- Dediği müthiş rakibinden mi?, Yok-|landığı bütün utturalar, san'atkârane sa, son zamanlarda ahval ve harekâtı-| yapılmış bağa — saplı — ve (Şefyeld) ni hiç beğenmediği: — Bu hınzır arap, benim sinirleri - mi fena halde bozuyor!. Diye, refikalarına dert yandığı Be- şir ağadan mı şikâyet edecekti?... Hariçte bulunan saray erkânına, hü- Ümet ricaline ve alâkadar memurlara nasıl haber verildiği, bir çok zevat ta - rafından yazıldığı ve söylenildiği için biz bunları tekrarından ve bu ci - hetler etrafındaki bir takım teferruat - markalı usturalardır. Halbuki adliye heyetine gösterilen ustura (Lüfler) markalı ,âdi bir usturadır. (Bu ustu - rayı veliahtın bir bahçivan çırağına bir altın vererek o vasıta ile tedarik ettiği söylenmiş ve bu hususta tahkikat ce- reyan etmiş ise de, müsbet netice ver. memiştir.) 4 — Veliahtın odasındaki feryatlari duyan Beşir ağanın doğruca vak'a ma- halline gelmesi lâzımgelirken; Beşir ağa mükemmelen elbisesini giymiş ol « tan sarfı nazar ediyoruz. Ve asıl mü -| duğu halde derhal selâmlığa gitmiş ve lıiııâ;llnn neticeye geçiyoruz. (efendimize bir şey oldu) diye yaver iye ve etibba heyeti tarafından | Fuat i İ haberdar etmiş - verilen hükmün hülâsası, kısaca şun- ıiı'u.al ERİZĞR dan ibaretti: Veliaht, intihar etmiştir.| 5 — Veliahtın müteaddit defa ustu- Filhakika hâdisenin harict manza -|ra çaldığı ve intihara hazırlandığı hak- rası, tamamen bunu göstermekte idi... |kındaki rivayetleri, harem halkı kül - Fakat, o raporları imza edenlerden pek |(liyyen reddetmişlerdir. Bu vak'anın |çokları da dahil olduğu halde bu mese-| sadece bir gün evvel ve ilk defa olarak le ile meşgul olanlar; şu noktalar üze- | yukua geldiğini iddia etmişlerdir. rinde durmak mecburiyetini hisseyle- mişlerdi: 6 — Bazıları, veliahtın senelerden- beri mecnun olduğunu iddla etmişler- 1 — İşittiği gürültü üzerine ilk de-|dir. Eğer veliaht mecnun ise, hükümet fa olarak veliahtın yatak odasına giren Dilsaz kalfa, veliahtı yatağında sırtüs- tü çenesine kadar muntazam olarak yorganla kapanmış olduğunu iddia et- İmiştir. Ve yorganın üstünde de hiç bir kan lekesi görmemiştir. $Şiryanları ke- silen ve kolundan kanlar fışkıran bir adamın, yorganının üstüne bir damla onun refakatine niçin bir (emrazı ak- liye) mütehaasısı vermemiştir?. 7 — Veliahtın intihara meyyal ol « duğu cidden hissedilmiş ise; ve selüm- lık dairesinde de hakikaten mütemadi- yen tarassut altında bulundurulmuş 1- se; bu tekayyüdün ayni zamanda ha- rem dairesinde de şiddetle tatbiki için kan sıçratmadan tek elle bu şekli ve-|kadınlar niçin ikaz edilmemiştir. (Bu- rebilmesi mümkün müdür değil mi - dir?.. , 2 — Veliahtın kolundaki yarayı hu- sule getiren ustura (yaver Fuat beyin, hafız İsmail ve Şükrü efendilerin Dil- saz kalfanın ve bunun gibi odaya ilk giren kadınların şahadetlerile sabittir ki) yatakta sırtüstü yatan veliahtın, sağ omzu bir halde bulunmuştur. Ve, yaver Fu- at bey tarafından oradan alınmıştır. Halbuki; yattığı yerde, sağ elile sol kolunu kesen hir adamın, usturayı ka- payarak ve kolunu kıvırarak onu o - muz başı ile yastık arasına sokması; o dakika için pek güç bir harekettir. bir iki sene zarfında, olgun bir idareci ve teşkilâtçı, ve hattâ hiç da fena olmayan bir teknisiyen olmuştu. Türk atletizmi için fay- dalı bir unsurdu, yüksek zekâmı ve kavra- yış ve nüfuz kabiliyeti ile son zamanlarda Türk atletizmine inkâr edilmez hizmetlerde bulunmuş, ve kim ne derse desin Türk at- letizm takımının, ister spor - bakımından olsun, ister organizasyon bakımından ol- sun, Balkan oyunları gibi çetin bir imtihan- dan yüz akıyla çıkmasına âmil olmuştu. Bu itibarla, ve federasyon başkanlığı- min bir «por tekniği işinden ziyade, bir ida- re ve teşkilât işi olduğu göz önünde tutu- larak, Bay Bürhanın en iyi renduman ver- Ona haber verilmedikçe, kapı açılamaz. diği bir sırada başkanlıktan alınması her- halde Türk atletizmi için esefle kaydedi- Demişti. Cemil, bu üç Yamlıyı ayrı ayrı, sımaı- | — İçeride, ses kesilmişti. Sür'atle uzak- | lecek bir hâdisedir. kı bâğlattı. Önüne kattı. Nâsır Mebhü-|laşan ayak sesleri işitilmişti. Çok sevdiğim bir spora yapmış oldu- tun kalesine yaklaştı. Her zaman te-| — Cemil, arkadaşlarını kapının iki ta-| ğum hizmetlerden dolayı bay Bürhan Fe- pesinden dumanlar tüten ve içinden (rafına yerleştirmişti. Kendisi de onla-| leğe burada alenen teşekkür etmek fırsatı- karmakarışık sesler yükselen kalede, 'yın önüne gerilmişti. derin bir sükünet vardı. Cemil, kaleyi üç tarafından kuşatan | yecan içinde geçmişti. İçeriden, armağın kuytu bir köşesine girdi. Ya-|kopısının kemerlerine akseden konuş- nındakileri etrafmma toplıyarak: malar ve ayak sesleri aksetmişti. — Haydi bakalım arkadaşlar!. İyice| Evvelâ, kilit içinde çevrilen anah- istirahat edin... Bu gece bizi bir hayli|tarın gıcırtıları ve sonra kaldırılan kol- ni bulduğum için bahtiyarım. — Herhalde On dakikalık bir zaman, derin bir he-| Bay Bürhaneddinin başkanlıktan ayrılma- kale | &1 Türk atletizmi için bir kayıptır. Bay Vil- danın başkanlığa getirilmesi bize bir - şey kazandıracak mıdır bilemem. * Türkiyenin, olimpiyat oyunlarının özünü, yoracak olan mühim işlere girişeceğiz. | demirlerinin şakırdıları — duyulmuştu. | kelime ile olimpiyat oyunlarını teşkil e- Dedi. Biraz sonra; herkes yerlere uzan- İçalayacak gibi çarpıyordu. Şu anda Cemilin kalbi, göğsünü par-| 4, bir spora, atletizme, müsabık gönder- memesi de, şu sön zamanlarda spor vadi- mış, derin bir uykuya dalmıştı. Ortada | — Birdenbire kapı aralanmıştı. Dişarı, | inde yapmış olduğumuz hatalardan biri- sadece bir tek nöbetçi kalmıştı. * Gece, zifiri karanlıktı. Nâsır Mebhü- tun kalesi simsiyah ve sessiz bir kaya halini almıştı. Cemil; bu derin zulmet ve sükünet içinde arkadaşlarile sürüne sürüne, köprüyü geçmiye baş- |gün lamıştı. Cemilin yanında, Yamlılardan biri solgun bir ziya taşmıştı. (Arkası var) Şevki Behmen Bursaya gidiyor M z D beraber yerlerde |dün İstanbul müzelerini gezmiştir. Bu-| dünyada çok taammdn etmiş T yanında hariciye memurlarından | memleketlerde, bizdekinden çok daha e- ve mihmandari olduğu halde Bur- |hemmiyet verilen ve bumbaşka (yapılan bir sporun dünya birinciliklerinde, dir. Zira biraz evvel de isimlerini zikret- miş olduğum Üç sporcudan bilhassa ikisi, Veysi ile İrfan, bizi olimpiyat müsabakala. rında şetefle temsil edebilecek kabiliye! dirler. Şerefle temsil edebilecek dedim, ka.- Sırp nazırlarından Şevki Behmen, | zanacak demedim, çünkü —atletizm gibi ve diğer etüdlerle Bâhusus ,intihar eden bir adamın, us- turayı fırlatıp atması Jâzım — geleceği akla daha mülâyim gelir. (Beyoğlu mahkemesinde — bu noktanın tenviri için ilk şahitler müteaddit isticvaplar- dan geçirilmiştir.) gün berhayat bulunan kadınlar, kendi- lerine böyle bir talimat verilmediğini ; veliahtın uzun gecelerini odasında yal- nız geçirdiğini, kapının dışında bekle- yen nöbetçi kalfaların da sarayların u- sulü iktizasandan olduğunu söylüyor - lar.) 8 — Veliahtın cesedini muayene e- ile yastık arasında, kapalı| den doktorlar tarafından verflen ra - porda; ölüm hâdisesinin ne vuretle vu- kua geldiğine dair, hiç bir (tahmin) - den bahsedilmemiştir. Bu şüpheli noktalar, bir çoklarının dimağlarını kurcalamış, fakat bir tür- lü hallolunamamıştı. Hattâ bunun için- dir ki; bu vak'a esnasında (Çorlu) da bulunan Enver paşa İstanbula geldiği zaman kendisine gösterilen (protoko- lu) imzalamamış; kendi husuaf vasıta- larile tahkikat icrasına mecbur kalmış- tı. (Arkasi var) ——— — kazanmanın ne demek olduğunu bilenler- | dünya ikinciliğini kazandığını — söylemeğe denim. Fakat, olimpiyat oyunlarının, hem iştirak eden müsabık ndedi, hem de müsa- bakaların tarzı cereyanı yani bir seçmede bir millet mümessilinin — diğer beş millet şampiyonu ile birden çarpışmak mecburi- yetinde olması — bakımından yüzme mü- | sabakalariyle, en çetin ve en zor müsaba- kalarını teşkil eden atletizmde, Veysi ve İrfanın kaymetleri — dereceleri meydan- dadır. Olimpiyat müsabakalarına göndere- ceğimiz diğer bütün sporcuların kıymetin: den üstündür. Üstündür çünkü bilfarz Vey- sinin bundan on beş gün evvel yaptığı 46 metrelik dereceyi Avrupada — bu mevsim zarfında ancak üç dört kişi geçmiştir. İrfa- na gelince, gülleyi 1451 metreye — attığı gün, Berlin oyunlarında İngiltereyi temsil edecek gençleri gerisine bırakmıştı. Hulâsa, İrfan ve Veysinin Berlin oyun- larına gönderilmclerile hem Türk — atletiz- mine, hem Türkiyenin hariçte kazanacağı bir muvaffakiyet fırsatına hem de Veysi ile İrfanın emeklerine, en kuvvetli bir darbe vurulmuş oldu. Bize cevaben demesinler ki: xKoca at- letizm müsabakalarına iki kişi ile iştirak o- lanur mu?..» Atletizm ferdi bir spordur, burada takım mevzuubahs değildir, iki ki- yi ile değil bir kişile bile iştirak olunabilir. Yeter ki orada boy ölçüşebilecek bir kud- rette olalım, bugün ise bu kudrette iki spor- cumuz vardır. Bilmem bundan sonra, 1928 olimpiyadına Hayiti'nin iki müsabıkla işti- rak ettiğini ve bunlardan birinin, Cator'un lüzum var mıdır. Mebmet Ali Olümpiyat Kampı Dün Açıldı. Berlin olimpiyadı hazırlık kampı düne den itibaren Kadıköy orta mektebinde - gılmıştır. Hazarlık kampına izinleri alınmış olan güreşçiler dün akşam girmişlerdir. Güreşçilerle beraber kampta güreş fe- derasyonu umumt kâtibi Seyfi Cenap ve antrenör Pellinen de bulunacaktır. Kampa girecek güreşçiler: Çoban Meh- met, Necmi, Samsunlu Ahmet, büyük Mustafa, Mersinli Ahmet, Nuri, İbrahim, İhsan, Saim, Vefik, Sadık, Yusuf, Ahmet, Habip, Yaşar, Hasan, Kenan, küçük Mus« tafa, küçük Ahmet'den mürekkep bir ta» kımdır. Kz Kampın müdürlüğünü Altınordu - klü- bünden Abdullah yapacaktır. Sigortacıların imtihanları Dün, Ticaret ve Sanayi Odasında ve Türkofiste sigortacıların tahriri ve — şifahi imtihanları yapılmıştır. İmtiha « na girenler yetmiş kadardır. Hepsinin tahriri imtihanları bitmiş, fakat ancak yirmi kişinin şifaht imtihanları bitiriler — bilmiştir. Diğerlerinin imtihanlarına » bugün de, devam edilecektir. — ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: