16 Haziran 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

16 Haziran 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 '*'ınv'ı Soogetler Ana kanununda yapılan Değişikliğin manası ost ve komşu Sovyetlerde ana ka- D — gek Türk, gerekse dünya matbuatında bü- yük Bir alâka uyandırdı. Sovyet ana kanununda yapılacak olan de- #şiklikleri Karl Marks ve Lenin'in umde!le- rinden ric'at şeklinde tefsir edenler oldu. Bize göre dost ve komşu devlet rejiminde nunun değişmek üzere olması ge- bir ric'at mevzuubahs değildir. Ana — ka- nunda yapılması teklif edilen değişiklikler ulaşılan yeni bir merhâalenin kanunen tes bitinden başka bir şeyi ifade etmez. Dost ve komşu devlet, inkılâbının ilk anından itibaren birinci ve büyük merhale olarak Sosyalizme ulaşmağı gaye — edin- mişti. Bu âna kadar memleket — dahilinde alınmış olan iktısadi, içtimal ve siyasi ted- birler bu merhaleye ulaşmak için birer va- mtaydı. Bu merhaleye ulaştıktan sanra ar- tk Mzumsuz olan vastaları ortadan kal- dırması hiç bir suretle ric'at telâkki edile- mex Nitekim yeni kamın projesinin ciddi bir tetkiki bunu isbat eder. Yeni kanuna göre: eSosyalist Cumhu- giyetler birliğinin bünyesi işçi ve köylülerin Sosyallat devletidir. Sövyetler — Birliğinin #iyasal| temelini işçilerin sovyetleri — teşkil eder.» Bu madde ayasi iktidar bakımından — gejfimde bir ric'atin mevzaubahs olmadığını göstermektedir. İçtimat bakımdan hiç bir | gic'atin mevzuubahs olmadığını ise şu mad- de göstermektedir: İ «Sovyetler Birliğinin ekonomik — teme- — Hini Sosyalint sietemi teşkil eder: — Hususi mülkiyetin ve İnsan tarafından insan İstis- | Mmar edilmesinin ilgası mülkiyet, ya devlet — Mülkiyeti şeklini alır ve yahut kolhoz, koo- peratif mülkiyeti şeklini alır. » k Ana hattında mülkiyet şeklini müşte- yek mülkiyet halinde tesbit eden bu mad- denin sonunda şu satırlar vardır: «Kanun Savyetler Birliği ekonamisinin hükim şekli olan Sosyalist sistemine müva: zi olarak köylülerin şahısların ve ikamet- konominilerini de kabul etmektedir.» Görülüyor ki, burada istihsal vasıtaları — Üzerinde şahis mülkiyeti mevzuubaha de- — Gildir. Sadece İmsan istismarı üzerine da- yanmıyan şahal çalışmaların hususi ekono- — mileni kabul edilmektedir ki, zaten bu, ha- kikatte, inkılâbın Ülk ânından itibaren, bil hassa «Nep» den eonra bilfül tanılan bir bakkın kanunen tesbitidir. Ve bunun tesbiti Sosyalist umdelerinden ric'at ifade etmez. Çünkü bugün dost devlette — kurulduğu Mevzuubahsolan rejim Komünizm — değil, — Sosyalizmdir. Ve Sosyalizm devletin, or- — dunun, inzibat kuvvetlerinin, yevmiyeler arasında farkın, paranın — mevcudiyetini, — ve bundan dolayı da şahsi ekanomileri ka- bul eden ve gaye olarak istihsal vasıtaları — Hözerinde devlet yahut müşterek mülkiyeti — istihdaf eden, insanın insan tarafından iz- O tismazını ilga eyleyip siyasi iktidarı — işçi ve köylüye veren, ferdin iktısadi hürriyet — temeli üzerinde siyasi ve vicdani hürriye- tini tanıyan, ferdlere müsavi inkişaf imkân- — İanı vaadeden bir rejimden başka bir sey — Geğildir. — Bu itibarla inkılâbın icap ettirdiği bazen “tetbiş ve bazen sıkı kayıtlı ” tedbirlerden /— geçerek bu merhaleye ulaşması dost mem- leket için bir inkişaftır. Kraliçe Mari vapurunu, Londrada — geyahate müheyya bir halde bekledi - — ği bir kaç gün zarfında tamam 37,500 r kişi ziyaret etmiş. Bu ziyaretler öldu - F ğu müddetçe, vapurdan her gün bir — gök şeyler eksilmiş. Duvar - saatleri, /— çatallar, tabaklar, mütemadiyen kay - — bolmuş. Yakalanan masum - hırsızlar da ya gemiden bir hatıra saklamak is- tediklerini, yahut da kleptopaniye müptelâ olduklarını ileri sürmüşler. Bunun üzerine Londra Tıp — talebele- tediklerini, yahut da kleplomaniye “talarını bir arada gördüğü için bu has- Üümete müracaat etmiştir. SLA |miz bulmamakla beraber SON POSTA Bi Horıüı N Resimli Makale —7 — W Güneş niçin tatulur Bi Bir fare farzediniz, büyük bir otele düşmüştür. Orada yer, içer, gelen gidenleri görür. Kadınların tuvaletlerini — seyredir. Fakat bu olup bitenler hakkında hiç bir fikri yoktur. İnsan da yer yüzünde bu fareye benzer. bayretle bakar. Güneş doğar. Gök milyonlarca yıldızla süsle - ı'ı.thvmıym— İnsan binlerce yıl bu hâdiselere şa- hit olmuş, fakat bunun naslını ve niçinini anlıyamamıştır. Estronomi, matcmalik, fizik, kimya ve jeoloji hep bu meç- hülleri araştırmak ve insanın kafasındaki suallere cevap ver - mek için kurulmuş ilimlerdir. Bu sayede bugün artık güneşin niçin ve ne vakit tutulduğunu izah edebiliyoruz. Fakat daha karanlık kalmış köşelerin ıydınlııınııı işin G0 ıeç-uhı © da kâinata, arza SÖZ ARAsıNDAî Bir filim rejisörü Alaturka kahveyi Ne zaman arar? Pariste - çıkan Paris Soir gaze - tesi, film rejisör- lerinden — birinin başından — geçen garip bir vak'ayı anlatmaktadır. Bu — rejisör, film çekmek için artistleriyle — be- raber bir. köyde bulunuyormuş . Geceyi bir han- da geçirmeğe mecbur olmuşlar, sabah olmuş, hizmetçi kadın bir tasın içinde sıcak su getirmiş, rejisör suyu pek te- traş olmuş, aradan bir çeyrek geçtikten sonra ayni hizmetçi kadın, bu sefer de elinde bir desti ile içeri girmiş. Rejisör, bu sefer, bu ne, diye sorun- | ca, kadın: — Tıraş olmanız için size sıcak su getirdim, demiş. — Demin getirdiğin şey ne idi? — Sabah kahveniz. Rejisör ayni zamanda film çevirmek için Türkiyeye de gelmiş. İşte o zaman Türkiyedeki kahvenin kıymetini tak- dir etmiş. — Nerede «alaturka kahve» demiş, * Pariste zenci saylav Pariste Sen nehrinin üzerindeki köprüden bir zenci aşağıya bakıyor - muş. Başına toplanan halk, kendisiyle | alay etmek | istemişler: — Ne bakıyorsun diye sormuşlar? Zenci : — Timsahları arıyorum, diye cevap vermiş. — Sen nehrinde timsah yok ki... — Bizim nehirlerimizde var. Herkes kahkaha ile gülmüş, o da | kendisiyle alay edenlere istihfafla bak- mış ve parlâmentoya doğru yürümüş, herkes zenciyi meczup zannettikleri için, parlâmento kapısından nasıl ko- vulacağını hayretle seyre hazırlanırlar- ken kapıcılar hürmetle selâm almışlar, meğer timsahlardan bahseden zat, Fransız meclisinde Senegal — meb'usu imiş. 7 Bursa belediyesi bir kimyahane yaptırmış ve buraya gayretli Hdüwm_-&whmdmüm gelen maddeleri tahlil etmiş ve şu neticelere varmış: 1 — Ekmek yapılan buğdayların içinde zehirli ve sıhbate muzır müddeler bulunmuştur. .2 — 1713 kilo bozuk ekmek müsadere ve imha edilmiştir. talık hakkında bir tez yazmak — üzere | 3 — Pirinç unlarının mısır unu ile kanıştırıldığı görülmüştür. İSTER İT HERGÜN SI FKAA | |girmiştir. Girdiği ISTEâ İNAN İSTER İNANMA! ——— *© | Havada uçarken Tamir edilen Tayyare Tencere, tencereye yüzün kara, demiş.. konuşuyorlarken, bir muharririmiz ku- lak misafiri oldu. Bayanın biri diyordu ki: — Bu zamanda itimat edilecek na- muslu hizmetçi bulmak çok zor oldu, kardeş! Benim giden kız, en güzel iki esvabımı çaldı.. Öteki sordu: —A! Sahi mi? Hangi esvablarınız bu? — Haniya, Paristen gelirken ku - .ı—uı:—ı-ı.&.—a,.:': lerini ve bu işin tehlikeli lime sarmaştım... İşte onlar! anladıkları için Zvereff bir kâğıda va- —— & İziyeti yazmış ve başka bir tayyare ile İyi bir muharrir olan devlet adamı | yukarı çıkılarak kendilerine bir teker- Leon Blum sosyalist lideri olmadan lek verilmesini istemiş. Kâğıdı da bir evvel, edebiyatla meşgul oldu ve yazı- larile de hayli tanındı. Onun gençliği-|Mandan eldiveni bulmuş, başka bir ni ve kudretini bilen yaşlı muharrirler- |tayyare ile bunlarım üzerine çıkmış, den biri geçenlerde kendisini ziyarete | tekerleği altında bulunan - tayyareye gitmiş. Ve: sarkıtmış ve aşağıdakiler tekerleği al- — Ekselâns, demiş. Eskiden yazı - |mışlardır. Zverelf tayyare uçarken te- larınızı okur ve beğenirdim. Şimdi s0s- |kerleği yerine takmış ve ikisi de kaza- yalist olmadığım için sizi beğenmiyo -|*1z, belâsız aşağıya inmeğe muvaffak Pravda gaze- teımın yazdığına - hoca Zvereff de varmış. Tek tekerlek ile yere inemiyecek - rum, fakat yazıdaki meharetiniz kadar | olmuşlardır. siyasette de muvaffak olursanız sos - * yalistlikten vazgeçerek muhakkak ki| Ruzvelt Intihabatı kazanacak doğru yolu tutan bir devlet adamı o - imiş hursunuz!.. Ruzvelte karşı mücadele açanlar pek zayıf görünmektedirler. Ruzvelt hiç telâş eseri göstermemekte ve hattâ Jonların yaptıkları toplantılara gülmek- tedir. Karısı Rüzveltin soğuk — kanlı Fienüilir B0U söce a Yele kadar | a Tarlallda kemaş ve cepi çayın ne olduğunu - bilmezlerdi, Çıy — Bak hasımlarımız uğraşıyorlar, Fransaya Çinden ve İngiltere yoliyle senin hâlâ hiç bir şey yaptığın yok| de- tarih de 1636 dı ]mi.. Ça)ın üç yüzüncü senei devriyesini Hurrtüsi tes'it etmek için çay meraklıları bir SN A toplantı hazırlamaktadırlar. * Çay Avrupaya nasıl girdi Patatesin Avrupaya nasıl ve ne vakit girdiğini yazmıştık. Bugün de çaydan bahsedeceğiz. — Biz çok kuvvetliyiz, diye cevap vermiş, muvaffakıyetinden emin olan b atletler rakiplerine hindikap verirler. F: ensız pollsinin bir kararı — /(Ben de ayni şeyi yapıyorum. Fransada grev ilân edildiği zaman | sesesesu ameleler kızıl bayrak çekmişlerdi. rak değildir, bir işarettir, alemdir. Bi- Paris polis müdürü bu mesele hak - naenaleyh Fransız bayrağının yanın- kında demiştir ki: da muayyen bir sınıfın işareti olarak — Keomünist bayrağı milli bir bay-İkullamlabilir. 4 — Zeytinyağların ekserisinde araşit yağı karışık bulun - muştur. 5 — Yağların umumiyetle acı bulunduğu ve tasfiye edilme- den satıldığı anlaşılmıştır. 6 — Sabunlarda cildi yakan bir madde bulunduğu görül - müştür. 7 — Gazozlara Sapanarya veya Saponin denilen zararh ve köpürtücü bir madde konduğu tesbi? edilmiştir. İNAN İSTER İNANMA! fi Yahudi kavmi eçürük tahtaya basmazo, müş. Tayyarede | da eldivene koyarak aşağıya atmışlar, ku- | ; Yahudiler ve denizçilik Ermel Talu Evliyı Çelebi, meşhur Seyahatna « mesinde: — «Gemicilerin piri Nuh Aleyhüsselâmdır. İlk önce gemiyi bu ya- Pıp emvacı tufan arasında keştibanlık et- miştire der. Sonra gene Kısası Enbiyada yazılı ol - duğuna göre Yunus Aleyhüsselâm da bir balığın karnında, bir müddet denizaltı se- yahati yapmak suretile tahtelbahkecilerin pizi olmuştur. Bu iki peygamberin ikisi de Beni İaraile mensup ve binaenaleyh yahudi idiler. Fakat o zaman bu zamandiır, yabudile- rin denizciliklerini işitmemiştik. Meğer, aCumhuriyet» gazetesinde her 'tün Nalına, Mıhına başlığı altında, ekse - riya denizciliğe ait vükifane fıkralar ya « zan mühterem bir meslekdaşın yazdığına ——— | göre yahudilerden, pek çok, hem de namlı kaptanlar, gemiciler yetişmiş imiş. Orada zikredilen isimler eğer gerçekten Yahudi isimleriyse, her şubede keskin zekâsiyle temayüz etmiş bir irkın bu me- ziyetini de öğrenimiş olmakla memnunuz. Yakın vakte kadar, bize öyle gelirdi tehlikeli işlere atılmaz, mizacı çabuk deği- gen, oynak, hercai kimselere güvenmez, onlarla münasebet tesis etmeklen — daima kaçınır ve karakteri iktizasından olarak da «suyu bardakta, gemiyi duvarday görme- yi tercih eder, müteenni, — durendiş - bir kavmdir. Halbuki son zamanlarda, tehlikeye kar« gı bu 1rk da atılgan olmağa başladı. Nuhun gemisini ve Yunusun balığını batırlıyarak, şimdi de denizciliğe — heves ediyor. Son gelen yabancı gazetelerde, Filistin bayrağını taşıyan bir geminin — bordasın- ufku gözetleyen genç bir Yahudi bah- riyelisinin resmi vardı. Bu resme hayretle bakarken, — birden aklıma geldi ki bu bir şey değil: Siyase- İtin, denizcilikten bin kat daha yaman dal- galan arasında bocalayan Fransa hükümet ,»sefinesinin kaplan yerinde, bugün onu kur- larmağa çalışan Leon Blum da — Yahudi- dir! () İzmirde çıkan Anadolu gazetesinde (Sapan )imzasiyle (Taşlar) atan fıkracı mes- lekdaş, bu gazetenin, elimize gelen son nüs- hasında: «Recaf zadenin geçenlerde — vefat ettiğini ve üstad, edip, filân diye sağlığımda göklere çıkarılan merhumun cenazesinde on beş, yirmi kişiden başka kimsenin bulunma- dığımı, » esefle kaydetmektedir. ” Kendisini tatmin ve teselli için söyleye < yim ki, geçenlerde değil, bundan tam yirmi Üüç yıl evval ölmüş ve o zaman, bugünkünden daha kadirşinas olan muhit ,kendisine mu- aszam bir cenaze alayı yapmış, binlerce kişi merhamun tabutunu mezxara kadar teşyi et- A Biliyor Musunuz ? |— Öleceğini hissederek 24 saat evvel: Bimarım ey ecel bu akşam gel canım al Şarkısını söyleten padişah kimdir? 2 — Amerika müttehit devletlerinin teşekkülünden sonra şimal ve cenup eya- Jetleri arasında vukua gelen ayrılık harp- lerinin sebebi nedir? 3 — Bugünkü İngiltere Kralı Edvard'ın büyük anası kimdir? 4 — İstanbulda ilk rasathane hangi se- nede ve nerede kurulmuştur? (Cevapları yarın) * a 1 — Nobel'edebiyat mükkfatınazilk de- fa Fransız muharrirlerindeni Sully — Prud- bömme almıştır. 2 — Türkiyede çıkan ilk gazete Tak- vimi Vakayidir ve 1831 de neşrelanmuz- tur. 3 — Efganistanın üüfusu 6.5milyon, mesahası 650 bin kilemetredir. 4 — İlk gazetecimiz Sahaflar şeyhi zade Esad Efendidir. Kendisi 1831 de Takvimi Vakayii neştre memur edilmiş, 1849 da öl müştür. Mezarı Yerebatan Sarayı sokağın- daki kütüphanesinin bılıpımddı' A

Bu sayıdan diğer sayfalar: