July 7, 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

July 7, 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan A. R, sımsıkı muhafaza ediyor. Diye homurdanmıştı. tı. Çünkü, merbut olduğunu anlamıştı, içeri dalmıştı. © delikten güçlükle girerek başlamıştı. nız; biraz ileride, hafif bir ışık vardı. ğa yaklaşmıştı. gını yükarı kaldırmış: —',—le.. sema,.. Diye mırıldanmışti, suları, bu kuyuya dökülmekte idi. lemişti: bulunuyorum. Diye söylenmişti. daki taşlarda basacak yer bulamadığı için buna imkân görememişti, O zaman bombaları orada bırakmış.. |yere uzanarak o daracık tüneli geçmiş.. arkadaşlarının yanına gelmişti. Evvelâ, en uzun boylu iki neferi seç- miş; — Hadi bakalım.. girin. Sürüne sü: rüne ilertleyin. Bir kuyunun dibinde bu yol bitiyor. Orada durun, beni bekle - yin, Emrini vermişti. Sonra, Ali onbaşıyi çağırtmış.. ona da şu emri vermişti: — Arkadaşları, iki postaya ayıra - caksın... Evvelâ, el bombalarını.. son- ra da barut tenekelerile fitilleri, nö - betle içeri yollıyacaksın... Şayet içeri- kacaksın, Topçu ve piyade ateşlerinin - şid - detli sağanakları andıran - velveleleri arasında bu emri veren Cemil, tekrar deliğe girmişti. Ve, verdiği emir de, yarım saat zarfında tamamile ikmal e- dilmi: Kuyunun dibi, bombalar - dan, barut fıçılarından mürekkep kor- kunç bir depo haline gelmişti. Cemil; bilhassa seçerek oraya gön- derdiği uzun baylu neferlerden birini duvara dayamış.. onun omzuna tır - manmış.. ellerile kuyunun kenarını ya- kalamıştı... Etrafa göz gezdirir gezdir- — 10 Say$ ” OLUMMANGCASI “Son Fosta ,, nın tefrikası: 130 . . . Kalenin şarkındaki piyade . . şiddeti arttıkça artıyordu —— Kalın ipin ucuna, küvvetli demir bir — halka geçirilmişti. Cemil, ince ipin tam — ortasıni bulmuş, bu halkaya bağlamış; — geri çekmeleri için karşıya işaret ver- — işti. Bu suretle iki sahil arasında âde- ta makaralı bir geçit husule gelmişti. İki saat uğraşmadan sonra, bu maka«|daha vardı. — Fa vasıtasile, ölüm mangasının sekiz Cemil, bu ıskarayı görür görmez: — Meferi ile, iki sandık - o coşkun irmağın| —— Hay, lânet olsun... " Üzerinden aşırılarak - karşı — Tenin dibine geçirilmişti. Artık, sabah yaklaşmıştı. Şark ufuk- ları, hafifçe ağarmıştı. Birdenbire iki — top gürlemiş.. iki mermi, fışırdaya h- — şirdaya geçerek, kalenii içine düşmüş; müthiş iki tarraka her tarafı sarmış - y ; Tam o anda, kalenin şark tarafın - dan da, şiddetli bir piyade ateşi başla- mışti. Sabahin ayazında, henüz ıslak elbiseleri içinde titreyen Cemil, derhal — yerinden fırlamış: —— — Hadi bakalım. İş başına!.. - Diye mırıldanmıştı. “ Sandıklardan birinin içinden, bir ta- — Kim uzun demirler, kazmnalar, baltalar — gikarılmıştı, — , Sonra.. bombalar, el kumbaraları, barut tenekeleri, muşambalara sarılmış fitiller, kibritler çıkarılmış; bir hizaya — sıralanmıştı. — Cemil, yanına iki nefer almış.. ora- daki kayaları tırmanmış.. her tarafı bü- — Tüyen otlar arasında, bir yer aramaya K blçıımışlı. Bu arama, çok uzun sürmemiş: — Buldum. Diye mırıldanmıştı... Burada, yarım — arşın kadar iç tarafına kalın demir ıska- — a yerleştirilmiş, büyücek bir delik vardı. Bu delikten mülevves bir takiım şeyler akıyor; iğrenç bir koku, hem Cemilin ve hem de oradaki neferlerin — güldesini bulandırıyordu. © Cemil, insana sersemlik veren bu kokudan fena halde tiksinmekle bera- ber, yanındaki neferlere (hü ümisal) — göstermek istemiş: — — Arkadaşlar!.. Vazife uğrunda her — şeye tahammül edeceğiz. —İhtimal ki, — burada göreceğimiz iş, o kadar uzun — âürmiyecek. Ya, vazifemizde muvaf- — “fak olacağız. Her şeyi unutacağız. Ve- — yahur... —— Kaleden açılan şiddetli bir mukabil — ateş, Cemilin sözünü kesmişti... Top — tarrakaları birbirini takip etmişti. Bu — Mmüthiş gürültü arasında, artık hiç bir — ses işitilmez bale gelmişti. ” Cemil, ağzını neferlerden birinin ku- — İağına dayamış; emir vermişti: — — Git, söyle.. Ali onbaşı, orada iki neferle beklesin... Öteki arkadaşlara; — uzun demirleri, baltaları, kazmaları — versin; buraya göndersin. —< Ölüm mangasının fedakâr neferleri, bir kaç dakika sonra, o lâğım deliğinin önüne gelmişlerdi. . Artık ortalık tamamen ağarıyorduü. Kalenin şarkındaki Ppiyade ateşinin şid- — deti, arttıkça artıyordu. — Vakit vakit, boru sesleri yükseliyor; — buna mukabil, hep bir ağızdan bağrı- Şan Âsilerin, garip ve anlaşılmaz nâra- ları işitiliyordu. — Cemil, lâğzım - deliğinin ağzındaki — tetkiklerini bitirmiş; deliğin ağzını aç- mak için yapılacak işleri, neferlere gös- — termişti. : - Demir küskülerle ameliyat başlamış- — tı. Deliğin ağzında bulunan, biribirleri- — ne kurşunla kenetlenmiş taşlar kopa- rılmıştı. Biraz sonra da, kalın demir iskara çıkarılmış; bir tarafa atılmıştı. Şimdi, oldukça büyük bir delik açıl- Miş; o mülevves akıntı da, başka ta- — raflara sızarak o iğrenç koku cpeyce Bzalmıştı . ” Cemil; — İki bamba... — Diye bağırmış.. bir neferin, koşa ko- mez; çehresi çok memnun bir hal al- şa gidip getirdiği iki Borabayı — eline | mış: ” Pervasızca © deliğe dalmış.. “(Arkanı var), ateşinin yüzüstü yere uzanarak dizlerinin —ve dutları dahilinde, aranacak Ş veye dirseklerinin üzerinde iletlemeye baş- lamıştı. Fakat sekiz, on metre kadar h ilerledikten sonra, büyük bir mânia|'* J karşısında kalmıştı. Çünkü, burada da kalın parmaklıklı demirden bir ıskara Bu herif; sahile, ka-|sanki hiç ölmiyecekmiş gibi -kendini Fakat, ıskarayı elile yoklar yokla - maz, yüzünde bir tebessüim uyanmış- bu ıskaranın yalnız çerçe - vesi, taşların arasına gömülmüş olup, iç kısmının bir. kilitle bu çerçeveye Cemil, bombaları oraya — bırakmış; geri geri kaymış.. deliğin ağzına ge - lerek bir demir küskü almış.. — tekrar Bu demir küskü ile yarım saat ka - dar uğraştığı halde, kilidin halkasını, pek güçlükle koparmıştı. Ondan son - ra, elini içeri sokarak ıskarayı açmış.. ilerlemeye Deliğin içi tamamile karanlıktı. Yal- İkinci iskarayı geçtikten sonra bu mecra, âdeta kemerle örülmüş, geniş- çe bir yol halini almıştı. Cemil burada, dizlerinin üzetinde sürüklenerek ©o iş- O ışığın dibine gelir gelmez de, ba- Burası, etrafı taşla örülmüş — olan iki adam boyu yüksekliğinde bir kuyu- dan ibaretti. Kalenin bütün mülevyes Cemilin yüzündeki tebessüm geniş- — Aşkolsun, Şeyh Muhsin Şerefi - ye... Beni, hiç bir noktada aldatmamış. Demek ki; Nâsır Mebhât ile avenesi - nin ikamet ettikleri binaların dibinde Kuyunun ağzına kadar çıkarak, o - radan yukarıdaki kısmı da görmek iş - temişti. Fakat ,kuyunun kenarların - de bomba sesleri ve yahut başka gü - lan ser teftiş Çerkez Hüsnü bey ile ser rültüler duyarsan, başının çaresine ba-. teftiş Kerim efendiye ayru ayru — selâm e- b Z/SON POSTA Mehmedin Yeni Maceraları TArtık, Osmanlı hükümetinin hu « pılacak iş kalmamıştır. Bu raporum, bu mesele hakkında gönderdiğim son Demek mecburiyetini hissetmişti. O tarihte (Zaptiye dairesi); şimdi- ki Büyük postahane binasının, arka cihetinin, Ankara caddesi tarafına tesa- düf eden kısmında bulunuyordu. Dairenin üst katında (ser teftiş) le- re mahsuş odada üç kişi, sedirlerin ü- zerine bağdaş kurmuşlar oturuyorlar; ayrı ayrı işlerle meşgul oluyorlardı. Bunlardan, (Deli Kerim efendi), keskin çakısının ince ağzile tırnakları- ni kesiyor; ikide birde parmaklarının Ucunu pencereden tarafa uzatarak tir- naklarının istediği şekli alıp almadığı- nı muayene ediyordu. Gürcü Hasan efendi; elindeki ka - miş kalemi, yanındaki yazi takimının hokkasına batırıp çıkarıyor, düşüne | düşüne bir tapor yazıyordu. bur ağası.. biraderiniz, Mehmet... ... Mektup bitmişti... Hüsnü bey ile Deli Kerim efendi gittikçe artan bir a- lâka ile mektubu dinlemişlerdi. Mektu- bun bitmesini, uzun bir süküt takip et- mişti. Şimdi bu üç zabita memürunun nazarları, birbirlerinin - gözleri içinde birleşmişti. Birkaç dakika devam eden bu sükü- tu, evvelâ Çerkez Hüsnü bey ihlâl et- Mmişti: — Tuhaf şey.. oradan, geçmişler.. buraya gelmişler... Halbuki, burada girip çıkmadığımız — delik kalmadı.., Acâip.. çok acâip... Çerkez Hüsnü beyin bu sözlerini, karmakarışık bir muhavere takip ey - lemişti: — Bunda, acâip olacak bir şey yok.. insanlık hali bu... Her deliğe girer çı- karız.. hattâ; aradıklarımızın üstüne basarız da, besiretimiz bağlanır.. göre- meyiz. Başımıza az mı geldi?.. — Sakın Gâvur Mehmet bu işte al- Çerkez Hüsnü bey; bir gün evvel Beyoğlunda yakalanan bir kalpazanın üzerinde bulunan muhtelif cins banka kaimelerini penceredeki ışığa tutuyor; bunların sahtelerile hakikileri arasın - daki farkları tetkik ile meşgul oluyor- du. Bu sırada bir odacı içeri gitmiş; Gür- cü Hasan efendiye bir mektup vermiş- ti. Hasan efendi, mektubu açıp İmza- sına bakar bakmaz, gülümsemişti. Onun gülümsediğini göz ucu ile gö- ren Deli Kerim efendi, yarım saatten- beri odada hüküm süren süküneli ilk defa olarak ihlâl etmiş; mırıldanır gibi bir sesle: danmasın, —Mektup kimden?.. — ©O da muhtemel... Muhtemel am- Demişti. ma, bu oğlan boş yere söz söylemez. Hasan efendi, Mmerakla okundaya |Her halde bir şey sezmese; tutüp ta o- başladığı mektuptan gözlerini ayıramı- yarak kısaca cevap vermişti: — Gâvur Mehmetten... Hüsnü bey de söze karışmıştı: .— Gâvur Mehmetten mi2.. — Evet, — Tuhaf şey.. ben, artık Gâvur Mehmet bizi unuttu sanıyordum. Afe- rin, oğlancağıza.. cidden, velalı imiş... radan buraya destan kadar koskoca bir mektup göndermez. — Hüseyin efendi!.. Yaz şuna, bir cevap... Nerelerde ne gibi taharriyat yaptığımızı anlat. Bakalım, ne diye - cek?.. — Ben, başka bir şey düşünüya - rum, — Ne düşünüyorsun?.. Neler nazıyo'r. Sca — Gâvur Mehmedin mek'vbunu, — B:;'.";“ e nazır paşa hazretlerine arzetsek — Başımıza iş çıkarırız. — Allah aşkına durun. Şimdi me- Tn SHDi raktan çatlıyacağım. Hele şuna bir göz gezdireyim, Deli Kerim, çakının ucu ile tırnağı- nin bir pürüzünü kazıdıktan sonra, ba- şını kaldırdı. Mektuba baktı: — Hızlı oku da, biz de duyalım, Diye mırıldandı, Daha o sözünü bitirmeden, Cürcü Hasan efendi ağır ağır mektubu oku - maya başladı: — Bakın.. dinleyin ...Gâvur Meh - met, mektubunda ne diyor?... Makamı biraderim serü teftiş Hasan e- fendiye... İzzetlü, biraderim efendim!... Mabsus selâm ve senalar olunup ol mü- biraderimiz ve Üstadımız makamında — ©- Zonguldak İcra Dairesinden: Mahcuz olup paraya çeyrilmesi mu- karrer Zonguldak İimanında ARSLAN BAHRİ namındaki motörün 317 parçadan ibaret ve 541 lira 20 kuruş demirbaş men- kul eşyasile ve gayrimenkule kaymet konu- lan ve 3500 lira muhammen kıymetindeki motörlü gemi açık arttırmaya konulmuştur. Birinci arttırması 10/8/936 tarihine tesa- düf eden pazartesi günü saal 14 den 16 ya kadar Zonguldak limanında icra edilecek- tir. O günde teklif edilen bedel muham « men kıymetin yüzde 75 ini bulmadığı tak- dirde on beş gün daha uzatılacaktır. ... İkinci arttırma 25/8/936 tarihine te- sadüf eden Salı günü ayni saatte ve ayni mahalde en çok arttıran üzerine ihale icra derek ellerinden öperim... Eğerçi, tarafı- mızdan sual olunursa, tarihi mektuba de- ğin sıhhat ve afiyetimiz berkemal olup, hasretü iştiyakınızdan başka hiç bir elem ve kederimiz yoktur... Şimdilik buradaki meşguliyetimiz, hükümet — dairesinin kapı altından kahveye, kahveden de fakirhane- 2004 numaralı icra ve iflâs kanununun 126 ıncı maddesine tevfikan hakları liman idaresince sabit olmıyan ipotekli — alacak. hlarla diğer alâkadarların bu haklarını hu- susile faiz ve masrafa dair iddialarını ilân sele zühura geldi. Taşlıca tarafından hu- dudu geçen, biri erkek ve diğeri kadın iki şahıs, her ne kadar bir hayli taharri edildi- se de, ele geçirilemedi... Bu mesele hak- kında bize bir emrü iş'ar vaki olmadığı i- çin de, tarafımızdan hiç bir müdahale vu- kua gelmedi... Amma, bilirsiniz. Huy, ca- | 935/292 taşra numaralı dosyada mevcut nın altındadır. Can çıkmayınca, huy — çık-| vaz'iyet ve taktiri kiymet raporunu görüp maz fehvasınca, biz mescleyi — şöylece bir | anlayacakları ilân olunur. (671) Aksi halde hakları sabit — olmıyanlar satış bedelinin paylaşmasından hariç kalır lar. Gemiye ait vergi vesair bükümet harç- ları belediye ve rusumu saire alıcıya aittir. Daha — fazla malümat almak — isteyenler CİBALİ ZİNDANLARI Son Posta'nın zabıta romanı : 4 araştırdık, taraştırdık. Söylenen ve dinle- nen sözlerin kâffesinin kuru lâflardan iba- ret olduğunu anladık... Benim karındaşım Hüseyin efendi. Uzun lâfın kısası; bu er- kek ile kadın, kıyafetlerini tebdil .d'."ı teftiş olduksa, keramet sahibi de olma- KaŞir b TüRie a ADAĞ ” İt ErDE SAA A. B rum. Fakat bunların, sizin gibi mâhir me- | İamadık. Yeniden taharriyata başlıya- murlar - tarafından — ole geçirilemediğine | CağIZ; deriz. hayret ediyorum... Nereleri, aradınız, tara- dınız. Bu araştırmalardan ne gibi neticeler di, aldınız. Çok merak içindeyim, Eğerçi lüt- İ::ip bana İ—:ıın lıîldıi;'-:.:nı dere- |İburaya getirtin, beraber taharriyat ic- cede memnun olurum tubumun derim... Selânikte mukim,, Zaptiye alayı- nın birinci taburunda misafir.. Açıktan ta- — Vay.. karı ile herif burada ol - sunlar da, siz bulamıyasınız ha.. diye, haşır haşır haşlar. — Canım, haşlarsa haşlasın... Ser- — Durun, aklıma başka bir şey gel- — Gâvur Mehmedi istiyelim... Onu ra edeceğiz; diyelim, — İmkânı yok. İradei seniye ile Se- lâniğe gitmiş.. bahusus, orada ikamcte memur (1) bir adamı, zaptiye müşürü nasıl getirtebilir. — Tekrar iradei seniye çıkartır, — Zannetmem. — Canıml. Olur, olmaz.. o, başka... Şu oğlan, gözümde tütüyor... Bilin - mez ki, belki zamanına tesadüf eder de, bu bahane ile İstanbula geliverir. — Olur mu, olur. . .(İ) Çikamete memur) demek, bir şe- hirde oturmaya mahküm (sürgün) demek- &. Gâvur Mehmedin (tabur ağalığı) na tayin edilerek niçin Selâniğe sürgün edildi- ği, iki sene evvel intişar eden ( Yedi âşıklar çetesi) ismindeki kısımda izah edilmişti. (Arkası var) Bir mektup: i (Gâvur Mehmet) — tefrikası hakkında aldığımız mektuplardan bilhassa dükkate şayan olan bir mektubu, aynca dercedi - | yoruz: IMeslek muhabbeti dolayısile, bundan evvel çıkan (Gâvur Mehmet) tefrikaları - nızı nasıl günü gününe takip ettim ise, yoni Gâvur Mehmet tefrikanızı da öylece lez - zetle takip ediyorum. Ancak; bu tefrika- mada, bir noktada hata ettiğinlei zanne « diyorum. Vaktile elime geçen bir dosya « nin tetkiki esnasında hatırımda kaldığına göre 1 iğiniz vak'a Avwturya seliri (Marki Pallaviçni) nin sefareti esansn - da dağil; (Baron dö Kaliçe) nin Avustur- ya sefirliği ile İstanbula ilk geldiği zaman- lara müsadif olacak... Bilâhare polis mec- lisi reisi olan Hüsnü Beyden de bu meseleyi böylece işitmişlim. İhtiyar bir meslek « - damının bu ikazına gücenmez, ve bu me- seleyi siz de bir iyice tahkik edersinlz, zan- nederim.) e ee — — ı Mukaddema Fatihde, Hüsam B. ma - hallesi İmam Niyazi sokağında 19 No. lu hanede mükim iken halen nerede olduğu bilinemiyen Bay Şerif; İstanbul İkinci İcra Memurlağımdan: İstanbul Hazinesinin Fatih, İkânci Sulh bukuk mahkemesinden aldığı 3/2/936 ta- rih ve 36/20 No. lu ilâm mucibince alacağı olan 2200 kuruşun maa masarif — tahsili hakkında vaki talebi üzerine namımıza gön- derilen ve 36/974 No, yı ihtiva eden İcra emri ikâmetgâhmızim meçbuliyeti hasebile tebliğ olunamadığından bir ay hakka İtiraz tayini surelile tebligatın ilânen icrasma ka- rar verilmiştir. İşbu bir ay içinde borcu ödemez ve tetkik merciinden veya temyiz veyahut iadei muhakeme yolile ait olduğu mahkemeden — icranın geri biralalmasına ri icra yapılacağı ve gene bu bir ay içinde 36/974 No. sile daireye bilmüracaa mal beyanında bulunmanız — ve bulunmazsanız hapisle tazyik — olunacağınız ve hakikata muhalif beyanda bulunduğunuz takdirde hapisle cezalandırılacağınız olbapdaki icra emrinin tebliği makamına kaim olmak üze- re ilânen ihbar olunur, (24224) ee ea GA Divanyolu (104) No: “Tolefon: 22508 Tel Kandilli 38 - Beylerbeyi 48 ——

Bu sayıdan diğer sayfalar: