4 Eylül 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

4 Eylül 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hal_k arasında İngiliz dostluğu Son otuz beş senenin hafızamda iz bırakan hatıraları Sekizinci Edvard gençliğinde babası (İngiliz) sözünü, ilk defa ben, galiba eski bir kınagecesinde işitmiştim. Genç bir lohosa evinde yapılan bu kınagece- sinde bir çok şarkılar, türküler söylen- di, bir çok şeyler çalındı, oynandı. Ni - hayet orada çalıp söyliyen kadınlar a - rasında şöyle, çok neşeli bir türkü baş - ladı idi: İngiliz kralı, elinde bastoooni, bas - tooni, bastooni, Başında şapkaaasi, şapkaaasi, şap - kaası! Ben o zaman yedi, sekiz yaşlarında bir çocuk olduğum için öteki türkü ve şarkılardan hiç bir şey anlamadığım gibi tabit bundan da pek bir şey an - lamamış ve gece yarısı eve gelince rah- metli babama sormuştum: Baba, İngiliz kralı kim? Babam iki kolunu kulaç biçiminde açarak: — Bu dünyada büyütlük, koskoca « man memleketleri olan bir adam! — Nerede onun memlcketleri? Gene kollarını ayni biçimde uzata - rak: — Kocamaaaan denizlerin ötesin - de! — ©O memleketlere kayıklarla mı gi- derler? — Kocamaaan vapurlarla! — O vapurlar kimin? — İngiliz kralının! — Baba, hani aşağıki mahallede (İn- giliz Mustafa ağa) dedikleri bir adam var, o da İngiliz mi? — Değil amma İngilize benzediği için mna (İngiliz Mustafa ağa) derler. İşte İngilizler hakkında benim ilk gocukluk duygu ve intibalarım bu ka- darcıktı ve sanırşam şimdi aklımda ka- labilen o iki satırını yukarıya yazmış olduğum türkü de Kıriım muharebesi sıralarında dost ve müttefik İngilizle- zin burada uyandırmış oldukları sem- Krai Edyvard amele kıyafetile maedn ocaklarını ziyaretten dönüyor. pati üzerine mahalle kadınları tarafın- dan onlara bir cemile olarak çıkarı| - MiştL Cemal Kaygılı SEKİZİNCİ EDVARD Dünyanın en büyük İmparatorluğunu dağılmaktan kurtaran genç kral (Baştarafı siyasi kısmın 1 inci say- | güne ilerledi, diğer taraftan hüküme -|olmal, ve bütün bunlarla gözü boy3 * tin mesken inşası siyaseti günden gü -|malı idi. « fasında) den sonra eski sevimli ve neşeli sima yerine ciddi ve vakur bir çehrnin kaim olduğunu, bu ciddi ve vakur simanm en ciddi ve en büyük meselelerle uğ - raşmağa başladığını söylemekte bir - leşiyorlar. ne inkişaf etti ve sefaletle müçadele areketi, milli bir mahiyet aldı. Asrın aydınlanan ve her şeyi kavti” yan kafası bu köhne telâkkileri köküÜM” | Veliaht prens Edvardın bütün bu|den söküp atmış bulunuyor. mesaisi, kendisini halkın beklediği kur- Bu meselelerin biri ve en birincisi| sebep fakir sınıfların terfihi meselesi olmuş- tur, İngilterede izbelerde yaşıyan, sefa- let içinde yüzen, işsizliğin sıkıntıları içinde kıvranan milyonlarca aile var - dı. Prens Edvard, bu şeraiti, medeni - yetin bugünkü seviyesi ile mütenasip görmüyor, ve vaziyeti ıslah etmek icap ettiğini, birbirini takip eden kuvvetli ve müessir nutuklarla anlatıyordu. Bu nutuklar ve çalışmalar tesirini göüster- Z A BSekizinci Edvard çocukluğunda bütyük babası Yedinci Edvard ile Londra sokaklarında Sonraları İngilizlere karşı olan duy- gu ve intibalarım zamanla göyle iler - lemeğe başladı. O zamanlar oturduğu- muz semt İstanbulun en çok seyyah geçmiş bir semti idi. En çok yaz ve son- bahar günleri buradan şeabalarla, vo - lospitlerle, bazan atlarla ve bazan ya - İya olarak bir çok seyyahlar geçerdi. JÇok iyi hatırlıyorum, bu geçen seyyah- |lar eğer İngilizse mahalle çocukları ne- veden öğrenmişlerse öğrenmişler, bun- ları hep: — Gudmorning, gudmorning! Diye selâmlarlar, onlar da ayni su - relte çocukların yanaklarını okşarlar - dı. Gene o sıralarda mahallemizde Fr- zincanlı bir sandalcı Halil Bfendi var- dı ki bu adam sandalcı olduğu halde, mahallenin içinde tek başına ceket pantalon, fatin kaloş, frenk gömleği gi- yer ve kıravat takar, sonra gayet cid- di tavır ve adımlarla yürür, şivesi tam bir Erzincan şivesi olduğu halde ga - yet vakarlı, fakat güler yüzle konuşur ve bir sandalcı olduğu halde mahalle - liye kendisini sevdirip saydırmasını bi- lirdi ve mahallede bunun sebebini, o - nun © zaman Ayvansaray un değirme- ninin direktörü olan bir İngilizin ay- lıklı sandalcısı olmasında bulurdu. Bu dediklerim bundan otuz beş, kırk yıl önceki hatıralardır. İngilizlerin bu- rada çok iyi namlar bırakmasının bir gebebi de İstanbulda satılan bütün İn- giliz mallarının temizliği, sağlamlığı, gadelik içinde saklı zarafeti ve asla mahlöt, mağşuş olmaması idi. Meşhur İngiliz çakıları, İngiliz ma- kineleri, İngiliz tulumbaları, İngiliz kumaşları gibi... Son zamanlarda öteki sporlara kar- şı futbolün çok alıp yürümesi, hattâ her mahallede bir futbol klübünün ku- rulması da bu sporun özbeöz bir İngi- Hiz sporu olmasından ileri gelmiş ola- cak. Osman Cemal Kaygılı mekte gecikmedi. Bir taraftan işsiz a- melenin iyi ve insani şerait içinde ya - şamaları için alınan tedbirler günden (Baştarafı siyasi kısmın 1 inci say- fasında) «Yenilmez donanma» ya karşı en iyi bir müttefik Türkiye olabilirdi. Türkiye ile münasebetler temin et- mek, siyasi bakımdan kıymetli olduğu kadar iktısadi bakımdan da büyük bir ehemmiyetli haizdi. Şark ticaret yolla- rının bütün mahreçleri Türkiyenin e- linde idi. Şarki Akdeniz bir Türk gölü olmuş- tu. O asırda İstanbulda selirleri bulun- mıyan Hıristiyan devletlerin gemileri, Kanuni Süleymanın verdiği bir kapi- tülâsyon fermanına göre, Türkiyenin müttefiki olan Fransa devletinin bay- Tağı nltında seyrü sefer edetlerdi. Yal- nız Venedik gemileri kendi bayrakla- rını çekmek hakkına sahipti. Elizabetin tükenmez enerjisile ge- mici, tüccar ve san'atkâr bir yeni kavm olarak Garbi Avrupada küudretini gös- teren İngilizler Türk sularında — dola- şan gemilerine kendi bayraklarını çe- kebilmek için İstanbul hükümeti ile bir an evvel dostluk —münasebetlerini kurmağa mecbur idiler, Elizabet bu münasebetlerin kurulmasına teşebbüs etti. Sadrazam Sokullu Mehmet paşa da, Türk limanlarının İngiliz tücear Nihayet prens Edvard bir kaç ay ev- vel kral olmuş, ve fakir sınıfların ta- hakkukunu bekledikleri emelleri ya - kından tanıyan ve anlıyan hükümdar iş başına geçmiştir. Kral sekizinci Edvardın şahsiyetini sevimlileştiren ve sevdiren en büyük sıfat, normalliktir. Kral Edvard bunu anlamış ve prefis” | liği zamanından başlıyarak normal if” sanlardan farksız, mrmılinnnlır# bi hür, salle ve bütün yıprattırıcı 5© * fahatlerden, göz kamaştıran ihtişam * lardan, gülünç eksantrikliklerden uzak fakat samimi ve tabil bir hayat sür * müştür. Kral Edvardın yaşayışı nof * mal olduğu gibi düşünüşü da öyledili Bu hal, onun hem insanları iyi anlâ * masına, hem insanlar tarafından iyi #” laşılmasına sebep olmuştur. ve anlaşılmak hiç şüphe yok ki, büyüF Eskidenberi beslenen bir kanaate gö- |bir bahtiyarlıktır. re prenslerle hükümdarların yaşayışı| Kral Edvard, bu bahtiyarlığın de * başka insanların yaşayışından farklı ve | ğerini bilen ve ondan istifade eden d” Üstün olmak gerekti. Bu yaşayışta se-|mokrat bir kraldır. fahat, ihtişam, hattâ eksankrike hâkim hümayun verildi. Hindistan yolu üzerinde bulunan Mısırda, İ Fransız. ve Ve- nedik tüccarlarının ikameti için ayrı ayrı hanlar tahsis edilmişti. İngilizler, harp dolayısile Venedik balyosunun İs kenderiyede bulunmamasından istifa- Ömer Rıza Doğrul — ngiliz (ğtl_uğunun“)()yıllık tarihi yolladığı yeni bir sefir, yalnız ticafi menfaatleriri — temini ve Türkiye bir dostluk tesis için değil, her iki det” letin Akdenizde ve Atlas Okyanusül” da müşterek düşmanı olan kralına karşı siyasi bir anlaşma yüf” maya, bir ittifak muahedesi aktetmek” de ettiler ve 1585 de Mısıra ve İsken- | geliyordu. deriye kadılarile Mısır beylerbeyisine yazdırttıkları birer hükmü hümayun |elçinin İstanbula girişini, o devri gö ile Venediklilere tahsis edilmiş olan | müş, yaşamış ve tarihinde de tesbit hanı kendilerine verdirttiler. Artık Kraliçe Elizabetin her ricası,| '“tyor: Üçüncü Murat tarafından derhal yeri- ne getiriliyordu. Ayni yıl içinde idi, iki hükümdarın arasındaki — dostlufu bozabilecek bir hâdise oldu. Trablusgarp korsanları bir İngiliz ge- misi tuttular. İçindeki 7000 altın kıyme tindeki kadife ile sair kıymetli eşyayı zaptettiler, tayfalarını da esir ettiler. Sir Edyard Barton adında olan B* & miş olan Selânikli Mustafa şöyle 185 «Vilâyeti cezirei İngiltere ki, üç b yedi yüz mil bir deryaya Hâlici KOt tantaniyeden baiddir, hâkimesi olf avret milki mevrusuna ve devletü sak tanatına kudreti tamme ile hükmidif ubudiyetnamesi ve elçisi ve pişkeş « hediyesi gelüp çekildi. Olgün ıık*" divan olup elçi kanun üzre ziyafet ha Ikram olundu. Gembi gibi turfa (40 İstanbuldaki İngiliz elçisi Bâbı Hü-|garip) gemi İstanbul limanına gelmi” mayuna müracaat ederek mallarınınmiştir. Üç bin yedi yüz mil deryadi” iadesile esir edilen gemi mürettebatı-|İsefer ider ve seksen üç pâre nan serbest bırakılması — hususundaki |top kullanır... Âteşfeşan hey'eti ricalarını — bildirdi. Üçüncü Murat cisi şekli hınzır gibi ücübei devran at & Trablusgarp beylerbeyisi bulunan So-|ki tahrir olundu», kullu Mehmet paşa oğlu Hasan paşaya şiddetli bir hüküm yazdı ve İngiltere Kraliçesinin ricalarının derhal yerine gemilerine açılmasının memleketin ik-| getirilmesini emretti. Hasan paşa bu tısadi kazancı bakımından faydasını görüyordu. Kraliçe Elizabetin İstanbula gön- derdiği bir elçi ile bu elçiye pefakat et-|fir ıtlâk eylemezem ve gemilerin her|etti. Heybeliada'da Aya - Yani mekte olan iki İngiliz tüccarımn tanbula doğru hareketinden bir müd- det sonra da, Üçüncü Murat, kendisine lâzım olan bazı eşya almak için İngil- tereye gönderdiği iki Türk tüccarının eline, Kraliçe Elizabete” teydi edilmek üzere bir name vermişti. «..Hanci hümayunuma — mütcallik oldiyarda mevcut olan metâ ve gayri- den bazı Jevazım-için Nikola nam zimmi ve Ahmet nam bazirgânımız ol canibe irsal olunmuştur. Gerektir ki namei hümayunumuz vusu! buldukta Asitânel saadet âşiyanımıza olan vu fur sadakat ve ihtisasınız mucibince mezburlar Hassai hümayunumuza lâ- zım olan metâ ve gayriden her ne ise behasile almak istedikte hüsnü mua- venetiniz diriğ olmiyup geru emin ve sâlim bu canibe irsal olunmak babın- da hüsnü zuhura getüresiz. Fi - 18 - muharrem 988, (Milâdi 1580)» Bir kaç ay sonra idi ki iki İngiliz tüccarı ile beraber Elizabetin - elçisi William Harebone de İstanbula muva- salat etmişti. Fakat Fransız - elçisinin |nüfuzu, İngilizlerin istediği ticaret ser- bestisinin kendilerine verilmesine mâ- ni oldu. Bununla beraber Elizabet ile Sokullu Mehmet paşanın iki devleti yaklaştırmak için sarfettikleri gayret iki yıl sonra semeresini verdi: William Harebone'nin İstanbula i- kinci sefaretinde, 1583, İngiliz elçisine bir ticaret muahedesi olarak bir Nişânı hükme ehemmiyet vermedi Hükmü getiren Mehmet çavuşa: — Metrük olacağım dahi bilsem, kâ- İngiltere Kraliçesinin Şark Wu: kasında çok kıymetli bir yardımcıs! pef Avusturya seferine de iştirük etil. çüncü Mehmetle beraber Haçova Mt dan muharebesinde bulundu; V:# seferin dönüşünde İstanbulda kande bulursam alurum, dedi. Bunun |tırı civarına gömüldü. Mezar taşınâ üzerine çok ağır bir lisan ile ikinci bir emir verildi; padişah, büyük bir vezi- rin oğlu ve kendisinin bir beylerbeyisi olan zata şöyle hitap ediyordu: «Trablusgarp beylerbeyisi Hasan paşaya hüküm ki: U Lâtince olarak şu satırlar hâkkol! EDVARDO BARTON Müuzaffer İngiltere Kraliçesinin hur ve muhterem elçisi Türk iml torile beraber Macaristan gitmiş ve muzatfferen dönüşte Ül“'x' Va x . Bu husus görülmek için emri şe-İtür. Yaşı 30. Ruhu şâd olsun. 18 * rif verilmiş iken amel etmeyüp ihmal|nunusani - sene - 1597. eylfedüğün ecilden mes'ul olmak değil belki azil ve hakarete müstahak ol- müuşsundur..» Üçüncü Murat Hasan paşaya bu hükmü gönderirken, Kraliçe Elizabe- te de bir name yazarak İngiltere hü- kümdarının gönlünü aldı: az sekteye uğradı. Bunun en ĞWM «Mabeynimizde vâüki olan sulhü sa-|hası da cihan harbi oldu. Fakat, lâh ve ahdü eman ilâ inkıraza zaman|tere hükümetinin çıkarttığı T W halelpezir olmayup gereği gibi rlayet İnakkale tarihinin Ulu ÖnderimiZ in ve sıyanet olunup merpaliki mahruse-|tatürk'e takdim edilen nüshasıni ai miz de sizin bazirgânlarınıza bir ferd| giltere hükümetinin yazdığı SÜ “yaşr dahlü tocavüz etmeyüp hilâfı sulhü sa- |lJar, tarihi bir dostluğun yeni lâh ve mugayiri ahdü eman vaz'eyle-|langıcıdır: yenlerin bünteha haklarından gelinür, Siz dahi ana göre süddei sidre misali padişahanemize”olan sadakat ve ihlâsa sabit ve kâim olmak babında envai mesâii cemile ve esnafı âsârı celilenüz zuhure getürile, Fi - 20 - Cemaziyelev- vel 994 (1585)> Türkiye - İngiltere dostluğu, daha başlangıcında sür'atle inkişaf ediyordu. 1593 de Kraliçe Elizabetin İstanbula Büyük bir kumandan, asil î_’";!_ man ve âlicenap bir dost <eı'<:1’33j v Biz de bugün Türkiyeye İlk (Üyfar larak gelen bir İngiltere Krd[:ç,—lü”r jeste Sekizinci Edvard'ı ayni lerle karşılıyoruz: a Asil bir asker, büyük bir KTAİ Y licenap bir dost gibi... ü Reşad Ekrem K

Bu sayıdan diğer sayfalar: