4 Eylül 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

4 Eylül 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

h w f , 2 Sayfa k , * Hergün Majeste - Sekizinci Edvard — kdenizin lâciyert dalgaları üzerin- A ffuklarına dalmış olan Nahlin yatı, bu İ'ılnh Türkiyeye tarihin en büyük mi- safirlerinden birini getirmiş buluna - caktır. Başında dünyanın en eski ve en den kayarak Marmaranın gümüş parlak bir tacını taşıyan bu safire, Sa Majeste sekizinci «Hoş geldiniz!» deriz. İhtiyarlamak bilmez bir cihan im - paratorluğunun genç, cevval, ateşli ve aazik hükümdarının gerek milli, ge - rek şahsi meziyet ve fazileilerini bil - miyen olmadığı gibi bunları sayıp dök- meğe de imkân yoktur. Gezip dolaşmayı, çalışmayı ve hattâ iyilik ve insanlık gayeleri peşinde uğ- raşıp didinmeyi çok seven bu asil ruh- lu hükümdar, faal veliahtlik hayatın- da her nereye gitmişse arkasında, an- cak büyük insanlara karşı Tduyulan bisler bırakmıştır. Emin olabilirler ki Türkiyenin misafiti olarak bizim top- raklarımızda — geçirecekleri — günler, Türkler için hakikf bayram günleri ©- lacak ve bizler bugünlerin tatlı hatı - ralarını tarihimizin güzel bir yadigârı olarak, nesilden nesle, dalima kalble - rimizde taşıyacağız. * * Sekizinci Edvard hazretlerinin bu ziyaretleri resmi bir ziyaret değildir. Siyasi icapların iktiza etlirdiği me- rasim ve teşrifat ziyaterlerinin yapa- cakları tesirler daha ziyade resmi sa - üyük mi- Edvarda bu halarda kalır; halbuki hususi ziyaret- | tGğu lerin ifade ettikleri hususi sempatiler | Yapılmış, hükümet de bir taraftan eski daha geniş sahalara dağılır, ve daha | değirmenleri hedmettiriyormuş. geniş kitlelere nüfuz eder. Bunun için, şarkın güneşli semaları altında dolaş - | mi: mıya çıkan büyük hükümdarın Türk güneşini de görmek üzere İstanbula ka- dar gelmek arzusunu hissetmesi, bu ziyaretin bizim aramızda daha derin bir tesir bırakmasını mucip olacaktır. Sa Majestenin daha veliaht iken Tür- kiyeye karşı derin bir sempati düymak- bu ta ve Türkiye ile onun Atatürkü- nü görmek üzere ilk fırsattan istifade etmek emelini beslemekte olduğu hak- kındaki rivayetlerin bu vesile ile doğ- rTuluğunun tezahür etmiş olması da bi- zi kendisine karşı ayrıca minnettar e- den bir sebep teşkil eder. * İngiltere ile Türkiye tarihin eski iki| dareni öldürtmek işden değil... Fakat milletidir; bu iki millet tarihte bir çok| matbularının isyan çıkarmalrı da ihti- zaman birbirile kâh karşı karşıya, kâh | mal dahilinde... Ne.yapsın uzun uzun yyan yana geldiler. Kâh galip, kâh mağ-| düşünmüş taşınmış nihayet dâhiyane lüp oldular. Bazan düşman, fakat ek-|bir seriya dost olarak ne zaman birbirle - rile karşılaştılarsa daima mütekabil bir hürmet duydular. Cihan harbi esnasında, düşman olarak karşı karşıys geldiği - maalesef, Bt miz zaman da böyle oldu. İngiltere hem|tor kendisini affetmiş. Fakat bu hâdi- bize karşı harbetti, hem de vesile düş-|$€ tükçe bizim kahramanlığımızdan ve| Mandarenin hakkında büyük dediko- centilmenliğimizden bahsetti. Biz de|dular çıkmasına sebep olmuştur. Bu- daima ayni his ile mütehassis olduk. Diyebiliriz ki İngiltere Türkiye, ci- han harbinde, birbirlerine karşı ker - han düşman oldular ve dövüşürlerken de daima iki şerefli milletin birbirleri- ne karşı duydukları hürmet hissini duydular. * Geçmişin kalblere hüzün veren bu acı hatıralarını tazelememizin sebebi, şanlı İngilterenin bu büyük hüküm - darının da İstanbula gelmezden bir gün evvel Çanakkalenin Türk ve İn - giliz kanlarını birbirine karıştırmış o - lan toprakları üzerinde dolaşması ve| orada can vermiş olan ölülerin huzu- runda eğilmiş bulunmasıdır. Eğer her acı şeyden bir teselli hissi almak lâ- zımsa, diyebiliriz ki orada akan kan - Jar, İngiliz « Türk münasebetleri ba- kımından hiç te beyhude olmamıştır. Orada aylarca siperler arkasından bir- /birlerine bakan ve birbirlerinin kan- Jarını döken iki millet, birbirlerine kar- şı hürmet etmeği daha iyi öğrendiler ve sonraki vukuat ta bu hürmeti tedri- cen muhabbete ve dostluğu kalbetti. Bugün dostlük, en yüksek derece - sine varmış bulunuyor ve bunu sırf bu büyük hükümdarın büyük nezake- tine borçluyuz. İki millet arasındaki münasebetler tarihinin en büyük vâk'a- sını teşkil eden bu ziyaret, bu müna - sebetlerin gidişinde artık kat'i bir dö- hu ser Holandada yıl Değirmenlerini muhafaza Cemigeti kuruldu şey sayısız yeldeğirmenleridir. menlerinin hiç değilse antika olarak muhafazalarını stiyormuş. Bu cemiyet mensupları diyorlarmış ki: — Holandayı güzelleşti. Güerini misafir eylenle, garip sualler Her ne hal ise.. Sefir hazretleri. re danın remzi olarak dünyaca tanınan Ertesi sabah, prens veda ederek ay - Elimize geçen Fransızca bir gazete-| sıfatını, Foreign Oflice'in talimal değirmenleri hedme'miyelim. rılacağı sırada, köylüye sormut: de bir kâri şu suali sormaktadır: bu kadar temiz, yüksek bir manzara * — Süna bir halıra bakmak isterim.. «Reisicuhmurumuz bütün mera -|nın önünde unuttu. O da ayağa kahl, * fakat yanımda hiç bir şeyim yok, Anne- rden eksik olmaz, fakat dikkat et-| karak, ve elinde tuttuğu şapkasını Çin hükümderları rakiplerinden Çin manderenlerinden bir tanesi fevkalâ — Ne yapayım, senin annenin resmi - Aradan geçen f yılları kale âl :îd.?;ı::n“n::::::r Hoıng-;ııîi:kh:.- ELER Böşüke l gada y eevabi. vermak » yonıı:. Onları hc::imıı. Osmnanlı ' detini ve hasedini celbediyormuş, Man-| | — Kim bilir? Kıymetiidir.. belki İşine | | tedir: paratorluğile ve onun hatalı politiif bir adam seçmiş, bu adam saraya gel '|hatalardan dolayı af istemiş, impara- halk haysiyetsiz bir şef istememişler * Fd genç kız çıkarak Cannesdaki müşterile- Pa Avüstürya Başvokili tokrar — |”* büyük? rinin saçlarını keserek yine memleke- Ş'ğ’ ":;üms;;';d“nğı’; ’ğî’;fu al evleniyor mu? Mükcemllir deikl Selüp velp tiıııe ı:önudi. Bu kız bir saç için 55 İn- î_:u“wm K BÜ CNĞilA ..giı İ Avusturya Başvekili Şuşnig bir se- K yi İ giliz Kirası alırdı. her'in şahsında alkışlanan dost İ evvel bir otomobil kazasında zevce-| — Bir İskoçyalı burada bir şiling kay- * huı-ıeıunş necip hükümdarı sıfatile sini kaybetmişti. Ahiren Şuşnigin meş- mekte ve bu izdivaçtan sonra da Şuş- niğin siyaset sahasından ayrılarak avu- katlığa başlıyacağı söylenmektedir. — Evet Şuşnig ile evleneceğim, o da mevkit iktidarı terkedecek... Rahmetli karısına, müstakbel kocamın düşman- koyunlarını sularken, sürünün köpeği komşu çobanın Eylal 4 K İnsan ve toprek: El ” Evinizin küçücük bahçesinde hergün bir veya iki saat çalışmak, yalnız vücudünüze sıhhat, sinirlerinize kuv - vet, adelelerinize çeviklik vermekle kalmaz, bündan baş- ka doğrudan doğruya tabiatle temasınızı temin ederse size bir çok sırların düğümünü çözer ve zihninize bam başka bir küşayiş verir. Toprağı kazmak, kuvvetlendir- mek, bir mahsulü yetiştirmeğe çalışmak, bu yetişmeyi bütün safahatı ile takip etmek, beklenen verimin âzami derecede iyi olması için alınacak tedbirleri ihmal etme- mek, alınacak her tedbiri mutlaka vaktinde almak ve vaktinde tatbik etmek,.. Bütün bunlar insanın tabiatten alacağı ve hayatta tatbik edeceği derslerdir. Bu dersle - rin hepsi de görünüşte basittir. Fakat her biri tabiat kanunlarının birine dayanır, Bu kanunları kavrayanlar ve hayatlarını bu kanunlara uyduranların hayatta mu- vaffak olmamaları için hiç bir sebep kalmaz. Görülüyaor ki toprakla uğraşmak insana yalnız kuvvet ve sıhhat vermekle kalmaz, dimağı da inkişaf ettirir. Sözün Kısaısı Rüyük Misafirimiz E. Talu in dokuz yüz sekiz senesi tem * muzunun son günlerinde idi. O vakte kadar memlekete hâkim © lan Abdülhamidin istibdat idaresi denbire tutunamaz bir hal almış, Ö manlı imparatorluğu meşrutiyet ilâ etmek zaruretinde bulunmuştu. Hürriyete ve idarede liberalizi teşne coşkun bir gençlik, ellerind bayraklar, gönüllerinde sevinç, dille rinde temiz emellerine tercüman O âvözelerle, o zaman payitaht olan tanbulun sokaklarında — heyecanları gezdiriyorlardı.. f Bu kafilelerden bir tanesinin i yirmi yaşımın hızı ile, ben de varı O sabah, Beyoğlu tarafına geçmiğ tik. Galatasarayına doğru kıvrılan İ şede, birdenbire, ,bir konak aral karşılaştık. Arabacı, bize yol vermek için, j vanlarını kenara çekli, ve durdu. f O anda, kafilemiz dalgalandı. BÜ” tün başlar ve bütün eller, arabanlf içindeki beyaz bıyıklı, yumuşak şap kalı, gri elbiseli centilmene döndü, # zandı.. 4 Yüzlerce el, birden alkışa başladi.. Yüzlerce ağızdan ayni âvüze kopti Hürriyet ve liberalizm âşıkı Tüff gençliği, haşmetlü İngiltere kralı Hindistan imparatoru hazretlerini Babıâğli nezdindeki büyük elçisi Iıuıçrede genç kızların Cihazlarında en mühim Madde. Takma diş İsviçrenin Appençel kantonunda duny hiç bir yerinde görülmiyen tuhaf bir âdet varmış. Bu âdet Viyana- da -on top'anan beynelmilel diş kongre-| Gerald Lowther'i alkışlıyordu. sinde bile mevzuu bahsedilmiştir. Befir şaşırdı. B t İsviçrenin bu kantonunda yeni evle-| — İhtimal ki, buraya gelirken, Türkifi necek kızların cihazı arasına bir takım | © Türkler l v ıâî;(gı;“:nğ ibl | takma diş de konuyormuş! Bu takma ile Dü devri Birle E l diş bulunmazsa kızın hiç bir cihazı yok- muş gibi telâkki idiliyormuş! * HEBEUN BİR. FIKRA Annesinin resmi Bugün şehrimize gelen asil misafirimiz Sa Majeste sekirinci Eduard'ın büyük babası kral yedinci Eduard henüz veli- aht iken bir gün tebdil olarak bir köy - den geçiyormuş. Birden gecenin karanlığı basınca, ora- ida konaklamağa mecbur - kalan prens, kendisini tanımıyan bir köylüşe müra- enatla, yanındaki mâbeyincisile beraber, evinde kalmayı teklif etmiş, Kabul eden köylü, onlara, kulübesinin lki odasından birini tahsis ederek, ken- Holanda deyince aklınıza gelen ilk San zamanlarda motörlü vasıtalar 3 yeldeğirmenlerinin — yerini tut - için 4235 — motörlü değirmen Bunun üzerine Holandada bir ce - iyet kurulmuş, bu cemiyet yeldeğir- Ve ihtimal ki, aldığı talimat dai de hareket etmenin, bu tezahür karşi” : sında ne kadar güç olacağını birden0 re hissetmiş te onun için şaşırnıştı. Fransız gazetelerine sorulan min bir resmini versem, memnun olur müsun? Köylü gülmüş: lıyarak: m daima iyi yerlere gider. İdam hük- e-i W' diye bağıldl münü o tasdik ettiği halde mahkâümun Başında bulunmuyor. Niçin2 » nasıl kurtulurlar? «Bu husus için meb'usiarınıza mü- racaat ediniz, bir kanun çıkartarak in - faz kararını veren reisicumhurun in « fazda da hazır bulunmasını temin edi- niz.,. Fikrinizi pek gayri mâkül gör - müyoruz.» * Berber olunca böyle olmalı Amerikan gazeteleri Nevyorklu bir milyonerin kendisine İngiltereden tay- yare ile bir berber celbettiğini ve eski berberine de yol verdiğini yazmaktadı-r yarar, — Hele göreyim, bir! Bunun üzerine prens Eduard cebin - den, üzerinde kraliçe Vikterya'nın resmi bulunan bir yüz Hralık banknot çıkarıp da köylüye uzatınca, bu resimle, prensin Arasındaki fevkalâde benzerliği birden - bire farkeden köylü, onun ayaklarına kapanıp özür dilemiş. #— sile beraber tarihe gömdük. Bizim A€ limizin hafızasında yaşıyan, İngilte re - Türkiye münasebatının y dostluğa ait - yukarıda bir kaydettiğim - batıralarıdır. 1’ Polonyanın eski hariciye nazırı leski, bir zamanlar, lâyık olduğu « hemmiyetle karşılanmıyan, fakat D di zatında takdire şayan olan bir lifte bulunmuş, maddi terki teslihati” önce milletlerin manen terki tes eylemelerini istemişti. « Polonyalı diplomatın gönlünden çen bu arzuyu, biz Türkler, çokta 4 filiyat sahasına koymuş bir milletif Onun içindir ki, bugün, Türkiye” p ikinci şehrine misafir olarak gelen yın ve sevgili, genç Majeste'yi har' Mmumideki civanmert düşmanlarımi” fikir bulmuş. Mandarene benzeyen ş ve binlerce insanın önünde impa- orun dizlerine kapanmış, işlediği * Li İskoçyadaki çukurları kim kazar? Bir seyyah grubu İskoçyada dola -|lar, şırlarken Padiroc çöküntüsü görmüş-| - Bu hâdise tek değildir. Bundan evvel ler, içlerinden birisi tercümana sor - de başka şekilde cereyan etmiştir. müuş: Her on beş günde bir Korsikadan Tet bakik ü der bi ği Cannes'a bir tayyare gelir içinden bir hiç bir şeyin farkında olmayan asıl m üzerine Mandarenin ülkesinde zavallı Mandareni alaşağı etmişler. betmiş ve onu bulmak için toprağı ka- rıştırmış. Ruzgârların dostu hükümdar Sekizinci Edvard hükümdar olur ole maz saraydaki bir memuriyeti (âğvet - miştir. Bu memuriyet hava cereyanları müfbettişliğidir. Bu vazife yedinci Edyard zamanında ihdas edilmiştir. Hava cereyanları mü- fettişi kralın gideceği yerlerde Kuran- der'in mevcut olup olmadığını tetkik etmekte idi şılıyoruz. r bir kontesle evleneceği haber veril. ları siyah bir matem elbisesi yollamış- lar ve Şuşniği öldürdükleri Z&nan giy- mesini tavsiye etmişlerdi. Bu vak'adan ibret alarak, ben mak- tul bir başvekilin karısı olmaktansa, sağ bir avukatın zevcesi olmayı tercih ediyorum. Li Biliyor Musunuz? 1 — Hangi milletlerin bayrak! da kırmızı venk yoktur? W, 2 — Cenubi Amerikanın en : devleti hangisidir? 3 — Asonsiyon hangi devletin / kezi hükümetidir? yi (Cevapları yarm) Müstakbel zevcenin şöyle bir söz fettiği de rivayet edilmektedir: İSTER İNAN İSTER İNANMA! Vilâyet muhabirlerimizden biri anlattı: çalışır, muvaffak olamaz, sonra komşusu olan ço- İstanbula yakın köylerden birinde bir çoban | bana döner ve bu hale senin köpeğin sebep oldu diyerak tabancasını çektiği gibi komşusunun üzerine * (Dünkü Suallerin Cevapları) Il’ 1 — Portekizin eski ismi LuSl köpeği ile kavgaya tutuşur. Kavga esnasında iki | boşaltır. dır.Portekizde cumhuriyet 191? 1 sürü biribirlerine girerek dağılırlar. Bu vaziyet karşı- Şimdi bir çoban hastahanede, öteki de hapis- |'tân edilmiştir. d ıl? sında çoban ne yapsın? Evvelâ köpekleri ayırmağa | hanededir. 2 — Ömer Hayyam Nişabar yıl evvel doğmuştur. 3 — Feyziâbad şehri dır, 56,000 nufusu vardır. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Hindisti”

Bu sayıdan diğer sayfalar: