20 Ekim 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

20 Ekim 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA ,, nın zabıta roms 19 Sayfa —— “Son Posla,, nın tefriKasi : 5 “TA DÖRT ile / 77 Ç-d a 27, KP ON —yŞ İ Gini e — > Yazan : Hugh Austin sada YEDİ ARASINDA, İngilizceden çeviren : Hasnun Uşaklışil Ölümden evvel geçen sahne Bir elbise omuzunun sökülmüş olmasından çıkan manâ“ Cemil Grandüke el vermedi ve yatağında dirsekleri üzerine doğrularak, haykırmıya başladı: “Bizi ne sizin toplarınız ne süngüleriniz, ne çıplaklık, ne kış ne açlık mağlüp etmedi biz bir şöhret hırsına kurban olduk.,, YY e ad Böylece, Grandükle refikası, niha- yet bir karyolanın önünde tevakkuf #tmişlerdi. Fakat o anda, herkesin göz- İeri, derin bir hayretle karyolaya çev- rilmişti, Çünkü, her hasta, Grandük ile refikasına ellerile hürmetkârâne selâmlar verdikleri halde, bu hasta, ek lerini yanına uzatmış, kat'iyyen kıpır- damamış, sert gözlerini tavandan ayır- mamişti, Grandüşes, sormaya mecbur kal - Mmiğtı: — Yazık!,. Bu genç ve güzel za - bit, her halde felce uğramış olacak... Öyle mi, sertabib efendi?.. Grandük'ün arkasında duran serta- bib, ellerini ovuşturarak cevab ver - mişti: — Hayır, Madam lâ Düşes. Mağliç değildir. Birisi derince bir kılıç yarası olmak üzere, üç yara almıştır. Ve bi- raz da sinirleri hırpalanmıştır. Grandük, karyolaya tamamen ya - naşmış, elini hastaya uzatmıştı. Fakat Res mağrur bir tavırla bu elsbik > mış.. mukabele etmek için elini u - zatmak şu tarafa dursun; başını öbür tarafa çevirmiş.. öfkeli bir hareketle kaşlarını çatmıştı. Grandük'ün eli, öylece kalmıştı. Bu kadar yüksek ve mühim mevkie mâlik olan bir adama, bundan acı bir haka- ret yapılamazdı. Grandük'ün rengi sararmıştı. Ol - duğu yerde, hafifce sallanmıştı. Arka- sındaki sartabibe dönerek sormaya başlamıştı: — Bu efendinin ismi nedir?. Sertabib ile yaverler, bu vaziyet kar- fisında telâş ve öfke ile kaynaşmışlar; birbirlerine bakışmışlardı... Sertabib, â yerlere kadar eğilmiş; sonra, ovuşturarak cevab vermişti: — Asaletmeâbi!.. Bu efendinin is- avi,. Cemil bey.. dir. — Rütbesi, nedir?.. — Binbaşıdır, asaletmeâb. — Elleri hareket etmez mi?.. — Eder, asaletmeâb.. evet.. eder, asaletmeâb. — Şu hakde.. lütfen sorunuz.. ken- disine uzattığım eli, niçin sıkmadı - lar)... Grandük, bu sözleri - o zaman Rus kibarları arasında moda olduğu için » Fransızca olarak söylemişti. Bu sözleri duyan Cemil, birdenbi- re başını çevirdi. Gözlerini, bütün sert- liği ile Grandük'ün gözlerine çevirdi. Mağrur ve azametli tavırla: — Sertab efendiyi müşkül vazi - deta yere değecekti... Müessesesinde bu kadar acı bir hakarete uğrıyan Grandük hazretlerini tatmin edebil - mek için bir şeyler söyliyecekti. Fa » kat buna meydan kalmadan, Cemilin sesi, top gibi gürlemişti. — Ne dediniz?.. Mağlüb.. mağlüb, haaa.. Cemil, dirseklerinin üzerinde yük - selmişti. Ateş saçan gözlerini Grandü- ke çevirmişti. Çehresi, sapsarı kesil - mişti. « — Ben, mağlübum.. biz mağlübuz, öyle mi?... Hah, hah, hay... Çek al - danıyorsunuz, efendi... Beni mağlüb edemediniz. Bizi, yenemediniz... Siz.. sadece vaziyetten, hâdiselerden istifa- de ettiniz. Cemil artık bağırmıya başlamıştı: — Bizi. siz, mağlüb etmediniz... Ne sizin toplarınız.. ne sizin tüfekleri- niz.. ne sizin süngüleriniz.. ne, tabiat. ne kar.. ne, kış. ne, açlık.. ne çıplak - lik... Hayır. hayır.. bunların hiç biri. hiç biri, bizi mağlüb etmedi, Edeme- di... Biz sadece kör bir talihe.. meş' - üm bir şöhret hırsına kurban olduk. Onun için işte size, en gür sesimle hay- kırıyorum, efendi!. Biz.. mağlüb.. de- ğiliz... Ve bir mağlüb atile sizin karşınızda başımızı eğmiyeceğiz. Grandük, bir adım geri çekilmişti. Arkasındakilerin digeri kenetlenmiş- tü. Koğuşun kapısının önü, öteki ko - ğuşlardan koşup gelen rahibeler, hem- şireler, hademelerle mahşer kesilmiş- t... Korkudan dizlerinin bağı çözü - len sertabip, eğer Grandükün serya - verinin koluna dayanmasaydı, derhal oraya düşüverecekti. Grandüşes, zevcini bu müşkül va- ziyetten kurtarmak için büyük bir fedakârlik göstermek lâzım olduğunu hissetmişti... Ağır ağır karyolaya yaklaşarak, Cemilin başına doğru e - ğilmişti. O zaman, herkes titremişti. (Arkası var) << Bir Doktorun Günlük Notlarından Tehlikeli Mevsim Tib kitablarında eydi ve teşrinlevvel ayları zâtüreenin en çok tesadüf edildi. g1 aylardır, diye yazılmıştır. Bu kayde çok ebemmiyet vermek lâzımdır. Çün- Salı Kak doktorla polis arasında bir muhavere - çetin bir isticvap Sonra pertavsız ile kan lekelerini muayene etti. Nihayet doğrularak (Kent) e: — Üzerimde kalan ilk tesirin teey- yüd ettiğini görüyorum, dedi. İlk mu - ayenemi müteâkip yarım saat evvel öl- düğünü söylemiştim. O vakittenberi 20 dakika geçti. Şimdi ölümün bir sa- âtten fazla zaman evvel vukua gelmiş olduğunu söyleyebilirim, Cebinden saatini çıkardı: , — Saat 3 ile 3,5 arasında olacak de- di, Burunun yarasına gelince: Bu, ka- dının ölümünden çwvel yapılmıştır. — Teşekkür ederim, doktor! Fakat bana ölümün âni olup olmadığını da söyleyebilir misiniz? — Evet, yani ölüm bir kaç saniye içinde olmuştur. Silâh kenarları tırtıllı, ucu sivri demirden bir şey olacaktır. Yukardan aşağıya doğru gö İtlmeş, şüphesiz kalbi delmiştir. Polis memuru: — Kebarı tırtıllı, sivri uçlu demir! diye tekrar etti. — Evet, bundan şüphe etmiyorum. Polis memuru da hafif sabırsızlık gösteren bir sesle: — Evet, benimde teşbisiriizin İsa betinden şüphem yok, dedi. Yalnız bi- raz hayretteyim, Mesele bundan iba- retl Fakat doktor fikrini müdafaa et - İmek istiyordu: amma daha geni. — Anlıyorum. — Silâh batırılır batırılmaz geri çe- kilmiştir. — Teşekkür ederim doktor! Bütün bu malümat kıymeklidir; şimdi'de ba: şın vâziyetine ve omuzda görülen çü- rük yerlerine bakalim! Doktor baktı: — Evet, hafif bere izleri ve kırmı - zımtırak bir leke varl Kent eğilmişti. Cesedin parmakla» rını, sol elinin cilâlı tırnaklarını mua“ yene ediyordu. Nihayet şahadet ve daha büy riledi, cesedin arkasındaki (elbiseye, elbisenin buruşuk omuzlarına, sonra arkaya doğru sarkmış başına, sarışın | buklelerine baktı. Nihayet doktora sordu: — Doktor cesedin vaziyetine ba - | kılırsa, başını arkaya doğru çekmek İiçin boynuna bir şey geçirilmiş olma - | Hendriks Kent arkaya döndü, polis memuru yatak çarşafını elinde bir bayrak gibi tutuyordu. Kent: — Bir gölgelik yere seriniz, ve ü- zerine oturunuz, dedikten sonra tek - rar doktora sordu : — Doktor kadının boynundaki bu. mavimtırak ize ne dersiniz? Bir ip ta- rafından bırakılamıyacak derecede ge- niş değil midir? Wingrat tekrar cesede doğru eğik dikten sonra ihtiyatla söylendi: — Kax'i bir hüküm veremem am - ma sanırım ki bu iz bir/kumaş parçasi tarafından bırakılmıştır. Polis memuru açık elini doktora u- zatarak: — Ben de bu fikirdeyim, dedi. Te- şekkür ederim doktor. Bütün nokta - ları tesbit etmekle bana büyük bir hiz- met yapmış oldunuz! Wingrat takım çantasını toplıyarak, ayrıldığına müteessif gibi yavaş ya - vaş odadan çıktı. O zaman Kent etrafına -bakındı, çavuşun © başlangıçtanberi bir kenarda beklemekte olduğunu gör- dü. Açık pencerelerden birinin yanın- da duvara dayanmış, dişlerinin ara - sında yaprak sigarasını çiğniyordu. Kent: — Bana Patton'u getirti dedi. Hendriks kapının eşiğine giderek .İdişarıya bağırdı: — Toni haydi Pattonu buraya ge - tir! Sonra pencere kenarında, eski ye- rine geçti: — Masanın altında iki sigara ucu buldum, dedi. Her ikisi de masanın ü- zerindeki paketten | alınmıştır, Kool fabrikasının mamulâtındandır. Bir ta- nesinde kırmızı dudak boyası vardır. Öteki ise ancak biraz pembeleşmiştir. Her ikisini de kadının tuvalet çanta - sından aldığım dudak boyası ile birlik- te lâboratuvara yolluyorum. Bir de mendil ile iki tane Jüpiter markalı kib- rit çöpü buldum. Sigara paketinin ya- silâhı bulamadım. Tegmen incelemiye başlarken ken- disine düşen vazifeyi bu suretle yap - tığını söyliyen Hendriks çavuş kol - larını çaprazlıyarak yaprak sigarasını çiğnemiye devam etti, * Mister Patton hemen o dakikada — Evet, kadınlar buna ne isim” rirler bilmem. Elbiseninkine renkte bir kumaş parçası,. — Madam Merrit bu eşarpı ?© taşıyordu? — Bir ucu sol omuzuna iliştiri öteki sağ omuza atılmış olarak. (Arkası | Bugünkü Program 20 Birinciteşrin 936 İSTANBUL Öğle Neşriyatı; 4 1230: Plâkia Türk musikisi, 1080 vadis, 13,05: Plükin hafif müzik, 1385: telif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: a 18,30: Çay saati, dans musikisi, 19“ cuk masalı, İ, Galib tarafından. 3: 7 musiki Saz heyeti. 2030: Bayan Belmâ V8 İ kndaşları tarafından Türk musikisi ve şarkıları, 21: Plâkla sololar, 2130: Oi 120: Ajans haberleri, BUKREŞ 16: Plik neşriyatı, (hafif müzik), 18: sahabe, 1820: Şarkılar, 18,45: Bet Lisit'den parçalar, 19,15: Musahabe, Hulk konseri, 2080: Haberler, 218 neşriyatı, 2145: Haberler. BUDAPEŞTE ii 1130: Plâk neşriyatı, 18,30: Müsbabf 1 Salon orkestrası, 20: Komedi, 2055: ler, 21,15: Salon orkestrası, 22,00: Çiya” kestraaı, 2245: Konser, 24,05: Haberle PRAG 1730: Sonatlar, 18,10: Almanyadan ler, 1845; Haberler, 19: Haberler, 1940: hemya havaları, 19,55: Bratislâvdan ler, 20,40: Musahabe, 20,55: Orkestza, S5 berler, 22.15: Kuartet, 2248: ingilis Bİ berler, © VİYANA 19; Avusturya halk şarkıları, #148 bar, 22.10: Haberler, 22,20: Choplndem, © ustan parçalar, 23,15: Hafif müzik. VARŞOVA 4 17: Müsahabe, 17,15: Plâklar, 1788: “5 orta parmaklarınınki kanla lekeliy -İnındaki kutudan alınmışlar... Bildiğim slüik iran: Orkalira, S0: -iğMMEİ di. Teğmen ayağa kalktı. Bir adım ge-|bundan ibaret. Cinayete vasıta olan ane <br önderi Gilleeki” ski plâkları. Yarınki Proj 21 Birincitesrin 834 İSTANBUL Öğle neşriyatı: 1230; Plâkla Türk musikisi, 1288 dis, 13,05: Plâkla hafif müzik, 1938: Hf plâk neşriyatı, yette bırakmamak için bizzat cevab vereyim... Düşman ek, sıkılmaz. Dedi... Bu söz, müthiş bir bomba tesiri husule getirdi. Başta Grandük'le rafikası olduğu halde, herkesin rengi bembeyaz kesilmiş. bütün çehreleri, derin bir hayret istilâ etmişti. Grandük, bu hakaretin ağır yükü altında, fena halde ezilmekle beraber, sükünet ve metanetini muhafazaya © gayret göstermişti. Doğrudan doğru- ya Cemile cevab vermek istemiyerek başını tekrar sertabibe çevirmişti. Mağrur ve azametli bir tavırla gerile - rek: — Sertabib efendi!.. Hastalarınıza © çok ihtimam gösterdiğinizi.: ve bil - © hassa gidalarına pek fazla ehemmiyet verdiğinizi anlıyorum... Bakınız!.. Şu binbaşı efendi ne kadar yüksek ve kuv- — vetli söz söylüyor. Yalnız kendilerine! tarafımdan ihtar ediniz.. burada, bir! mağlüb sıfatile bulunduklarını unut - masınlar. Sertabib, sanki omuzlarına müte » mad'ven kırbaç darbeleri indiriliyor - 5 gibi eğildikce eğilmişti. Başı, â- kü: Asıl bu aylardadır ki hava tebeddü- |! lata sabah ve akşam hararet dereceleri arasında büyük farklar görülür ve o za- man bir dikkatsizlik İle derhal hastalan- Akşam Neşriyatı: o 13,0: Çay saati, dans muslkia, 109” noloğ Pişkin Teyze tarafından, 20: y yen ve arkadaşları tarafından, Tür sına hükmedilebilir mi? Kadın kur -| Toni ve Milâno adında iki polisin re- İtulmağa çalışmış. katil de darbesini o) fakatinde olarak kapının eşiğinde gö- Zaman indirmiştir, demek mümkün)ründü. i) mak, zâlürreeye yakalanmak mümkün. || müdür? Kent sordu: <0) zı, İkisi ve Halk şarkıları, 2030: Münir yi dür, İ Doktor Wingrat düşünceyle başını — Mister Patton bana eöyleyiniz.| , çe arkadaşları tarafından TEE “ii İİ mu öylar sarti hava cereyanına ma | sallıyordu. Nihayet: Bahçeye gitmeden önce Madam Mer-İ nı ve halk şarkilar, 21: Pike rüz kalmamalı; Evet, düşünce makuldür. Hâ -İritin arkasında bu elbise mi vardı? | ziso: Orkestra, 2230: Ajans haberi 2 Yağmurdan çok islanmamıya çalışma - — Evet, hepimiz dikkat ettik. Mae | emmesini me j u; dam Merrit bahçeye gelmiye karar TAK VIM li Ayakları iyi muhafaza etmelidir. a) vermezden evvel bizimle birlikte ha - ğ Her akşam yatağa yatıldığı saman müm- İ| geçti, vuz kenarındaydı. künse bir kaç damla Tripaflovin ve ya- — O halde katil arka tarafta bulun-| Teğmen sabırsızlık eserleri göste - miline bd Gomenolu yağ damlatmalıdır. muş olacaktır. (Yumruğunu sıktı, ko-)riyordu: ii N 1852 (9) Bu notları kesip saklayınız, ya - |llunu uzattı) aşağıdan yukarıya doğru) — İçeriye girseniz e Idedi. Orada hut bir albüme yapıştırıp kolleksiyon || hareket elmiştir. kapıyı tıkamış oluyorsunuz. iğ yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar Wingrat başile tasdik ediyor, polis Patton saklamıya çalışmadığı bir bir doktor gibi imdadınıza yetişebilir. || memuru da kolu uzanmış olduğu hal-)istikrahla itaat etti. de hareketsiz duruyordu. Kent gene başladı: — Sol eli ile maktulün başımı ar *) — Madam Merritin elbisesi sol o- kaya doğru çekiyordu, kadın da kur- muzundan yırtılmıştır. Orada dikilmiş tulmıya çalışıyordu, dedi ve yan ta-)veya iliştirilmiş bir şey var mı idi. İrafa doğru bir adım atarak geniş bir) Patton hayretle polis memuruna nefes aldı. O dakikada kapının önün-| baktı: de bir gölge göründü, ağır bir ses: | — Evet, eşarp gibi bir şey olacak- a. | dise süphesiz bu şekilde cereyan et - tir, cevabını verdi. Kent sür'atle koltuğun arkasın 1 ci Teşrin | Resini sene) T 1Y36 Mühim bir tavsiye Yastık, yorgan ve şiltelerinizi kuş tüyünden yapınız. Yatması, rahat, kışın sıcak, yazın serindir. (Kilo- su 75 kuruştan başlar). Fabrika ve satış deposu İstanbul, Çakmakçı- larda Kuştüyü fabrikası. Telefon: 2027 — Yatak çarşafını getirdim efen » dim, diye söylendi. — Eşarp mı?

Bu sayıdan diğer sayfalar: